Taha Kılınç, Muhammed Emin Saraç'ı yazdı: Köprü şahsiyet

Hocaların hocası Muhammed Emin Saraç, geçtiğimiz pazar günü son yolculuğuna uğurlandı. Yeni Şafak Yazarı Taha Kılınç, bugünkü yazısında Emin Saraç Hoca'yı anlattı.

Taha Kılınç, Muhammed Emin Saraç'ı yazdı: Köprü şahsiyet
Taha Kılınç, Muhammed Emin Saraç'ı yazdı: Köprü şahsiyet
GİRİŞ 24.02.2021 11:39 GÜNCELLEME 24.02.2021 11:39
Bu Habere 2 Yorum Yapılmış

İşte Taha Kılınç'ın bugünkü yazısı:

Muhammed Emin Saraç Hocamız’ı dâr-ı bekâya uğurladık. Uzun ve bereketli bir ömrün ardından, yetiştirdiği binlerce talebenin ve muhibbânının dualarıyla, geride örnek bir hayat ve pırıl pırıl bir iz bırakarak gitti. Gölgesine sığınmayı ve ders okutmayı çok sevdiği Fatih Camii’nin haziresinde, kıyamet sabahına kadar istirahate çekildi.

Vefatından itibaren, günlerdir kendisi hakkında epey yazı yazıldı, güzel şahitlikler ve konuşmalar yapıldı. Ben bu yazıda, merhumu, İslâm dünyasıyla Türkiye arasında köprü vazifesi görmesi yönüyle değerlendirmek istiyorum. Zira Emin Hoca’yı kısaca özetlemek gerekse, hiç düşünmeden “Köprü şahsiyet” derdim. Osmanlı ulemâ nesli ile günümüz Türkiyesi arasında olduğu kadar, İslâm dünyasındaki farklı ilim havzaları, bakış açıları ve önemli şahsiyetlerle bizler arasındaki köprü, aynı zamanda. Onun ifa ettiği vazifenin önemi, zaman içinde daha da iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

Bir insan tahayyül edin:

Necmeddin Erbakan’ı, Seyyid Kutub’u, Hasan el Bennâ’yı, Yûsuf el Karadâvî’yi, Mahmûd Sâmî Ramazanoğlu’nu, Hâce Mûsâ Topbaş’ı, Ebu’l-Hasen en-Nedvî’yi, Ebu’l-A’lâ Mevdûdî’yi, Muhammed Hamîdullah’ı, Mehmed Âkif’i, Mustafa Sabri Efendi’yi, Zâhidu’l-Kevserî’yi, Gönenli Mehmed Efendi’yi, Abdurrahman Gürses’i, Abdulfettah Ebû Gudde’yi, Elmalılı Hamdi Efendi’yi, Mehmed Zâhid Kotku’yu ve daha birçok zâtı karakterinde meczetmiş... Hepsinden aldıklarıyla, Türkiye şartlarına uyumlu bir terkip meydana getirmiş... Kimseyi dışlayıp yok saymamış... Hatalı gördüğü yerleri de yine İslâm edebi çerçevesinde ve kardeşlik hukukuna uygun bir şekilde ifade etmiş… İşte Emin Saraç Hoca, tam olarak böyleydi. Özellikle bugün ilim talebelerinin kendisinin hayatından alacağı en büyük derslerden biri, kanaatimce budur. Arkasından yüz binlerin samimiyetle hayır duası etmesi ve Müslüman camianın her rengini musalla taşının önünde birleştirebilmesi de, yine aynı sebeplerledir.

“Türkiye şartlarına uyumlu bir terkip meydana getirme” hususunu bilhassa önemsiyorum. İslâmî ilimler eğitimini yurtdışında aldıktan ve uzun yıllarını farklı coğrafyalarda geçirdikten sonra Türkiye’ye dönen birçok isimde, ülkenin tarihiyle ve kültürüyle çatışma durumuna sıklıkla rastlanıyor. Keza, 1960’lardan itibaren Arap ve Asya havzalarındaki ilmî ve siyasî birikimin Türkiye’ye aktarılmasından sonra, aynı çatışma hali bizim insanımızda kitlesel olarak da görülmüştür. Merhum Emin Saraç Hoca, bu noktada hayran olunacak ve parmakla gösterilecek bir örneklik ortaya koymuş, neye nasıl yaklaşılması gerektiğini herkese -nezaketle ve ısrarla- göstermiştir. Hindistan, Pakistan, Mısır ve Arabistan başta olmak üzere, önemli merkezlerin ilmî ve siyasî şahsiyetlerinin Türkiye’de tanınmasına öncülük etmiş, ancak bunu yaparken “doku uyuşmazlığı” yaşanmasını önleyerek, makul ve güncel bir yorumlama biçimi geliştirebilmiştir. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından günümüze, yurtiçinde ve yurtdışında İslâmî çalışmalar yapıp, yolu bir şekilde Emin Saraç’tan geçmeyen neredeyse yok gibidir. Bir şehrin bütün yollarının bağlandığı ana kavşak misali, birbirinden çok farklı uçları ve belki de normalde çatışabilecek derecede ayrı yerlerde duran şahsiyetleri “İslâm kardeşliği ortak paydası”nda buluşturması, merhumun hiç de azımsanamayacak bir başarısıdır.

Emin Saraç Hoca’nın vefatıyla, sadece İslâm ahlâkıyla mücehhez, âlim ve fâzıl bir zatı kaybetmiş olmadık. Yukarıda çerçevesini çizmeye gayret ettiğim bereketli bir ufkun en seçkin temsilcilerinden birini de yitirdik. Bu örnekliğin benzerlerini çoğaltmak, Müslümanlar arasında ortak paydalar tesis ederek çatışmayı değil ülfeti derinleştirmek ve köprülerin yıkılmamasına çalışmak, Emin Saraç Hoca’yı sevenlerin boynunun bir borcu olarak önümüzde duruyor. Sadece şunu akılda tutmak bile yeterli: Vefat ettiklerinde, İslâmî camianın bütün renklerinin, hep bir ağızdan ve yürekler dolusu bir samimiyetle arkalarından gözyaşı dökeceği “köprü şahsiyetler” giderek azalıyor. Bu, hepimiz adına çalan bir alarm.

Hoca merhum, karakteri ve yetiştiği terbiye icabı, hatıralarını uzun uzun anlatmayı ve hele de kendinden bahsetmeyi hiç sevmezdi. Israrlar sonucu ve belli vesilelerle parça parça anlattığı bazı şeyler var ise de, dört başı mamur bir “Emin Saraç Kitabı” hazırlanmalı, hayatının ve şahsiyetinin bütün safahâtı gelecek nesillere muhakkak aktarılmalıdır. Eminim ki, ailesi ve evlatları, böylesine önemli bir hizmeti hakkıyla yerine getirecektir.

KAYNAK: YENİ ŞAFAK
YORUMLAR 2
  • Devran 3 yıl önce Şikayet Et
    Kabrin nur mekanın cennet olsun. Allah razı olsun
    Cevapla
  • ibrahim GÜRSOY 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah Mekanını Cennet Etsin Muhterem Hocamızın Evliya Çelebi Boşuna dememiş Tokat evliyalar Yurdu Alimler Otağı Diye Tokatın manevi değerlerinden biriydi hocamız Kabri nur olsun
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Yıkılan köprünün ABD'ye maliyeti belli oldu! Her gün bir servet kaybedecek...
Murat Kurum'la Ekrem İmamoğlu arasındaki büyük fark! Seçim döneminde ortaya çıktı