Yargı ve siyaset ilişkisi

  • GİRİŞ18.07.2009 08:03
  • GÜNCELLEME18.07.2009 08:03

Yargı ve siyaset ilişkisi

SAYIN Oktay Ekşi’nin dünkü yazısı ilginçti: 12 Eylül’ün Yargıtay kökenli Adalet Bakanı Cevdet Menteş, “beş generalin arzusuna uyarak ‘yargı bağımsızlığı’ kavramını feda etmiş” ve “yargıyı arka kapıdan siyasi iktidarın eline teslim eden düzenlemeler” yapmıştı!
12 Eylül HSYK’yı kurmuş, Adalet Bakanı ile Müsteşar’ı kurula dahil etmişti...
İyi de bugün, hiçbir makul sebep olmadan Ergenekon savcı ve hâkimlerini başka yerlere atamaya çalışan kim, Adalet Bakanı mı, HSYK’nın hâkim üyeleri mi?
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihracına dair ‘ibret-i alem’ kararı HSYK’ya Bakan mı aldırtmıştı, yoksa Bakan’a rağmen yargıç üyeler mi?!
Türkiye’de sorun “yargıya siyasetin müdahalesi” değildir; çünkü yargı bağımsızdır. Türkiye’de sorun, bağımsız yargının “tarafsızlığını” sağlayacak sistemleri kuramamış olmamızdır.

Adalet Bakanı?
Bizde yargıya askerlerin müdahalesi 12 Mart Muhtırası’yla başladı. O zamana kadar Yüksek Hâkimler Kurulu’nun 18 üyesinden 6’sını parlamento seçiyordu. Askerler, parlamentoya bu yetkisinden vazgeçmesini kabul ettirdiler!
Hâkimlerin hâkimleri seçmesine literatürde “kooptasyon sistemi” deniliyor. ‘Al gülüm ver gülüm’ sakıncası yaratan bu sistem dünyada terk edildiği halde bizde hâlâ Anayasa Mahkemesi ve HSYK için savunuluyor; hem de “yargı bağımsızlığı”nın gereği sanılarak!
12 Eylül bu “kooptasyon”u keskinleştirdi, Meclis’in yetkilerini budadı, bütün karar yetkisini HSYK’ya, Yargıtay üyelerinin seçtiği 5 hâkimin eline verdi. Sadece Adalet Bakanı ile Müsteşarı’nı HSYK’ya dahil ederek ve sekreteryayı bakanlık bünyesine alarak bir ölçüde denge kuracağını zannetti. Şimdi belli çevreler buna bile tahammül edemiyorlar.
Halbuki, Prof. Kemal Gözler, Adalet Bakanı’nın birçok Batılı ülkede bu kurullara katıldığını hatırlatarak diyor ki:
“Parlamenter bir demokraside adalet hizmetlerinin iyi işlemesinden parlamentoya karşı hâkimler veya Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu değil, doğrudan doğruya Adalet Bakanı sorumludur. Dolayısıyla böylesine bir sorumluluk altında bulunan Adalet Bakanının hâkimleri atamak ve denetlemekle görevli bir kurulda bulunmasından daha doğal bir şey olamaz. Adalet Bakanını bu kuruldan çıkarmak isteyenlerin, HSYK’nın kime karşı ve nasıl sorumlu olacağını da göstermeleri gerekir...” (Türk Anayasa Hukuku Dersleri, sf. 487)

Dünyada nasıl?
Dünyadaki gidiş, hâkim ağırlıklı ama üyelerin sadece yargıçlar tarafından seçilmediği sistemler yönündedir. Doç. Dr. Serap Yazıcı’nın belirttiğine göre, ‘Venedik Komisyonu’nun yargıya ilişkin 2007 raporunda belirtildiği gibi, HSYK türü kurumlara üye seçme konusunda “sadece yargı organlarının yetkilendirilmesi, kooptatif bir kast sistemine yol açmakta, kurul üyelerinin seçiminde sadece siyasi organların yetkilendirilmesi ise yargının bağımsızlığını tehdit etmektedir. Bu nedenle Venedik Komisyonu bu tür kurullar için üyelerin bir kısmının yargı organlarınca, bir kısmının ise parlamentolarca seçileceği karma bir modelin en uygun çözüm yolu olacağını vurgulamaktadır.” (Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye, sf. 127)
Bizde ise yargı bağımsızlığının kapalı bir kast sistemi olmayı gerektirdiği sanılıyor. Bu kapalılık karşılıklı güvensizlikler ve yargı üzerine bitmez tükenmez tartışmalar yaratıyor.
Çözüm olarak, hem Anayasa Mahkemesi hem HSYK için oligarşik kooptasyon sistemini bırakıp dünya demokrasilerindeki üye seçme usullerini kabul edelim, o zaman birçok tartışma sona erer, yargıya güven artar.

Yorumlar8

  • Cafer UÇA 16 yıl önce Şikayet Et
    sn.Taha Akyol. Yazınız güzel altına imza atmamak,insanın kendine inkarı anlamı taşır.Bu sistemi meclisin,dolaysıyla hükümetin değiştirme gücü yokmu.Bu millet bunların zülmüne katlanmak zorundamı.Neden bunları dile getirmiyorsunuzda,şikayet ediyorsunuz.AYM meclisin çıkaracagı yasaları iptal edebilir.Ama referandum sonuçlarınıdamı iptal eder.Neden halkı uyarmıyormusunuz.
    Cevapla
  • bülent araz 16 yıl önce Şikayet Et
    Filozof değil mi?. Bu adama mı Filozof ünvanı verilmiş? biraz ucuza gitmiş o unvan. . Kunfiçyüs e hakaret sayarım bu davranışı.
    Cevapla
  • Yusuf Çınar 16 yıl önce Şikayet Et
    Yargının kime karşı bağımsız, kime karşı bağımlı olduğunu iyi bilirizi!. Yargı halka ve halkın seçtiklerine karşı 'sonsuz bir bağımsızlık' içindedir. Bu ülkede %50 oy almış bir partiyi malum medya gruplarının gazete küpürleriyle kapatmaya cüret etmesi zaten yargının ne kadar bağımsız olduğunu gösterir. Ama bu yargı bazı MALUM ÇEVRELERE KARŞI BAĞIMLIDIR. Bizdeki yargı ORTAÇAĞDAKİ KİLESE GİBİ. İstediğini cennete (cinayet şebekelerine bile), istediğini de cehennemine (suçsuz yere cezalandırıyor) gönderiyor. YANİ ZEKAMIZLA ALAY ETMESİNLER AÇIK OLSUNLAR. OLANLARIN FARKINDAYIZ!
    Cevapla
  • aydın vatandaş 16 yıl önce Şikayet Et
    Süha kardeşim. Yrgıcların Bağımsız karar vermesi gerektiğini söylüyorsunuz bu bağımsız karar keyfilik veya takdire dayanmamalıdır tamamen yasalara göre kararlar verilmelidir ideolojik yaklaşıma gelince daha gecen gördük C.Başkanını yargılamaya kalkma karşınızdakinin dini inancı dili ırkı ve beğenmediğiniz siyasi görüşü üzerine kendi birtakım tabularını kabulettirmek gibi bir hakkları varmı kürde nemutlu türküm dedirtmekgibi Adalet ırka dine dile siyasete göre değil yasalara göre karar verir SİVİL ANAYASA DERHAL
    Cevapla
  • ahmet y 16 yıl önce Şikayet Et
    (değişim)adana.Halk seçsin.... Memleketimin üzerine bu kadar kritik kararlar veren ve tafsızlığı her zaman tartışılan Yüksek Yargı mesuplarını halk seçsin;görelim kime yakın olduklarını;bu ne ya!..kapatma davası açıyorlar, Türkiye kaybediyor biz kaybediyoruz;onlar paşa paşa oturuyorlar birilerinin isteğine göre karar veriyorlar...Yeteeer... söz milletin olsun...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat