Derin güçlerin yorgun savaşı
- GİRİŞ09.05.2010 07:44
- GÜNCELLEME09.05.2010 07:44
‘The darbe’den sonra doğanlar ise, bunu kitaplardan öğrenmeye çalışıyorlar.
Bizler birçok şeyi yaşadık, gençlerden çok da okuruz ama yine de bildiğimizi sandığımız, bizlere daha dünmüş gibi gelen bazı olayların ne kadar da bilmediğimiz tuhaf, garip boyutları olabildiğini yine de yeni öğrenebiliyoruz.
Anlayacağınız resmi ideolojinin derin güçleri, saldırganlığıyla acımasızlığıyla, cehaletten gelen gözü kör vurdumduymazlığı ile bizim kuşağı bile şaşırtmayı becerebiliyor.
***
Ergenekon adı gündeme girdiğinden bu yana özellikle bizim kuşağın hayat tecrübesine sahip olmayanlar bu örgütün sui generis ve çok orijinal bir oluşum olması gerektiğini düşünüyorlar.
Durum böyle değil aslında. Cumhuriyet kurulduktan sonra hangi zaman aralığını alırsanız alın; derin güçlerinin yaptıklarına ilişkin muhakkak ilginç olaylara rastlarsınız.
Bu ülkede tek istikrarlı olan şeyin derin güçler belası olduğu bile söylenebilir.
Adına ister Ergenekon deyin, isterseniz başka bir şey onlar hep vardılar.
***
Türkiye hiçbir zaman huzuru bulamadı çünkü resmi ideoloji her zaman her durumda kendi dediğinin mutlak doğru olarak kabul edilmesini, kendine itaat bekledi.
Bunu kabul etmeyene de her zaman dersini vermeye girişti.
Her aykırı fikir, normdan ne kadar az saparsa sapsın fark etmedi o bile anında ortadan yok edildi. Türkiye solcularını bu nedenle hem fiziksel olarak ortadan kaldırdı hem de kalanları da sindirdi. Hayatında inanca merkezi önem veren kesime de aynı şeyi yapmaya karalıydı.
***
Şimdilerde bu tür derin hareketlerin daima askeri kökenli olduğu iddia ediliyor.
Gayet tabii ki resmi ideolojinin baş koruyucusu olarak askerler, çoğunlukla bu tür işlerin içindeydiler ama spesifik olayları incelediğimizde sivil unsurların da askerden çok daha fazla asker disiplini içinde çalışabildiğini görebiliriz.
Üstelik bunlar için kim iktidar olursa olsun fark etmiyordu; onların işi resmi ideolojiyi ve onun sistemini koruyup kollamaktı ve bunun için önlerinde hiçbir engel bırakmadan yıkıcı olabiliyorlardı.
Yani kendi halkına savaş açmış bir sivil-asker koalisyonu bulunduğunu söylemek yanlış olmaz.
***
Cumhuriyetimizin resmi ideolojisinin nasıl da tahammülsüz olduğunu, nasıl da cahil ama acımasız işler yapabildiğini belirli bir kuşak (bizimkiler) yakından biliyor.
‘The darbe’den sonra doğanlar ise, bunu kitaplardan öğrenmeye çalışıyorlar.
Bizler birçok şeyi yaşadık, gençlerden çok da okuruz ama yine de bildiğimizi sandığımız, bizlere daha dünmüş gibi gelen bazı olayların ne kadar da bilmediğimiz tuhaf, garip boyutları olabildiğini yine de yeni öğrenebiliyoruz.
Anlayacağınız resmi ideolojinin derin güçleri, saldırganlığıyla acımasızlığıyla, cehaletten gelen gözü kör vurdumduymazlığı ile bizim kuşağı bile şaşırtmayı becerebiliyor.
***
Ergenekon adı gündeme girdiğinden bu yana özellikle bizim kuşağın hayat tecrübesine sahip olmayanlar bu örgütün sui generis ve çok orijinal bir oluşum olması gerektiğini düşünüyorlar.
Durum böyle değil aslında. Cumhuriyet kurulduktan sonra hangi zaman aralığını alırsanız alın; derin güçlerinin yaptıklarına ilişkin muhakkak ilginç olaylara rastlarsınız.
Bu ülkede tek istikrarlı olan şeyin derin güçler belası olduğu bile söylenebilir.
Adına ister Ergenekon deyin, isterseniz başka bir şey onlar hep vardılar.
***
Türkiye hiçbir zaman huzuru bulamadı çünkü resmi ideoloji her zaman her durumda kendi dediğinin mutlak doğru olarak kabul edilmesini, kendine itaat bekledi.
Bunu kabul etmeyene de her zaman dersini vermeye girişti.
Her aykırı fikir, normdan ne kadar az saparsa sapsın fark etmedi o bile anında ortadan yok edildi. Türkiye solcularını bu nedenle hem fiziksel olarak ortadan kaldırdı hem de kalanları da sindirdi. Hayatında inanca merkezi önem veren kesime de aynı şeyi yapmaya karalıydı.
***
Yazının devamına bu linkten ulaşabilirsiniz
Serdar TURGUT / Akşam
Yorumlar1