'Kudüslülerin son devleti Osmanlı Devletiydi'

Türkiye'deki Filistin STK'larının bağlı olduğu ASTP Kudüs Komisyonu bugün Nekbe'nin yıldönümü dolayısıyla "NekbeyiUnutmuyoruz" gündem çalışması yaptı. Bu vesile ile Komisyon Başkanı ile Nekbe ve Filistin'de korona günleri konulu bir röportaj gerçekleştirildi. Başkan Fatih Serenli "Kudüslülerin son devleti Osmanlı Devletiydi" derken, İsrail zulmü altında yaşanan acılara da değindi.

'Kudüslülerin son devleti Osmanlı Devletiydi'
'Kudüslülerin son devleti Osmanlı Devletiydi'
GİRİŞ 15.05.2020 11:30 GÜNCELLEME 15.05.2020 11:30
Bu Habere 3 Yorum Yapılmış

Üç dinin kutsalı, medeniyetlerin kadim izleriyle dolu paylaşılamayan şehir, Kudüs. Gözün takıldığı her taşın her köşenin onlarca hikaye anlattığı, büyük peygamberin ayak izlerinin gölgesinde tarihin değiştiği ender topraklardan biri. İsra’nın durağı, miracın beldesi. Neredeyse 1200 yıl İslam hakimiyetinde kalan ve Osmanlı’nın 400 yıl barış, huzur ve özenle yönettiği şehrin kaderi 1917’de değişti. İngiliz mandası altında yaşayan Filistinliler o gün bugün bir daha rahat yüzü görmedi.

Zor günler, İsrail’in kurulduğu 14 Mayıs 1948 yılından sonra daha da zorlaştı. 72 yıl önce bugün yani 15 Mayıs ise Filistinliler için artık Nekbe’nin başladığı tarihti. Adına “Büyük Felaket” demişlerdi. Filistinliler yurtlarından, topraklarından sürüldüler, vatanlarına ve mallarına işgalci İsrail tarafından el konuldu. Ama yılmadılar. O gün bugündür yurtlarına geri dönebilmek ya da yeni zulüm ve tacizlerle yurtlarından kopmamak için direniyorlar.

Bu direnişi, Kudüs’ü ve Kudüslüleri Ankara Sivil Toplum Platformu Kudüs Komisyonu Başkanı Fatih Serenli ile konuştuk. Hem güçlü dünya devletlerinin dahi altından kalmakta zorlandığı Korona günlerini hem de Nekbe’yi sorduk.

Cevapları hepimizin içindeki o derin yarayı bir kez daha deşti.

“İSRAİL, 27 BİN KİLOMETREKARELİK TARİHİ FİLİSTİN TOPRAKLARININ YÜZDE 85’İNE EL KOYDU”

14 Mayıs İsrail’in kuruluşu 15 Mayıs yani bugün ise Filistinliler için Nekbe günü olarak anılıyor. Nekbe’yi gündeme taşımak için neler yapıyorsunuz? Bize Nekbe’yi anlatır mısınız?

14 Mayıs 1948’de İngiltere Filistin’den çekileceğini açıklar. Siyonist Ben Gurion ve arkadaşları hemen o gün İsrail’i kurduklarını ilan eder. Açıklamadan 10 dakika sonra ABD İsrail’i tanıdığını dünyaya duyurur. Ertesi gün ise Filistinliler için Büyük Felaket yani Nekbe’dir. Filistinliler için zorunlu göç, yağma ve katliamların simgesi olan “Nekbe”den günümüze Filistin topraklarının büyük bölümü işgal edildi, sistematik katliamlarla binlerce Filistinli öldürüldü, bir milyona yakın kişi vatanından sürüldü, 675 köy yok edildi ve bazı kentler yahudileştirildi. İşgalci İsrail, şu an 27 bin kilometrekarelik tarihi Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş durumda. Filistinliler ise bu alanın sadece yüzde 15’ini kullanabiliyor.

İsrail ayrıca 1967’de tamamen işgal ettiği Birleşik Kudüs ve Batı Şeria’da da yasa dışı Yahudi yerleşim birimi inşaatlarına devam ediyor. O tarihten bu yana nüfus artışıyla birlikte Filistinli mültecilerin sayısı dünya genelinde BM kayıtlarına göre 6 milyon civarında. Nekbe’de sürgün edilen yüz binlerce Filistinli, ülke içinde ve dışında oluşturulan 61 mülteci kampında zor şartlar altında hayatlarını sürdürüyor.

Bizler de Kudüs Komisyonu olarak 15 Mayıs NEKBE yıldönümü vesilesiyle bugün iftardan sonra #NekbeyiUnutmuyoruz etiketiyle sosyal medya üzerinden gündem çalışması yaparak halkımızın dikkatini bu acıya çekmeyi düşünüyoruz. Üye STK’larımız da tedbirler nedeniyle birçok sanal mecradan webinar, konferans bilgi ve farkındalık etkinlikleri yapacaklar. Filistinli kardeşlerimizin vatanlarına bir an önce kavuşması yönündeki haklı davalarını kamuoyunun gündemine böylelikle taşımış olmayı ümit ediyoruz.

“BATI ŞERİA YA DA GAZZE’DE YAŞAYANLAR FİLİSTİN VATANDAŞI OLMALARINA KARŞIN KUDÜS HALKI HERHANGİ BİR ÜLKENİN VATANDAŞI DEĞİLDİR.”

Filistinlilerin yaşadığı zorluklar bitmiyor. Şimdi de Kovid-19 süreci dünyada bir çok ülkeyi etkisi altına aldı ve küresel pandemi ilan edildi. Gelişmiş ülkeler dahi bu süreci yönetmekte büyük güçlük çekiyorlar. Dünya ekonomisinin küçüleceği söyleniyor. Bu salgının, tam 72 yıl önce başlayan İsrail işgalini ve bu işgal nedeniyle yoksunluğu yaşayan Filistinliler üzerindeki etkisi ne oldu?

Dünyanın büyük ekonomilerini ve sistemlerini dahi sarsıntıya uğratan bu salgın krizinin ağır işgal koşulları altındaki Kudüs halkı için çok daha zor olacağını hepimiz tahmin edebiliriz. Her şeyden önce normal şartlarda bile Kudüslülerin destek alabilecekleri ve dayanabilecekleri merkezi bir devlet otoriteleri yok.

Bildiğiniz gibi Filistin coğrafyasının Batı Şeria ya da Gazze bölgesinde yaşayanlar Filistin vatandaşı olmalarına karşın Kudüs halkı herhangi bir ülkenin vatandaşı değildir. Osmanlı Devleti’nin dağılmasından bugüne kadar herhangi bir ülkenin vatandaşı olmamıştır. Bununla birlikte Filistin coğrafyasına erişmede ve kamu hizmeti sunmada zaten büyük zorlukları bulunan mevcut resmi Filistin yönetiminin Kudüs’e hiçbir şekilde müdahil olmasına ve yardım etmesine de müsaade edilmiyor. İzzetli Kudüs halkının işgal idaresinden bu manada herhangi bir beklentisi yoktur; her ne kadar işgalciler böyle bir normalleşmeyi işgal stratejileri açısından çok arzu etseler de... Kudüs halkı bu otorite boşluğunu kendi teşkil ettikleri sivil toplum yapılarıyla doldurmaya ve işgalcilerin baskına rağmen hizmetlerini gönüllü hizmet gruplarıyla görmeye çalışmaktadır.

Kudüs’te Müslümanlar iktisaden üç gruptan oluşuyor: esnaf, maaşlı kesim ve gündelik çalışanlar. Bu süreçte Müslümanların ekonomik durumu büyük zarar gördü. Ödenmekte zorlanılan dükkân kiraları, işten çıkarılan Kudüslüler, ücretsiz izne ayrılanlar ve gündelik işlerde çalışanlar bu zararı en çok hisseden kesimlerdi. Buna ilaveten işgalci yönetim, korona salgını gerekçesiyle ilan ettiği sokağa çıkma yasağıyla hiçbir siyasi ve ekonomik destekleri bulunmayan Kudüslüleri dayattıkları mesnetsiz cezalar, ağır vergiler ve biriken borçlarıyla bunaltmaya çalışmakta ve günlük zaruri insani ihtiyaçları karşılamalarını zorlaştırarak sürekli meşgul etmekteler. Bugün Kudüs’te yaşayan Müslümanların yüzde 50’ye yakını işsiz durumdadır. Herhangi bir sosyal güvenlik sistemine de dahil olamayan Kudüslülerin hayatı böyle kriz dönemlerinde daha da zorlaşmaktadır.

Ekonomik durum bu haldeyken  işgalci İsrail Filistin halkının sağlık sistemine erişimini de kısıtlamaktadır.

Bunun yanı sıra işgal güçleri ve yerleşimci gruplar Kudüs’te hak ihlallerine ara vermeden devam etmekteler. Evleri yıkmayı, zirai ürünleri yok etmeyi, varlıklara el koymayı ve tutuklamaları virüs sebebiyle durdurmuş değiller.

Hasılı, Kudüslülerin korona günlerinde yaşadıkları zorluk ve sıkıntıları tarif için kelimelerimiz kifayet etmez. İşgalin ağır faturasını ödeyen bu kardeşlerimiz bugün çok daha elim şartlar altında hayatta kalma ve varoluş mücadelesi vermektedirler.

“KUDÜSLÜ KARDEŞLERİMİZİN BİZİM ADIMIZA SÜRDÜRDÜKLERİ DİRENİŞİN YANINDA OLABİLMEYİ, ONLARA DESTEK VEREBİLMEYİ RABBİMİZİN BİR LÜTFU OLARAK GÖRMEKTEYİZ.”

Kudüs’e ve Filistin’e sık sık Türkiye’den de yardımların ulaştırıldığını biliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’den uçaklarla özellikle tıbbi yardımlar ulaştırıldı. Bu noktada İsrail’in zorluklarıyla karşılaşılıyor mu?

Yaşanan bütün zorluklara karşı Kudüslü kardeşlerimiz gerek kendi aralarında yardımlaşarak gerekse dünya Müslümanlarının yardımlarıyla ayakta kalıyor ve İslam’ın haremi Mescid-i Aksa’ya muhafızlık yapmaya devam ediyorlar. Aralarından imkan sahibi olanlar komşularına ve kardeşlerine ikram ederek, esnaftan kira almayarak şu süreçte krizin etkilerini hafifletmeye ve direnç geliştirmeye çalışmaktalar.

Bütün bunlara karşın dünya Müslümanlarından ve özellikle Türkiye’den gelecek yardım ve desteklere ise her zamankinden daha çok ihtiyaçları var. Yakından tanıdığınızda hemen şahit olabileceğiniz üzere izzetleri zillet göstermeye, başkalarından istemeye engel olan bu kahraman halkı en iyi anlayabilecek milletlerden biri de yüz yıl öncesine kadar bir arada yaşadıkları, ortak bir kültür inşana ettikleri bizim milletimizdir.

O yüzden Türkiye’den kendilerine uzanan ele onlar ayrı bir değer atfetmekte ve bunu çok anlamlı bulmaktalar. Biz de bu asil halkı kendimizden ayırmıyor, acı ve ıstıraplarını yüreklerimizde hissediyoruz. Kudüslü kardeşlerimizin bizim adımıza sürdürdükleri direnişin yanında olabilmeyi, onlara destek verebilmeyi dini ve insani bir vazifemiz ve Rabbimizin de bir lütfu olarak görmekteyiz.

Bu maksatla öteden beri ülkemizde devlet denetimi altındaki sivil toplum kuruluşları aracılığıyla yardım faaliyetleri düzenlenmekte ve yine sivil kanallarla Kudüs’te yardıma muhtaç ailelere ve fertlere bunlar ulaştırılmaktadır. Bu manada hamdolsun iki kardeş toplum arasında insanlığa örnek bir dayanışma ve işbirliği sürdürülmektedir.

Kudüs’e ve Filistin’e gönderilen yardımların mahiyeti hakkında bilgi verir misiniz?

Kudüs’e ve Filistin’e yapılan yardımlar oradaki yerel kuruluşlarla işbirliği içerisinde tespit ediliyor.

Az önce belirttiğim gibi kendilerine kol kanat gerecek ve yardım edecek bir devlet desteğinden mahrum olan Kudüslü farklı kesimlere yönelik sivil toplum kuruluşları tarafından eğitim, sağlık, barınma, gıda vb hayatın hemen her alanında geliştirilen onlarca projelerle yardım çalışmaları yapılmakta. Ramazan’da ve yılın her döneminde çocuklara, yetimlere, gençlere, kadınlara, yaşlılara ve engellilere dair devam eden yardımlarla Kudüslülere yalnız olmadıkları hissettirilmeye çalışılmakta. Sivil toplumun yaptığı ayni veya nakdi yardımların yanı sıra TİKA, YTB, Yunus Emre, Maarif Vakfı gibi kamu nitelikli kurumlar da teknik işbirliği ve kalkınma alanlarında Kudüs halkına desteklerini sürdürmekteler.

Ankara Sivil Toplum Platformu Kudüs Komisyonu olarak çalışmalarınızda odak noktanız nedir?

Siyonist işgal rejiminin artan yahudileştirme tehdidi altında olan Kudüs’teki dini, kültürel ve tarihi mirasımızın aslına uygun olarak korunması ve gelecek nesillere aktarılmasına yönelik yoğun ve nitelikli çalışmaların yapılmasının dini, insani ve vicdani önceliğimiz ve görevimiz olduğundan hareketle komisyonumuz, Ankara Sivil Toplum Platformu himayesinde kuruldu.

Hamdolsun, Kudüs halkının maddi ve manevi desteklenmesi ve işgale karşı direncinin artırılması, Kudüs şehri ve çevresinin iktisadi ve sosyal gelişimine destek olunması ve orada bulunan vakıf mallarının geliştirilmesi yönünde ulusal ve uluslararası düzeylerde hükümetler, uluslararası kuruluşlar, insani yardım kuruluşları, özel sektör kurumları ve faklı sivil toplum bileşenleri tarafından insani, hukuki, siyasi ve diplomatik birçok çalışmalar yürütmekteyiz.

Kuruluşundan günümüze geçen kısa zaman içerisinde Kudüs Komisyonu, üye sivil toplum kuruluşlarının özverili çalışmaları ve katkıları sayesinde kayda değer faaliyetler gerçekleştirmiş ve Kudüs alanında hizmet eden birçok kuruluşun da hüsnü teveccühünü kazanmıştır. Ümit ederiz ki geliştireceğimiz ortak girişimlerimiz sayesinde Kudüs’teki dini ve kültürel emanetlerimize birlikte sahip çıkabilir, Kudüslü kardeşlerimizin ve dolayısıyla ümmetin asırlık yarasına bir nebze merhem olabiliriz.

“43 STK “İFTARDA KUDÜS’TEYİZ, SİZİ DE BEKLERİZ” SLOGANIYLA YARDIM KAMPANYASI BAŞLATTIK”

Ramazan’a özel bir kampanya başlattığınızı biliyoruz. Kudüs’te iftardayız kampanyası amacına ulaştı mı?

Kudüs Komisyonu’na üye STK’lar olarak Kudüs’te yaşayan kardeşlerimizin korona salgınına rağmen işgalcilerin devam ettirdiği yıldırma politikalarına ve zulümlerine karşı destansı direnişlerinin yanında olmaya karar verdik. Zamanlama olarak salgının Ramazan-ı Şerif ayını da içine alması hasebiyle iftar ve sahurlarında Kudüslülerin sofralarına konuk olalım istedik. Şartlar nedeniyle bizzat oraya gidip bunu yapamayacağımıza göre çare olarak buradan göndereceğimiz hediyelerle bir nebze mahrumiyetimizi giderebileceğimizi, kalben ve manen bu kutsal beldede bulunabileceğimizi düşündük. Yaptığımız istişareler neticesinde komisyon üyesi 43 STK “İftarda Kudüs’teyiz, Sizi de Bekleriz” sloganıyla gıda yardımı, iftar ve fitre sadakası olarak üç kalemde yardımlarımızı birleştirme ve yoğunlaştırma kararı aldık.

Tarih boyunca mazlumun yanında olmuş, daima Müslüman kardeşlerini kendinden üstte tutarak tüm ihtiyaçlarını gidermeye çalışmış bir milletin fertleri olarak bugün korona virüsü sebebi ile hem maddi olarak çok zor durumda kalan hem de gerekli sağlık desteği göremeyen Kudüslü Müslüman kardeşlerimizin imdadına inşallah yetişmiş olacağız.

Bu vesile ile okurlarınızı bu mübarek ve bereketli Ramazan ayında zekat, fitre ve bağışlarından Kudüs payını ayırmaya davet ediyoruz.

YORUMLAR 3
  • tabi tabi 3 yıl önce Şikayet Et
    icraat'e gecin icraat'e. konusmak herkese kolay
    Cevapla
  • Yaşar Erdoğan 3 yıl önce Şikayet Et
    Eeey İslam gençliği çok çalışmanız lazım yeni Selahaddin Eyyubiler lazım
    Cevapla
  • Adanalı 3 yıl önce Şikayet Et
    Allahuekber
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Türkiye'ye karşı ne yapacaklarını şaşırdılar: Erivan ve Atina’ya silah tedariği!
Boykotların hedefindeki Starbucks’tan yeni Türkiye kararı