Türkiye’nin prangaları ve medeniyet iddiası

  • GİRİŞ25.09.2020 11:13
  • GÜNCELLEME25.09.2020 12:07

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Lozan Antlaşması etrafında yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin bir iddiası olması gerektiğinden söz etti. BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada da benzer söylemleri dillendirdi.

 

 

Lozan’ın bizim medeniyet iddiamızı terk ettiğimizi tescil eden bir anlaşma olduğunu, ancak Soğuk Savaş sonrası süreçte geldiğimiz noktada -pek çok alandaki zaaflarımıza rağmen- önümüzde yeniden tarih yapabilmemizi mümkün kılacak bir imkân belirdiğini, bunun için Türkiye’nin medeniyet iddiasını yenileyerek içselleştirmesi, derinleştirmesi ve dünyaya sunması gerektiğini tartıştığım bir yazımı paylaşıyorum sizlerle.

LOZAN, TÜRKİYE ENGELİ’Nİ KALDIRDI!

 

 

Bu ülkeye Sevr’de ölüm gösterildi ama Lozan’la sıtmaya razı edildi Türkiye.

Türkiye, Lozan görüşmeleri sırasında verilen sözlerle laikleşme ve dolayısıyla zihnen kendi kendini sömürgeleştirme sürecine girdirildi.

Sonuçta, dünyada dışardan sömürgeleştirilemeyen tek ülke Türkiye, içerden kendi kendini sömürgeleştiren tek ülke olarak tarihe geçti!

Özetle: Türkiye, Lozan süreci’yle birlikte kaskatı bir laikleşme / Batılılaşma çıkmaz sokağının eşiğine sürüklendi; böylelikle Batılı emperyalistlerin önündeki en büyük potansiyel engel bertaraf edildi.

LOZAN: İSLÂMÎ İDDİALARIMIZIN TERKEDİLMESİ

Lozan Antlaşması’ın yıldönümlerinde hep o bildik içi boş nutuklar atılır: “Lozan, Türkiye’nin çağdaşlaşması ve devrimlerin temelini teşkil eden, ülkedeki bütün kurumların laikleştirilmesi sürecinde kilit rol oynayan kilometre taşlarından biridir”.

Ne demek bu?

Osmanlı’yla ve İslâm’la bağlantıları kesinkes koparan bir sürecin başlatılması demek.

Peki bunun, “Türkiye’nin bağımsızlaşması”yla ve “çağdaşlaşması”yla alakası ne?

Bir kere, Lozan dolayımında, “Türkiye’nin bağımsızlaşması” ile “çağdaşlaşması”ndan Türkiye’nin laikleşme sürecine girmesi, önceden İslâm’a göre tanımlanan ve yapılandırılan siyasî, ekonomik ve kültürel yapıların, Batılıların çıkarlarını garanti altına alan değerlere, dinamiklere göre tanımlanmaya ve yapılandırılmaya başlanmasıdır.

Lozan süreci, Türkiye’nin resmen Osmanlı’dan, İslâm kültüründen koparılması, medeniyet iddialarını terk etmesi ve Batı’ya bağımlı hâle getirilmesinin bir başka adıdır.

Başka bir ifadeyle, Batılılar tarafından fiilen teslim alınamayan Türkiye’nin zihnen (İslâm’dan uzaklaştırılarak) “teslim bayrağı çekmesi”, bütün medeniyet iddialarından vazgeçtiğini küresel sistemin lordlarına açıkça deklare etmesidir.

İyi de, “bağımsızlaşma” ve “çağdaşlaşma” bunun neresinde?

BİR TERMİNATÖR OLARAK LOZAN

Tanzimat’la birlikte başlayan süreç, hastalıklı bir savunma psikolojisi’nin ürünüydü.

Tanzimat’ın hamlesi, ülkenin, kendi iddialarından vazgeçerek Batı’ya “teslim olması”yla sonuçlandı.

İşte Lozan, bu teslimiyet’in resmen tescil edilmesidir.

Düşünsenize, bir Kurtuluş Savaşı veriyoruz, “yedi düvel”i (Batılı sömürgecileri) Müslümanlığın verdiği dinamizm, ruh ve haysiyet’le ülkeden kovuyoruz; ondan sonra da bu galibiyetin ardından Türkiye’yi her bakımdan Batı’ya bağımlı hâle getiriyor, Batılı yörüngeye kilitliyoruz!

Türkiye, tarih yapmasını mümkün kılan ve bizim varlık nedenimizi oluşturan İslâmî iddialarını terk ediyor; medeniyet değiştirme aymazlığına soyunarak yörünge’sini yitiriyor, İslâmî dinamiklerini kendi elleriyle dinamitliyor!

Gelin de çözün bu puzzle’ı (“bilmece”yi)!

Osmanlı’yı dünyanın en asil medeniyetlerinden biri hâline getiren İslâm’ın sunduğu bütün iddiaları, yeni bir ruhla ve dinamizmle yeniden bir imkân, bir dinamik, bir güç haline getirebilmenin yollarını araştırmak yerine, bütün iddialarımızdan vazgeçiyoruz! Söyleyeceğimiz, bağlanacağımız, bize ait hiçbir Söz, hiçbir İddia bırakmıyoruz; her bakımdan başkalarına bağımlı hâle geliyoruz.

Özetle: Kendi medeniyet dinamiklerimizi, ruh köklerimizi inkâr ederek intiharın eşiğine sürükleniyoruz!

Tarihte başka hiçbir toplumun yapmadığı, aslâ yapamayacağı bir intihar biçimi bu!

Gördüğünüz gibi Lozan, bizim için bir teminatör işlevi görmüştür: Bizim iddialarımızı bitiren, bizi, başkalarının iddialarına ve projelerine bağımlı hale getiren, kısacası kendi ayağımıza kurşun sıkmamız anlamına gelen bir terminatör.

Bin yıllık köklü dayanaklarımızı, ruh köklerimizi bizzat kendimiz yok ediyoruz, sonra da bağımsızlaştığımızdan söz ediyoruz?

Akıl tutulması, zihin körleşmesi değil de, nedir bu peki?

MEDENİYET İDDİASI

Bu sütunda bıkmadan usanmadan tekrarladığım şeyi, Lozan ‘puzzle’ı dolayısıyla yeniden tekrarlamakta yarar görüyorum:

Türkiye’nin büyük bir güç olabilmesi, kendine ait bir Söz’ünün, bir İddia’sının, bir Medeniyet Tasavvuru’nun olabilmesiyle mümkün.

Türkiye, başkalarının iddialarını, sözlerini, projelerini tekrarlamakla bir çıkmazdan ötekine yuvarlanmaktan kurtulamayacak, hep başkalarına bağımlı kalacak, itilecek-kakılacak yani Terminatör her zaman iş başında olacaktır.

Mazlum halkların, hatta Batılıların “Türkiye, yeni bir hamle yapacak mı, acaba?” diye bize baktıkları bir zaman diliminde, Türkiye’nin güçlü bir medeniyet fikriyle donanması, bunun için de yakın ve uzak geçmişiyle derinlemesine yüzleşmesi, hesaplaşması ve geleceği kuracak bir medeniyet hamlesi başlatması gerekiyor...

Aksi takdirde yaşadığımız köklü tarihî-kültürel sorunların hiç birini kalıcı olarak çözemez, bu topraklardaki varlığımızı bile koruyamaz ve insanlığa umut olabilecek uzun, meşakkatli bir medeniyet yolculuğuna çıkamayız.

Bin yıllık dünya tarihini biz yaptık. Biz tarihten çekildik, dünya cehenneme dönüştü.

Dünya bizi bekliyor, farkında mıyız bunun?

Yenişafak

Yorumlar9

  • Kızılelma 3 yıl önce Şikayet Et
    Biz Selçuklu ve Osmanlı ile büyük oynamaya alıştık artık küçük oynayamayız biz küme düşmemek için oynarsak küme düşeriz şampiyonluğa oynamalıyız yani biz iddiasızcolamayız dedelerimiz gibi devleti ebed müddet kızılelma demeliyiz.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • EHL-İ SÜNNET 3 yıl önce Şikayet Et
    Hz İbrahim AS Hz Muhammed SAV nasıl ki putları devirdiler yok ettiler biz de Hz Muhammed SAV nasıl diğer peygamberlerden üstünse Ayet-i Kerime'deki gibi en hayırlı Ümmet olarak diğer Ümmetlerden üstünüz ELHAMDÜLİLAH o halde buna layık olmak için görünen putları yıkmak için düşmanları yenmek için ihlas, samimiyet ve başarı için önce olgun şahsiyet için kimlik ve kişilik için görünmeyen niyetimizi bulandıran ve bizi zayıflatan mevki makam hırsı zenginlik hırsı vs gibi putları yok edersek görünen putları yok etmek düşmanları yenmek kolaylaşır.
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • HAKK ve batıl 3 yıl önce Şikayet Et
    haçlı yahudi yamyam vampirlere güvenen buradaki aslında onlardan olan yerli gavurlar ve satılmış kuyrukları Müslüman mahallesinde salyangoz satıyor cami duvarına pisliyor batıl pagan putperestlik ve dinsizliği savunuyor halbuki dünya kurulalı beri savaşlar din yüzünden olduğu halde insanların din için her an öleceklerini ya hesap edemiyor ya gavur patronlarına güvenerek din ile mücadele etmeğe kalkışıyor eğer biraz düşünseler bunun onlara pahalıya patlayacağını bunu yapmazlardı...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • Selçuklu Osmanlı 3 yıl önce Şikayet Et
    onlarca senedir bir toplum mühendisliğiyle beyin yıkama faaliyeti yapılıyor şeriat tarikat öcüdür irticadır ne adın kim adına batı adına batıl adına batasıca soykırımcı sömürgeci katil hırsız alçak aşağılık batı adına o zaman soruyorum Selçuklu ve Osmanlı öcü müydü maalesef onları da unutturmak için yani babanı dedeni reddet onların insanlık medeniyetini elif basını dilini dinini reddet böyle bir şeyi hangi devlette hangi millette gördünüz bunu ancak düşmanlarınız yapar dostunuzun yapmayacağı kesin...
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • 16BS 3 yıl önce Şikayet Et
    bir ülkeye bir millete yapılacak en büyük kötülük hafızasını silmeye geçmişini unutturmaya çalışmak ekonomi siyasi ve tüm bürokrasiyi ermeni rum yahudi dönmelere yani beyaztürk dediklerine teslim edip milletin temel direklerini yıkacaksın millete deli gömleği giydirir gibi Osmanlıdan yetiştenler bu kötülüğü milletinize nasıl ve hangi gerekçeyle yaptınız ?
    Cevapla Toplam 5 beğeni
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat