'Timsah'ın gözyaşları...

  • GİRİŞ02.08.2011 00:45
  • GÜNCELLEME02.08.2011 00:45

Geçenlerde televizyon ekranlarına yansıyan bir haber birçok kişi gibi beni de şaşırttı. Bu habere göre yavru bir timsah Güngören sokaklarında dolaşırken bulunmuş ve belediyenin barınaklarına götürülmüş. Tropik iklimlerde bulunması gereken bir timsahın İstanbul'un göbeğinde, sokaklarda ne işi var? İnsanlar ne sebepten evde timsah beslemek ister? Ne beklerler bu hayvandan? Son derece yırtıcı ve tehlikeli olan bu hayvanı evinde camdan bir fanusun içine sıkıştırdığında onu o halde görmek nasıl bir mutluluk verir sahibine? Daha sonra da hem bakması zor hem de pahalı diye sokağa bırakmak da ne oluyor? Bu insanlar vicdanlarını evlerinin arka balkonunda unutup hangi gerekçe ile hayvanların hayatıyla oynayabiliyorlar bu kadar kolayca? Peki böyle bir timsah nasıl olur da Güngören'de bir eve girebiliyor?

Ne yazık ki bu timsahın başına gelenler ilk değil ve olmayacak da. Pet shopların camına yapışıp ağlayan çocuğunu 'kıramayıp' uzaklardan buralara taşınıp getirilen cins kediler ve köpeklerin daha sonrasında sokaklarda yaşam mücadelesi ile karşı karşıya bırakıldıklarını hepimiz biliyoruz. Özellikle yazlık sitelerde sonbaharda çöp karıştıran İran kedileri ya da kocaman sokak köpekleriyle mücadele etmek zorunda bırakılan süs köpekleri ile hepimiz karşılaşmışızdır. Haberlerde zaman zaman otobanda arabadan atılan hayvanlar olduğunu da duyuyoruz ne yazık ki.

Doğal ortamlarından kopartılıp, bir bavulun içinde uyutulmuş ve kıyafetlere sarılmış halde, karanlık ve soğuk kutularda, depolarda, ya da akla gelmeyecek farklı şekillerde ülkemize sokuluyor hayvanlar. Bunların arasında cins kediler, köpekler olduğu gibi değişik kuş türleri, yırtıcı hayvanlar, yılanlar ve böcek türleri de bulunuyor. Her yıl havaalanlarında ve gümrük kapılarında böyle sayısız hayvan ele geçiriliyor ancak ne yazık ki bir kısmı da fark ettirilmeden ülkemize sokuluyor nasıl oluyorsa. Bu hayvanlar da bir şekilde her yerde mantar gibi çoğalan bir takım pet shoplarda, Eminönü'nde ki hayvan pazarı ve sokaklarda satılıyor ya da Güngören sokaklarında ortaya çıkıyor! Bu noktada hayvanları beslemek isteyenlerin kim olduğu kadar, bu hayvanların hangi denetleme mekanizmalarının elinden/ gözünden kaçıp kurtulmuş olduğu sorusu da çok önemlidir. Hayvan kaçakçılığı ile ilgili ne gibi önlemler alınmaktadır ve yeterli midir?

Sokaklardan toplanan kediler ve köpekler dışında birçok ev hayvanı da sonunda kendini yurdun dört bir yanındaki barınaklarda ve rehabilitasyon merkezlerinde buluyor. Bilinçsiz bir biçimde sahiplenilmiş(!) bu hayvanların kaderi genellikle son derece zor koşullar içinde ayakta kalmaya çalışan merkezlerdeki hayvanlarla aynı oluyor. Sayıları binlerle ifade edilebilecek olan barınak/rehabilitasyon merkezi sakinlerinin ihtiyaçları ne yazık ki karşılanamadığı gibi, bir de gün be gün sayıları çoğalan evcil hayvanlarla hayatta kalmaları da güçleşiyor. Bu kadar çok hayvana düşen veteriner, gönüllü, işçi, ilaç, barınacak mekan, yiyecek miktarı da son derece az. (yaklaşık 25900 hayvana 70 veteriner düşmektedir. Bu rakamlara www.barinak.gen.tr den ulaştım)

Güngören Timsahı'nın son durağı olan Darıca Hayvanat Bahçesi'nden yola çıkarak buralarla ilgili söylenebilecek çok şey var. Hayvanat bahçelerinde insanların seyretmesi ve güzel vakit geçirmesi (!) için kafeslere tıkılmış hayvanların da yaşam kaliteleri her zaman iyi olmuyor. Doğal ortamlarından sürüklenip buralara getirilmiş olan nice hayvan, küçücük alanlarda bir ömrün sonunu getirmeye çalışıyorlar. Büyük bütçeler gerektiren hayvanat bahçeleri çoğu zaman böyle bir imkana sahip olamadığından koşullar da ister istemez kötü oluyor. Nitekim açıldıktan bir süre sonra Darıca Hayvanat Bahçesi de maddi sıkıntı çekmeye başlamıştı. Fiziksel koşulların kötüye gitmesini yanı sıra bir de şiddete maruz kalan, insanların oyuncağı haline gelmiş hayvanlardan söz edebiliriz.10-15 yıl öncesine kadar tanık olabileceğimiz altı bezli ve elinde sigara olan maymunlar Gülhane Parkı'nın en ilgi çeken (!) canlılarındandı. Hayvanat bahçelerinin elbette olumlu taraflarını da görmek gerekir. Ancak, bu orada yaşanan (özellikle hayvanlar açısından) olumsuzlukları ortadan kaldırmaz.

x x x

Gerçekten hayvan sevgisi ve VİCDANI olan bir insanın dahi defalarca düşünüp kalkışması gereken birşey hayvan sahiplenmek. Kendi çorabını yerden kaldırıp çamaşır makinesine atma sorumluluğu bile edinmemiş insanlar lütfen bir hayvanı bakma sorumluluğuna soyunmasınlar. Bir hayvanı sorumluluğuna alan kişi onun canından, sağlığından ve mutluluğundan sorumludur. Onun da bir hayatı ve duyguları var. Kendi keyfimiz için onu önce doğal ortamından kopartıp sonra tekrardan yabancı olduğu bir ortama bırakma lüksümüz yok. Bu hayvanların yeri ne sokaklar, ne barınaklar ne de hayvanat bahçeleridir!!!! Eğer bir hayvanı gerçek anlamıyla sahiplenmek istiyorsak da öncelikle bakmamız gereken yerler pet shoplar değil, barınaklar ya da sokaklar olmalıdır.

Ve kendimize sormamız gereken soru: Habere konu olan timsah mı sadece acımasız ve yırtıcı?

Tülay Kazancı- Haber 7

info@tulaykazanci.com

www.tulaykazanci.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat