Çarpıcı 'Kafkas baharı' yorumu: Türkiye'nin etkisiyle artık at koşturamıyorlar

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer, gündemdeki son gelişmeleri Haber7'ye değerlendirdi. Kafkas baharının ayak seslerinin duyulduğunu kaydeden Güçlüer, Türkiye'nin etkisiyle oradaki ülkelerin artık at koşturamadığını vurguladı. Güçlüer; Karabağ sorunu, İskenderun'daki orman yangınları, ABD seçimleri başta olmak üzere birçok önemli konuda Haber7'ye özel çarpıcı açıklamalar yaptı.

Çarpıcı 'Kafkas baharı' yorumu: Türkiye'nin etkisiyle artık at koşturamıyorlar
Çarpıcı 'Kafkas baharı' yorumu: Türkiye'nin etkisiyle artık at koşturamıyorlar
GİRİŞ 03.11.2020 15:25 GÜNCELLEME 03.11.2020 16:13
Bu Habere 15 Yorum Yapılmış

Haber7 - İbrahim Can

 

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Eray Güçlüer, gündemdeki son gelişmeleri Haber7'ye değerlendirdi.

  • İskenderun'daki saldırı girişimi ve Hatay'daki yangınlara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Güçlüer, olaylardaki PKK etkilerine dikkat çekti. Güçlüer, PKK'nın arkasındaki güçlere de işaret etti. 
  • ABD seçimlerinin, Washington yönetiminin izleyeceği siyaseti etkilemeyeceğini anlatan Güçlüer, ABD-Çin savaşının devam edeceğini söyledi. 
  • 2010'da Arap yangınına dönüşen Arap Baharı benzeri bir durumun Kafkaslar bölgesinde yaşanacağının altını çizen Güçlüer, Türkiye'nin Hazar'ın batısında oluşturduğu jeopolitik düzlemi anlattı.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Eray Güçlüer'in açıklamalarından satır başları şöyle:

"HATAY ÜZERİNDEN YENİ OYUN KURMAK İSTİYORLAR"

İskenderun’daki yangınlarda PKK parmağı var mı?

 

İskenderun’daki yangın hadisesiyle daha sonra gerçekleşen iki teröristin etkisiz hale getirildiği eylem girişimini birlikte değerlendirmek lazım. Ama dün geceden itibaren de İskenderun’da iki, yine Hatay’ın başka bir bölgesinde iki olmak üzere dört bölgede yeniden orman yangınları çıkarıldı. Dolayısıyla burada bunların tesadüf olduğunu hiç kimse iddia edemez. Hayatın olağan akışına da aykırı. Hatay üzerinde emperyalist güçler yeni bir oyun kurmaya çalışıyorlar.

Öncelikle şunu söylememiz lazım: PKK’nın artık eylem kabiliyeti kalmadı. 90’lı yıllarda sınırdan bir seferde 150-200 kişilik grup geçişleri olurdu ama artık şu an Türkiye içerisinde 22 ildeki toplam terörist sayısı 400’ün altında. Aynı şekilde özellikle Amanoslar-Toros hatlarına açılım yapma gayretleri de yok edildi. Dikkat ederseniz artık Toros dağlarından bahsedilmiyor bile.

Eylem kabiliyeti kalmamış teröristlerin yeni yöntemlerle sahaya sürülmeye çalışıldığını görüyoruz. Burada iki şeye dikkat etmek lazım: Yeni yöntemler nedir? Zamanlama ne anlama geliyor?

Büyük çaplı geçişlerle, pusu yapma, yol kesme, karakol basma gibi güçleri yok. Bunu yapamayınca ne oluyor o zaman: İşte paramotorla sınırdan sızarak noktasal hedeflere yönlendirme. Ama bu kolay iş değil. Ve paramotor kullanma, belli irtifaya ulaşma, oradan belli bir noktaya sızma… Bunlar PKK’lı teröristlerin kendi imkân kabiliyetlerinde olan bir husus değil. Şu eylem PKK’nın üstünde bir eylem kabiliyeti gerektiriyor. Dolayısıyla burada çok rahatlıkla teröristlerin eğitildiği, yönlendirildiği, hedef gösterildiği bir istihbarat örgütünden bahsedebiliriz. Arka planda bunları Türkiye’ye karşı yönlendiren, hazırlayan ve teşkilatlandıran ve noktasal hassas hedeflere yönelten üst aklın, yani bir istihbarat örgütünün taşeronlarının gücü olduğunu görelim.

Zaten bakarsanız o paramotorlar İtalyan yapımı. Motoru da Kanada menşeli.

Terör örgütlerinin bu dönemde hareketlendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Yangın ve bu tarz sızma eylemlerle gidip hedefte; özellikle 29 Ekim gibi milletimizin, ülkemizin hassas olduğu bir günde eylem yapmak suretiyle devletle toplumu karşı karşıya getirecek, toplumsal fay hatlarını harekete geçirecek birtakım eylemlerin gerçekleştirilmeye, Türkiye’nin içinin karıştırılmaya çalışıldığını görüyoruz.

Milli İstihbarat Teşkilatımız çok büyük bir eylemi önledi. Ta baştan beri takipteydiler. Sızan teröristleri de takip ederek etkisiz hale getirilmelerinde çok büyük bir rol oynadılar. Devletin istihbarat kapasitesinin ve güvenlik bürokrasisinin etkinliğinin burada ne kadar önemli fonksiyonlar icra ettiğini bir kere daha görüyoruz ve bir kere daha onlara şükranlarımızı sunuyoruz. 

"NEDEN BU DÖNEM SEÇİLDİ?"

Ama bu dönem neden? Eylem kabiliyeti kalmamış, artık kendini bile koruyamayan, sadece hayatta kalma mücadelesi veren bu teröristlerin içerisinden - özellikle bazıları seçiliyor ki bir tanesi de eski HDP milletvekilinin oğludur, sağ olarak yakalandı o da - yani neden böyle teröristlerin içerisinden bir grup seçilip noktasal hedeflerle Hatay gibi çeşitli toplumsal kombinasyonların bir arada, kardeşçe yaşadığı bir yerde neden bir şeyler kaşınmaya çalışılıyor.

Türkiye’yi merkez aldığımızda, Türkiye’nin etrafında oluşmuş bulunan jeopolitik alanlardaki Türkiye’nin mücadelesinde elde ettiği durum üstünlüğüne bağlamamız lazım. Türkiye Kuzey Afrika’da, Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de, Irak’ta, Kafkaslar’da özellikle Hazar’ın batısında ve Karadeniz’de çok yönlü, çok boyutlu ciddi bir mücadele veriyor. Bu mücadelede bugüne kadar emperyalist ülkelerin alıştığının aksine Türkiye’nin çok ciddi durum üstünlüğü ve başta Fransa olmak üzere diğer ülkelerle birlikte Amerika olsun Rusya olsun kendi jeopolitik çıkar alanlarında kendisinin dışındaki aktörleri denklem dışında bırakabilme kabiliyeti nedeniyle artık terör örgütleriyle ülkeyi dizayn edemeyenler, çünkü yok etti.

Türkiye hem yaşam alanlarını yok etti PKK’nın, DEAŞ’ın hem de kendisini yok etti. Ne yapıyor; bu tür asimetrik yöntemler kullanarak Türkiye’yi, özellikle Hatay bölgesini kaşımak, iç karışıklık çıkarma yönünde bir gayret. Sebep? Dışarıdaki jeopolitik alanlarda Türkiye’nin mücadelesinin net bir şekilde durum üstünlüğü sağlaması. Bakınız: Kendi ilan ettiğimiz kıta sahanlığı bölgesinde biz arama yapıyoruz, sismik araştırma yapıyoruz, sondaj yapıyoruz Yunanistan giremiyor bu alanlara. Neden? Mavi vatanımız diyoruz. Kara topraklarımız ne kadar kutsalsa deniz alanlarımız da o kadar kutsaldır. Ve bunu ilan ettik. Biz burada mavi vatan olarak addettiğimiz deniz yetki alanlarımızda enerji aramaları yapıyoruz, doğal kaynak aramaları yapıyoruz. Ve Karadeniz’de de biz bunu bulduk. 400 milyar metreküp doğalgazın ekonomik bedeli yaklaşık 60 milyar dolar. Ki bu çok daha artacak, bunu biliyorlar. İşte Türkiye’nin önünü kesmek, bütün amaç bu.

Ama yapabilecekleri de çok fazla bir şey yok. Eskisi gibi terör örgütleriyle, ekonomi üzerinden Türkiye dizayn edilemiyor. Siyasal kargaşalıklarla dizayn edilemiyor. Ne yapacaklar? Emperyalizmin de seçenekleri sınırlı. Sonsuz güçte değiller. İşte bunları bulabiliyorlar. Yangın çıkarttırıyorlar. Teröristleri sahaya sürüyorlar. Ne oluyor? Hepsini ülkemizin istihbarat ve güvenlik birimleri yakalıyor. Ne olacak? Bir Türk atasözü vardır: Bükemediğin bileği öpeceksin. Emperyalist de böyledir, sizi yok edemiyorsa sonunda anlaşır. Önünde sonunda Türkiye’yi önceleyen politikaları kabul etmek zorunda kalacaklar. Ama bunun için de ne yapabiliyorlarsa Türkiye’yi durdurmak, yavaşlatmak için yapacaklar. Bu olayları bu şekilde bağlamak lazım.

Şöyle de bir durum var: Özellikle Payas’ta yangınlar çıkarıldı. Paramotorlar ilk kez orada tespit edilmişti. Bu tür provokasyonlara karşı çok dikkatli olmamız lazım. Ülkemizin gücünü ve refleksini bütün dünyaya göstermemiz lazım. Özellikle bu işin arkasında olan Amerika, Avrupa ve diğer aktörlere karşı net mesajımızı göstermemiz gerekir.

Amerika’nın saldırı uyarısını nasıl yorumlamak lazım?

Saldırı uyarısı iki yönlü. Bu paramotorları temin edip, yetiştirip Türkiye’ye sızdıran gücün arkasında Amerika’nın derin yapıları var. Bunu artık söylemekte hiçbir beis yok. Amerika ne dost ne düşman. Bizi nasıl bağımlı hale getirir, bunun için uğraşıyor. 10 yıl önce parasını ödediğimiz SİHA’ları bize vermediler. Böyle bir ülke.

Dolayısıyla emperyalizm; ister Amerika olsun, ister Avrupa olsun ister Rusya olsun, bunlar emperyalist güçler. Hem kendi aralarında mücadele ediyorlar hem de Türkiye’yle mücadele ediyorlar. Ama Türkiye de öyle bir noktada ki Avrupa’nın, Asya’nın, Kafkaslar’ın, Akdeniz, Orta Doğu’nun tam kesişme noktası. Yani dünyanın kalbi Türkiye. Dolayısıyla herkesin çıkar alanı Türkiye. Dolayısıyla birbirleriyle mücadele etseler de merkezde Türkiye var. Türkiye ile mücadele etmek zorundalar.

Bu mesajı iki türlü yorumlamak lazım. Biri: Bakın işte ben harekete geçiriyorum diyor aslında. Türkiye’ye bir mesaj veriyor. Diğer taraftan da ben bunu biliyorum vesaire gibi topluma da psikolojik mesaj veriyor. Bakın ben hala Amerika’yım, burada bazı aktörleri harekete geçiririm, oluştururum, benimle iyi geçinin, dediğimi yapın. Ne oluyor? Onları Türkiye yakalayıp etkisiz hale getirdiğinde Amerika’nın; daha doğrusu Amerika demeyelim de Amerika’nın içindeki bazı derin yapıların çabaları da boşa çıkmış oluyor.

"İŞİN İÇİN DE AMERİKA DA FRANSA DA RUSYA DA VAR"

Sadece Amerika diyemeyiz. Amerika’nın içindeki derin yapıların PKK’yla doğrudan bağlantıları var. Doğrudan, açıkça PKK’ya yıllık 350 milyon dolara yakın yardımı var. Zaten Amerika’nın organik bağı var. Dolayısıyla Amerika’nın içindeki derin yapıların bu organik bağı olduğu terör örgütlerine kullanarak Türkiye’ye saldırtması son derece makul bir yaklaşım olacaktır. Ama Türkiye bir taraftan insan hakları, demokrasiyi savunup da öteki taraftan terör örgütleriyle Orta Doğu ve Türkiye’yi dizayn etmeye çalışan bu aktörlere karşı gereken cevabı veriyor. Emperyalizmin çabaları da boşa çıkmış oluyor. Sadece Amerika da değil. Bakın bu işin içinde Fransa da var. 12 Temmuz 2020 tarihinde Ermenistan’ı Tovuz bölgesine saldırtan Fransa. Aynı şekilde bölgede Esed üzerinden PKK ile iş tutan da Rusya. Burada bütün amaç Türkiye’nin büyümesini engellemek.

Bundan sonra da terör üzerinden Türkiye’yi dizayn etmek için her fırsatı değerlendirecekler. Ama bizim güvenlik birimimiz de karşılığını verecek. Sonunda bu bilek güreşinde Türkiye kazanacak.

AZERBAYCAN – ERMENİSTAN ÇATIŞMASI

2010 yılında Tunus’ta Arap baharı, Arap yangını başladı. Orta Doğu’yu tarumar etti. Şimdi Kafkas baharı başlamış durumda. Hazar’ın doğusu, batısı ve güneyinde olmak üzere üç yeni birbirinden farklı jeopolitik düzlem oluşmuş durumda.

Hazar’ın batısında Azerbaycan merkezli Türkiye etkisindeki jeopolitik düzlem bizi yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin etkisiyle Azerbaycan, Gürcistan ve Nahcivan istikrarlı şekilde yaşamaya devam ediyorlar. Hazar’ın batısında Türkiye’nin etkisiyle jeopolitik düzlem oluştuğunu çok rahat söyleyebilirim. Ama Hazar’ın doğusu ve güneyi için söyleyemem.

Karabağ’ın işgalden kurtarılması Azerbaycan devletinin 30 yıldır öncelikli hedefidir.

Ermenistan ateşkesleri her defasında bozdu. Azerbaycan’a hata yaptırmaya çalışmak istiyor. Rusya’nın, Avrupa’nın, Amerika’nın savaşa müdahil olmasını sağlamak istiyor ama başarılı olmadı.

"TÜRKİYE AT KOŞTURMALARINI ÖNLEDİ"

Türkiye’nin etkisi oradaki güçlerin at koşturmasına, istediği gibi Azerbaycan’ın ve Hazar’ın batısındaki jeopolitik oluşumu dizayn etmelerini de önledi. Türkiye sadece Azerbaycan için değil bütün Türk dünyası için pusula görevi görmektedir.

Kafkas havzası 2010 yılında Arap baharı başladığından çok daha istikrarsız durumda. Dolayısıyla burada bütün aktörler söz sahibi olmak istiyor. Dikkat edin burada Türk toplulukları var. Türkiye gerçekten tarihi rol üstlenmiş durumda. Etkilerini şimdi anlamıyoruz belki ama çok yakında anlayacağız. Orta Doğu’dan çok daha yakın olacak Kafkasya bize. Görünen o.

Amerika seçimlerinden sonra Amerika’nın İran, Kırgızistan, Kazakistan ekseninde çok daha büyük baskılar oluşturacağını söyleyebilirim. Aslında bunun ABD açısından anlamı nihai hedefi Çin olan operasyonel süreci. Bu süreçte dikkat ederseniz Kırgızistan, Kazakistan Doğu Türkistan’la komşu. Çin’le hesaplaşmada Türk dünyası üzerinde planlar var. Ama bu planları bozan aslında Türkiye. Türkiye’nin misyonunu çok çok iyi anlamamız, vizyon oluşturmamız gerekiyor.

ABD seçimlerinden Trump veya Biden’ın seçilmesi, Orta Doğu politikalarını etkiler mi?

Amerika’nın politikaları, başkanlarını aşan durumda. Amerika’yı Amerikan başkanları yönetmiyor. Amerikan başkanları oraya getiriliyor. Amerika’nın stratejilerinde yöntemsel değişiklikler olsa da hedefler değişmez. Amerika mutlaka Çin’i durdurmak zorunda.

2019 yılında Amerika’nın verdiği açık 400 milyar dolar. Buna Amerika dayanamaz. Küresel sermaye Çin’e kaymış durumda. Ne yaparlarsa yapsınlar durduramıyorlar. Avrupa da Amerika da açık veriyor. Yeni ekopolitik paylaşımın giderek politik ya da barışçıl çözümle yapılmasının zorlaştığını görüyoruz.

Amerika, Çin’i askeri güçle de durduramıyor. Gücü yeterli değil. Çin kazanıyor. Dolayısıyla çok yönlü stratejiler. Bunun bir sebebi de İran. İran’ın hedef alınmasının sebebi İran değil, Çin.

İran’ın tek çaresi Türkiye. Türkiye ile Rusya iyi bir sinerji yakaladı ama İran henüz bu noktada değil.

Süleymani’nin öldürülmesi olayında İran test edildi. Bu testten Amerika başarılı çıktı. Hiçbir şey yapamadı İran. Muhtemeldir ki artık çok fazla gecikmeyecektir, Amerika’nın çok daha yoğun baskıları olacağını tahmin ediyoruz.

Amerika’nın yönetimi değişse de bizim bölgemizdeki politikalarında çok değişiklik olacağını sanmıyorum. Hangisi gelirse gelsin yine PKK’yı destekleyecekler, İran’a baskıyı artıracaklar. Kafkasya’da özellikle Hazar’ın doğusunda Türk devletleriyle dizayn etme noktasında faaliyetlerine devam edecekler. Bizi ilgilendiren bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.

FRANSA VE CHARLIE HEBDO'NUN İSLAM DÜŞMANLIĞI

Aslında üç şeyi değerlendirmek lazım. İslam düşmanlığının siyasal araç olarak kullanılması. Dikkat edin İslamofobi değil. İslam korkulacak bir din değil çünkü. İslam Müslüman olanlara da olmayanlara da barış ve huzur getirir.

Dolayısıyla burada İslam düşmanlığı, karşıtlığı var. Önceden de vardı gelecekte de olacak. Tarihi ve kültürel kökenleri var bunun. Düşünün Avrupalı bir çocuk tarih derslerinde ne görüyor: Türkler, Osmanlı. Nereye başını çevirse bu iki kavram. O tarihi ve kültürel ezikliğin dışavurumu olarak saldırgan bir hesaplaşma güdüsüyle İslam’a saldırının olduğunu söyleyebilirim.

İkincisi de: Dikkat edin bunun başını Fransa çekiyor. Çünkü Fransa Kuzey Afrika’da, Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de; genel anlamda Orta Doğu’da Türkiye’nin olduğu alanlarda denklem dışı bırakıldı.

Bugün Afrika’da kolonizasyon anlaşmalarıyla Fransa’nın yıllık elde ettiği kanlı ve kirli paranın değeri 500 milyar dolar. Eğer bu para gelmezse Fransa gelişmişlik seviyesinde dünyada 23’üncü sıraya düşüyor. Ama şimdi bölgede de güçlü bir Türkiye var. Aşamıyor.

Tek sığınabildikleri İslam karşıtlığını siyasal araç haline getirip bütün Hristiyan ülkeleri kendi yanına çekerek ittifak oluşturmaya çalışıyor. Sebep 500 milyar dolar. Avrupa’nın artık eski zenginliği, kazanabilecek gücü de yok. Zaten Çin gibi bir bela var başlarında. Bu problemle mücadele etmek için jeopolitik anlamda en güçlü ülke konumunda olan Türkiye ile anlaşmak zorundalar. Ama henüz daha buna hazır değiller. Önünde sonunda olacak.

İslam karşıtlığı, Türkiye’ye yönelik ambargo ve terörün harekete geçirilmesi birbirinden bağımsız değil. Avrupa’da, Fransa’da olsun aklıselim gruplar da var. Bu gruplarla ilişkilerini geliştirmeli Türkiye. Mütedeyyin Hristiyan kesimler var. Biz nasıl Peygamber Efendimize yapılan saldırılara karşı Hazreti İsa şöyledir diye ahlaksız saldırılara girmiyoruz, bunun farkında olan Hristiyan kesimler de var. Türkiye o kesimlerle de iletişime geçmeli. Müslüman grupların da birlikte hareket ederek İslam düşmanlığına izin vermemek için birtakım faaliyetler yapmaları önemli.

Türkiye’nin sosyogenetik kodlarını anlamış değiller. Biz böyle olaylarda kendi seçtiğimiz cumhurbaşkanının daha fazla arkasında dururuz. Bizi ayrıştıracaklarını zannederken daha güçlü hale getiriyorlar. Bunu görecekler. Türkiye artık eskisi gibi değil. Biri bir şey yaparsa cevabını alıyor. Tepkisiz olmaktan çıktık. Önemli olan tepki göstermek. Artık tepkisiz bir toplum olmadığımızı Avrupa da biliyor.

KAYNAK: HABER7 | ÖZEL
YORUMLAR 15
  • Hasan koç 3 yıl önce Şikayet Et
    Bizlerin var oluşumuzun geçmiş tarihimizin Bu günümüzün ve geleceğimizle ilgili hedeflerimizin ne olması gerektiği konusunda kendi hesaplarımz ve çıkarlarımıza uygun hareket etmemiz lazım ve ayrıca bu milletin yüklenmiş olduğu misyon çok büyük bunun farkında olup ona göre hareket etmek lazım . Dr Eray güçlüer Bu makalesinde çok güzel konulara değinmiş Kendilerine çok teşekür ediyorum . Bu mihmalde milletimizin gelecekte şahlanarak tekrardan dünyaya möhrünü vuracaktır İNŞAALLAH
    Cevapla
  • Hasan Çelik 3 yıl önce Şikayet Et
    Bir zamanlar atalarımızın at koşturduğu çadır kurup yiğit alpların yetiştiği yerler . Artık vaktidir, kendi küllerimizden doğup, yedi cihana nam salıp, yön verecek çağlara giriyoruz. ALLAH cc. Milli Manevi, TÜRK İSLAM birliği kurmayı nasip eyleye inşaALLAH. Amin.
    Cevapla
  • Yusuf.ir 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye olan yerde kafkas'da sadece yok bütün bölge'de kimse at koşturamaz.
    Cevapla
  • Srzybk S 3 yıl önce Şikayet Et
    Türkiye'nin bu geniş coğrafyada; bağlarından ötürü çok yönlü olarak derin ve sarsılmaz bir etkisi, mahiyeti olduğunu çok güzel ifade etmissiniz. İslam alemi ve Türk dünyasındaki lider pozisyonunun temeli de Türkiye'nin bu coğrafyada ki mücadelesi ve gücü. Elinize kaleminize sağlık Eray bey.
    Cevapla
  • Türk 3 yıl önce Şikayet Et
    Er yada gec Osman Pamukoglunun 3 Dünya Savasi kitabi yavas yavas gerceklesiyor Amerika Cin Savasi patlak verecek ABD gücü yetmiyor demis ama bu dogru degil evet Cin güclenmekte ama ABD hala acik ara Süper Güc ve isterse Cini ezer ve ezecekte er yada gec burada Rusyanin tutumu önemli olacak
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
MİT'ten vatandaşlara casusluk uyarısı
Serik'te köpeklerden kaçan çocuk arabanın altında kaldı