Peygamberin izinde Asr-ı Saadet'e yolculuk!

Hudeybiye Barış Antlaşması, müşriklerin Müslümanlığın varlığını tanıdığı il resmi belgedir.

Peygamberin izinde Asr-ı Saadet'e yolculuk!
Peygamberin izinde Asr-ı Saadet'e yolculuk!
GİRİŞ 01.06.2017 15:45 GÜNCELLEME 01.06.2017 20:27

Hz Muhammed (S.A.V) ve Medine’li Müslümanlar ile Mekke’deki putperest müşrikler ile hicretin 6.yılında (628) yapılan antlaşma. İslam Tarihi’nin bu en önemli Antlaşması, Mekke yakınında bulunan Hudeybiye köyünde yapıldığı için bu adı aldı. 

MUHSİN BAY: Sevgili Haber7 okurları,  Necmettin Nursaçan Hocamızla kutsal topraklarda ziyaretlerimiz devam ediyor. Şuan Mekke şehrinden biraz uzaklaştık. Bulunduğumuz yer ve mekan, Mekke’ye yaklaşık 20 km uzaklıkta. Ecdadımız, Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) nereye gitti ise, nerede bulunup konakladı ise, O’nun aziz hatırası için o mekana ya bir camii yapmış, ya da bir eser bırakmış. İşte biz de şuan, bu ecdat yadigarı yapıların tam ortasındayız. Medine’li Müslümanlarla, Mekke’li müşrikler arasında yapılan ve İslam Tarihi için büyük öneme sahip olan Hudeybiye Antlaşmasının yapıldığı yerdeyiz. Hudeybiye’deyiz..

Muhterem Hocam, yapılan antlaşmaya neden ‘’Hudeybiye’’ denmiştir? Hudeybiye Antlaşmasına götüren sebepler nelerdir? Bu antlaşma Müslümanlar için yenilgi miydi, yoksa zafer miydi?

NECMETTİN NURSAÇAN: Efendim, bulunduğumuz yere Hudeybiye köyü diyoruz.  Yapılan antlaşma, adını bu bölgeden almıştır. Hicretin altıncı yılında Peygamberimiz ve ashabının Mekke’den Medine’ye göç edişlerinden altı yıl geçmişti.

Müşriklerin Müslümanlarla yaptıkları Hendek Savaşında yenilip Mekke’ye dönmelerinden bir sene sonra, Peygamberimiz (SAV) rüyasında Ashabı ile birlikte Mekke’ye gidip emniyet içerisinde Kabe’yi tavaf ettiklerini gördüğünü Ashabına anlatmış, Ashab-ı Kiram bunu işitince çok sevinmişlerdi.

Medine’li Müslümanlar bu ziyaretle, Mekke’deki Müslümanlara, ‘’biraz daha sabredin Allah’ın yardımı yakın’’ diyecekler. Müslüman olmamış kişileri de, bu ziyaret vesilesi ile İslam’a davet edeceklerdi.

Bu gibi gerekçelerle Kabe-i Muazzama’yı ziyaret (tavaf) etmek 1400 Kurmay Sahabesiyle Peygamberimiz ‘’Umre’’ yapmak amacıyla Medine-i Münevvere’den yola çıktı.

Maksatları ziyaret olduğu için de yanlarına yolcu silahından başka silah almamışlardı. Zülhuleyfe denilen yere gelince ihrama girdiler. (Zülhuleyfe Hac veya umre maksadıyla Medine’den Mekke’ye gidenlerin ihrama girdikleri mîkāt yeridir)

Yanlarında getirdikleri yetmiş kadar kurbanlık deveye de işaret vurdular. “Lebbeyk” sedalarıyla yola devam ettiler. Mekke Medine arası 450 km’lik yolun 430 unu kat ettiler. 20 km kalmıştı ki, Peygamber efendimiz müşriklerin tutumunu öğrenmek ve geliş maksatlarını bildirmek üzere Bişr bin Süfyan’ı Mekke’ye gözcü gönderdi.

Netice sonucu Kureyşli’lerin bu ziyaretten haberdar oldukları ve Müslümanları Mekke’ye sokmamakta kararlı oldukları öğrenildi. Diğer bazı kabileler de müşriklerle birleşmişlerdi. Peygamberimiz (SAV), Kusva adındaki devesi üzerinde yola devam ediyordu. Mekke’ye yaklaşınca devesi birden çöktü. Ashab-ı kiram kaldırmak için ne kadar uğraştıysa, deve kalkmadı. Bunun üzerine Peygamber efendimiz, 
“Onun böyle çökme adeti yoktu. Bir zamanlar filin Mekke’ye girmesine mani olan Rabbim, şimdi de Kusva’ya mani oluyor.” buyurdu. 

Rabbimiz deveyi çöktürmüştü. Çünkü Peygamberimiz’in kalabalık bir ordu ile Mekke'ye doğru yola çıktığını haber alan Mekke müşrikleri, diğer müşrik kabileleri de toplayıp Hudeybiye'nin girişinde mevzilenmişler, müslümanlara aniden saldırmak için fırsat bekliyorlardı.

Peygamber Efendimiz, Hudeybiye’ye gelince, Haraş ibn-i Ümeyye’yi elçi olarak Kureyş’e gönderip savaş için değil, ziyaret için geldiklerini haber verdi. Müşrikler Hz. Haraş'ı daha dinlemeden öldürmeye kalkışınca, Hz. Haraş geri dönüp geldi ve durumu  Efendimize anlattı.

Bu sırada Müslümanlarla dost geçinen Huzaa Kabilesinin reisi Büdeyl, Peygamberimize (sallallahü aleyhi ve sellem), müşriklerin tutumu hakkında haber getirdi. Peygamber efendimiz, “Biz savaşmaya gelmedik, Kabe’yi ziyarete, tavaf etmeye geldik. Kureyş ise savaşa kalkışıyor. Bu onlara zarardır. İsterlerse onlarla bir antlaşma yapalım. Sonra bizim dinimize isterlerse onlar da tabi olsunlar. Eğer antlaşmaya yanaşmazlarsa Allah’a yemin ederim ki, onların hepsini katledinceye kadar savaşırım. Artık cenab-ı Hakk’ın emri ne ise yerine getiririz.” buyurdu. Huzaa Kabilesinin reisi Büdely, Peygamber efendimizle görüşdükten sonra Mekke’ye dönüp Kureyşlilere gördüklerini anlattı. 

Büdeyl’in bu haberini iyi karşılamayan Kureyşliler yeniden temas kurmak için Sakif Kabilesinden Urve’yi gönderdiler. Urve, Peygamberimizle görüşüp geri döndü. O da Müslümanların savaş niyetinde olmadıklarını bildirdi. Gördüklerini anlattı. Ashab-ı Kiramın Peygamberimize bağlılığına hayran olmuş, böyle bir bağlılığa hiç rastlamadığını itiraf etmişti. Mekkeliler yine ikna olmadılar. Müslümanlar üzerine baskın yapmak için askeri bir birlik gönderdiler. Peygamberimiz bu birliği esir aldı. Ancak harp niyetinde olmadığı için serbest bıraktı.

Durumu izah etmek üzere Mekke’ye Hazret-i Osman’ı gönderdi ise de, onu alıkoydular. Ona, “İstersen sen Kabe’yi tavaf et. Başka kimseyi salamayız.” dediler.

Hazret-i Osman da, “Peygamber efendimiz olmayınca ben asla ziyaret etmem.” dedi. 

Hazret-i Osman beklenen zaman içinde dönemeyince, Kureyşliler tarafından şehid edildi şayiası çıktı. Peygamberimiz hemen Ashab-ı kiramı topladı. Durumu görüştü. İslamiyet uğrunda canlarını feda etmek için Ashabını bi’ate (sözleşmeye) çağırdı. Hep birlikte savaşarak şehid olmaya, asla dönmemeye söz verdiler. Peygamberimizin elini tutarak bi’at ettiler.

Hazret-i Osman adına da Peygamberimiz bi’at yaptı. Bu bi’ate “Bi’at-ür-Rıdvan” adı verildi.

Müslümanların Resulullah efendimize karşı mutlak itaatını, dinlerine olan bağlılıklarını gösteren bu bi’at, Kureyşliler tarafından duyuldu. Mekkelilerin içine korku düştü. Bu korku sebebiyle göz hapsinde tuttukları hazret-i Osman’ı derhal serbest bıraktılar. Peygamberimiz ile sulh yapmak için Amr ibni Süheyl başkanlığında bir heyet gönderdiler. Uzun bir görüşmeden sonra on sene geçerli kalacak olan “Hudeybiye Antlaşması” imzalandı.

MUHSİN BAY: Muhterem Hocam 1400 Sahabe, Hudeybiye Antlaşmasından önce, Hz. Osman’ın esir alınması sonucu Efendimiz (s.a.v)’e biat ettiler ve ona söz verdiler. Sahabe-i Kiram Efendilerimizin verdiği söz ne idi? Bu biat (sözleşme) Kuran-ı Kerim’de anlatılıyor mu?  

NECMETTİN NURSAÇAN: Kıymetli haber 7 okuyucuları ve sevgili Muhsin bey, sorunuza binaen şu manzarayı da anlatalım.

Bakın, Sevgili Peygamberimiz burada bir ağacın altına oturuyor. 1400 Kurmay sahabe ‘’kanımızın son damlası, ruhumuzun son nefesine kadar senin yolunda sebat edeceğimize dair sana söz veriyoruz’’ diye biat ediyor.

Bu durumu Kuran-ı Kerim anlatıyor mu? Evet anlatıyor. Rabbimiz, Fetih Suresi 18. Ayetinde şöyle buyuruyor: ‘’Andolsun o ağacın altında (Hudeybiye'de) sana bey'at ederlerken Allah, müminlerden razı olmuştur. Kalplerinde olanı bilmiş onlara güven indirmiş ve onları pek yakın bir fetih ile mükâfatlandırmıştır.’’

MUHSİN BAY: Muhterem Hocam, İslamiyetin doğuşu gibi filmlerin sahnelerine de konu olan,  antlaşmanın katibi Hz. Ali’ nin de (r.a) yer aldığı ve Peygamber Efendimiz ile Kureyş Elçisi Süheyl bin Amr’ın arasında yaşanan konuşmalardan da biraz bize bahseder misiniz?

NECMETTİN NURSAÇAN: Kıymetli haber7 okuyucuları ve sevgili refikim Muhsin bey bizlere nakledilen olay şöyle cereyan etmiştir.

Ku­reyş elçisi Süheyl b. Amr, Re­sû­lul­lah’ın huzuruna vardı. Önün­de iki dizi­nin üzerinde yere çöktü. Peygamber Efendimiz ise, bağdaş kurmuştu. Müslü­manlar da çevresinde oturmuşlardı.

Süheyl b. Amr, uzun uzadıya konuştu, sonra Peygamber Efendi­mi­ze sulh tek­lifinde bulundu. Peygamber Efendimiz, sulh tekliflerini kabul etti.

Bundan sonra, sulh şartlarının müzakeresi yapıldı. Onlarda da an­laşmaya varıldı. Sıra, anlaşma şartlarının yazılmasına gelmişti. Hz. Ali, musalahanın şart­larını yazmak üzere kâtip tayin edildi.

Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’ye, “Yaz!” dedi. “Bis­mil­la­hir­rah­mânirrahîm!”

Süheyl b. Amr, buna itiraz etti: “Biz, Bismil­lahir­rah­mâ­nir­ra­hîm’­i bilmiyo­ruz! Sen böyle yazma!”

Resûl-i Ekrem, “Öyle ise nasıl yazalım?” diye sordu.

Süheyl, ‘Bismike Allahümme’ diye yaz” dedi.

Ku­reyşliler, eskiden beri “Bismillahirrahmânirrahîm” ye­rine “Bismike Al­lahümme “yi kullanırlardı.

Peygamber Efendimiz, ‘’Bismike Allahümme de güzeldir!” buyurduktan sonra Hz. Ali’ye,

“Haydi yaz! Bis­mi­ke Al­lahümme” diye emretti.

Hz. Ali de aynı şekilde yazdı.

Bundan sonra Efendimiz, Hz. Ali’ye,

“Bu, Muhammed Re­sû­lul­lah’ın, Süheyl b. Amr’la üzerinde anlaşmaya varıp sulh oldukları, icabının ta­raflarca yerine getirilmesini kararlaştırıp imzaladığı maddelerdir!” diye yaz­masını emretti.

Ku­reyşliler adına Süheyl binAmr, yine itiraz etti ve şöyle dedi

“Vallahi, biz senin gerçekten Allah’ın Resûlü olduğunu kabul edip tanımış olsaydık, Beytullah’ı ziyaretine mani olmaz ve seninle çarpışmaya kalkmazdık!”

Peygamber Efendimiz, “Peki nasıl yazalım?” buyurdu.

Süheyl, “Muhammed b. Abdullah diye kendi ismini ve babanın ismini yaz” dedi.

Peygamber Efendimiz, “Bu da güzeldir!” buyurduktan sonra, Hz. Ali’ye:

“Yâ Ali! Sil onu! Sil de Muhammed b. Abdullah yaz” diye emret­ti.

Hz. Ali, “Hayır! Vallahi, ben Re­sû­lul­lah sıfatını hiçbir zaman silemem!” di­ye yemin etti.

Bundan sonra Peygamber Efendimiz, Hz. Ali’ye, “Bana o yazının  yerini gös­ter” dedi.

Hz. Ali, “Re­sû­lul­lah” kelimesinin bulunduğu yeri gösterdi. Resûl-i Ekrem Efen­dimiz de onu eliyle sildi. Yerine ise “İbn-u Abdullah (Abdullah’ın oğlu)” ke­li­melerini yazdırdı.

Peygamber Efendimizin sulhe ciddi taraftar olduğunu, sulhe giden yoldaki manileri ortadan kaldırmaya ne kadar gayret gösterdiğini bu manzara özetliyor.

MUHSİN BAY: Muhterem hocam Hudeybiye Antlaşmasının maddeleri nelerdi?Hz peygamber bu antlaşma ile neleri hedeflemişti.?

NECMETTİN NURSAÇAN: Muhsin bey kardeşim

1. Bu antlaşma on yıl geçerli olacak, bu zaman içinde iki taraf birbiriyle harb etmeyecekler. 

2. Müslümanlar bu sene Kabe’yi ziyaret etmeyecek. Ancak bir sene sonra ziyaret edecekler. 

3. Kabe’yi ziyarete gelen Müslümanlar üç gün kalacaklar. Yanlarında yolcu silahından başka silah bulundurmayacaklar. 

4. Müslümanlar Kabe’yi tavaf ederken, Mekkeli müşrikler dışarı çıkacaklar, Müslümanlarla temas etmeyecekler. 

5. Kureyşlilerden biri velisinin izni olmadan Müslümanlar tarafına geçerek Medine’ye giderse iade edilecek. Müslümanlardan biri Kureyş tarafına geçerek Mekke’ye giderse iade edilmeyecek. 

6. Diğer Arap kabileleri istedikleri tarafın himayesine girebilecekler. Müslümanlarla veya müşriklerle birleşmekte serbest kalacaklar. 

Bu antlaşmadan sonra Mekke’den birçok kimse Müslüman olup Medine’ye gitmek istediği halde müşrikler bırakmadılar. Geri çevirdiler. Peygamberimiz bunlara; “Sabredin, Allahü teala size de kurtuluş yolu gösterecektir.” buyurdu. Bu antlaşmadan sonra Peygamber efendimiz Hudeybiye’de yirmi gün kadar kaldı. Kurbanlarını burada kestiler ve Medine’ye döndüler. Dönerken yolda “Fetih” suresi nazil oldu. Bu surede, Hudeybiye Antlaşmasının birçok fetihlere başlangıç olduğu bildirildi. Müslümanlara fetih ve zafer kapısı açıldı.

Efendimiz bu 10 yıllık barış süresini değerlendirmek istiyordu inşaa ettiği İslam Medeniyeti adına..

Hudeybiye antlaşması on yıl süreyle yapıldığı halde, iki yıl sonra müşrikler, verdikleri söze uymayarak antlaşmayı bozdular. Müslümanlar ise, bu kısa süren sulh döneminden çok mühim neticeler elde ettiler. İki yıl içinde Müslümanların sayısı birkaç misli arttı. Bu antlaşma ile Müslümanlar ilk defa bir devlet ve bir kuvvet olarak kabul edildi. Bir yıl sonra da Peygamber efendimiz eshabıyla birlikte Mekke’ye giderek Kabe’yi ziyaret ettiler. Bundan sonra çevredeki hükümdarlara İslama davet mektupları yazıldı. Her geçen gün insanlar Müslüman olmakla şerefleniyordu. Peygamber efendimizin vefatına kadar İslamiyet, bütün Arap Yarımadasına yayıldı 

MUHSİN BAY: Hocam haber 7 okuyucuları için bu antlaşmayı özetlersek neler aklımızda kalmalı ilk etapta bize anlatırmısınız..?

Bu antlaşmanın tarihi belge niteliğinde ki önemi:

-Mekkeliler, Müslümanların siyasi varlığını resmen kabul ettiler.

-Barış ortamının oluşması islamiyet'e geçişi hızlandırdı.

-Mekke'nin fethi kolaylaştı.

-Müşriklerin müslümanlığın varlığını tanıdığı resmi ilk belgedir.

.

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Bakan Yerlikaya: 1 Mayıs'ta 226 kişi gözaltına alındı
ABD'de Gazze'ye destek yürüyüşü sonrası polislerden kız öğrenciye işkence!