Dindarlar Müslümanlaşmalı

  • GİRİŞ07.01.2011 06:17
  • GÜNCELLEME07.01.2011 06:17

Kırdan kente geçişle birlikte sadece toprak asfalta, ahşap betona dönüşmedi, içeriğini tabiattan alan sessizlik de bozuldu.

 Kent güzelliğin uykusuna yatan değil tartışmayı başlatandır artık.

Bütün hesaplarınızı kente dair yapmak durumundasınızdır. Kırdaki hesap ne yapsanız kenttekine uymaz.

En büyük tartışma da bu yüzden din üzerinde patlak vermiştir.

Kırsalda din hayatın bağrında içkindir ve kolay kolay söze indirgenmez.

Kırsal hayatın tartışma yaratır bir veçhesi olmadığı için her şey ilk yaşandığı gibi sabit ve yerli yerindedir.

Her oluş, duyuş ve nesneye ilk temas kurulduğunda ne ad verilmişse o odur.

Bilgisizliği cehaletten ümmiliğe tahvil eden fıtri özellikler hâlâ yerinde kaimdir.

Cebrail’in işaret ettiği kelam-ı kadimle Mikail’in tesis ettiği tabiat ayetleri ortak bir dil olup yerleşir okuma bilmeyen yüreklere.

Sahi ‘okuma bilmek’ sözü çoğaltmaktan başka neye yarıyor bu çağda?

Okumanın aslı satırları aşıp sudurlara (kalplerdekine) ulaşmak olduğuna göre göğün kırsalındakilerden daha iyi kim bilebilir denizlerin ve dağların dilini?

Kent sokak ortasında kimlikleri toplayan kolluk gücü gibidir. Biri kimlikleri toplar diğeri kişilikleri.

Sosyologlar köyle kent arasında uzayıp giden davanın şehre meyilli avukatlarıdır.

 Köy avukat bilmez sadece halini arz eder. Bu yüzden bir köylü için bir arzuhalci yeter.

Her şey gibi din de kente uyum zorluğu çekti ilk anda. Din modern hayat dizgesine boyun eğmemekte direndi.

Bu yüzden din modernleşemediği için modernlik dinleşmek zorunda kaldı.

 Bir nevi modernite dinin elbisesini giymiş oldu.

Bu iltibastan menşei hiç de vahyin mantığıyla bağdaşmayan, dindarlık, muhafazakârlık, mukaddesatçılık, dini bütünlük gibi nevzuhur kavramlar doğdu.

Ne dindarlık ne de muhafazakârlık evin içinden bir tanımlama değildir.

 Din eksenli bağlılık ifade eden kelime ve kavramların büyük çoğunluğu dışarıdan kimlik ve kişiliklere müdahaleyle şekillenmişlerdir.

Mesela “kent dindarlığı kavramını ele alalım. Dinsel bağlılığın kentsel biçimi ayrı bir tanımlamaya acaba neden ihtiyaç duyar?

Ne İslam ne de Müslüman böyle bir tanımlamaya muhtaç olmadığına göre bu tür tasniflerin dini fenomenleştirmekten başka bir şeye hizmet etmeyeceği açıktır.

Kent dindarlığı diye bir şeyden bahsediyorsanız kırsala karşı bir kent dininden bahsetmeniz de mümkündür.

Bütün sınıfları birleştirmeyi hedefleyen bir dinin ortak dilini terk ederek meşrep, mezhep ve kültüre göre birbirine karşı duyarsız ya da uzak duyarlıklar oluşturacak tarzda ayrışmalara girmesi ne denli sosyolojik vakıa olarak geçiştirilebilir?

İslam’ın şehir dini olduğunu medeniyetin Medine’sinde neşvü nema bulduğunu söyleyenler herhalde bu şehrin bugünün kentlerine tekabül ettiğini söylemiyorlardır.

İslam’ın bünyesinde medeniyet kurup bu medeniyete aynı zamanda tanıklık ettiği şehirler bir inancın kendine yaşama imkânı bulduğu, niyetin söze, sözün amele dönük hareket kabiliyeti kazandığı coğrafyalardır.

Kent insanı eğer bugün yaşadığı İslami hassasiyetin dindarlık olarak isimlendirmesinden hoşnutsuzluk duymuyorsa bunun sebebi bu kavramı çok içselleştirmiş olmasından değil, ‘dindar’ kelimesinin içten içe bir modern kabulü temsil etmesindendir.

Ne de olsa Modernite herkese mensubiyetini onaylayıp tescil ettiği oranda değer verip dinginlik bahşeder.

Anadolu’da dindar ne mütedeyyin ne de muhafazakâr kimliği Müslüman kimliğinin önüne geçememiştir. Çünkü din ve dine dair hiçbir şey yeniden tanımlanmayacak denli kadimdir. Kent her şeyi yenileyerek eskitir, köy ya da kırsal kutsal olan her şeyi “kutsal” ifadesini kullanmaksızın eskiyle irtibata geçerek yeniler. Bu yüzden eski hiç eskimeyendir.

Mesele Müslümanların dindarlaşması meselesi değil dindarların Müslümanlaşmasıdır.

Hüseyin Akın
akinakinhuseyin@hotmail.com

Yorumlar41

  • Kamil 14 yıl önce Şikayet Et
    dine uyun,din icat etmeyin. Cebrail değil Cibril olacak ,artık kafanıza göre isim değişikliği yapmayın,gerçi değiştirmedik ne kalmışki,elli seferdir yazıyoruz ama bazı beyinler bir türlü idrak etmek istemiyor,bakın üşenmeden bir daha yazıyorum-dinlerini parça parça edip her birisi kendi yaptığıyla öğünenler var ya işte onlar için elem dolu bir azap hazırladık- siz bu ayeti okuduğunuzda hiç korkmuyormusunuz?hanif lik dışındaki herşey bölünmedir boşuna çabalamayın,hem kendinize hemde başkalarına yazık etmeyin,tebliğ ediyorum
    Cevapla
  • baybars can 14 yıl önce Şikayet Et
    ezberinmi bozuldu.... evet devler sadece din görevlisinin maaşını veriyor,o camilerin ısınması,ışıklandırılması,her türlü onarımı ve camilerin en başından sonuna kadar inşaaatlarını millet kendi cebinden karşılıyor,ayıryeten merkezlerdeki imamlardan başka çoğu imam vekaleten imamlık yapıyordu,taki akparti iktidara gelip 30 senedir açılmayan kadroları açılana kadar onada 30.000 imam kadrosu açıldı,atarken biraz ciddi at,hep islama az şeyler verip solun cebini doldurdunuz,utanın biraz,yalanlarla konuşmayın,bu ülkede durum bu...
    Cevapla
  • interdert 14 yıl önce Şikayet Et
    Dindarlar nasıl müslümanlaşır. Herkes tarikatını, tasavvufunu, mezhebini.. bir kenara bırakıp yalnızca Kuran a uyarsa, yani Kurana teslim olursa müslümanlaşır. Ancak öyle bir birlik oluşur.
    Cevapla
  • baybars can 14 yıl önce Şikayet Et
    kentin kök anlamı evransellikti.... kentin kök anlamı zaten evrenselliktir,istersen araştır,bizde dinle insnaları kandıramazsın,dini olan insanlar genelden toplumdan dışlanır ve devlet tarafından yok edilmeye çalışılır,liberallik yada küresellik artık bir zorunluluktur,islam dini zaten kürseldir,liberelazmin kötü noktaları olabilir önemli olan kötü noktalarını yontmakta,şuda bir gerçektir,abilerimize yada abi dediklerimize her türlü imkan verilirken,müslümanları hala toplumdan dışlanıyor ve bunun içinde abilerimizde var,islam ondan geri.
    Cevapla
  • Dogan Akbaba 14 yıl önce Şikayet Et
    Dini istismar edenler.... Kanimiz Aksada Zafer islamindir, deyip,, Bozkurta Tapanlardir...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat