Unutulan ok
- GİRİŞ24.08.2008 10:39
- GÜNCELLEME24.08.2008 10:39
Hem çağdaşları, hem sonraki kuşaklar, hem düşmanları, hem de dostları tarafından haksızlığa uğratılan, anlaşılmayan, görüşleri çarpıtılan bir yalnız dahi olarak düşünürüm onu.
Düşmanlarının, sağlığından başlayarak bugüne kadar sürdürdükleri iftiralar, kara çalmalar hepimizin malumu. Bunlar belki de her devrimcinin başına gelebilir bu yüzden pek fazla şaşırtıcı değil.
Ama sözüm ona dostlarına (!) ne diyelim.
Onun görüşlerini dondurmak ve “Ben size hiçbir dogma bırakmıyorum” diyerek sürekli değişen dünyada akıl ve bilim yolunu işaret etmiş olan lideri taşlaştırmak için her yolu deneyen dostlarına hangi sıfatı uygun görelim?
Ölümünden yetmiş yıl sonra, değişen koşulları hiç hesaba katmadan onu bir din haline getirmek isteyenler bence onun anısına en büyük kötülüğü yapıyorlar.
Çünkü onun ilke olarak getirdiği altı okun belki de en önemlisini, “inkılapçılığı” yani “devrimcilik” ilkesini ihmal ediyorlar.
Bu öyle bir ilke ki, kendisinden önce gelen beş ilkeyi zamana göre yorumlayabilir, değiştirebilir, hatta altüst edebilir.
Bence etmeli de...
Mustafa Kemal’i diri tutmanın tek yolu budur.
Devrimcilik oku kırılmamalı, unutulmamalı, statükoya kurban edilmemeli.
***
Olağanüstü dönemler yaratarak ülkenin aydın birikimini, aydınlık unsurlarını yok eden darbeciler, Atatürkçü olduklarını söylüyorlardı.
Ama öyleler miydi gerçekten?
Atatürk’e iyilik mi kötülük mü yapıyorlardı?
Onun “İstiklal Harbi” ordusunu Latin Amerika tipi işkenceler yapan bir örgüt haline dönüştürmek “Kemalizm” miydi?
Bazı karanlık dönemlerde mafya katilleriyle kol kola girerek cinayetler düzenleyen kişiler, kendilerini nasıl Atatürkçü olarak pazarlayabiliyorlardı?
Belediye meclislerinde rüşvet çarkları çevirenler, kendilerini gerçekten onun partisinin devamı olarak mı görüyorlardı?
İnanın bu soruları sormak zorundayız.
Gazi’nin anısına saygı duyan herkes, bu haksızlıkları, bu zulümleri, bu soygunları onun adından ayırmak zorunda.
***
Bazı genç arkadaşların kafasındaki karışıklık üzüntü verici. Bana “Atatürk solcuydu” diye mesaj atıyorlar.
Sanıyorum “sol” kavramını “bağımsızlık, dürüstlük, yurtseverlik” gibi birçok iyi şeyin toplamı olarak gördükleri için “Atatürk solcu değildi” denmesini yadırgıyorlar.
Sevgili arkadaşlarım: Biraz tarih okursanız görürsünüz ki Atatürk ve Cumhuriyet Halk Fırkası, ideolojik ve ekonomik olarak sosyalist değildi. Hiçbir zaman da bu iddiada bulunmadılar.
Şükrü Kaya gibi isimleri belki bilmezsiniz ama mesela Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de CHP’li olduklarını söylersem belki biraz konu üzerinde düşünme gereği duyarsınız.
Gazi anti-emperyalist, halkçı, modernleşmeci, laik büyük bir liderdi, “sosyalist” değildi.
Bugün yerim kalmadı, yakında size bu konudaki bazı sözlerinden örnekler veririm.
Düşmanlarının, sağlığından başlayarak bugüne kadar sürdürdükleri iftiralar, kara çalmalar hepimizin malumu. Bunlar belki de her devrimcinin başına gelebilir bu yüzden pek fazla şaşırtıcı değil.
Ama sözüm ona dostlarına (!) ne diyelim.
Onun görüşlerini dondurmak ve “Ben size hiçbir dogma bırakmıyorum” diyerek sürekli değişen dünyada akıl ve bilim yolunu işaret etmiş olan lideri taşlaştırmak için her yolu deneyen dostlarına hangi sıfatı uygun görelim?
Ölümünden yetmiş yıl sonra, değişen koşulları hiç hesaba katmadan onu bir din haline getirmek isteyenler bence onun anısına en büyük kötülüğü yapıyorlar.
Çünkü onun ilke olarak getirdiği altı okun belki de en önemlisini, “inkılapçılığı” yani “devrimcilik” ilkesini ihmal ediyorlar.
Bu öyle bir ilke ki, kendisinden önce gelen beş ilkeyi zamana göre yorumlayabilir, değiştirebilir, hatta altüst edebilir.
Bence etmeli de...
Mustafa Kemal’i diri tutmanın tek yolu budur.
Devrimcilik oku kırılmamalı, unutulmamalı, statükoya kurban edilmemeli.
Olağanüstü dönemler yaratarak ülkenin aydın birikimini, aydınlık unsurlarını yok eden darbeciler, Atatürkçü olduklarını söylüyorlardı.
Ama öyleler miydi gerçekten?
Atatürk’e iyilik mi kötülük mü yapıyorlardı?
Onun “İstiklal Harbi” ordusunu Latin Amerika tipi işkenceler yapan bir örgüt haline dönüştürmek “Kemalizm” miydi?
Bazı karanlık dönemlerde mafya katilleriyle kol kola girerek cinayetler düzenleyen kişiler, kendilerini nasıl Atatürkçü olarak pazarlayabiliyorlardı?
Belediye meclislerinde rüşvet çarkları çevirenler, kendilerini gerçekten onun partisinin devamı olarak mı görüyorlardı?
İnanın bu soruları sormak zorundayız.
Gazi’nin anısına saygı duyan herkes, bu haksızlıkları, bu zulümleri, bu soygunları onun adından ayırmak zorunda.
Bazı genç arkadaşların kafasındaki karışıklık üzüntü verici. Bana “Atatürk solcuydu” diye mesaj atıyorlar.
Sanıyorum “sol” kavramını “bağımsızlık, dürüstlük, yurtseverlik” gibi birçok iyi şeyin toplamı olarak gördükleri için “Atatürk solcu değildi” denmesini yadırgıyorlar.
Sevgili arkadaşlarım: Biraz tarih okursanız görürsünüz ki Atatürk ve Cumhuriyet Halk Fırkası, ideolojik ve ekonomik olarak sosyalist değildi. Hiçbir zaman da bu iddiada bulunmadılar.
Şükrü Kaya gibi isimleri belki bilmezsiniz ama mesela Celal Bayar ve Adnan Menderes’in de CHP’li olduklarını söylersem belki biraz konu üzerinde düşünme gereği duyarsınız.
Gazi anti-emperyalist, halkçı, modernleşmeci, laik büyük bir liderdi, “sosyalist” değildi.
Bugün yerim kalmadı, yakında size bu konudaki bazı sözlerinden örnekler veririm.
Yorumlar5