Profesör Necla Arat ne kadar hırsız

Aynı gazetede aynı gün iki ayrı yazı. Bir yazar Prof. Necla Arat'ın intihal yaptığına dair belge yayınlarken, diğer bir yazar ise Arat'a Türk İslamcı komplo kurulduğunu iddia ediyor.

Profesör Necla Arat ne kadar hırsız
Profesör Necla Arat ne kadar hırsız
GİRİŞ 18.05.2007 08:40 GÜNCELLEME 18.05.2007 08:40

Hürriyet yazarlarından ilginç çelişki.

Profesör Necla Arat'ın sadece profesörlük değil doçentlik ve doktora tezinin de intihal olduğunu idda eden Yazar Ahmet Hakan, Laiklik ve çağdaşlık ile yalan söylememe arasında bir bağ olmadığına dikkat çekerek bir belge yayınladı. Belgeye göre Prof. Arat'ın tezinin 200 sayfasının çalıntı olduğu kesin...

Öte yandan aynı gazetenin köşe yazarlarından Yalçın Bayer, gazetedeki bir diğer yazarın intihali belgeleyen raporu yayınladığından habersiz Profesör Necla Arat'ın çağdaş ve laik olduğu için türk İslamcıların hedefi olduğunu idida etti. Bayer'e göre Arat iftira atıyor.

Bu durumda okuyucunun kafası doğal olarak karışıyor. Kim doğru yazıyor? Prof. Necla Arat ne kadar hırsız?

Yorum sizin. Biz sizlere her iki yazıyı sunmakla yetiniyoruz:






Yalçın Bayer'in köşe yazısından bir kesit


'İntihal' iddiasının arkasında gerçekler


İSTANBUİL Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Necla Arat'a yönelik hakkındaki iddiaları, aynı dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi'nden emekli bir öğretim üyesinden dinliyoruz.


- Başbakanlık Müsteşarlığından milletvekili adaylığına 'kaydırılan' Ömer Dinçer'in Cumhuriyet-laikle ilgili ilgili söyledikleri 'intihal’ konusundaki tescilli durumu ortada iken bazı çevrelerin senaryo yazmaya başladıkları dikkat çekicidir. Bu kez hedefte 'Cumhuriyet Mitingleri'nin düzenleyicilerinden Prof. Necla Arat var... İ.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde felsefeci olan Prof. Arat'ın ismi ne zaman başarılı bir eylemde geçse, zaman aşımına uğramış bu iddialar ısıtılıp ısıtılıp yeniden 'servis' edilmektedir.


- Prof. Arat ile ilgili iddialar hangi yıllarda başlıyor.


- 1980'in başından diyebiliriz... Bugün AKP iktidarına yakın bir sürü ismi görebilirsiniz bu olayların içinde veya çevresinde. İsterseniz, askeri dönemde YÖK'ün başına getirilen Prof. İhsan Doğramacı'dan başlayalım... Biliyorsunuz onun hakkında da uzun yıllardan beri tartışılan ve yargıya kadar bir 'intihal' olayı yaşanmıştı. Doğramacı 'üniversite cumhurbaşkanı' sayılırdı. Eski Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Emin Bilgiç'in damadı olan Prof. Ekmelettin İhsanoğlu'nu, Kahire'den İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine getirtmiştir. Edebiyat Fakültesi'nde o zaman güçlü bir şekilde Türk-İslamcı odaklaşmaya dönük kadrolaşma ve öğretim üyeleri arasında karşılıklı bir çekişme sürüyordu. Aslında 'kimyacı' İhsanoğlu için, Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünde 'Bilim Tarihi' adlı ana bilim dalı kuruldu... Bu bölümün Fen Fakültesi'ne bağlı açılması konusunda tartışmalar oldu. Zaten diğer üniversitelerin felsefe bölümlerinde açılmış böyle bir bölüm yoktu.


Edebiyat Fakültesi'nde çağdaş bir kadın olan Arat, bu tartışmalar sırasında Türk-İslamcı örgütlenmeye karşı neredeyse tek başına karşı mücadele gösteren biriydi. Başını eğmeden 'kadın hakları, laiklik, Kemalizm' üzerine yazıyor, çiziyordu. 'Kadın Sorunu' kitabı yayınlandıktan sonra kitabının 'Müstehcen', 'İslam'ı aşağılayıcı' ve 'komünist' olduğu öne sürülüyordu.


KİMLER YOK Kİ...


- Peki intihal olayı...


- Doktora ve doçentlik tezlerinde böyle bir iddiayı hiç duymadım. Bazı gazetelerde çıktığı gibi bu iddiaya dönük bir 'araştırma raporu' olduğunu ilk defa duyuyorum. O zaman sadece şu biliniyordu. Necla Arat'ın teksir edilmiş profesörlük tezine Erol Güngör, Mustafa Kafalı, Alev Arık, Salih Tuğ, Nihat Keklik gibi hocalar karşı çıkıyorlardı. Belki de bu konuda bazı bilgileri vardı. Ama kendisini profesör yapmamak için jürinin 6 ay geç toplandığını hatırlarım. Ama sonunda fakülte kurulunda Prof. Nihat Keklik'in, tezin 'intihal' olduğunu ortaya attı ve profesörlük tezi reddedildi Arat'ın... Bu arada dönemin Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Sencer Tonguç'un, 'Türk-İslam sentezcisi'nin ünlü ismi Doç. Necmettin Hacıeminoğlu'nun, Arat'la uğraştıklarını herkes bilirdi. Bu çekişmeye dayalı olarak fakültede dedikodu, ihbar mektupları ve özellikle 'Türkiye' gazetesinde çıkan yazılar koca bir dosya oluştururur bugün. Atom Enerji Komisyonu Başkanı Başkanlığı sırasında 'Çernobil radrasyonu Allahın izniyle Türkiye'ye gelmez' diyen Fen Fakültesi Dekanı Prof. Prof. Ahmet Yüksel Özemre, yine o yıllarda asistan olan şimdiki Rektör Yardımcısı Prof. Şafak Vural'ın isimlerinin de Arat'a karşı olduklarını hatırlarım. Prof. Vural, dekanlığı sırasında türbanlı öğrencilerin derslere alınması konusunda talimat veren bir hocaydı. O yıllarda Felsefe bölümü 'Türkleştirme-İslamlaştırma' sürecinin hızlandığı bir dönem olarak bilinir. Sonuçta, Arat'ın yeni makalelerle tezini yeniden yazdı, YÖK'e başvurarak kendisine karşı yapılan hataların düzeltilmesini istedi. (1983'den sonra prof. ünvanlığı, Üniversite Yönetim Kurulu'nun teklifi ve YÖK'ün onanıyla verilmeye başlandı) Çünkü kendisine yapılan uygulamanın haksız bir uygulama olduğunu düşünüyordu. (Sonradan 2. kez arayan emekli hocamız, Prof. Sulhi Dönmezer'in o zaman bu işleme 'siyasi bir karar, hukuki bir çare arıyoruz, ama bulamayacağız' dediğini ekledi.) Galiba 1990'da İdare Mahkemesi'nden kendisine yapılan engellemelere karşılık yürütmeyi durdurma kararı aldı. Çalıntı diye nitelenen bilgilerin 'Kaynakça' bölümünde belirtildiğini ispat etti ve profesörlüğünü bu büyük mücadele sonunda aldı...


ARAT'IN 'SUÇU'


(Bu konuda Prof. Arat'ın basılan kitabında 'kaynakça'yı 2.baskıda eklediği öne sürülüyor.)


Hukukçulara göre; bir eserin 'intihal' olabilmesi için kitap olarak basılmış ve yayınlanmış olması gerekiyor. Prof. Arat olayında ise teksir edilmiş bir metin söz konusu... Ancak eski Müsteşar Ömer Dinçer olayında ise ortada basılmış bir kitap var.


12 Mart döneminden sonra '9 Mart Hareketi' olarak bilinen darbe iddialarına adı karışan merhum


Emekli Albay Nedim Arat'ın eşi olan Prof. Necla Arat, ÇYDD kurucularından, ÇEV Yönetim Kurulu üyesi, 1995'de 45 derneğin oluşumuyla kurulan 'İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörlüğü gibi STK'de etkin görev yapıyor. Halen İstanbul Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanlığını sürdürüyor. Bundan bir süre önce kaybettiğimiz gazeteci Halit Çapın'ın kardeşi olan Prof. Arat, geçen ocak ayında İ.Ü.'den emekli oldu; 'Cumhuriyet Miting'lerini düzenleyen kadroda yer aldı.


Son olarak Baykal kendisine milletvekili adaylığı önerdi.


İşte 1980 öncesinde başlayan 18 yıllık Edebiyat Fakültesi'ndeki kamplaşma sonucu 'laik ve çağdaş' Türk kadınını temsil eden Prof. Necla Arat'ın başına gelenlerden bir kesit...






Ahmet Hakan'ın köşe yazısından bir kesit


Necla Arat yalan söylüyor

CHP
Milletvekili aday adayı Prof. Necla Arat, bu köşede yazılan 'intihal', yani 'fikir hırsızlığı' suçlaması için bir açıklama yapmış.

Diyor ki:

'Benim çalıntı olduğu iddia edilen basılmış ve yayımlanmış bir profesörlük tezim bulunmamaktadır.'

Necla Hanım’ın bu açıklamasına bakınca haklı olarak diyeceksiniz ki:

'Ahmet Hakan! Sen de amma müfteriymişsin! Bak, Arat’ın çalıntı olduğu iddia edilen bir profesörlük tezi bile yokmuş.'

Durun! Hemen karar vermeyin!

Çünkü ne yazık ki 'çağdaş bir kadın' olmak ile 'yalan söylememek' arasında doğrudan bir bağ bulunmamakta.

İşte buraya açıkça yazıyorum: Necla Arat yalan söylüyor.

Ve bu da yalanın belgesi:

İstanbul Üniversitesi’nde Necla Arat’ın 'Profesörlük takdim tezi'nin 'intihal' olup olmadığını araştırmak üzere, fakülte profesörlerinden bir kurul oluşturuluyor ve bu kurul 8 Haziran 1981 yılında bir rapor hazırlıyor.

Raporda Necla Arat’ın yaptığı fikir hırsızlığı kanıtlandıktan sonra 'Sonuç' bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:

'Görüldüğü üzere Necla Arat’ın 218 sayfalık tezinin sadece 20 sayfa kadar tutan bir kısmının orijinal mi yoksa bir yerden aktarma mı olduğu tespit edilememekle birlikte, geri kalan 200 sayfalık kısmı, tamamen intihalden ibarettir. Bütün bu intihaller, bahis konusu kitaplardan yaptırdığımız fotokopi sayfalarındaki fotokopi numaralarıyla ’Tez’deki paragraf numaraları birlikte takip edilmek suretiyle, İngilizce bilen herkes tarafından kolayca görülebilecektir.'

Bitmedi.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulu, 25 Mayıs 1982 tarihinde intihal gerekçesiyle Necla Arat’ın üniversiteden 6 ay uzaklaştırılmasına karar veriyor.

Bakalım Necla Arat, buna ne diyecek?

NOT: Necla Arat’ın 'Profesörlük takdim tezi'yle ilgili yayınladığım belgelere yanıtını alayım... Daha sonra Arat’ın doktora ve doçentlik tezlerindeki aşırmalarının belgelerine geçeceğim...


(Hürriyet)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Türkiye gölge oyununda bir adım öne çıktı! İstihbarat aparatları panikledi
İnsansız kara aracı BARKAN, yeni silahıyla sahada