Yazıcıoğlu'nun Taceddin Dergahı isteği
Helikopter kazasında yaşamını yitiren Muhsin Yazıcıoğlu, vasiyeti üzerine Taceddin Dergahı bahçe-sine defnedildi. Peki, Yazıcıoğlu'nu İstiklal Marşı'nın yazıldığı o dergaha çeken neydi?
Yeni Şafak gazetesinden TACEDDİN URAL Tâceddin Dergâhı'nın bilinmeyen yönlerini kaleme aldı
Muhsin Yazıcıoğlu, “kazaydı, ihmaldi, suikastti” nevinden gıyabında dillenenlerden çok uzakta artık. Çok açık ki, “gündem” BBP Liderini ilzam etmiyor. O'nun, makberinin yer aldığı Tâceddin Dergâhı'nda ise günlük hayatın çok uzağından güzellikler saklı.
Dile, kaleme kolay gelmese de alışıyoruz artık: “Muhsin Başkan” vefat etti. Bu dünyadayken yaptıklarına dair, güzelliklerine dair, adam gibi adam oluşuna dair -ne mutlu ki- adeta bir külliyat oluştu. “Asıl yurdu”nun dünya üzerindeki tezahürü olan Ankara Tâceddin Dergâhın'a ilişkin ise kimi detaylar var ki, tam da merhum Yazıcıoğlu'na yakışan, O söz konusu oluğunda “Tam yerini bulmuş” dedirten detaylar bunlar...
İBRİKLERİYLE BİRLİKTE İBADET EDEN ŞEYH
Muhsin Yazıcıoğlu öyle bir yere defnedildi ki, Alperenliği dijital çağa taşıyan bu güzel insanın, Müslüman Türk tarihinden tevarüs ettiği tutarlı devamlılık çizgisiyle bire bir uyuştu bu tercih. Adını o dergâha veren Şeyh Tâceddin Sultan; Selçuklu Devleti'nin son zamanlarında yetişmiş, Osmanlı Devleti'nin ise kuruluşunda manevî önderlerden olmuş Kayserili Şeyh Tâceddin Veli Hazretleri'nin soyundan gelen bir mübarek zattı. Onyedinci yüzyılda Bursa'da Üftade ve Aziz Mahmud Hüdaî Dergahlarında yetişerek Ankara'ya gelen ve burada Celvetî tarikatı müridleriyle ilgilenen, Taceddinoğulları'ndan Taceddinzade Şeyh Taceddin Mustafa Sultan, pek çok kerametiyle müştehirdi. Misâl
Dr. Müjgan Cunbur ile Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen Turan'ın Altındağ Belediyesi tarafından yayınlanan “Altındağ'ın Manevî Coğrafyası” isimli kitabında anlattıklarına göre, devrin padişahı, Şeyh Taceddin'in yanına getirilmesini emretmiş, dergâha giden askerler, şeyhle beraber su ibriklerinin de ibadet ettiğini görünce Şeyh Taceddin Sultan'ı götürmekten vazgeçmişlerdi.
SEMT SAKİNLERİ VERGİDEN MUAFTI
Dr. Nazif Öztürk de, Muhsin Yazıcıoğlu'nun defnedildiği Tâceddin Dergâhı üzerine ilginç detayları, Türkiye Yazarlar Birliği'nin geçtiğimiz yıl ikincisini düzenlediği Mehmet Âkif Bilgi Şöleni'nde (sempozyum) sunduğu, “Taceddin Sultan'dan Mehmet Akif'e” isimli bildirisinde anlatır: “Halkın ve devlet yöneticilerinin gösterdiği yoğun saygının bir ifadesi olarak XIX. yüzyılda Hacı Bayram-ı Veli ile Tâceddin-i Veli mahalleleri sakinleri vergiden muaf tutulmuşlardır. Bu mahalleler, manevî şahsiyetlerin tesis ettiği zaviyeli camilerin etrafında kurulmuş olmaları, dergâhların ruhanî bir atmosfer oluşturması, halkın derin saygı duyduğu ulu kişilerin türbelerinin buralarda bulunması, hem dinî açıdan, hem de vergi muafiyetleri sebebiyle ekonomik açıdan cazip yerleşim yerleri idi. Ankara Şer'iye sicillerinde yer alan 5 Ramazan 1283 / 16 Mayıs 1823 tarihli fermanda, 'Tekke Ahmet Mahallesi'nin ekser ahalisi fukarâ-yı dervişândan olduğu için, yeni ihdas edilen bazı vergilerden Tâceddin-i Veli hazretlerinin yüzü suyu hürmetine muaf tutuldukları' belirtilmektedir.”
ANKARA'NIN İKİNCİ MANEVÎ MAKAMI
Yine Öztürk, Osmanlı dönemi kayıtlarına göre Ankara'da insanların yoğun bir şekilde ziyaret ettiği belli başlı on yedi türbe bulunduğunu belirterek, “Bu ziyaret yerleri arasında Hacı Bayram-ı Veli türbesi birinci, Tâceddin-i Veli türbesi ise ikinci sırada, tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra yıktırılarak yerine önce 'İnci Gazinosu' yaptırılan ve halen üzerinde Altındağ Belediye Sarayı'nın yer aldığı mevkide bulunan es-Seyyid Hüseyin Bahâeddin Nakşibendî türbesi de üçüncü sırada geliyordu” diye yazmakta. Şeyh Taceddin Sultan'ın, “Umdetü'l-meşâyıhı'l-'izâm Mustafa Efendi İbni Tâceddinzâde” ifadeleriyle yani, “dayanılıp güvenilecek büyük şeyh” olarak anılması ise o tarihlerde kendisinin Ankara'daki meşhur şeyhler arasında olduğunu gösteriyor.
Tâcî Divanı
Şeyh Tâceddin Sultan'ın “İlâhiyât-ı Tâceddinzâde” isimli bir eseri de bulunuyor. “Tâcî Divanı” olarak adlandırılan bu eserde duru bir Türkçe ile tasavvuf şiirleri yer almakta. İşte o divandan birkaç mısraa: “Ey cümleye Ma'bûd olan, derdime dermân sendedir / Âşıklara matlûb olan, derdime derman sendedir / Aşktır begim ana giden, aşktır murâda irgören / Olmuş gönüllerdir gören, derdime dermân sendedir / Aşktır tenimde cân olan, mest-i elest insân olan / Âşıklara îmân olan, derdime dermân sendedir / Sensin Kerîm Sensin Rahîm, âşıklara aşkın naîm / Vaslın cinân hicrin cahîm, derdime dermân sendedir / Tâceddînoğlu çâresi çoktan, bezm-i avâresi / Lutfin senin çün çâresi, derdime dermân sendedir” “Geldik kapuna yâ Şekûr, irham lenâ yâ Rabbenâ / Sensin Kerîm sensin Gafûr, irham lenâ yâ Rabbenâ / Başım kodum bu meydâna, muntazırım ben ihsâna / Garîkım gerçi isyâna, irham lenâ yâ Rabbenâ / Günâhım oldu gâyetsiz, senin lütfün nihâyetsiz / Nice bulam hidayetsiz, irham lenâ yâ Rabbenâ / Tâceddînoğlu dir kaldım, günâhım anladım bildim / Yüzüm kara sana geldim, irham lenâ yâ Rabbenâ”
Asım'la, Bülbül'le, İstiklâl'le koyun koyuna
“Muhsin Başkan”ın ebedî istirahatgâhını “popüler” kılan ise hiç kuşkusuz merhum Mehmet Âkif Ersoy'un bir süre burada yaşayıp, İstiklâl Marşı'nı da aynı mekânda yazmış olması. Peki, sadece bu kadar mı? Değil. Nazif Öztürk'ün adeta “compact bir kitap” kıvamındaki bildirisinden öğreniyoruz ki, merhum Âkif, Safahat'ın 6'ncı kitabı olan “Asım”ı da, “Süleynam Nazif'e”yi de, “Bülbül”ü de bu mekânda yazmış. Enver Behnan Şapolyo, M. Ertuğrul Düzdağ ve D. Mehmet Doğan'a atıfların yer aldığı makalede ayrıca, İstiklâl Marşı'nın TBMM'de kabul edildiği günün akşamında Tâceddin Dergâhı'nda çay demlenerek, yakın dostları arasında bulunan milletvekillerinin de iştirakiyle mütevazı bir kutlama yapıldığı bilgisi de yer alıyor.
Akşam gazetesi yazarı Gürkan Hacır da konuyu şöyle kaleme aldı
Akşam yazarı Gürkan Hacır, helikopter kazasında hayatını kaybeden BBP lideri Yazıcıoğlu'nun sağlığında, Taceddin Dergahı'na defnedilmek isteğinin nedenlerini araştırdı. Yazıcıoğlu'nu İstiklal Marşı'nın yazıldığı o dergaha çeken neden:
Neden Taceddin Dergahı'na gömüldü?
Şüphelerle dolu bir helikopter kazasında yaşamını yitiren Yazıcıoğlu, vasiyeti gereği Taceddin Dergahı bahçesine defnedildi. Peki, Yazıcıoğlu'nu İstiklal Marşı'nın yazıldığı o dergaha çeken neydi? Sadece milli bir tavır ya da Akif sevgisi mi? Yoksa daha derin bağlar mı?
BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun beklenmedik ölümü halen tartışılıyor. Kaza mı yoksa suikast mıydı net bir şey söylemek imkansız. Kimilerine göre Yazıcıoğlu, hiç kullanmadığı helikopter konusunda zorla ikna edilmiş ve sorunlu olan bu araca binmesi sağlanmıştı. Kimine göreyse pilot önceden verilen ilaçlarla etkisiz hale getirilmiş, helikopterin düşmesi planlanmıştı. Kaza ihtimalini dillendiren ise az sayıda kişi var.
Yazıcıoğlu'nun cenazesi tüm bu tartışmaların gölgesinde kaldırıldı. Türkiye'nin dört bir yanından gelen Nizam-ı ålem Ocağı'ndan gençler Ankara sokaklarını doldurdular ve liderlerine son görevlerini yerine getirdiler. Ve naaşı, Mehmet Akif Ersoy'un İstiklal Marşı'nı yazdığı Taceddin Dergahı'nın bahçesine defnettiler.
Yazıcıoğlu'nun sağlığında, defnedilmek üzere vasiyet ettiği Taceddin Dergahı'nın özelliği neydi? Sadece Milli Şair'e ev sahipliği yapmış olması mı bu ünlü ülkücü-aksiyoneri buraya çekmişti?
İsterseniz Taceddin Dergahı'nın hikayesine bir uzanalım...
Öncelikle belirtmem gerek. Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşamında Mehmet Akif Ersoy'un yeri başkaydı. Sadece İstiklal Marşı'nın yazarı olması değil, yaşamı ve İslami düşüncesini de kendine yakın buluyordu. Üstelik her ikisi de veterinerlik okulunda okumuşlardı. (Yazıcıoğlu Veterinerlik Fakültesi'ni bitiremedi.)
Ama onları aynı dergahta buluşturan sebep bu değildi.
CELVETİYE TARİKATI: Halk içinde hakla birlikte...
Celvetiyye tarikatı, Bayramiyye tarikatının bir koludur. Bayramiyye ise Nakşibend”lik ve Halvetiliğin birleşimi olarak kabul edilir. Bayramiyye ismini Hacı Bayram-ı Veli'den alır. Yani Nakşibend”lik ve Celvetilik birbiri içine geçmiş bir haldedir.
BBP liderinin defnedildiği Taceddin Dergahı da Celveti tarikatının dergahıdır. Milli Mücadele yıllarında Mehmet Akif Ersoy'u evinde ağırlayan da bir Celveti şeyhiydi. Yani Ersoy, İstiklal Marşı'nı bir Celveti tekkesinde yazmıştı.
Taceddin Dergahı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından Hacı Bayramı Veli'nin kurduğu Bayramiyye tarikatının bir kolu olan Celvetiler için yaptırılmıştı. Taceddin Dergahı, Celvetilerin olduğu kadar Nakşibend”ler için de önemli dergahlardan biridir.
Muhsin Yazıcıoğlu, hayattayken ölümü halinde Taceddin Dergahı'na gömülmesini, eğer orası olmazsa Hacı Bayram Camii haziresine, orası da olmazsa Yazıcıoğlu Camii'ne defnedilmesini istemişti.
.........................
-
sueda 9 yıl önce Şikayet EtGuzeldi iyiydiBeğen
-
mustafa tat 16 yıl önce Şikayet Etmushin abi naksibendi sofisi idi. artik muhisn abi vefat etti burada onun bir naksibendi sofisi oldugunu soylemek artik bazi kisilerce ona zarar veremez ama o gercekten bir naksibendi sofisi idi nereden biliyorsun diye soracak olursaniz ben 15 yasinda ilk tanidim onu ve bizim oraya ziyarete geldiginde hatmeyi hacegana kaldigini duydum zaten bende ilk naksibendi bir mursitle o yaslarda tanistim ondan once dunya uzerinde bir velinin yasadigini bilmiyordum.muhisn abiyi zaten ondan bir abi olarak gordum herzaman davasi davamiz onu untumayacagizBeğen
-
şaban doğan 16 yıl önce Şikayet Etdergah. Allah izin verirde Ankara ya gidebilirsem bu dergahı ve Muhsin ağbiyi ziyaret etmek istiyorum.bu dergahın tam olarak yeri neresi acaba?Beğen Toplam 1 beğeni
-
semih kaya 16 yıl önce Şikayet Etslm. esad coşan hocaefendi bu ülkenin yetiştirdiği çok değerli alimlerimizdendir.kendisi geçek bir mürşidi kamil idi.gönül ve mana önderi idi.muhsin yazıoğlu büyüğümüzde tam ve gerçek bir siyasetçiydi bu iki guzide büyüğümüzün ilişkileri çok iyiydi rabbim ikisinede rahmet eylesin.ikisininde şehit olduklarına kaniyim.şefaatlerini diliyorum AllahtanBeğen Toplam 1 beğeni
-
muhammet tanrıkulu 16 yıl önce Şikayet Etesselamü aleyküm verahmetullahi veberekatühü.. Selam olsun şehide. Selam olsun onun alperenlerine. Neden şehit oldu biliyormusunuz erenler. Yüce Allah onu ölümsüz kılmak istedi bence. O artık her zaman içimizde. Sakın Alperenler sakın şunu unutmayın siz ülkücüsünüz ama ülkücülüğünüz İslamın başlangıcında başlamıştır. Tanrı dağlarında değil. Başkanın neden BBP ni kurduğunu araştırın. Artık o size yol gösterektir. Artık bir çok gönüllere ulaşacaktır. Onu öldüren veya sevinenler şunu bilsinlerki ölümsüz bir düşmanları oldu. Ruhu şad olsunBeğen