Türk demokrasisinin kara lekesi! Üzerinden 45 yıl geçti!
Türkiye demokrasi tarihinin kara lekesi 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçti.
Türk demokrasi tarihinin kara lekesi 12 Eylül darbesinin üzerinden bugün tam 45 yıl geçti. Demokrasi zulmü ve işkencelerin döndüğü o tarihlerden bugüne, kötü hatıralar halen hafızalardaki yerini koruyor.
"BAYRAK HAREKATI"
"Bayrak Harekatı" kod adıyla hazırlanan darbe planı, yaklaşık dört ay süren gizli çalışmaların ardından uygulamaya konuldu.
Planın ilk denemesi, 11 Temmuz 1980'de ordu komutanlarına verilen harekat emriyle yapıldı ancak dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'in güvenoyu alması üzerine bu teşebbüs ertelendi.
Tarihler 12 Eylül'ü gösterdiğinde, Türk demokrasisine darbe vuracak plan, sabaha karşı uygulandı. 12 Eylül sabahı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in radyodan okuduğu bildiriyle Türkiye, karanlık bir döneme uyandı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan darbeci Milli Güvenlik Konseyi, tüm yetkileri gasp ederek antidemokratik faaliyetlerine başladı.
Darbeciler, siyasi ve sosyal yapıyı kökten değiştirmeyi hedefliyordu. Sendikaların ve meslek kuruluşlarının faaliyetleri durduruldu. Anayasa yürürlükten kaldırıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi.
Ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildikten sonra sivil toplum kuruluşlarını hedef alan darbeciler, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki dernekleri kapattı.
Siyasi partilerin faaliyetlerini durduran darbeciler, Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'i Hamzakoy'a, Necmettin Erbakan ile Alparslan Türkeş'i ise Uzunada'ya sürgüne göndererek siyasi yasak getirdi.
"ASMAYALIM DA BESLEYELİM Mİ"
Antidemokratik uygulamalarına her gün yenisini ekleyen darbeciler, acısı yıllarca hafızalardan silinmeyecek idam kararlarına da imza attı.
Darbe sonrası kurulan mahkemeler, yüzlerce kişiyi idamla yargıladı. Takvimler 9 Ekim 1980'i gösterdiğinde sol görüşlü Necdet Adalı ile ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edildi.
Darbe öncesinde bir askeri inzibat erini öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen 17 yaşındaki Erdal Eren'e de idam cezası verildi. Eren'in idam hükmü, Yargıtay tarafından 2 kez iptal edilmesine rağmen Milli Güvenlik Konseyince onaylanan kararla ve yaşı büyütülerek 13 Aralık 1980'de Ankara Ulucanlar Cezaevi'nde infaz edildi.
Kenan Evren'in Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" ifadesi, darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımadığının itirafı oldu.
Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.
Hukukun askıya alındığı o günlerde 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.
Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden edildi. 4 bine yakın öğretmen ve çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi.
Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül'de, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
Darbecilerin yargılanması süreci
12 Eylül darbesi, sadece siyasi hayata müdahale etmekle kalmadı, toplumsal ve anayasal yapıyı da dönüştürdü. Darbeci generallerin belirlediği danışma meclisinin hazırladığı Anayasa, 1982'de "güdümlü" referandumla yüzde 92'lik "evet" oyu aldı. Böylece darbe rejiminin kurumsallaşması sağlandı.
Evren ve diğer darbeciler, darbe Anayasası'na dahil ettikleri "geçici 15. madde" ile ömür boyu dokunulmazlık hakkı kazanarak olası bir yargılanmaya karşı önlem aldı.
Ancak Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde atılan adımlarla, bu dokunulmazlık perdesi 12 Eylül 2010'daki referandumla kaldırıldı.
Referandumdan bir gün sonra Türkiye'nin dört bir tarafından darbeciler ve onların talimatlarını uygulayanlar hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Bunun üzerine o dönem hayatta olan Milli Güvenlik Konseyi üyelerinden Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma açıldı.
Haklarındaki iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince 10 Ocak 2012'de kabul edilen iki darbeci, "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek" ile suçlandı.
Sağlık gerekçesiyle duruşmalara katılmayan darbeci generaller, video konferans aracılığıyla yaptıkları savunmalarında suçlamaları kabul etmedi, kurucu iktidar olduklarını, mevcut mahkemelerin kendilerini yargılayamayacağını iddia etti.
Yargılamanın devam ettiği dönemde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi yasayla kapatılınca dosya, Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesine devredildi.
Mahkeme, 18 Haziran 2014'te Evren ve Şahinkaya'yı, 1979'da verdikleri muhtırayla "Anayasa ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs", 1980'deki darbeyle de "Anayasa'yı tağyir, tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül eden TBMM'yi ıskat ve cebren men" suçunu işledikleri gerekçesiyle "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırdı.
Mahkeme, takdiri indirimle bu cezayı "müebbet hapse" çevirdi, ayrıca 2 darbecinin rütbelerinin sökülmesine karar verildi.
ÖLDÜKLERİ İÇİN DAVA DÜŞTÜ
Hükmün ardından sanık avukatları, kararı temyiz etti. Dosya Yargıtaydayken Evren, 9 Mayıs 2015'te 98 yaşında, Şahinkaya ise 9 Temmuz 2015'te 90 yaşında öldü.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi temyiz incelemesinde, sanıkların ölümleri nedeniyle davanın düşürülmesine karar verdi.
Dosyayı yeniden gören ilk dereceli mahkeme, karara uyarak düşme kararı verdi ve dosya tekrar ceza dairesine gönderildi.
Daire, yerel mahkemenin kararını bu kez de usul yönünden bozdu.
Bozma kararında, yerel mahkemenin gerekçesinde lehe olan kanunun 765 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri olduğu belirtilmesine karşın, hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu belirtildi.
Ceza dairesinin bozma kararına yine uyan mahkeme, Evren ve Şahinkaya hakkında "kamu davasının ortadan kaldırılmasına" karar verdi.
Ayrıca Evren ve Şahinkaya'nın mal varlıklarına el konulması ve sanıkların rütbelerinin geri alınmasına "yer olmadığına" hükmedildi.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya hakkındaki ölüm nedeniyle davanın düşmesi ile mal varlıklarına el konulması, Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) çıkarılarak rütbelerinin geri alınmasına yer olmadığına dair kararları onadı.
"DARBEYİ VE ARKASINDAKİ ZİHNİYETİ LANETLİYORUZ"
Darbenin üzerinden 45 yıl geçmesine yönelik siyasi isimlerden de peş peşe açıklamar geldi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Darbecilik vatana ihanettir. Her türlü darbeyi ve arkasındaki zihniyeti lanetliyoruz. Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi bu organize kötülüklerden korumaya kararlıyız." ifadesini kullandı.
Çelik, NSosyal hesabından 12 Eylül askeri darbesinin 45'inci yılı dolayısıyla paylaşım yaptı.
12 Eylül darbesinin, kendi milletine silah çekenlerin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerden biri olduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Darbecilik vatana ihanettir. Her türlü darbeyi ve arkasındaki zihniyeti lanetliyoruz. Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi bu organize kötülüklerden korumaya kararlıyız. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde her türlü vesayet girişimiyle mücadele ederek milletin emanetine sahip çıktık. Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaştırmak için çalışmayı sürdürüyoruz."
12 Eylül darbesi, kendi milletine silah çekenlerin bu ülkeye yaptığı en büyük kötülüklerdendir. Darbecilik vatana ihanettir.
— Ömer Çelik (@omerrcelik) September 12, 2025
Her türlü darbeyi ve arkasındaki zihniyeti lanetliyoruz. Cumhuriyetimizi ve demokrasimizi bu organize kötülüklerden korumaya kararlıyız.…
DESTİCİ: ŞARTLARI OLUŞTURULMUŞ BİR DARBEDİR
BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, "12 Eylül 1980 tarihini, ülkemizin ve milletimizin yaşadığı karanlık günlerden biri olarak hatırlıyoruz. 12 Eylül darbesi, 'öncesi', 'darbe dönemi' ve 'sonrası' ile şartları oluşturulmuş bir darbedir." ifadesini kullandı.
#12Eylül1980’de yapılan darbenin üzerinden 45 yıl geçti.
— Mustafa Destici (@Mustafa_Destici) September 12, 2025
Darbeler ve darbe girişimleri ülkemize çok şey kaybettirdi.
Yakın dönem Türk tarihini tarafsız bir bakış açısıyla değerlendirdiğimizde, bugün yaşadığımız problemlerin ve pek çok alanda geri kalmışlığımızın nedenlerinin… pic.twitter.com/CC8kp2uabq
NUMAN KURTULMUŞ'TAN AÇIKLAMA
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Bugün en önemli ihtiyaç, toplumu kucaklayan, özgürlükçü ve sivil bir yeni anayasa hazırlamaktır. Darbeleri unutmayacak, darbecilere asla geçit vermeyeceğiz." ifadelerini kullandı.
Kurtulmuş, 12 Eylül askeri darbesinin 45'inci yılı dolayısıyla sosyal medya hesabından açıklama yaptı.
12 Eylül darbesinin Türkiye tarihinde demokrasiye, hukuka ve toplumsal barışa yapılmış büyük bir ihanet olduğunu belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu karanlık dönem, sayısız ailenin acı çekmesine, gençlerin heba olmasına ve değerli hayatların zindanlara, darağaçlarına mahkum edilmesine neden olmuştur. Türkiye, darbelerden ve darbe girişimlerinden önemli dersler çıkarmış, uğruna ağır bedeller ödediğimiz demokrasimiz, darbeleri millet vicdanında mahkum etmiş, darbecileri tarihin karanlığına gömmüştür. Gayretimiz; siyaseti, hukuku ve toplumsal bütünleşmeyi güçlendirmek, demokrasiyi derinleştirmek ve halkın iradesini en üst seviyeye çıkarmaktır. Bugün en önemli ihtiyaç, toplumu kucaklayan, özgürlükçü ve sivil bir yeni anayasa hazırlamaktır. Darbeleri unutmayacak, darbecilere asla geçit vermeyeceğiz."
12 Eylül darbesi, Türkiye tarihinde demokrasiye, hukuka ve toplumsal barışa yapılmış büyük bir ihanettir.
— Numan Kurtulmuş (@NumanKurtulmus) September 12, 2025
Bu karanlık dönem, sayısız ailenin acı çekmesine, gençlerin heba olmasına ve değerli hayatların zindanlara, darağaçlarına mahkûm edilmesine neden olmuştur.
Türkiye,…
YAZICI'DAN ANAYASA MESAJI
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, "Mevcut Anayasa, bütün değişikliklerine rağmen hem psikolojik ve sembolik olarak hem de gerçek anlamda 12 Eylül darbesinin izlerini taşımaktadır. Ülkemizin hala 12 Eylül 1980 darbesini yapan zihniyetin ortaya koyduğu bir Anayasa ile yönetilmesi demokrasimize yakışmamaktadır." ifadesini kullandı.
Yazıcı, NSosyal'deki hesabından 12 Eylül askeri darbesinin 45'inci yılına ilişkin paylaşımda bulundu.
Tüm darbeler ve muhtıralar gibi 12 Eylül askeri darbesinin de demokrasiye, ülkeye ve millete çok ağır bedeller ödeten kara bir gün olarak hafızalarda yer aldığını belirten Yazıcı, 12 Eylül 1980'de millet iradesine vurulan ağır darbenin, ülkeye ve millete ekonomik, sosyal, hukuki ve siyasi alanda ciddi tahribatlar yaşattığını ifade etti.
Yazıcı, Türk milletinin, iradesine pranga vurulamayacağını 15 Temmuz alçak darbe girişimi karşısında dik durarak, demokrasiye, vatana ve bayrağa sahip çıkarak tüm dünyaya gösterdiğini belirtti.
Millet iradesine, demokrasiye, değerlere, birliğe kasteden tüm darbe ve darbe girişimlerini lanetleyen Hayati Yazıcı, şunları kaydetti:
"Demokrasimiz için, milletimiz için bundan sonra atılacak en önemli adım, darbe ürünü anayasadan kurtulmaktır. Mevcut Anayasa, bütün değişikliklerine rağmen hem psikolojik ve sembolik olarak hem de gerçek anlamda 12 Eylül darbesinin izlerini taşımaktadır. Ülkemizin hala 12 Eylül 1980 darbesini yapan zihniyetin ortaya koyduğu bir Anayasa ile yönetilmesi demokrasimize yakışmamaktadır. Siyasi partilere, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve tüm toplum kesimlerine düşen görev, bu demokratik eksiklikten ülkemizi bir an önce kurtarmak, yargılanıp mahkum edilen darbecilerin hazırladığı bu anayasayı kaldırmak ve uzlaşma içinde Türkiye Yüzyılı'na yakışan bir anayasa yapmak olmalıdır. Türkiye'ye ve Türk demokrasisine yakışmayan darbe mahsulü anayasaya karşılık Türk milletinin ve siyaset kurumunun, insan onuruna dayanan, tamamen özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa hazırlayacak iradeye ve birikime sahip olduğuna içtenlikle inanıyoruz."
-
çorumlu 4 saat önce Şikayet Etşimdi inşallah öbür tarafda suvalini verir o idam etiklerininBeğen
-
Doğruya doğru 4 saat önce Şikayet Et12 eylül 1980 darbesinden sonra 50 kişi idam edildi 1500 kişi sakat kaldı 10 bin kişiye işkence yapıldı, yani suçlu çok fazla, dört generali yargılayıp davayı kapatmak adalet değildir ?!Beğen
-
salim 4 saat önce Şikayet Etve yaptıkları ilk icraat yunanın natoya geri alınmasına izin vermeleri oldu, yunanın ya tamamını denize dökemedik, ya içimizde saklandılar, yada mübadele ile epey bir yunanlıyı geri aldık...Beğen
-
Kuvvet.. 4 saat önce Şikayet EtKenan evren bir nato subayı idi..Amerikadan emir aldı, Turkiyenin canına okudu.. Tabi ona yardım ve yataklık yapan o zamanın satılmış solcuları unutmamak lazım..Beğen Toplam 4 beğeni