Bize 'Ah!' ettirene 'Oh!' deme hakkımız var mı?

  • GİRİŞ10.05.2010 13:14
  • GÜNCELLEME10.05.2010 13:14

-bu bir video yazısı değildir-

Sırpların sivil Boşnak halka cinayetin en insafsızını, tecavüzün en vahşisini uyguladığı dönemler.

Boşnak askerlerin elinde ise çok sayıda Sırp esir var. Hepsi asker. İhtimal ki, serbest olsalardı onlar da aynısını yapacaklardı. Belki de yapmışlardı. Olan biteni duysalardı içten içe sevineceklerdi.

Boşnak asker soruyor başkomutana: “Şimdi biz bu esirleri ne yapalım?”

Başkomutan Aliya sakince cevap veriyor: “Onlar bizim esirlerimiz. Yani misafirlerimiz. Onlara misafir gibi davranacağız.”

Duyguları kabarmış, öç alma telaşına kapılmış genç asker içindeki itirazı saklayamaz: “İyi ama komutanım, onlar bizim bacımıza tecavüz ederken, çocuklarımızı katlederken...”

Aliya yine sakindir: “Onlar bizim esirimiz dedim asker, onlar bizim öğretmenimiz demedim ki…”

Bu anekdotu sevgili dostum Saadeddin’den duyalı beri, bir müminin taşıdığı ağır ve onurlu yükü ben de omuzlanmaya çalışıyorum.

Düşmanınızdan intikam almak adına, onun yaptığını yaparsanız, düşmanınızı kendinize “öğretmen” yaparsınız.

Muhalifinizin kullandığı yöntemlerin aynısını misilleme adına kendiniz de yaparsanız, muhalifinizi mürşidiniz eylersiniz.

Kötülüğe, bir başka kötülükle karşılık vermek, kötülüğü birken iki yapar, çoğaltır. Demek ki kötülüğe karşı yeni bir kötülük üretmekle kötülüğe iyilik ederiz. Hem kötülüğü çoğaltırız, hem de kötülüğü yapanın kötülüğü yapışını eylemimizle onaylarız. Bir nüshasını daha çıkarırız kendimize. Onun ettiğini öyle beğeniriz ki bir de kendimizi özne yaparız onun eylemine.

Kötülüğe kötülük etmek isteyen, kötülüğü kötülükle karşılık vermez, onu olduğu yerde bırakır, çoğaltmaz. Kötülüğü yapanı da yaptığına pişman etme fırsatı tanır.

“Deniz Baykal videosu”ndan şu ya da bu şekilde yararlanmayı “kötülüğe iyilik yapmak” olarak yorumluyorum.

“İyi ama…” dediğimi de duyuyorum şu anda…

“Hadi ordan…” demeye başlamış olabilirsiniz.

“Sırası mı şimdi nezaketin?”

Bence, tam sırası…

Tamam;  o da bize kötülükler yaptı. Yıllarca, hepimize, en başta gencecik kızlarımıza, onurlu delikanlılarımıza, katsayı farkıyla, başörtüsü yasağıyla vs. kötülük yapanların yanında yer aldı, destek oldu, yol gösterdi, yol oldu. O video ortaya çıkmasaydı, bugün ülkenin biricik özgürlük ümidi anayasa değişiklik paketini yüzümüze çarpmak üzere mahkemeye doğru yürüyor olacaktı. Gözlerimizin içine bakarak, gülüşün bir türlü oturmadığı o yüzünden dökülen bin parçayla kalbimizi parçalayacaktı, hiç acımadan. Ki hakkında-doğru yada uydurma-bir video çıktı diye vazgeçecek gibi de değil. Belki daha da şedit davranacak.

Acınacak adam değil benim nazarımda… Onca gencecik yüreği üniversite kapılarında sırf başını örttüğü için titretenlerin, tarlasını bahçesini satmış babaların güç bela okuttuğu evlatlarını diplomasından mahrum edenlerin başında geliyor, başını çekiyor Deniz Baykal. Bir bilse keşke, ne kadar “ah” aldığını…

Şimdi bize “Ah!”lar ettiren Deniz Baykal’a, başına gelenden/getirilenden ötürü, “Oh olsun!” mu diyeceğiz?

Onlar bir dönem Vakit gazetesinde yazan bir isim üzerinden hiç üzülmeden, hoyratça dövdüler hepimizi. Bütün Müslümanlara “çocuk tecavüzcüsü” gömleği giydirmeye kalktılar. İntikam sırası geldi diye, Kanal D’lerin, Star TV’lerin açtığı çığırda yürüyüp Aydın Doğan’ı şeyhimiz mi yapalım?

Doğru olmadığı sonradan ortaya çıktığı halde özür bile dilemeye yanaşmadıkları onlarca Anadolu evladını “taciz” haberleriyle rezil ettiler, ekmeğinden aşından, yurdundun huzurundan ettiler. Şimdi ondan öğrendiğimizi aynen uygulayıp Uğur Dündar’ı öğretmenimiz mi yapalım?

Uydurma görüntülerle, çarpıtma ifadelerle hoyratça teşhir ettikleri insanların çocuklarını bile taşlattılar, yuhalattılar… Çarşaf çarşaf fotoğraflarla namuslarını, haysiyetlerini linç ettiler. Hepimizi Danıştay saldırganının yanına koyup cani ilan ettiler, süründürdüler. Şimdi biz de “aynı”sını yapıp, Ertuğrul Özkök’ü “öğretmenimiz” mi eyleyelim?

Onlar sırf dürüst rapor yazdı diye Anayasa Mahkemesi Raportörü’nün muhterem eşine dair mahrem bilgileri açık ederek alçaldılar; biz de mi aynı yere kadar alçalalım şimdi?

Alçaklıksa bu; “onlar”ın bileceği iş…

“Bizim” bildiklerimiz arasında yok böyle bir şey…  Bize “bildirilenler” arasında, “örtmek” var, “setretmek” var, bir başkasının utanacağını bildiğimiz, utandığı için gizli kalmasını temenni ettiği hatasını “açık” etmemek var…

Sorun videonun gerçek olup olmaması değil.

Gerçek olmayanı yayınlamamakla başlamaz bir Müminin sorumluluğu. Gerçek olanı bile, sahih olmayan bir niyetle açık ettiğinde, gerçeği yamulttuğunu, doğruyu eğrilttiğini bilir mümin. Deniz Baykal’ı bilmem ama biz Hucûrat 12’den sorumluyuz. “Ey iman edenler, nasıl olur da hem de sizin içinizden hem de kardeşinin ölü etini seve seve yiyenler çıkar?” Ne Hürriyet gazetesine sorulur “ölü eti” yiyip yemediği, ne Star TV’yi yönetenlere? Ne Ertuğrul Özkök ne de Uğur Dündar bilmek zorundadır “kişiye her duyduğunu söylemenin (her seyrettiğini seyrettirmenin) yalan olarak yet”tiğini söyleyen hadis-i şerifi…

Her taze nefes aldığımızda siyasal olarak boğazımıza çökmüş Deniz Baykal için “Oh olsun!” demek keyifli geliyor bana da. Ümitlendiğimiz her defasında, ümitlerimizi yüzü gülmez yargıçların hesaplarında boğmuş Deniz Baykal için “Oh olsun!” demek işime geliyor benim de…

Ama “müminim” ben; inşaallah…  En azından üzerimdeki “mümin” etiketini yere düşürmemekle yükümlüyüm. Ondan da önce “insan”ım. Hele de mümin olduğum için daha çok insanım. İman etmek, insanlığımızı çoğaltmak içindir, herkese dağıtacak kadar çoğaltmak içindir. Böyle biliyorum...

Masum yüzlü, tatlı sözlü torunları var Baykal Dede’nin de… O çocuklara dedeleriyle utandırmamakla yükümlüyüz. “Müslüman fıtratlı” hiçbir çocuğu mahcup etmeme, üzmeme borcumuz var.

Değil mi?

Hala daha, “İyi ama…” diyor nefsim, toy Boşnak asker gibi…

İyi ama benim öğretmenim Baykal değil ki…

“Oh!”larıma “Ah!” ediyorum, ah!

Yorumlar19

  • yusuf san 13 yıl önce Şikayet Et
    Yüreğine Sağlık. Yüreğine, kalemine, imanına sağlık hocam ezdin bizi.
    Cevapla
  • serdar03 13 yıl önce Şikayet Et
    SENAİ hocam .....İnşallah. sevgili Senai hocam çok güzel izah etmişsin yazına yüzde yüz katılıyorum ...malesef nefsime hakim olamıyorum yaptıklarını düşününçe içimden oh çekmek beterol demek geçiyor sizin gösterdiğiniz erdemi olgunluğu malesef gösteremiyorum yazınızı okudukdan sonra biraz sakinledim ama hala üzerimdeki stresi atamadım kendi yaptıkları pisliklere bizleride sürüklemek istiyorlar bu beni öfkelendiriyor ,sabırsızlaştırıyor genede sizin telkinize nefsimi uydurmak için çaba sarf edeçegim.... saygı ve sevgiyle kalınız.
    Cevapla
  • faran 13 yıl önce Şikayet Et
    üstad haklısın da...... ama bazan bir tarafımız da vurun şu zındığın boynunu diyen ÖMER i aramıyor mu? bırakalım da sosyoloji sünnetini icra etsin..ebubekr lerin olduğu yerde ömer lerde olsun..yerine göre ikisi de güzel..dareyn saadetle efendim.
    Cevapla
  • Ahmet  Çapar 13 yıl önce Şikayet Et
    Ya sabır. Kahpe bizans döneminde bile eşine benzerine rastlanmamış kahbelikler sergiliyorlar artık. Allah hepimize ve en başta kahbeler tarafından töhmet altında bırakılmak istenen hükümetin başındaki insanlara sonsuz sabır versin. Küfre karşı olan savaşımız hiçbir zaman kolay olmamıştır zaten. Bundan sonra da kolay olmasını beklemek zaaflık olur. Metanetli olmaya çağıran sayın yazara teşekkürler.
    Cevapla
  • yourumchu 13 yıl önce Şikayet Et
    yazının başında geçen. bu anektod, ÖMER MUHTAR (ÇÖL ASLANI) filminde geçiyor. yıllardır bende oradaki sahneyi anlatırım. bize yapılanı onlara yapmak için ne bekliyoruz gibi ifade duyarsam, başlarım onlar bizim hocamız değil....
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat