Benden kimseye saygı duruşu yok

  • GİRİŞ19.01.2012 09:02
  • GÜNCELLEME19.01.2012 09:02

Bu yazının Rauf Denktaş’la ve Altan Tan’la bir ilgisi yok. Sadece sırası geldi. Kendisine saygı duruşunda bulunulan isim Rauf Denktaş. Saygı duruşunda durmayı reddeden ise Altan Tan. Altan Tan’ın saygı duruşuna katılmayışı Rauf Denktaş’la ilgilidir belki. Benim derdim saygı duruşunun kendisi. Rahmetli babam için bile saygı duruşunda bulunmak istemem, kendim için de saygı duruşunda bulunulsun istemem. Saygı duruşu, saygı durulduğu söylenen kişiye saygısızlıktır; çünkü duayı engeller. Saygı duruşu, saygı duruşuna durması beklenene de saygısızlıktır; fikrini sormaz, zorlar, mecbur tutar. Saygı duruşuna durmamayı saygısızlık olarak nitelemek de insan iradesine saygısızlıktır. Yasalarda kesin yeri olmayan, olsa bile yasama görevinde olan birini mecbur olmadığı saygı duruşuna mecbur görmek, özgürlüğe saygısızlıktır.

Öyleyse duralım burada. Bağırıp çağırmadan; saygıyla. Müptezellik etmeden, çığırtkanlık yapmadan; insana saygılı olarak duralım. İşi alelacele vatan millet sevgisine yapıştırmadan, yazarı çarçabuk hain diye infaz etmeden, hür iradeye saygı duyalım. Ezberlerle konuşmadan, bilinçaltımıza yerleşmiş alışkanlıkların pimini çekmeden; insafla duralım.

Şimdi her iki ismi de unutalım ve sadece ‘saygı duruşu’ üzerinde duralım. Meraklı bir sosyolog ve tarihçi varsa-ki vardır-bize saygı duruşunun toplumsal anlamını ve geçmişini bir güzel anlatsın Allah aşkına. Nerede çıktı? Kim icat etti? Memlekete ne zaman geldi? Mala davara bir faydası var mı?

Hayatımda sayısız kere saygı duruşu içinde buldum kendimi. Küçüktüm, çocuktum, öğrenciydim, memurdum, kısa dönem askerdim. Bana emanet verilmiş bedenimi, nedenini anlamadığım, hikmetini kavrayamadığım, gönlümce razı olmadığım bir halde tutmaya çağırdılar beni.  Yüzlerce kez oldu bu. Benimle birlikte milyonlarca insanı da etkiledi. Kasketli köylü amcayı. Yaşmaklı hacı hanım teyzeyi. Dudaklarımız kilitli, ellerimiz kenetli, içimizin asla ısınmayacağı iç karartıcı müziği dinledik. Zorunlu olarak. Hiçbirinde bile isteye, coşarak, vecde gelerek değil

Böyle bir sürü ‘bir dakika’ geçirdim ben. İzin versem, daha nice dakikalar beni bekliyor. Anadolu’nun en ücra köşelerinde, ilçelerde, kasabalarda, düğün salonlarında, halk eğitim merkezi konferanslarında, belli ki bir devlet vecibesi olan bu duruşu, ikaz etmesem, yeni “anlamsız” bir dakikalara kurban gideceğim. Sanıyorum, uzun yıllar, TRT’nin siyah beyaz ve tek kanal olduğu ve açılışı ve kapanışı askerlerin saygı duruşu-istiklal marşıyla yaptığı dönemlerde çocukluklarını geçiren benim gibi şimdinin büyükleri bilinçaltlarına kazınmış bu mecburiyeti silemiyorlar. Saygı duruşu-istiklal marşı olmazsa, sanki birileri onları dövecekmiş gibi tir tir titriyorlar. Daha da garip olanı ise, dindarların birilerine karşı “tedbir” olsun diye daha hevesli olmaları. Kaymakamdan çok müftünün, validen çok STK yöneticilerinin bu işe takmış olmaları bir tuhaf. Oysa, sivil bir eylem yapıyoruz biz. Toplanıyoruz, Kur’an konuşuyoruz, namaz anlatıyoruz, Peygamber’den [asm] söz ediyoruz. Kutlu Doğum programında, Namaz panelinde saygı duruşunun ne işi var? Asker miyiz biz? Memur muyuz yoksa? Memur ya da asker bile olsanız, her türlü sivil toplanmayı saygı duruşuyla başlatırsınız? Mesela akşam yemeğinden önce çoluk çocuk dikelir misiniz? 

“Aman sen de bir dakikadan ne olur?” denecek yer de değil burası. Bir tane bir dakika olması bile bir şeyi değiştirmez. Sorun sürenin uzunluğu ya da kısalığı değil, davranışın niteliği ve özgür bir bireye yapılan “yumuşak” dayatma.

Saygı duruşlarının hiçbirinde bana sorulmadı: “Saygı duruşunda bulunulan kişiyi ya da kişileri saygıyla anmaya değer görüyor musun?” Fikrimi söylemeye hiç fırsatım olmadı. Kim ne hakla devletin ve devlet büyüklerinin saygı duymaya değer gördüğünü sabilerin de saygı duymaya değer göreceğini varsayar ki! Cahilsem ve nankörsem gönlümü yapsaydınız ya!

Diyelim ki sırf devlet istedi diye saygı duymam gerekiyor. Diyelim ki ben de canı gönülden saygı duyuyorum devletin saygı duymamı istediklerine. Saygı duruşlarının hiçbirinde bana sorulmadı ki: “Saygı duyduğun kişiye saygını bu şekilde-ayakta, ellerin bağlı, dudakların kenetli, nahoş müzik eşliğinde- mi ifade etmek istersin? Saygımı Fatiha okuyarak gösteremez miyim? Vatan için, özgürlük için can vermişlere dua ederek hürmet edemiz miyim? Niye sormuyorsunuz bana?

Diyelim ki saygı duymam gerekenlere duymam gereken saygıyı aha böyle dikelerek göstermem gerektiğine ben de ikna oldum. Saygı duruşlarının hiçbirinde bana sorulmadı ama ben saygı duruşuna çağıranlara sorayım: “Yaşayan bizlerin artık bizim gibi duymayan, görmeyen, hissetmeyen ölülere yönelik bu ‘iyiliği’ni hangi yolla iletmeyi düşünüyorsunuz? Yaşayanlardan ölülere haber götüren bir elçiniz var mı? Hayatın da ölümün de sahibi olan bir ilahınız var mı yöneldiğiniz? Hayattakilerin hediyesini ölmüşlere iletecek bir meleğiniz var mı? Saygı duruşunuzu anlamlı ve sahih kılacak, değerli ve önemli yapacak bir Rabbiniz var mı?

Diyelim ki saygı duruşu devlet kutsalıdır. Devletimizin böyle bir davranış modeli var. Halkına sorar mı demokratik ve laik devlet ara sıra? Sormalı değil mi? “Biz 85 yıldır saygı duruşunda bulunuyoruz; dalıp gitmişiz; sizi de kattık aramıza sevgili halkımız? Ne diyorsunuz, siz de canı gönülden katılıyor musunuz bu güzel alışkanlığımıza? Devam ettirelim mi? Hani demokratiktik biz?

Diyelim ki devletimin yüce hatırına istemeye istemeye de olsa saygı duruşunda bulunmam gerektiğine ikna oldum. Bari içimden bir şeyi mırıldanmama izin versen diyorum “Sayın Devlet”. Bari aklımdan geçiversin, izin ver bu kadarına… “Sen hiç heykellerin önünde, mezar taşlarının karşısında, kocaman portrelere gözlerini dikerek, kıpırtısız duran çocukların, adamların, askerlerin, kadınların uzaktan resmini gördün mü?  Sahi be sevgili devletim, muhteşem bir tapınma tablosu değil mi bu? Söyler misin bana, hangi dinde vardır bu tapınma eylemi? Yabancılık çekmeyeyim. Bileyim nerede niye durduğumu. Hiç olmazsa “Budist’im” de bana. “Hatırıma Şaman ol bir dakikalığına!” deyiver de anlaşalım. Hangi dinin ilahına gönderiyoruz mesajımızı? Hangi Elçi’nin avuçlarına koyuyoruz bu zarif hürmetimizi? Bir peygamberi var mı saygı duruşunun? Madem sorgulanmaz bir tapınma keşfettiniz, zahmet edip söyler misiniz, bu saygı duruşunun bir kıblesi var mı, bir Kâbe’si var mı? Madem kutsal bir davranış icat ettiniz, söyler misiniz Kitap’ta yeri var mı yahut buna göre bir Kutsal Kitab’ınız var mı?

Ay, pardon sen laik değil miydin? Benim bildiğim laik devlet “din”e karışmaz; ama karıştığını bal gibi biliyorum. Ben kalksam “benim dinimde saygı duruşu yok!” desem, kafamı kırarsın, biliyorum; haddimi bildirirsin. Bak karışıyorsun dinime işte. Hadi bunu da sineye çekelim de, dine karışmaması gerektiği halde dine karışan sen laik devlet, nasıl olur da bir de “din” icat edersin? Herkesin ister istemez saygı duruşu vecibesini yerine getireceği bir din. Her vatandaşın-inanışı ve düşüncesi ne olursa olsun, sorgusuz sualsiz, itirazsız ve reddiyesiz tâbi olacağı bir din hem de.  Hadi adını “laiklik dini” koyduk bunun, rica etsem, bir söyler misin, ilahın kim senin? Tanıyalım. Belki kurtarır bizi. Belki sapıtmışızdır da, ölümden sonra  mezarımızdan o kaldırır bizi?

Hı!? “Sus!” mu dedin? Doldu mu bir dakika?

Senai Demirci - Haber 7
senaidemirci@gmail.com

twitter.com/senaidemirci
facebook.com/senaidemirci

Yorumlar33

  • Remzi Atmaca 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah hidayetini arttırsın kardeşim tağutlardan uzak eylesin seni
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Hasan Bagci 3 yıl önce Şikayet Et
    Biraz önce SBS radyosunda gördüm covid 19 da ölen sağlıkçılar için saygı duruşunda bulundular. Merak ettim bizimde Atatürke ve şehitlere saygı duruşu ingilizlerdenmi geldi diye internette bu yanınıza rastladım. Anladimki bu bir İngiliz adettir. Bu yüzden siz haklı olabilirsiniz . Saygılar
    Cevapla
  • salih 5 yıl önce Şikayet Et
    yüreğine sağlık ALLAH RAZI OLSUN senden ve seni yetiştirenlerden
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Remzi Atmaca 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah CC sendende razı olsun
  • şeyma karaşal 12 yıl önce Şikayet Et
    ben de hep bunu sorguluyordum. ben öğrenciyim ve hala bu durumu yaşıyorum saygı duruşundayken hep bunu düşünüyorum bir de anıtkabirde aslında geçerken fatiha okuyorum ama yine de bu durumdan çok rahatsızım
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Şinasi ÖZTÜRK 12 yıl önce Şikayet Et
    Aynen Katılıyorum!!!. Senai Bey eline sağlık... Ben de yıllardır bu yaradan muzdarip birisiyim... Hele hele Sözlerin en hayırlısı Kur'andan da önce yapılması beni çok üzmektedir... Bu mesele sevdiğim ya da sevmediğim kişilere karşı olmasından değil, bizzat bu şekliyle bir çeşit tapınma gibi olduğu hissini taşımamdan dolayıdır... Hatta ben o anda sevdiklerimin ve şehitlerimizin ruhuna içimden fatiha okusam da gerçekte bu da içimde fırtına olmaktadır... Zira başkalarının dayattığı bir şeyi yapıyor gibi görünmek de beni çok üzmektedir... Bu konuda dindarların daha da gayretkeş görünmesi belki de bir şerrin defi için tam bir takiyye olabilir. Ama evet beni bu da üzüyor. Neden sevdiğimiz şehitlerimize saygıyı bile bizim inançlarımıza uymayan tarzda göstermeye mecburuz??? ...
    Cevapla Toplam 6 beğeni
  • Remzi atmaca 1 yıl önce Şikayet Et
    Allah sana hidayet ve cesaret versin biraz daha derin düşünürsen kimin uğrunda ölenlerin şehit olduğunuda öğrenirsin
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat