ORTADOĞU gittikçe daha derin dehlizlere sürükleniyor.

Kırım nüfusunun bugünkü çoğunluğu Rus'tur ve referandum yoluyla Rusya'ya katılmaları birçok tehlikeyi içerse de önlenemez görünüyor.

KUZEY Irak derken, şimdi Kuzey Suriye'de bir 'Batı Kürdistan Özerk Bölgesi' oluşursa, Türkiye'nin nasıl bir sıkıntıyla karşılaşacağı açıktır. Gelişmeler bu endişeyi artırıyor.

Taha Akyol son yaşanan gelişmelerin siyaset ve medya dünyasındaki yansımalarıyla ilgili çarpıcı bir yazı kaleme aldı. Akyol, "siyasi görüşleri hukuktan üstün tutma"nın hukuku nasıl katlettiğini gözler önüne serdi.

Başbakan Erdoğan görüyor ki, başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanı gibi bir sistem değişikliği mümkün değil.

UZUN süredir değişmeyen oy eğilimlerine göre Tayyip Erdoğan 2014’te cumhurbaşkanı olacak.

Zana’nın silaha karşı da eleştirileri var. “Bu süreçte gençlerin ölmesini hiçbir vicdan kabul edemez” diyerek en önemli sözünü söylüyor, ki benzer şeyleri söyleyenleri Karayılan daha önce “hain” ilan etmişti!

Türkiye’de Kürt meselesi gibi zor bir mesele ortada dururken, liderlerin öfkeli konuşmalarla her gün siyasi reyting savaşı yapması artık bunaltıcı hale gelmişti, Kılıçdaroğlu-Erdoğan görüşmesiyle bir “bahar havası” esti elbette.

CHP de görmüş olmalıdır ki, yeni politikalar üretmeden sırf iktidarı kötüleyerek büyümesi mümkün değildir. Kürt meselesindeki dışlayıcı tavırlar CHP’yi bölgede yok ettiği gibi, partinin sosyal demokrat kimliğini de gölgelemiş, “statükocu” görüntüsünü güçlendirmişti.

Savaşın en bunaltılı dönemlerinde Mustafa Kemal Paşa Meclis’i kapatmayı üç defa düşünmüş, Ankara’nın meşruluğunun Meclis’e dayandığını dikkate alarak tabii vazgeçmiştir.

28 Şubat’taki “cebir ve şiddet” unsuru nedir? Generaller “Bunları kazığa oturtmak lazım” diye konuşmuşlardır! Başbakana “p....enk” diye hitap etmişlerdir!

Tavuk-yumurta meselesi... Sanayi ve ticaret kültürünün gelişmemesinden doğan yoksulluk, işsizlik, mağduriyet duygusu, proleterlik ve lümpen proleterlik elbette etnik öfkeyi besliyordur...

Çanakkale 1915’te geçilseydi, 1918’in 30 Ekim’inde imzalanan Mondros mütarekesi, hatta daha kötü versiyonu, 1915 baharında gerçekleşecekti!

Aile benzeri küçük geleneksel topluluklarda güvene dayalı bağış geleneğimizi, “dava için” parti ve vakıf gibi büyük kuruluşlarda devam ettirmek böyle büyük sorunlara yol açıyor.

Yeni TCK 2004 yılında çıkmış, 1 Haziran 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Ceza hukukunun temel bir ilkesidir, sanık aleyhine olan ceza hükümleri geçmişe yürümez!

Selefiler denilen İslami kesimi “fundamentalist” gibi anlayabiliriz. Suudilerin dini doktrinine yakındırlar. Fakat siyaseten daha serttirler, eylemcidirler.

İlk 4 yıllık kademenin 5 veya 6 yıla yükseltilmesi, ikinci kademede öngörülen mesleki bilgilerin de çocuğu okuldan koparmadan kazandırılması daha iyi olmaz mı?

Rönesansı doğuran dinamikler çok daha önce başladığı gibi, belli başlı Bizanslı bilginlere Fatih sahip çıkmıştı, İtalya’ya gidenler Rönesans başlatacak çapta insanlar değildi.