Bediüzzaman'ın ilginç keşifleri

  • GİRİŞ05.03.2012 08:58
  • GÜNCELLEME05.03.2012 08:58

İddialı konuşmayı sevmem ama bugün iddialı konuşacağım. Çünkü Bediüzzaman Said Nursi’nin hayret ve merak uyandıran kişiliğinin, keşiflerinin, yaptığı dönüşümün üzerindeki örtüyü kaldıracağına ve yeni bir dönem açacağına inandığım iki eserden söz edeceğim.

Bugün hepinizin davetli olduğu bir kitap tanıtımı olacak. Kitabın adı ‘Çağın Vicdanı Bediüzzaman.’ NESİL Yayınlarından çıktı. Toplantı Topkapı Eresin Otelde akşam saat 19.30 da.

Kitabın devamı olan ikincisinin adı Akıldan Kalbe Yolculuk, Bediüzzaman Modeli olacak. O da hazır. Kısa süre sonra okuyucu ile buluşacak.

Bu kitabı neden yazdığımı giriş bölümümde belirttim.

Ben Risale-i Nur veya Bediüzzaman uzmanı olmadığım gibi dini konularda hiç uzman değilim. Fakat varoluşu bu kadar güzel açıklayan, din ve bilimi bu derece güzel birleştiren, bilim felsefesinde çığır açan, çağın dertlerine tabip gibi reçete yazan ve reçeteyi uygulamaya sokan, benim gibi zor ikna olan materyalist eğitim almış, insanı analiz etmeye çalışan bir meslekle uğraşan birisini tatmin eden eserler hakkında düşüncelerim bir çok kişi için ilginç gelecektir diye düşündüm.

Bence Bediüzzaman’ın Einstein’ın izafiyet teorisi veya Newton’un yer çekimini keşfi kadar önemli pek çok keşfi var. Onlardan bir kaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.

1-Elmas kılıç (İmani konularda kiplik mantığı gibi yöntemleri kullanması), sihirli asa (mânâyı harfi yöntemi) ve kuantum ene (hüve nüktesi) kavramları birer keşiftir.

2-Yüz yıl önceye ait İslamiyet’le demokrasi kültürü arasında doku uyuşmazlığı olmadığına dair fikirleri keşiftir.

3-Materyalizmi eleştirirken “antidarwinizm” yapmaması yeni ve ileri bir metoddur.

4-Osmanlının parçalanmaması için yazdığı reçetenin bugün halen geçerli olması şaşırtıcıdır.

Despotizme karşı duruşuna dair kitaptan bir bölüm:

“Bediüzzaman otuzlu yaşlarda İstanbul’a gelip bir hana yerleştiğinde kapısına “Burada her müşkül hallolunur, her meseleye cevap verilir, fakat sual sorulmaz” diye levha asmıştı. Bu iddiasında dikkati çekmek ve özgüvenin yanı sıra, çoğulculuğa da işaret ettiğini görürüz. Medrese hocalarının baskısı ve ilmî istibdadın olduğu bir dönemde ilmî eleştirilere açık olduğunu göstererek, medreselerdeki despotizme meydan okumuştur. Çünkü medrese eğitiminde öğrencinin fazla soru sorma ve tartışma hakkı yoktu. Hocalar başöğretmen gibi ders anlatırlar. Bu sisteme bayrak açan, muhalefet eden Bediüzzaman’ın, odasının kapısına yazdığı yazı ile eleştirilere ve sorgulayıcı düşüncelere açık olduğunu, soru sordurtmayı teşvik ettiğini ve ilmî despotizmi protesto ettiğini görürüz.

İlmi çoğulculuğun işaretini göstererek 1900’lü yılların başında medreselerin aktif olduğu bir dönemde bu kurumların sorgulanmasına sebep olmuştur. O yıllarda o derece hürriyet vurgusu yapmıştır ki, hürriyeti imanın vazgeçilmez bir esası olarak düşündürtmüştür.”

Eşit oyu savunan 1911 tarihli Kürt aşiretlerine bir dersinden yorum;

“Bediüzzaman Münâzarat adlı eserinde çoğulculuğa örnek olabilecek tavsiyelerde bulunmaktadır. Şarktaki aşiretler Yahudi ve Hıristiyanların nasıl eşit oy hakkına sahip olacaklarıyla ilgili bir soru sorarlar: “Meclis-i Mebusan’da Hıristiyanlar, Yahudiler vardır; onların reylerinin şeriatta ne kıymeti vardır?”

Şu cevabı verir:

“Evvelâ: Meşverette hüküm ekserindir. Ekser ise, Müslümandır, altmıştan fazla ulemâdır. Mebus hürdür, hiçbir tesir altında olmamak gerektir. Demek, hâkim İslamdır.

Sâniyen: Saati yapmakta veyahut makineyi işletmekte, san’atkâr bir Haço ve Berham’ın reyi mûteberdir.”

Bir saati yapmak için işinin ehli olan bir Ermeni usta tercih edilirse, Meclis-i Mebusan’da da reyinin muteber olması gerekir. Bu düşüncede, uzmanlığa saygı vardır. Bediüzzaman politikayı da uzmanlık ve işletmecilik alanı olarak görür ve bu konuda kendini geliştirmiş ve seçilmiş insanların reyinin muteber olduğunu savunmuştur. Günümüzde demokratik değerler olarak tanımladığımız katılımcılığı bir asır önce teşvik etmiştir.”

Merak edenlere birkaç örnek verebildim. Umarım keşfedilmemiş bir hazine olan ön asyanın karanlığını gökten gelen ışık gibi aydınlatan bu ilginç kişiliği doğru yansıtabilmişimdir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@uskudar.edu.tr

Yorumlar60

  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    ben. senin gibilerle haşrolmak istemiyorum..
    Cevapla
  • mehmet boyraz 12 yıl önce Şikayet Et
    Haşa... Önce konuşmayı öğren. Ben kimimki cehenneme birilerini yollayım! HAngi kaynağın neyi bildirdiği ortada. Senin gibi efgani hayranlarının yazdığı"öylegörünse de bizce öyle olmamıştır", "müslümana hüsnüzan etmek lazım" vesaire cinsinden görüşleremi sen kaynak diyorsun? Ben bizzat Fransada yayınlanan mason dergisinden alıntı yaptım arkadaş. Abduhun ve efganinin durumunu öven yorumları paylaştım. Din olgusuna karşı olan masonlar neden çıkıp ta övüyorlar bunları? Şimdi çıkıp dersin "onlar öyle demişse de bunlar iftiradır" diye...El insaf! Aşağıda onlarca sapıklıklarını yazdım. "İslam ilmi tekaümüle ve ilme manidir" diyen adamı savunmaya devam et sen. "Kişi sevdiği ile beraberdir" hadisi şerifinide arada hatırına getir..
    Cevapla
  • darbeleredurde 12 yıl önce Şikayet Et
    yani. illada afganiyi,abduhu cehenneme yolayacağım diyorsun ?? kaynaklarda yalan söyler,kafana göre takıl bırak bizde öle yapalım..takıntılar size bişey kazandırmaz.
    Cevapla
  • mehmet boyraz 12 yıl önce Şikayet Et
    Efgani:. (Bu zırvayı nasıl tevil edeceksiniz bakalım)Ne demişler "Zırva tevil götürmez"... İnkar edin iftira deyin kurtulduğunuzu zannedin, ama bir oturayım da araştırayım doğru mu bu demeyin... Renan; (İslamiyet ilme ve felsefeye daima eza etmiş ve nihayet onları boğmuştur. İnsan zekası için İslamiyet çok zararlı olmuştur) diyor. Efgani, bunca hezeyan karşısında bir misli hezeyan da kendi ilave edip şunları yazdı: "İLMİN TEKAMÜLÜNDE İSLAM'IN BİR MANİ teşkil ettiği doğru ise de, bu maninin bir gün ortadan kalkmayacağını söylemek mümkün müdür? Ben Renana karşı Müslümanlığı değil, cehalette yaşamaya mecbur kalacak yüz milyonlarca insanı savunuyorum. Müslümanlığın, ilmi ve ilmi tekamülü yok etmek istediği bir gerçektir."
    Cevapla
  • mehmet boyraz 12 yıl önce Şikayet Et
    Masonluktan pişman olmuş yalanı... Bu yalan ile güya Efganiyi temize çıkaracaklarını zannedenler, bu Mason Locası acaba mahalle bakkalımı kafasına göre girip çıkıyor. Masonluktan çıkabilmenin tek yolunun ne olduğunu başta yaptıkları yeminle kabul etmeden nasıl mason olunuyor ki sonradan elini kolunu sallayarak çıksın. Hadi diyelim çıktı bir numaralı aşığı Abduh neden devam ettiriyor? Talebesine diyememişmi ben elimi kolumu sallayarak çıktım birşey yapmadılar sen de çık diye? MAson dergisinin işi gücü yok tu Abduhu övecek öylemi? Bu safsatalara nasıl inanabiliyorsunuz? Peygamberliği sanat ilan eden,(sanatını geliştiren herkes peygamber olabilir diyen) Allahü teâlânın kelamına haşa "mahluk" diyen, kafasına göre fazie cevaz veren, hiçbir mezhebi beğenmeyen hiçbir müçtehidi taklid etmeyin diyen ama kendisini taklid edenlere birşey demeyen, mason olduğu tescilli bu zatlara inanacağım ve onbinlerce ehli sünnet aliminin nokta değiştirmeden naklettiklerine bunlara uymuyor diye inanmayacağım? Allahü teâlâ hidayet eylesin.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat