Melek Hanım’ın tavukları
- GİRİŞ08.08.2008 11:12
- GÜNCELLEME08.08.2008 11:12
Görülecek manzara!
Ama Karacasöğüt denilen saklı cennette görülmesi gerekenler sadece bunlar değil.
Gökova adını taşıyan doğa harikasının tam kalbine yerleşmiş nefis bir koy.
Günlük ağaçlarının baştan çıkarıcı kokusuyla sarhoş olan bir doğa.
Bastonu diksen, onu bir yılda müthiş bir ağaca çeviren bereketli toprak.
Yazın en sıcak döneminde bile hafif üşüme duygusu uyandıran serin geceler.
Her yerden fışkıran su.
Karada yeşilin, denizde mavinin her tonu.
Anlatmakla bitmez.
Ama Karacasöğüt’ün güzelliklerini sadece doğa vermemiş.
Burada yaşayanlar da doğayı sayarak, severek yaşamayı öğrenmiş.
Sekiz yüz haneli geleneksel köy halkı ve 1970’lerde kurulmuş olan kooperatif evlerinde oturanlar, yöreyi en sıkı rejimlerin bile başaramadığı bir biçimde koruyorlar.
Bırakın yabancıların gelip villalar dikmesini, köylülerin evlenen çocukları bile ev yapmakta sıkıntı çekiyor.
Sadece bu koy değil, bu muhtarlığa bağlı olan İngiliz Limanı’ndan Yedi Adalar’a kadar bütün cennetler de koruma altında.
Köyde kavga gürültü yok, suç işlenmiyor.
İdeolojik kavgaların ise izine rastlanmıyor.
Türkiye’nin son zamanlarda içine sürüklendiği kutuplaşma cinneti buralara uğramamış henüz.
Sanki eski Türkiye’deyiz.
Din bir tartışma konusu değil, sadece Allah’la kul arasındaki bir mesele.
Dayanışma var, dostluk, komşuluk var.
Bu gözlemlerimi, İsviçre’de yaşayan ama yazları ailesiyle birlikte Karacasöğüt’te geçiren Burcu Gökay’ın anlattıkları doğruluyor.
“Benim çocukluğumun yazları bu köyde geçti” diyor. “Şimdi ben de çocuklarımı burada yetiştiriyorum. Ve inanın hiçbir şey değişmedi. Onlar da aynen benim çocukluğumu yaşıyor.”
Çevre bilimleri uzmanı olan Burcu Gökay’ın başlıca uğraşı, bu cennetin bozulmaması.
Sineklerle mücadele için bile doğal, çevreye hiçbir zarar vermeyen tabletler kullanıyorlar.
Bütün bunları, yemyeşil ağaçlarla bir cengele dönmüş bahçesinde, Melek Hanım’ın tavuklarından biraz önce alınmış sapsarı yumurtaların ikram edildiği bir sabah kahvaltısında anlatıyor.
Bense ister istemez bu cenneti, Türkiye’nin başkentiyle ve diğer yöreleriyle karşılaştırıyorum ve merak ediyorum:
Acaba 73 milyon insan olarak, bu köy halkı gibi akıllıca mı yaşıyoruz yoksa Melek Hanım’ın tavukları gibi ağaçlara tüneyip gözlerimizi mi kapatıyoruz?
ZÜLFÜ LİVANELİ - VATAN
Yorumlar1