Devrimin evrimi
- GİRİŞ29.10.2010 07:13
- GÜNCELLEME29.10.2010 07:13
Devrimlerin genel karakteri bir lider ve kadrosu tarafından yapılmasıdır. Halk ayaklanmasına dayalı devrimlerde bile böyledir. Fransız devrimini Jakoben Kulüpleri, Rus devrimini Bolşevik örgütü yönetmişti.
Kemalist devrim onlar kadar radikal olmadığı gibi karizmatik lider faktörü daha önemlidir. Bu özelliğiyle birlikte Kemalist rejim de bütün devrimler gibi devrimci kadroya ve devlet gücüne dayandı. Geniş kitlelere kuşkuyla baktı. Onların siyasete katılmasına izin vermedi.
Sadece muhalefeti yasaklamadı, kendisi de kitlelere kapılarını açmadı.
Bütün devrimler gibi o da oluşturduğu oligarşik yapı ile toplumu disipline etti.
Müdafaa-i Hukuk ve Tek Parti
CHP’nin kökeni Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’dir; dışlayıcı değildi, aksine, muhafazakârlar da, Kürtler de liberaller ve solcular da vardı. Hatta Mustafa Kemal Paşa, Meclis’in açılışı için yayınladığı 19 Mart 1920 tarihli genelgenin 6. maddesinde “her fırka, zümre ve cemiyet”in adaylarıyla seçimlere katılmasını teşvik etmişti.
Bu sayede tam temsil ve demokratik bir Meclis kurulmuş, Milli Mücadele en geniş katılımla kazanılmıştı.
Fakat devrimler döneminde sadece “Tek Parti” kurulmadı, Tek Parti kendi içinde de tek sesli oldu; Karabekir, Rauf Bey, Cebesoy, Adnan Bey ve onların dayandığı kitleler dışlandı.
CHP’nin 1923 tüzüğü, Milli Mücadele geleneğine uygun olarak, kapıları açık bir tüzüktü, aşağıdan yukarıya kongreler sistemine dayanıyordu... 1927 tüzüğü ise “üyelik” şartlarını sıkılaştırarak kapıları daralttı, ‘atama’ mekanizmasını egemen kıldı. CHP içinde “taşra”nın temsili 1927’de yüzde 15’e kadar düşürüldü!
Bu anlayışın en vahim örneği 1926’da Doğu’daki 13 ilde CHP’nin kendi örgütlerini kapatmış olmasıdır! Halbuki keşke daha fazla örgüt açsaydı, değil mi?
Parti-devlet özdeşliği sebebiyle devlet de böyle yapılandı, ciltler dolusu yasaklar külliyatı oluştu...
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Yorumlar4