Hayata dair - 23
- GİRİŞ14.03.2009 09:06
- GÜNCELLEME14.03.2009 09:06
Biz tüzüklerle çarpışa çarpışa büyüdük, şiirimiz karadır abiler...”
Ece Ayhan’ın iki nefis dizesinden türetilmiş bu deyiş birkaç gündür dilime dolandı. Yaşım ilerledikçe, tüzüklerin bu ülkede ne kadar önemli olduğunu daha derinden kavrıyorum.
Kafalarımızda ne kadar çok yasak biriktirmişiz. Öylesine ağır bir baskı altındayız ki neredeyse kendi kendimizden, kendi düşüncelerimizden korkacağız.
En ilericimizin kafasında bile dizi dizi yasaklar, gelenekler, çevre baskıları ve köhne alışkanlıklar çöreklenmiş.
Alışılmışın biraz dışına çıkmaya çalıştığınızda hemen kaşlar çatılıyor ve işaret parmakları kalkıyor:
“Ama yasalar!”
“Ama gelenekler!”
“Ama tüzükler!”
“Ama iç hizmet talimatnameleri!”
***
Çağa uygun olmayan yasalar da, yasaklar da, gelenekler de pul pul dökülür gider. İnsan toplumlarında ilerlemenin başka bir tanımı yoktur. İlerleme, insanoğlunun başkaldırması ve kendisini engelleyen yasakları geçersiz kılması demektir. En yalın tarifiyle “ilerici” olmak da budur.
Kurulu düzenin yasalarını, yasaklarını ve gelenek baskılarını savunmanın adı ilericilik değil muhafazakârlıktır.
Ciddi bir düşünce ortamında, yasaları savunup da “ilerici” gibi görünmenin yolu yoktur. Ama ne yazık ki Türkiye’de böyle gariplikler yaşanabiliyor.
***
Yasaya uygun olmayan hayat değişmez ama hayata uygun olmayan yasa değişir.
“Aslolan hayattır.”
***
Federico Major, büyük bir İspanyol biyoloğudur. Her yıl buluştuğumuz bu ünlü bilim adamı bir gün Paris’te, dinozorların dünya sahnesinden silinişlerinin hikâyesini anlatmıştı.
Biyoloji biliminin bulgularına göre, dinozorların gövdeleri olağanüstü boyutlarda gelişmiş. Buna karşılık beyinleri aynı kalmış. Böylesine büyük bir gövdeyle, küçücük beyin arasındaki oransızlık yüzünden de dinozorların nesli tükenmiş ve dünyadan yok olmuşlar. Demek ki beyinle gövde arasındaki orantı çok önemli. Ayrıca, büyüme aşamasında sadece gövdenin değil, beynin de gelişmesi gerekiyor.
***
Son zamanlarda, Türkiye’deki yapısal sıkıntılara bakıyorum da, aklıma dinozorların garip kaderi gelip takılıyor. Acaba biz de dinozorlar gibi gövdece büyürken, beyinsel olarak yerimizde mi sayıyoruz?
Hepimiz biliyoruz ki Türkiye büyüyor. Yıldan yıla, nüfusuyla birlikte, gayri safi milli hasılası artıyor. Uluslararası ticareti gelişiyor, jeo-stratejik önemi hissediliyor ve bölgesinde bir orta güç olmaya doğru gidiyor.
Şehirlerimizi kuşak gibi saran çevre yolları, yeni köprüler, barajlar, telekomünikasyon sistemleri, yepyeni televizyon kanalları, yaşamamızı kolaylaştıran bilgisayar ağı bunun kanıtı.
Ne var ki, Türkiye bu gelişmeyi geleneksel kültürüyle modernleşme arasında kendine özgü bir kültür sentezi kurarak başarmıyor. Hoyrat, başına buyruk, insana saygısız ve kaba bir gelişme bu.
Bu yüzden, diyorum ki acaba dinozorlar gibi mi olacağız? Romanın, edebiyatın, bilimin alta düştüğü, çığırtkanlığın kol gezdiği bir dev haline mi geliyoruz. Ve bu büyüklükte, beynimiz gövdemizin kaçta kaçını oluşturuyor acaba?
ZÜLFÜ LİVANELİ - VATAN
zlivaneli@gazetevatan.com
Yorumlar2