Meğer insan bildiğimiz gibi ölmüyormuş!

Bilim adamları, yaşamın bir anda sona ermediğini, aksine saatler süren bir sürece yayıldığını ortaya çıkardı.

Meğer insan bildiğimiz gibi ölmüyormuş!
Meğer insan bildiğimiz gibi ölmüyormuş!
GİRİŞ 23.10.2013 17:17 GÜNCELLEME 24.10.2013 14:24
Bu Habere 20 Yorum Yapılmış

Ölümün gizemlerini hücresel düzeyde çözmeye çalışan bilim adamları, yaşamın bir anda sona ermediğini, sanılanın aksine bir süreç içinde vuku bulduğunu ortaya çıkardı.

Bilim adamları, nefes alıp vermenin ve kalp atışının durması olarak tanımlanan ölümün ardından vücuttaki her bir hücrenin kendi ölüm sürecini başlattığını keşfetti.

Hastaların tekrar hayata döndürülmesi uygulamaları ile ilgili New York Bilimler Akademi'sinde düzenlenen bir konferans, çok sayıda bilim adamını bir araya getirdi.

New York Eyalet Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Dr. Sam Parnia, konferansta yaptığı konuşmada, "Kişi, artık nefes almadığında ve kalbi durduğunda ölü kabul ediliyor. Eskiden bunu değiştirmek için hiç bir şey yapılamayacağı düşünülüyordu. Oysa yeniden canlandırma alanındaki son gelişmeler, kişinin kalbi durduktan saatler sonra bile tekrar yaşama döndürülebileceğini gösterdi" dedi.

Parnia, hücre düzeyindeki ölüm sürecinin saatler sürebildiğini ve geri çevrilmesinin mümkün olduğunu belirtti.

Columbia Üniversitesi Nöroloji Bölümü'nden Dr. Stephan Mayer ise "Eskiden kalbin tüm vücuda kan pompalamayı durdurmasından sonra kişinin oksijen ve gerekli besin maddelerinin eksikliği nedeniyle birkaç dakika içinde kalıcı beyin hasarına uğrayacağına inanılıyordu. Oysa kalp durduğunda, ölüm süreci daha yeni başlamış oluyor. Oksijen ve besin maddeleri yokluğuna bağlı beyin hasarı da çeşitli evrelerde meydana geliyor. Kalbin durmasından sonraki saniyeler içinde beyin aktivitesi etkileniyor ancak besinsiz kalan hücrelerin kendi ölüm sürecini başlatmaları dakikalar alıyor" dedi.

Pennsylvania Üniversitesi'nden Dr. Lance Becker, "Bir kişinin hücrelerine oksijen gitmediğinde hücrelere artık ölme vaktinin geldiği işaretini veren sinyaller gönderiliyor. Bilim, bu sinyalleri 'bekleyin' şeklinde değiştirme olanağına sahip" ifadesini kullandı.

Beyni ve kalbi saatlerce sessiz kaldıktan sonra herhangi bir beyin hasarına uğramadan tekrar yaşama dönen insanlar olduğunu hatırlatan Dr. Becker, bu vakalardaki en önemli etkenin vücut ısısının düşmesi olarak tanımlanan hipotermi olduğuna işaret etti.

Hipoterminin beynin oksijen ihtiyacını azaltarak ve hücre düzeyindeki ölüm sürecini durdurarak beyni koruduğuna işaret eden Becker, "Yine de sınırlar var. Beden soğutma teknikleri kalp krizi geçiren bazı hastaların yaşama geri dönmesini sağlarken bazılarında hasar öylesine büyük ki geri dönmek için çok geç oluyor" dedi.

Doğru bilinen yanlışlar

Ölümden geri dönmede, hastanın kalbi tekrar çalıştırıldıktan sonra nasıl tedavi edildiği ve hipoterminin ardından bedenin nasıl ısıtıldığının da büyük önem taşıdığının altını çizen Becker, "Bize hasta oksijensiz kalmışsa oksijen vermemiz ve kan basıncı düşükse yükseltmemiz gerektiği öğretiliyor. Oysa kalbin yeniden çalıştırılmasının ardından verilecek fazla miktarda oksijen, nörolojik hasarı artırıyor. Bu nedenle beyne giden oksijenin miktarını kontrol etmek hastanın tekrar yaşama döndürülmesinde büyük önem taşıyor" dedi.

Parnia ise kalp krizinin ardından hastanın tekrar yaşama döndürülmesi ve tedavi edilmesinde hipoterminin öneminin yıllardır bilinmesine rağmen hastanelerin hipotermiyi standart uygulama olarak kullanmadığına işaret etti.

Parnia, vücut ısısının düşürülmesi ve oksijen miktarının azaltılması ile hastanın herhangi bir beyin hasarına uğramadan yaşama geri dönme şansının artacağını belirtti.

Hayata geri döndürme işlemlerinin etik yanına değinen Mayer, "Beyin hasarı ile ölüm hakkında, yeterli bilgiye sahip değiliz. Hastanın ne kadar nörolojik hasara uğradığını ve bu hasarın geri çevrilip çevrilemeyeceğini de her zaman kesin bir biçimde kestiremiyoruz. Bu nedenle hastayla ilgili alınılacak acil kararlar, aslında devam edebilecek bir hayatın sona ermesine yol açabilir" ifadelerini kullandı.

AA

YORUMLAR 20
  • kerim genc 10 yıl önce Şikayet Et
    Ölüm. "Malumunuz herkes, uzun bir hastalık sonrası ecelini bekler bir haldeyken vefat etmez. Birçok insanın ölümü aniden gerçekleşir. Bir kazada, uykuda veya nereden geldiği belli olmayan bir kurşunla ruhunu teslim edebilir kişi. Bu durumlarda da Azrail (as), o insanların canlarını almak için görev yapar. Kişi ansızın ölse bile, bu durum, hayatta olan bizlere sebepler sunar sadece. Zaman kavramının izafiliğini de düşündüğümüzde, Cenâb-ı Hak dilerse, ufacık bir zaman dilimini bile genişletebilir. Aniden öldüğünü gördüğümüz insan kim bilir neler hissetmiştir? Belki de saatlerce Azrail’in (as) gelip ruhunu kabzetmesini beklemiştir. Bugüne kadar vefat edip de geri gelen olmadığı için bizler hakiki manada ölenlerin halini, onların ölürken neler hissettiklerini bilemiyoruz. Anlatılan rüyalar, -adı üzerinde- rüyadan öteye geçemiyor." h.gültekin'den alıntıdır.
    Cevapla
  • Sabit Kal 10 yıl önce Şikayet Et
    ''Öümde size hayat vardır'' ayetini anlamaya çalışmak ve Batı'yı batırma ihtimali olan uzun yaşamalar ve yaşatmaya çalışmalar.. Ölümde insanlığa nasıl hayat olabilirki? İşte bunu anlamak için, Batı'nın şu anda vazgeçmeye çalıştığın yada önünü açmaya çalıştığı ''ölümü seçebilme hakkı''nı ve sebebini anlamaya çalışmamız lazım. Yaşamı bitmiş, ölme vakti gelmiş ve ne hayattan nede hayatta kalmaktan hiç bir gayesi ve arzusu kalmamış insanları zorla, aletlerle, kimyasallarla, bitkisel hayatla ''canlı'' tutmaya çalışmanın Batı'nın sağlık ve emeklilik kasalarını yiyip bitirdiğini, bu alanda büyük bir pazar ve egoizm olduğunu bilmemiz gerekir. Zira ölmesi gerektiğini hisseden ve bunu talep eden insanları zorla hayatta tutmaya çalışmak, bilinen sektörlere tarifi mümkün olmayan bir gelir getirmekte, sırf bu gelirin peşine düşen sağlık kuruluşları, ölümü istememekte, ölüm ile kalım arasındaki insanlardan çok büyük karlar elde etmektedirler. Ölüm, ticari bir sektöre dönüşmüş vaziyette.
    Cevapla
  • Hamza D. 10 yıl önce Şikayet Et
    insan oldukten sonra. Yavas yavas sogur saatler surer soguma islemi bu ondan bahsediyor bir turlu anlatamadi darvinist pejmurder herif:-) bilim artik kacan yada cikan ruhun tekrar bedene nasil sokulacagini arastirsin.ruhsuz bir beden sadece et yigini olur bilincsiz canli organizma
    Cevapla
  • lord 8 yıl önce Şikayet Et
    kaçan ya da çıkan ruh diye bir şey yok öldükten sonra dirilen binlerce insan var...
    Cevapla
  • oku yorum 10 yıl önce Şikayet Et
    yav bu doğru ise. kurbanda kesip oracıkta mangal ettiğin et mundar olur. Bu başka bir şey ifade ediyor. Hücre ölümü yani çürümenin başlaması anlamına geliyor bence.
    Cevapla
  • HisYazar 10 yıl önce Şikayet Et
    terlediğini hatta sakalının uzadığını söylerler, sanırım bunla alakalı.... .......
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Bakan Kacır müjdeyi verdi! Türkiye'nin 'ilk ilaç adayı geliştirildi'
Yazar Dursun Ali Taşçı hayatını kaybetti