Dersim katliamının tanıkları anlatıyor

Başbakan Erdoğan’ın bazı tarihi belgeleri açıklayıp devlet adına özür dileği Dersim katliamı tanıklarından 90 yaşındaki Yumoş Bakıray konuştu: Kadınları kurşuna dizmediler..

GİRİŞ 24.11.2011 16:39 GÜNCELLEME 24.11.2011 16:39
Bu Habere 34 Yorum Yapılmış

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı tarihi belgeleri açıklayıp devlet adına özür dileği Dersim Katliamı’nın yaşayan tanıkları Taraf gazetesinden Remzi Budancir'e konuştu: “Kadınlara tecavüz ettiler ve çığlıklar içinde süngülerle öldürdüler. Ortalık tam bir cehenneme, kan gölüne dönmüştü. Her taraf ceset doluydu... Askerler Munzur’a attı beni. Nehir kan akıyordu. Suların üzerinde cesetler yüzüyordu. Boğulmak üzereyken bir cesede tutundum.”

Kulaklarımızda, yüreğimizde hâlâ o sızı var

Bir süredir Türkiye’nin gündemine oturan ve Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları ve özür dilemesiyle yeni bir sayfanın açıldığı Dersim Katliamı ile ilgili olarak o dönemi yaşayan tanıkları bulmaya çalışıyoruz Dersim’de. O dönemin bir kaç tanığından ikisine ulaşıyoruz. Onlardan biri Tunceli’ye 9 km uzaklıktaki Meytan Köyü’nde yaşayan 90 yaşındaki Yumoş Bakıray. Katliam sırasında 15 yaşında olan Yumoş Nene’nin yüzündeki çizgiler, çorak toprakları andırıyor ama belleği pırıl pırıl. “O acıyı, katliamı bizden iyi kim anlatabilir ki oğul. Etimizde, kemiğimizde, kulaklarımızda, yüreğimizde hâlâ o sızı vardır” diye başladı ve şöyle devam etti Yumoş Nene:

Kadınları kurşuna dizmediler, tecavüz ettiler

“1937 yılında Turişmek köyü Robaik mezrasında, ailemle yaşıyordum. 15 yaşındaydım daha. Askerler katliamdan önce gelip köydeki evlerde bulunan bıçaklarımızı bile toplayınca babalarımız, dedelerimiz şüphelendi aslında.

Askerler katırlarla aylarca bölgeye sevkiyat yaptılar, çadırlar kurdular, silahlar getirdiler. Katliam gününde bizim köydeki insanları başka bir köye götürdüler. Biz kaçtık, ormana saklandık. Oradan seyrediyorduk korkuyla. Çevredeki köylerden toplananları ilk önce kadın ve erkek olarak iki ayrı gruba ayırdılar. O anı hayatım boyunca hiç unutmadım. Kalabalığın önüne kurulu silahlar vardı. Askerler erkekleri o silahlarla taradılar. O an yükselen çığlık ve yakarışlar, şu an bile kulağımda.”

Anlatırken kalın çerçeveli gözlüklerinin altından gözyaşları akıyor Yumoş Nene’nin. “Neneceğim biraz dinlen istersen” deyince, “Yok oğul, anlatalım ki bir daha kıyamasınlar kimseye” dedi ve devam etti: “İnsan vicdanının kabul edemeyeceği bir sahneydi benim için. Gece kâbus görmeme neden olan olay o an oldu. Askerleri kadınların içine saldılar.

Etraf sarılıydı ve çoğu bir birine iple bağlanmıştı. Kadınlara tecavüz ettiler ve çığlıklar içinde süngüler ile öldürdüler. Ortalık tam bir cehenneme dönmüştü. Saklandığımız yerde ağlıyor, korkuyor ve çığlımızı içimize gömüyorduk. Aynı şey bizimde başımıza gelebilirdi. Kaçtık, ormanın derinliklerinde saklandık.

Askerler daha sonra köyleri ateşe verdi. Askerler gittikten sonra saklandığımız yerden çıkıp köye indik. Cesetler yerdeydi hala. Her yer kan gölüne dönmüştü. Her taraf komşumuz, akrabalarımız ve tanıdıklarımızın cesetleri ile doluydu. Sonra tekrar ormanlık alana çekildik. Aylarca ormanda saklandık hiç inmedik.

Gündüz mağaralarda saklanıyorduk, gece köylerimize gelip başıboş olan hayvanları sağıp süt alıp tekrar mağaralara geri gidiyorduk. Kadınlar çocukları ile birlikte mağaralara saklanıyordu. Bir bebek ağlamaya başladı. Yanındakiler kadına ‘çocuğu sustur, yerlerimizi öğrenirlerse gelip bizi de öldürürler’ dedi. Kadın emzirdiği çocuğunu göğsüne ağlayarak bastırdı sesi çıkmasın diye. Asker gittiğinde çocuk boğulmuştu.”

Köyü çığlıklar sardı

Katliamın bir diğer yaşayan tanığı 83 yaşındaki Hüseyin Gül. İzlerini hala vücudunda taşıdığı katliam sırasında 10 yaşındaymış Hüseyin Dede: Anlatırken o günleri yeniden yaşıyor: “Askerler bizi Hopik’te topladı. İple kollarımızı birbirine bağladılar. Önümüze makineli tüfekleri koydular ve taramaya başladılar.

Kadın çığlıkları ortalığı kaplamıştı. Ağzımdan ve vücudumun başka yerlerinden vuruldum. Bir cesedin altında kaldım ve ölü numarası yaptım, hiç kıpırdamadım. Yaklaşık 10 asker ölenleri kontrole geldi. Süngü batırıyordular.

Koluma süngü isabet edince ah dedim. Canlı olduğumu anlayınca bacağımdan tutup sürükledi ve tepeden aşağı attılar, Munzur’a attılar beni. Askerler sudayken de ateş etti ama vuramadı. Bir baktım Munzur kıpkırmızı, kan akıyor. Suların üzerin cesetler yüzüyor. Boğulmak üzereyken yanımdan geçen bir cesede tutundum. Onunla birlikte epey sürüklendim. Bir yerde ayaklarımın taşa değdiğini hissedince çırpındım sudan çıktım. Aylarca dağlarda köy köy dolandım.”

Askerler çuvalla kelle taşıdı

Ahmet Gedik(80), olayların en hararetli döneminde 7-8 yaşlarında olduğunu, ölmekten son onda kurtulduğunu anlatıyor. Tarif edilemez acılar yaşandığını söyleyen Gedik, askerlerin çuvallarla insan kellesi taşıdığını söylüyor. Gedik, şahit olduğu olayları şöyle aktarıyor: “1938 yılında ben 7-8 yaşındaydım. Arkadaşlarla odun topluyorduk. O sırada bir gürültü duyduk. Sonra Nazimiye’nin Geriş köyünde kadınlar, çocuklar ağlıyorlardı. Yanlarına gittik. ‘Ne oldu, niye ağlıyorsunuz’ dedik. Askerler bizim köye doğru gittiler. Biz de merak ettik köye doğru yola çıktık. Sonra askerlerin çuvallarla kelle taşıdığını gördük. İnsanların kellelerini kesmişler, getirip yüzbaşıya gösterip ödül alıyorlar. Ondan sonra biz kaçtık. Yanımda kardeşim, ağabeyim, amcamın kızı vardı. Bizi öldüreceklerdi. Kaçarken ben geride kaldım. Geri köye dönmeye karar verdim. Köye dönerken askerler yolumu kesti. Ben onları görünce kaçmaya başladım yine. Onlar bir kızı arıyorlarmış. Ben ağlıyorum. Sonra biri askerlere o bizim köyden ‘falancanın oğludur yapmayın’ deyince beni bıraktılar. Öylece canımı kurtardım.” Yıllar sonra gelen özrü önemli bulduğunu belirten Gedik, “Başbakan’ın özür dilemesi yerinde bir davranıştır” diyor.

85 yaşında olan Ali Demir de o dönemde yaşananları unutulmayacak acılarla hatırladıklarını ifade ediyor. Annesiyle birlikte meşelerin arasından kaçtıklarını anlatan Demir, “1938 Annemle beraber meşelerin arasına kaçtık. Yakınımızda biz öldürme olayını görmedik. Karsni ve Kıl köylerinde birçok kişinin öldürüldüğünü biliyoruz. Bence olaylarım sorumluları o zamanki hükümet. Mecliste karar alınıyor. Atatürk siroz hastalığı ile boğuşurken İsmet İnönü yanına gidiyor. ‘Pertek suyundan yukarısı için Dersimlilerin fermanı çıkarılmış. Hiç kimse kalmaz’ diyor. Atatürk bunun üzerine, Fevzi Çakmak’ı çağırarak git bunu durdur diyor. Biz öyle biliyoruz” diye konuştu. Başbakan Erdoğan’ın özür dilemesini siyasi olarak değerlendiren Demir, samimi olunduğunun gösterilmesini temenni ettiklerini ifade ediyor.

Taraf - Cihan

YORUMLAR 34
  • FuJiN 13 yıl önce Şikayet Et
    İsmet İnönü. Gregoryan Ermenisidir.Üstad Kadir Mısırlıoğlu o eşhasın ipliğini pazara çıkarmıştır.Öldürülen dersimlilerde Müslüman sünnilerdir..dikkatinizi çekerim !
    Cevapla
  • Salih 2 13 yıl önce Şikayet Et
    Mızrak çuvala sığmıyor. Nekadar gizlersen gizle, ergeç biryerden çıkıyor. İhsan Sabri Çağlayangilde şöyle anlatmış anılarında: ”Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir hareket oldu. Dersim davası da bitti”. (İhsan Sabri Çağlayangil’in Anılarından)
    Cevapla
  • Mustafa Kemal 13 yıl önce Şikayet Et
    Haberi okuyunca.... Sanki yakın dönemde Saraybosnada olan olayları izliyorum gibi geldi.
    Cevapla
  • Bildiğim KADARIYLA 13 yıl önce Şikayet Et
    Müslüman Türk Askeri Yapmaz. Ama İNÖNÜ ve askeri yapar. Zulüm Dersime mahsus değildir. Kötülükleri zikredip yaraları yeniden kanatmayalım. Bu zalimlerin vebalini 1000 yıldır İslamiyetin bayraktarlığını yapan Müslüman Türk Milletine ve Askerine fatura etmek isteyenlere açık adres: '' DERSİMLİ KEMAL KARADUMAN'IN BAŞKANI OLDUĞU CHP VE CHP ZİHNİYETİ. Bu millet bunlardan çok çekti ve daha da çekmektedir.
    Cevapla
  • foti foti 13 yıl önce Şikayet Et
    90 yaşında bunamış haliyle. o masum ,mağdur seyit rıza 55 asker şehit ediyor. sonrasında film kopuyor. Yılmaz özdilin bugünkü yazısında var. Seyit rızanın ingiltireye yazdığı mektupta var. Bunların hepsi ingiliz ajanı anlayın arkadaşlar. şeyh saidmiş, seyit rızaymış... medya kullanılarak yeni bir erezyon yaratılıyor. inanmayın bunlara. Türk askeri hiç bir zaman böyle hunharca hareket etmemiştir. Bizi hep ermeniler, rumlar, kürtler katletti o katillere bile böyle davranılmadı. masumlara mı yapılacak ? meydan boş sallayın
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Emekli maaşıyla ilgili yeni gelişme! Komisyonda kabul edildi
4 Haziran Cuma 2024 Gazete manşetleri