Dersimli Seyyid Rıza da 12 Eylül'de yakalanmıştı

Adını açıkça koyalım: Dersim bölgesi, Cumhuriyet'in getirdiği bütün değişimlere direndiği için mürteci yaftasını yemişti CHP'den.

Dersimli Seyyid Rıza da 12 Eylül'de yakalanmıştı
Dersimli Seyyid Rıza da 12 Eylül'de yakalanmıştı
GİRİŞ 19.08.2010 08:56 GÜNCELLEME 19.08.2010 08:56
Bu Habere 70 Yorum Yapılmış

Mustafa Armağan'ın makalesi

Yine sıcak bir tartışma. Yine Dersim'in hayaleti karşımızda. Aslında neredeyse bütün yakın tarihimiz, kendisiyle usulünce vedalaşılmadığı, cenazesi kurallara uygun olarak kaldırılmadığı için bir hayaletler ormanına dönüşmüş durumda. Olur olmaz yerlerde karşımıza çıkmalarının sebebi bu.

Çare: Tarihin bedenini, müsterih olarak uyuyacağı bir şekilde yeniden defnetmek. Yani sahte tarihi bir kenara bırakıp gerçeklerle yüzleşebilmek. Bu da bilinen sebeplerle sanıldığı kadar kolay olmuyor Türkiye'de. Ne var ki, yakın tarihin üzerine serilen bu perde kalkmadığı sürece de, hayaletlerin baskınlarına hazır olmamız gerekiyor.

Tıpkı geçen yıl da bir süre hararetle tartışıp sonra demlenmeye bıraktığımız Dersim faciası gibi. Facia? Sorun da kelimelerden başlıyor zaten. "Katliam" mı demeliydim? Yoksa Dersim semalarında Cumhuriyet'in kahhar gücünü simgeleyen uçağıyla keşifler yapıp ardından yanına aldığı 50'şer kiloluk bombaları büyük bir titizlikle hedefine yollayan Sabiha Gökçen'in dediği gibi bir 'medeniyet projesi' miydi Dersim askerî harekâtları?

Zamanın CHP zihniyeti Dersim'i Cumhuriyet'e bir direniş odağı olarak görmüş ve bir "irtica hareketi" olarak damgalamıştır. Her ne kadar şimdiki Tuncelililer kabul etmeyecekse de, Dersim'in asıl suçu, "mürteci" olmaktı. Ne garip! Zamanla irtica sadece Sünni Müslümanlıkla ilişkilendirildiği ve ideolojik bir projeye kulp olarak takıldığı için kelime anlamını yitirmiştir.

Dersim'de "irtica"

Adını açıkça koyalım: Dersim bölgesi, Cumhuriyet'in getirdiği bütün değişimlere direndiği için mürteci yaftasını yemişti CHP'den. Operasyonlar sırasında görüldü ki, Dersim sokaklarında hâlâ kırmızı fesler takılıyor, sarık ve şalvar giyiliyor, Seyyidler, şeyhler ve ağalar hâlâ hükümran. Ve harf inkılabının 10. yılında bile Latince bilenler yok denilecek kadar az. Nitekim operasyon sırasında uçaklardan Dersimlilere atılan bildiriler harf inkılabına aykırı bir davranış olmasına rağmen Arap elifbasıyla yazılmıştı. Seyyid Rıza'nın evinden çıkan kitaplara, bir başka deyişle suç unsurlarına bakıldığında irtica 'dehşet verici' yüzünü gösteriyordu: "Muhammediye" vardı içlerinde, "Enâm-ı Şerif" ve "Kur'ân-ı Kerim".

Dolayısıyla operasyonun iki hedefi vardı: 1) Bölgenin irticadan temizlenmesi ve aydınlatılması, 2) Cumhuriyet'in "şefkatli eli"nin bölgeye uzanması, yani merkezi otoritenin tesisi. Buna direndiler ama yenildiler. (Nitekim Niyazi Ahmet Banoğlu'nun 1937'de "Altan" dergisine yazdığı bir yazıda Dersim isyanı, bir başka irticaî kalkışma sayılan Menemen'le özdeşleştirilmektedir. Oysa şimdiki Dersimliler, bir zamanlar aynı acıdan mustarip oldukları Menemen'e ateş püskürüyorlar!)

Necip Fazıl'ın daha 1950'lerde dile getirdiği gibi Dersimlilerin yalnız yaşama hakları değil, dinî hakları da çiğnendi. Bölgeye o kadar çok okul yaptırıldı ki, bir sömürge yönetiminde imiş gibi Tunceli, 1940'ların sonunda Türkiye'de kişi başına en çok okul düşen il olarak kayıtlara girdi. Sonuç: Bugünkü Tunceli profili. Belki de Tuncelililere Seyyid Rıza ve Dersimli diğer "şehid edilen" şeyhlerin kimler olduğunu yeniden hatırlatmamız gerekecektir. ("Zaman Pazar"da çıkan 22 Kasım 2009 tarihli yazıma bkz.)

'İnönü mü Bayar mı yaptı?' tartışması

Başbakan Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu arasındaki tartışmada "Dersim'i kim bombalattı?" sorusu gündeme geldi. Başbakan "İnönü", Kılıçdaroğlu ise en azından İnönü'yü kurtarırım ümidiyle "Bayar" dedi. CHP'nin kurmayları da İnönü'yü koruma çemberine almaya çalıştılar.

Benim tespitim şu: Asıl büyük operasyon ve bombardıman İsmet Paşa zamanında ve 1937 yazında gerçekleşti. Hareketin başındaki Seyyid Rıza da bu sırada ele geçirildi ve geriye tarama ve "temizleme" işlemi kaldı. Nitekim İnönü de hatıralarında asıl büyük işin kendi iktidarı zamanında bitirildiğini, 20 Eylül 1937'de görevden ayrıldıktan sonra bölgede fazla önemli hadiseler olmadığını söylemiştir. (İsmet İnönü, "Hatıralar", Bilgi: 2009, s. 529)

Dersim harekâtının ikinci kısmı Celal Bayar'ın başbakanlığı zamanında, 1938 yazında gerçekleşmiştir. Bu dönemde de Kalan bölgesinde önemli olaylar yaşanmasına rağmen, bir yıl önce, İnönü devrinde Dersim direnişinin beli kırılmış, ordu 50-60 bine varan askerle bölgeye yüklenmiş ve büyük bir kuşatma çemberi atıldıktan sonra çember daraltılarak imha hedefine varılmıştır. Bu katliam, 1937 yılında "Karagöz" dergisinde çıkan bir karikatürde görsel yansımasını bulmuştur.

Hangisi olursa olsun, Dersim katliamı yaşanırken CHP iktidardaydı ve CHP zihniyetinin Dersim'e tam bir sömürgeci nazarıyla baktığı, zamanın gazete ve dergileri tarandığı zaman açıkça görülür. Bu yaklaşımın sanıyorum en çarpıcı sonucu, Dersimlilere yönelik anti-irtica propagandasının, içlerinden bir CHP genel başkanı çıkaracak kadar etkili olmasıdır.

Kaldı ki, İnönü'nün Meclis konuşması ortada. O bir yana, 17 Haziran 1937 günü, "Dersim olaylarıyla ilgili alınan tedbirleri yerinde tetkik etmek üzere" bizzat Tunceli'ye giderek isyan bölgesinde incelemelerde bulunması, harekât hakkında bilgi alması, direktifler vermesi onun bizzat işin başında olduğunun somut göstergeleri değil midir?

Seyyid Rıza nasıl ve ne zaman yakalandı?

İsyanın elebaşısı sayılan Seyyid Rıza'nın nasıl yakalandığı, gizemini bir ölçüde korumaktadır. İki rivayet vardır. Birincisi etrafındaki çember daralınca Erzincan jandarmasına giderek teslim olmuştur. Diğer rivayete göre komutanın "barış görüşmesi" çağrısına uyarak pazarlık yapmak için hükümet konağına gitmiş ve orada tutuklanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Seyyid Rıza ve oğlu ile diğer 5 kişi idam edilmiş, 33 sanık ise çeşitli cezalara çarptırılmıştır. (15 Kasım 1937) Hatta Seyyid Rıza'nın, evlat acısı yaşamamak için kendisinin önce idam edilmesini rica etmiş olmasına rağmen oğlu gözlerinin önünde idam edildikten sonra sehpaya çıkarılması bir başka trajedidir.

Seyyid Rıza'nın yakalandığı tarih, resmi kayıtlara, önümüzdeki referandumun tarihi olan 12 Eylül 1937 olarak geçmiştir. Nitekim 13 Eylül tarihli "Ulus" gazetesi, "12 Eylül-Pertek" mahreçli haberinde Seyyid Rıza'nın "bu sabah saat 2'de iki adamı ile beraber" teslim olduğunu yazmakta, 12 Eylül tarihli devletlû telgrafları havada uçuşmaktadır. Operasyonun başındaki General Abdullah Alpdoğan'ı tebrik edenler arasında İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve İsmet İnönü de vardır.

Seyyid Rıza ise İngiltere Dışişleri Bakanlığı'na yazdığı 30 Temmuz 1937 tarihli mektubunda Dersim'de yaşananları şöyle anlatıyordu:

"Üç aydan beri ülkemde tüyler ürpertici bir savaş sürüyor. Bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türk ordusunu başarısızlığa uğrattık. Direnişimiz karşısında Türk uçakları kasabaları bombalıyor, yakıyor ve savunmasız kadın ve çocukları öldürüyor. Böylece Türk hükümeti başarısızlığının intikamını bütün Kürdistan sakinlerinin canını zulmederek alıyor. Zindanlar yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye'nin tecrit edilmiş bölgelerine sürgün ediliyor."

Ne dersiniz, Seyyid Rıza'nın yakalandığı gün olan 12 Eylül referandumu Dersim faciası için de bir milat olamaz mı?

(Zaman)

YORUMLAR 70
  • iibrahim kaya 15 yıl önce Şikayet Et
    sabah iki yorum yazdım yayıonlamadınız.. o zaman biraz incelteyim. bu yazıyı yazan gazetecimi tarihçimi neyse.adamı devrimlere karşı çıktığı için eziyet gören masum köylü olarak göstermiş.mamafi yazısının sonunda bu masumun (!) ne kadarda temiz olduğunu kendi ağzından ingiliz efendilerine türk ordusunu nasıl mağlup ettiğini ballandıra ballandıra anlatırken görebiliyoruz.tıpkı şeyh said gibi.şimdi bu adamın apodan ne farkı var.zaman gazetesinide alkışlıyorum.bu tür saptırmalarla neye ve kimlere hizmet ettiği anlaşılıyor.oldumu şimdi haber7
    Cevapla
  • Osman Gazibey 15 yıl önce Şikayet Et
    MESELELERE EĞİLİP BACAK ARANIZDAN BAKARSANIZ DOĞRU GÖREMEZSİNİZ HAKAN BEY!!. Mhp-Chp-Bdp en baştan beri birlikte hareket ettilermi?EVET!Peki şimdi pkk eylem yapmıyor niçin diyeceksiniz?Olay görenler için gayet açık ve net!Mhp siz bdp ve pkk, bdp ve pkksız mhp birer HİÇ tir!!80 öncesinde chp-mhp kavgası (kayıkçı kavgası olduğu dsp-mhp koalisyonundan beri gayet net görünüyor) 80 sonrasıda bu kavga!!!Bu tip parti ve örgütler KAVGASIZ, HASIMSIZ YAŞAYAMAZ!Her şeyin yolunda gittiği bir Türkiye için hangi projeleri var ki?Ancak şu anda ki BİRLİKTELİK görüntüsü İKİSİNİ de bitirmeye başladı!
    Cevapla
  • hakan 15 yıl önce Şikayet Et
    insaf. Dünyada hiçbir devlet içinde kendini tanımayan unsuru barındırmaz. Osmanlı da bunu yapmıştır. Kuyucu Murat paşa nın 200000 Türkmeni kuyularda nasıl katlettiğini, Yavuz Selim in Alevi lere yaptığı kırımı bilmiyorsanız öğrenin. Cumhuriyet, aşiret ve sahte tarikat baskısından çekenler için bir kurtuluş olmuştur. Bu sebeple Aleviler Cumhuriyeti desteklemişlerdir.
    Cevapla
  • deniz gezmis 15 yıl önce Şikayet Et
    seyid riza dedem. o ihtiyar adam(SEYID RIZA) hizli adimlarla yanimdan gecip idam sehpasiina dogru yürüdü. idam sehpasinda ipi boynuna gecirecek cingeneyi kenara itti ve ipi bogazina gecirip sandalyeyi tekmeledi. böylesine asaletli bir durus ancak efsanelerde anlatilir. seyid rizanin büyük asaleti devlete dert oldu.SIZIN YALANLARINIZLA HILELERINIZLE BASEDEMEDIM BU BANA DERS OLDU. BENDE ÖNÜNÜZDE DIZ CÖKMEDIM BUDA SIZE DERT OLSUN. sözüyle devletin ve dersim katliaminin gercek yüzünü ortaya sermistir seyid riza.
    Cevapla
  • tuncay tezel 15 yıl önce Şikayet Et
    ALEVİLER DE MÜSLÜMAN VE HZ ALİ SOYU SEYYİDDİR. Alevilerin partisi zaten laiklik karşıtı olan Chp olamaz. Laiklik din özgürlüğü, ibadet özgürlüğüdür. Chp yüzünden on yıllardır cemevleri legal hal alamamıştır. Ne Aleviler ne Sünniler hiç bir zaman bu ülkede birinci sınıf vatandaşlık statüsünde görülmemiştir.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Mavi Vatan'ın muhafızları İstanbul'u selamlamak için yola çıktı!
Paşinyan'dan dikkat çeken Karabağ açıklaması! 'Ermenistan bağımsızlığını yok eder'