YÖK'ten Şehir Üniversitesi açıklaması

YÖK, İstanbul Şehir Üniversitesi'ne ilişkin yaptığı açıklamada "Yükseköğretim Kurulu, üniversitenin yetkilileriyle bir gecikmeye yol açmadan iletişime geçmiş, yaşadığı sorunlara çözüm olabilecek bütün imkânları ve yolları kullanması beklentisini kendilerine iletmiştir. " ifadelerine yer verdi. Ayrıca yaşanan mali kararlar sonucu YÖK'ün mesul tutulamayacağı bildirildi.

YÖK'ten Şehir Üniversitesi açıklaması
YÖK'ten Şehir Üniversitesi açıklaması
GİRİŞ 21.11.2019 21:34 GÜNCELLEME 21.11.2019 22:34
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

YÖK tarafından yapılan açıklama şu şekilde:

 

 

Yükseköğretim Kurulu olarak, ülkemizin kalkınma hedeflerine ulaşmasında nitelikli bilgi ve nitelikli insan kaynağının öneminin farkında olarak; kalite odaklı büyüme ve gelişmeyi önceleyerek bir dizi proje ve girişimlerimizi hayata geçirmiş bulunmaktayız.

Son yıllarda önümüze koyduğumuz bu hedefler doğrultusunda “üniversitelerde misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma, hedef odaklı uluslararasılaşma, Türkiye'nin öncelikli alanlarını belirleyerek nitelikli insan yetiştirme projesi olan 100/2000 Doktora Projesi, temel bilimlerin güçlendirilmesi, yükseköğretimde dijitalleşme, açık erişim ve açık bilim" gibi projeleri hayata geçirdik. Önümüzdeki günlerde başkaca projelerimiz de uygulamaya sokulacaktır. 

 

 

Yükseköğretim Kurulu olarak bu süreçleri şeffaflık, paydaşları ve kamuoyunu bilgilendirme, yetki paylaşımı, yetki devri ve “zorunlu olmadıkça müdahaleden kaçınma" anlayışı çerçevesinde yönettiğimiz kamuoyunun malumlarıdır.

Bugün itibariyle ülkemizde, 129 devlet, 74 vakıf ve 5 vakıf MYO olmak üzere toplamda 207 yükseköğretim kurumumuz bulunmaktadır. Gerekli olan sayısal büyümenin artık tamamlandığı, şimdi nitelik, kalite ve keyfiyet itibariyle büyümeye, yani yatay büyüme yerine dikey büyümeye öncelik verilmesi gerektiği ve sisteme derinlik kazandırılması icap ettiğini YÖK olarak sürekli vurguladık, vurgulamaya devam edeceğiz.

Bu bağlamdan olmak üzere son yıllarda sayısı artmış olan Vakıf Üniversitelerine ilişkin yasaların belli sorunlara yönelik çözümlerde yetersiz kalması, kamuoyuna yansıyan pek çok sorunun ve belli konularda toplumsal eleştiri ve tepkinin de kaynağını teşkil etmektedir. Son günlerde kamuoyunun gündeminde yer almış olan İstanbul Şehir Üniversitesi'ne uygulanan haciz işlemini, bu işlemin sonuçlarını, Yükseköğretim Kurulunun konuya ilişkin pozisyonunu da bu çerçevede değerlendirmek yerinde olacaktır.   

31.05.2008 tarihinde kurulan İstanbul Şehir Üniversitesi'nin Hukuk, İletişim, İnsan ve Toplum Bilimleri, İslami İlimler, İşletme ve Yönetim Bilimleri, Mimarlık ve Tasarım, Mühendislik ve Doğa Bilimleri olmak üzere yedi fakültesi ve bir meslek yüksekokulunda bugün itibariyle yedi bini aşkın öğrenci yükseköğretime devam etmektedir.

İstanbul Şehir Üniversitesinin kamuoyuna yansıyan sorununun anlaşılabilmesı için şu hususların bilinmesinde yarar görülmektedir.

Vakıf üniversitelerinin idari ve mali mekanizmaları bakımından devlet üniversitelerinden birtakım farklılıkları bulunmaktadır. Söz konusu vakıf üniversiteleri, mali işlemleri ile ilgili olarak kanunen Yükseköğretim Kurulu'nun idaresi ya da yönlendirmesi dışında ve özerk bir statüye sahip olup Yükseköğretim Kurulunun yetkisi ancak kaynak aktarımı hallerinde söz konusudur.

Dolayısıyla vakıf üniversitelerinin bankalardan kredi kullanması üniversiteler ve bankalar arasındaki özel hukuk ilişkisidir; mer'î mevzuat gereği Yükseköğretim Kurulunun onayına veya herhangi bir surette dahline bağlı değildir. Kredi kullanma kararı Yükseköğretim Kurulu'ndan bütünüyle bağımsız olarak şekillenmekte ve taraflarca karara bağlanmaktadır.

Bilindiği üzere İstanbul Şehir Üniversitesi'nin kullandığı banka kredisi ile ilgili olarak, kredi veren banka tarafından kullandırılan kredinin teminatsız kalması nedeni ile uyguladığı haciz işlemi kamuoyunda yer bulmuştur. Danıştay tarafından kredi tahsisinde teminat olarak gösterilen taşınmazın üniversiteye devrine ilişkin idari işlemin iptaline yönelik yargı kararı da Bankanın bu işlemine esas teşkil etmiştir.

Yükseköğretim Kurulu, üniversitenin yetkilileriyle bir gecikmeye yol açmadan iletişime geçmiş, yaşadığı sorunlara çözüm olabilecek bütün imkânları ve yolları kullanması beklentisini kendilerine iletmiştir.

Diğer taraftan, bir vakıf üniversitesinin kendi yetkileri dâhilinde ve özerk yapıları gereği mali konularda almış olduğu kararların sonucunda karşılaştığı yasal süreçlerden Yükseköğretim Kurulu'nun mesul tutulamayacağı açıktır.

Bir üniversitenin talebi üzerine bir bankanın kredi kullandırması ile ilgili durumun sonuçları ile ilişkili olarak Yükseköğretim Kurulu'na herhangi bir makam veya merciden şu veya bu istikamette herhangi bir telkin de vaki değildir. Bu husustaki yorum ve iddialar gerçeği yansıtmaktan uzaktır. Yükseköğretim Kurulu alacağı kararlarda kamu yararını gözetmek ile mükellef olduğunun zaten farkında ve şuurundadır. 

Diğer taraftan bu durum Yükseköğretim Kurulu'nun defaatle ifade ettiği gibi muhtemel sorunların önüne geçebilmek adına, konuya ilişkin bazı yasal düzenlemelere ihtiyaç olduğuna dair tespitlerinin de ne denli doğru olduğunu göstermektedir.

Yükseköğretim Kurulu olarak durumun ciddiyetinin farkında olup yaşanan süreci üniversitenin yetkilileri ve karar alıcıları ile görüşmek de dâhil, takip etmekteyiz. ​​

Bilinmelidir ki, eğitim-öğretimi devam eden öğrencilerimiz önceliğimizdir. Öğrencilerimizin herhangi bir mağduriyet yaşamaması hususunda azami dikkat ve hassasiyetin gösterileceğini, başta öğrencilerimiz olmak üzere kamuoyuna saygı ile duyururuz.

YORUMLAR 3
  • Ben Abdullahım 4 yıl önce Şikayet Et
    YÖK'e soruyoruz? Bu kurumda eğitim alan, eğitim veren ve bunların ailelerinin hakkını kim koruyacak? İdeallerinin peşinde koşan öğrencileri, öğretim üyelerini ve idari kadrodaki insanları, kısır çekişmelerinize kurban mı edeceksiniz? Bunların sizlere hesap sormayacağınızı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz? Yazıktır, günahtır ve vebali azim olan bir işe en kısa zamanda çözüme kavuşturulması gerekirken, zamana bırakmak, ancak bunun getirisini iyi hesaplamamaktan başka bir şey değildir. Ebeveyn olarak isyan ediyoruz.....
    Cevapla
  • Ben Abdullahım 4 yıl önce Şikayet Et
    Oradaki çocukların üniversite kapanacak veya başka bir vakfa devredilecektir edişesi ile veya buradaki öğretim üyeleri başka üniversitelere geçecektir endişesi ile ileride kalitesiz eğitim almalarının bedelini kim üstlenecektir? Çocuklarına burs karşılığında iyi bir eğitim almak isteyen ebeveynlere, bu güzide kurumu siyasi çekişmeye getiren sorumlular bir an önce ÖZÜR dilemeli, yoksa tüm ebeveynlerin kampüste YÖK ve hükümeti protesto etmeye Üniversite Yönetimi tarafından davet edilmelidir. Bu çocukların, ebeveynlerin, öğretim üyelerinin ve idari kadronun hangi suçlarından dolayı bu üretkensizlik bunlara reva görülmektedir.
    Cevapla
  • Ben Abdullahım 4 yıl önce Şikayet Et
    YÖK kacamak cevapla yetiniyor. Halbuki yaklaşık 8 bin civarında öğrencisi, bine yaklaşan öğretim üyesi, ve bir o kadar da idari kadro, bunlara ilaveten bunların aileleri düşünüldüğünde, böyle bir kurumu siyasi çekişmelere odak haline getirmek, tek kelime ile ülkeye zarardan başka hiç bir faydası yoktur. Öğrenci, öğretim üyesi, idari çalışanlar ve bunların ailelerine bu psikoloji yaşatmak ne siyasilerin bir HAKKI'dır ve ne de böyle bir HAKKI bu aileler, bu siyasilere vermiş. Bunun da bedelinin iyi hesaplanması gerekir.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
'Enkaz edebiyatı' yapan CHP'nin İzmir'de yaptığı borç ortaya çıktı!
Türkiye'deki banka kartlarının sayısı nüfusun 5 katına çıktı