Candaş Medya'ya rağmen hepsi buysa CHP Baykal'ı çok arar

  • GİRİŞ23.05.2010 15:43
  • GÜNCELLEME23.05.2010 15:43

Sıfır proje sıfır hitabet… Kitlenin beklentisine, salonun coşkusuna asla karşılık gelmeyen bir genel başkan portresi. Üstelik, yaptığı konuşma dönüşüm bekleyen tabana değil, sanki partinin beyazlarına; yani statükoya bir selamlamadan öteye geçemeyen ve bu açıklarını kravat takmayarak; Ecevit benzetmelerinden medet umarak; Başbakan’a ön adıyla seslenmeyi farklılıkmış gibi göstererek kapatmaya çalışan bir genel başkan…

İlk konuşmasıyla büyük yargılara varmak istemiyorum ama bütün parametlere bakınca, ister istemez “Eğer Kemal Kılıçdaroğlu bu kadarsa, uzun sürmez, CHP Deniz Baykal’ı çok arar” demekten kendimi alamıyorum.

Önce baştan söyleyeyim; bir genel başkanın ilk konuşması üzerinden uzun uzun ahkâm kesmek haksızlık. Sadece bir ilk konuşma üzerinden izlenimler ve yorumlardır yazdığım. Umarım ben bu erken izlenimlerimde haksız çıkarım ve Kemal Kılıçdaroğlu Türk siyasetine yeni şeyler söyleyebilen; kendisine de partisine de millete de yararlı bir politikacı olarak siyasete devam eder.
Yoksa…
Yoksa cefakâr Atatürk Spor Salonu’nun içini, bahçesini, çevresini doldurmuş ve gerçekten coşkulu CHP delegesinin, kitlesinin talepleri, umutları uzak bir bahara kalır…
Gelelim kurultay notlarına:
Kurultay salonunun etrafı her zaman olduğu gibi simitçiden köfteciye; çekirdekçiden gazozcuya dolmuş durumda. Sigara tiryakileri genelde bahçededir; CHP’liler sözkonusu olunca ana salonun hemen dışında başlıyor dumanlar. Rozet, bayrak satışları fena değil. Ankara yağmurlu; hava kapalı. Basın bir ordu gibi her yerde… Tribünler zaman zaman çok canlı.
Kemal Kılıçdaroğlu içeri girerken coşku tavan yapıyor. Önce yanlışlıkla çağırılıyor kürsüye; sonra konuşma zamanı bu sefer doğru zamanda çıkıyor.

KÖTÜ HATİP…
Bekliyoruz; bu coşkunun, bu kargaşanın, bu alt üst oluşun; bu uzun yıllardır iktidardan uzak kalmışlığın sabırsızlığına ne cevap verecek; hangi stratejiyi ortaya koyacak; hangi projeleri seslendirecek?
Deniz Baykal’ın siyasi hayatının beklenmedik bir hız ve dramla bitmesinin ardından vakit kalmadan girildiği kurultaya. Alelacele hazırlanılmışlık salonda göze çarpıyor; genel başkan adayı olarak ileri sürülen Kemal Kılıçdaroğlu’nun da hazırlıksız olduğu belli.
Bunlar, beklenmeyen olaylar sonunda karşılaşılması normal olaylar.
Ama, Kılıçdaroğlu’na bir genel başkan olarak da çok güvenilmediğini ispatlayan bir iki rötuş gözden kaçmıyor. Kravat takmayarak bir farklılık oluşturulmaya çalışılmış. Kürsüden inerken Ecevit kasketi takması; ilk gideceği ilin Zonguldak olması gibi ucuz Ecevit benzetmelerine sığınılmış.
Konuşmasında Başbakana, ön adıyla “Recep Bey” şeklindeki ısrarlı ve bol tekrarlı hitabı da muhtemelen bir fark olarak çok düşünülmüş olmalı. Oysa, bütün sertliğine rağmen, Türk iç siyaseti düzey düşüklüğünü benimsemiş bir geleneğe yaslanmamaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu’nu nazik bir insan gibi pazarlamaya çalışanlar, bu basit gerçeği unutup, Türk siyasetine bir düzeysizlik için kapı açmış olduklarının farkında değiller.
Konuşma boyunca ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun çok kötü bir hatip olduğu ortaya çıktı. Düzelmez değil; ilk konuşma için normaldir böyle şeyler.
Ama kimse parlak bir hatipmiş gibi yutturmaya kalkmasın.
Hele ki, 1970’lerden kalma bir jargon kullandığını görmezden gelmenin mümkünü yok… Bol slogan; bol hamaset ve sıfır altyapı; sıfır alternatif; sıfır proje…
Kürsüye çıkışında salonu dolduranların kendisine verdiği coşkulu desteği, bir kere bile tekrar ettiremedi. O kadar kötü bir konuşmacı yani…

1970’LERİN JARGONU …
Hepsinden önemlisi ise, konuşmanın içeriğiydi.
Beklenen Kılıçdaroğlu’nun yeni bir genel başkan olarak yeni bir vizyon çizmesiydi.
CHP’nin sola açık damarını harekete geçirmesiydi.
CHP’nin tıkanmış koridorlardan kurtarılmasıydı…
Hiçbirini yapmadı.
Stratejisini hükümete ve özellikle Başbakan’a yönelik hücumlar üzerine kurmuştu; bunun için kullandığı ana argüman da ekonomi, yoksulluktu…
Bu kısmen yenilik dışında Anayasa değişikliklerine karşı çıkan; Anayasa Mahkemesi’nin iptallerini ve CHP başvurularını savunan; Ergenekon’a selam gönderen; bir tek kere Kürt, Alevi demeyen bir genel başkan portresi çizdi.

TÜRKİYE’Yİ KÜÇÜLTEREK CHP BÜYÜR MÜ?
Bunlar kadar önemli olan bir başka zaaf da AB, ekonomi ve dış ilişkiler konusundaki cümleleriydi.
Hem ekonomik hem dış politika açısından kendi içine kapalı bir Türkiye modelini savundu neredeyse.
Her seferinde “haksız olana karşı çıkıyorum” diye altını çizse de zenginliğe özel önemle karşı çıktı. Zenginlik sadece bir avuç insanı tanımlamaz. Üretim kalite ve çeşitliliğini de içerir.
Büyümekte ve bölgesel bir güç olmak yolunda ilerleyen Türkiye’nin bütün bu gidişatına karşı çıkan satır aralarıyla aslında küçülen bir Türkiye önermiş oldu. Bir ülkeyi küçülten bir genel başkan kendi partisini nasıl büyütebilecek?
Kendisinden beklenenleri söylemediği gibi akla gelen hiçbir soruya da makul bir cevabı yoktu konuşmanın.

STATÜKOYA SELAM…
Sonuç olarak, en dramatik cümlesi ise her şeyi anlatıyordu: “Parti içi demokrasiyi de geliştireceğiz” dedi.
Gördük…
İstanbul İl Başkanı’nın çaresiz girişimleri de işe yaramadı.
Pazar günü belli oldu ki, Önder Sav, elinde döner bıçağı, bütün muhalifleri tek tek ve özenle ve hiç acımadan kesmiş atmış…
80 kişilik Parti Meclisi listesinde kaç tane Kılıçdaroğlucu denilecek isim var; bir tane Baykalcı var mı; kaçı Sav’ın kendi ekibi?
Bu mu parti içi demokrasi?
Bizatihi yaptığı konuşma açıkça CHP’nin elit ve köklü yönetiminin hoşuna gidecek bir konuşma değil miydi?
Tek farkı klasik CHP tipi laiklik vurgusundan vazgeçmiş olması. Bunun da o üst asıl yönetime rahatsızlık verdiğini biliyorum.
Özetle, Baykal tarafından birkaç kere söyledikleri nedeniyle geri adım atan; Baykal’ın evinden çıkarken “aday değilim” deyip 2 gün sonra Önder Sav’ın genel başkan adayı olmayı kabul eden; yaptığı konuşmada asıl güç alabileceği İstanbul İl Örgütü’nün uyarılarını kulak arkası eden; asıl yönetim gücünü elinde tutan despotik CHP çelik çekirdeğinin statükocu tutumunu selamlayan bir konuşma yaptı Kemal Kılıçdaroğlu.
Bu konuşmayı, inanın Deniz Baykal yüz kere daha dinlenir; yüz kere daha başarılı yapardı.
O zaman Kılıçdaroğlu ile değişen ne?
Değişen bir şey olmayacaksa, bu CHP Baykal’ı çok arar…
Her şey sadece güç dengeleri nedeniyle böyle geliştiyse CHP’de ya bir hesaplaşma yakındır; ya da Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında sık sık kullandığı “devrim/devrimcilik” kelimelerinin yanından bile geçemeyeceğinin kanıtı.
Umarız, tersi olur…

CANDAŞ MEDYA NOTU: Neredeyse yarım asırdan fazla bir tecrübenin verdiği cesaret ve alışkanlıkla isim takma uzmanı belirli bir medya topluluğunun son numarası “yandaş medya” icadıydı. Kemal Kılıçdaroğlu örneğinde gördük ki, onların durumu yandaş bile değil, “candaş medya” hali.
Hitabet açısından gelmiş geçmiş en kötü genel başkan konuşmalarından birisini yapan Kılıçdaroğlu’nun hitabetine bile neredeyse 10 üzerinden 8 verebileni mi ararsınız; kasket ve Zonguldak üzerinden ucuz Ecevit benzetmelerini Gandi ile birleştireni mi; hiçbir yenilik ve özgürlük içermeyen statükocu, 70’lerden kalmış jargonu ayakta alkışlayana mı; Deniz Baykal’ın evinden çıkarken “aday değilim” deyip 2 gün sonra bir gecede Önder Sav’a teslim olmuşluğu görmezden gelme çabalarını mı… Türk siyasetine yeni bir düzey düşüklüğünden başka hiçbir şey getirmeyen “Recep Bey” hitabı üzerine yapılan parlatma çabalarını mı… neresinden tutsanız elde kalıyor. Öyle değil mi köşe yazarından editörüne; talk show’cusundan anchorman’ına kadar sayın Candaş Medya topluluğu?

Yaşar Taşkın KOÇ - Haber 7
taskinkoc@gmail.com

Yorumlar11

  • Umit Erdal 13 yıl önce Şikayet Et
    Cumhuriyet Mitinglerini hatırlayın. Candaş medya, nasıl gaza gelmişti Cumhuriyet Mitinglerinde. 1 milyon insan Okmeydanından, 1 milyon Tandoğanda. Sonra ne oldu? "Bidon kafa", "Bu halk cahil" Kemal Beyle gaz veriyorlar şimdi. Seçimde yine hüsran, yine hüsran.
    Cevapla
  • Mahmut Ağaoğlu 13 yıl önce Şikayet Et
    kaçıncı sırada olduğunuza bakın. Googleden girin kaçıncı sırada olduğunuza bakın sonra boy ölçüşün diğer medyalarla.:) hiç güleceğim yoktu allah müstakınızı versin çok yaşayın emi :)yahu kıyamet kopuyor siz halen nerdesiniz.Ayrıca yandaş derken siz oluyorsunuz sorsam :)) çok komik ya.
    Cevapla
  • KEREM ONURCAN 13 yıl önce Şikayet Et
    MEHMET TOKATA. Mehmet bey, yazdıklarınız çok doğru vede güzel gerçekten. Ama özellikle DANDİK tanımlamasıyla beni çok güldürdünüz. Allahta sizi sevindirip güldürsün inşallah. Tşkler...
    Cevapla
  • KEREM ONURCAN 13 yıl önce Şikayet Et
    TAM DERSLİK.... İşte bu. Bir durum bu kadar objektif ve akıllıca analiz edilip yorumlanabilir ancak. Aynı zamanda Hoşgörü dolu ve Gazeteci geçinen bir sürü Candaşa ders olabilecek nitelikte bir anlatım. Nede olsa Yandaş Gazeteci bunlar tabi. Ama neyin yandaşı? Çetelerin ve karanlık güçlerin değil, Türkiyenin ve Halkın yandaşı bunlar. Ellerinize kollarınıza sağlık, Allah zihninizi hep böyle açık ve zinde tutsun inşallah...Amin.
    Cevapla
  • mehmet tokat 13 yıl önce Şikayet Et
    DANDİ BAŞA GELDİĞİNİN İLK SANİYESİNDE ERGENEKONU KURTARACAĞIM SÖZÜ VERDİ. candaş medya candaş olmak zorunda. candaş olmazlarsa, canhıraş çalışmazlarsa bitecekler. CANDAŞ VE BALYOZCU MEDYA ŞUNU BİLİYOR: 1 DÖNEM DAHA ERGENEKON DAVASINI YÜRÜTECEK HANGİ İKTİDAR BAŞA GELİRSE GELSİN BU ONLARIN DA SONU OLACAK. italyan p2 skandalını hatırlayın.. bir çok gazeteci de hapse atıldı. bunlar da ergenekondan içeri atılmayı bekleyip korkuyla operasyonlar düzenleyenler.. BAŞA GETİRDİKLERİ DANDİ KTE KENDİLERİNİ KURTARMASINI UMDUKLARI BİR ZAVALLI.. bu maya tutmaz, tutmayacak inşallah.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat