Erdoğan'ın ve Türkiye’nin vicdanlı diplomatik zaferi
- GİRİŞ10.10.2025 09:00
- GÜNCELLEME10.10.2025 10:06
Dün tarihin tozlu sayfalarına bir umut notu düştü: Gazze'de, iki yıldır süren kanlı fırtınanın ardından Hamas ve İsrail arasında ateşkes anlaşması imzalandı ve yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Bu, sadece bir mola değil; mazlum Filistin halkı için bir nefes, insanlık vicdanı için bir zafer.
Zaferin sahipleri 2023 öncesinde de sonrasında da topraklarını terk etmeden direnenler, şehit ve gazi olan Filistinliler…
Dünyada sokaklara inen milyonların etkisi…
Ambargoyu denizden delerek ‘surda bir gedik açan’ aktivistlerin cesareti…
Türk medyasının karartmaları aydınlatması…
Ve bu zaferin mimarlarından biri şüphesiz Türkiye Cumhuriyeti ve onun kararlı lideri Recep Tayyip Erdoğan.
Erdoğan 26 Ekim 2023’te Rize’de; "Bazı adımlarımız görünmüyor olabilir, yaptıklarımızı anlatamıyor olabiliriz" demişti.
O adımlar, Şarm El Şeyh'in sıcak kumlarında meyvesini verdi.
Bu tarihi sürecin perde arkasını bazı somut detaylarla aydınlatalım.
Çünkü bu hikâye hem diplomatik bir başarı hem de bir milletin ahlaki duruşunun destanı…
Öncelikle, anlaşmanın anatomisine bakalım.
29 Eylül'de duyurulan 20 maddelik plan, İsrailli esirlerin tamamının serbest bırakılması karşılığında Filistinli tutukluların tahliyesini, derhal ateşkes ilanını ve insani yardım koridorlarının açılmasını öngörüyordu.
Ancak Hamas’ın kabul etmeyeceği düşünülen çok sayıda madde vardı.
Hamas’ın Gazze yönetiminde hiçbir rol almaması, Hamas üyelerine şartlı af ve sürgün uygulanması, İsrail’in ne zaman çekileceğine dair takvimlendirme olmaması gibi maddelerden oluşan ‘pazarlığa kapalı’ bir plan sunuldu.
Çünkü nasıl olsa Hamas ateşkesi kabul etmez ‘barış için tüm yollar denendi’ der ve katliama devam edebiliriz şeklinde düşünülmüştü…
3 Ekim’de Hamas’ın verdiği yanıt İsrail’i şok etti…
Hamas, ‘akıl’ konuşturdu ve pazarlık imkanını yakaladı.
Arkasında ‘derin bir diplomasi aklı’ vardı.
Aynı ‘akıl’ Katar’daki İsrail saldırısından da dakikalar önce Hamas üyelerini kurtarmıştı…
Sorunlu konuların bazılarının anlaşmadan çıkarılması başarıldı…
Yani İsrail’in hedefine ulaşmasının önüne geçildi.
İki yıllık bir savaşın ilk somut adımı; Gazze'nin harabeye dönmüş sokaklarında, annelerin çocuklarına sarılabileceği bir sahne olarak karşımıza çıktı...
Ama bu plan, bir gecede doğmadı.
Şarm El Şeyh'te yürütülen gizli müzakerelerde Türkiye, aktif bir garantör olarak masanın vazgeçilmeziydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın doğrudan müdahalesi, ABD Başkanı Trump'ı ikna ederek İsrail'den daha fazla taviz kopardı…
Tutuklu sayısındaki artış ve yardım akışının hızlandırılması gibi maddelerin, Türkiye'nin baskısının ürünü olarak öne çıktığını söyleyebiliriz.
Trump'ın "Çetin Lider" diye hitap ettiği Erdoğan, bu süreçte sadece arabulucu değil, "günübirlik" değil, "sonrası" planların mimarı oldu…
Gazze'nin yeniden inşasında Türkiye'nin rolü şimdiden konuşuluyor.
Erdoğan'ın rolü sadece masada sınırlı kalmadı; bu, bir liderin vizyonunun somut yansımasıdır.
Hatırlayın; 7 Ekim 2023'te başlayan zulümde, Türkiye ilk günden itibaren ‘insanlık vicdanı’ rolünü üstlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu'nda Netanyahu'yu "soykırımcı" diye suçladı, tüm gerçekliği dünyaya gösterdi ve Katar ve Mısır'la üçlü mekanizma kurarak esir takası için gece gündüz çalıştı.
Bu çaba, Avrupa'da bile övgü topladı: Hollanda Dışişleri Bakanı, "Mısır, Katar ve Türkiye'nin diplomatik rolü paha biçilemezdi," derken, AB yetkilileri Türkiye'yi "çatışmanın sona ermesi için durmaksızın çaba harcayan aktör" olarak nitelendirdi.
Erdoğan'ın Trump'la yaptığı telefon görüşmeleri oldu, bazıları saatlerce sürdü…
Katil İsrail'in "ateşkes teşviki" için kritik siyasi iradeyi sağladı.
Sonuç?
Katar ve Mısır'a teşekkür eden Erdoğan, "Anlaşmanın harfiyen uygulanmasının yakın takipçisi olacağız," diyerek Türkiye'yi garantör ülkeler arasına soktu.
Buna Türk askerinin postalının Gazze’ye ayak basması da dahil…
Bu, soyut bir söz değil; Dışişleri Bakanlığı'nın anında devreye soktuğu izleme mekanizmasıyla somut bir taahhüttür.
Peki, bu zaferde Erdoğan etkisinin yüksekliğini vurguluyorum?
Çünkü O, Filistin davasını bir "vicdan meselesi" olarak gördü.
İki yılda sayılabilen 65 binden fazla Filistinlinin şehit düştüğü bir ortamda, Türkiye 2 milyon ton insani yardım gönderdi, hastanelere ekipman sağladı ve diaspora üzerinden lobi yaptı.
Erdoğan'ın "1967 sınırları temelinde, Doğu Kudüs başkentiyle bağımsız Filistin devleti kurulana dek mücadelemiz sürecek" sözü, ateşkesin ötesine uzanan bir manifesto anlamını da taşıyor.
"Erdoğan'ın liderliğiyle Türkiye mazlumların hamisi oldu" diye yankılanıyor.
Bu, bir köşe yazısının değil, tarihin gerçeği olarak kayda geçiyor.
Ateşkes bir son değil, başlangıç.
Ancak burada başka bir gerçekliği de vurgulamak gerekiyor.
İsrail'e güven olmayacağını tarih bize defalarca gösterdi; geçmişte Hamas ile yapılan anlaşmaları defalarca ihlal etti, örneğin 2008'de Haziran'daki ateşkesi Kasım'da bozarak operasyon başlattı ve son iki yılda bile yüzlerce ihlal kaydedildi.
Anlaşma Mısır’da imzalandıktan sonra Katil Kabine tarafından resmen onaylanmadığı ve yürürlüğe girmediği için Gazze’yi vurmaya devam etmesinden de anlayabilmek mümkün.
Bu kez farklı olabilir mi?
Dünya kamuoyunun büyüyen baskısı nedeniyle 28 ülke savaşın derhal bitmesini talep etti ve küresel öfke ABD'nin itibarını zedeleyen bir noktaya ulaştı…
Çin’le mücadele etmek isteyen Amerika’nın bölgede Endonezya, Pakistan ve Malezya gibi Müslüman ülkelerin desteğine ihtiyaç olacak.
Bu nedenlerle Amerika, İsrail'in arkasında eskisi gibi duramayacak; çünkü Trump’a siyasi maliyet artık çok yüksek olacak…
İşte bu baskı, Gazze'de katliama ara ya da son verilmesinin ve insani yardımların girişinin sağlanmasının hayati önemini ortaya koyuyor.
Kalıcı ateşkes olmadan yardım akışı yetersiz kalabilir ve milyonlarca hayat kurtulmaz hale gelir ve döngü devam eder.
Çünkü ateşkes hayat kurtarmanın anahtarıdır…
Gazze'nin yaraları sarılacak…
Gazzeliler topraklarında kalacak.
Erdoğan liderliğindeki Türkiye, bu süreçte ‘ciddi gayretten öte’, bir barış mimarı olduğunu kanıtladı.
Rabbim, Filistinli kardeşlerimizi korusun; ülkemize ve milletimize güç versin.
Öyle bir güç versin ki; bir daha Katil İsrail mazlumlara saldırmaya dahi cesaret edemesin.
Nehirden denize özgür Filistin için, yolumuz açık olsun.
Ferhat Murat / Haber7
Yorumlar22