Erbakan'ın Öcalan'a gönderdiği mesaj

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, terör örgütü elebaşı Öcalan'a kiminle hangi mesajı gönderdi? Asker, Erbakan'ın mesajından neden rahatsız oldu? ABD'nin askere "darbe yap" mesajı neydi?

Erbakan'ın Öcalan'a gönderdiği mesaj
Erbakan'ın Öcalan'a gönderdiği mesaj
GİRİŞ 03.11.2011 12:11 GÜNCELLEME 07.01.2025 16:06
Bu Habere 16 Yorum Yapılmış

Osman Ateşli'nin haberi

Ak Parti Gaziantep Milletvekili Gazeteci Şamil Tayyar, 1996 yılında iktidar olan REFAHYOL hükümeti döneminde yaşanan Devlet-PKK teması sırasında yaşanan diyalogları son kitabı olan Kürt Ergenekonu Derin PKK'nın Gizli Kodları kitabında okuyucularıyla paylaştı.

Dönemin Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan'a kiminle hangi mesajı gönderdi? Asker Erbakan'ın mesajından neden rahatsız oldu?

Tayyar'ın kitabında aktardığı diyaloglar:

ORDU-PKK EL ELE: 28 ŞUBAT İKTİDAR

1990'lı yılların ikinci yarısında intihar saldırılarıyla kitleselleşeceğini, Karadeniz açılımıyla daha geniş coğrafyada at koşturacağını düşünen PKK, bu planındaki zorlukları 28 Şubat sürecinde aşmaya çalıştı. Askerin, neredeyse tüm enerjisini 28 Haziran 1996'da kurulan Refahyol hükümetini yıkmaya harcaması ve teröristle mücadelede polisi devre dışı bırakarak güvenlik zaafına yol açması karşısında PKK, hedefe ulaşmak için en uygun şartların oluşmaya başladığını görerek, 1997 yılını "final yılı" ilan etti.

Bu atmosferde, Başbakan Necmettin Erbakan'ın Kürt sorununa ilişkin çözüm arayışı ise ne PKK'yı ne Öcalan'ı heyecanlandırdı. Oysa Erbakan, daha hükümetin kurulduğu ilk günlerde 27 Temmuz 1996 günü RP Genel Merkezi'nde Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve Araştırmacı Yazar İsmail Nacar'la biraraya gelerek, Özal'la kesintiye uğrayan barış sürecini yeniden başlatma niyetindeydi.

Erbakan için Nacar tercihi önemliydi. Çünkü: Nacar, 1993 yılında Barış Kardeşlik ve Dayanışma Komitesi'ni kurmuş, aynı yıl 29 Ekim'de Leyla Zana, Hatip Dicle ve Ahmet Türk'ün aralarında bulunduğu Kürt siyasetçilerle birlikte basın toplantısı düzenlemişti. Mesut Yılmaz ve Alparslan Türkeş'e kadar birçok siyasetçiyle bir araya gelmiş, 15 Eylül 1995'te Brüksel'de PKK Lideri Öcalan'la telefonda görüşmüştü.

Zübeyir Aydar ve Murat Bozlak'ın öncülük ettiği, emekli bir öğretmenin evinde gerçekleşen bu telefon görüşmesi, hayli ilginçti. Kıta Dur kitabımda ayrıntılı olarak aktardığım bu görüşme tutanakları, Öcalan'ın megaloman ruh haline esir, farklı bir dünyanın insanı olduğunu ortaya koyuyordu:

Nacar: Yanımda arkadaşlarınız var. Onlar beni çok iyi tanırlar. Bu meselenin barışçıl bir yolla çözümü için çabalıyorum. Sakın yanlış anlaşılmasın devlet sözcüsü falan değilim. Bu, benim kişisel inisiyatifimdir.

Öcalan: Anlıyorum.

Nacar: Eğer siz ve arkadaşlarınız silahlarınızı bırakıp teslim olursanız, bu meselenin barışçıl yollardan çözümü kolayla şabilir. Belki genel bir affın çıkarılması söz konusu olabilir.

Öcalan: Sayın Nacar, bunun mümkün olacağını düşünüyor musunuz? Teslim olduğum gün beni idam ederler. Madem teslim olmamı istiyorsunuz, o zaman idam yerini de söyleyin, bu iş bitsin.

Nacar: Öyle olacağını sanmıyorum. Şeyh Said meselesini unutmayın. Yarın dengeler değiştiğinde CIA ve MOSSAD kendi eliyle sizi Türkiye'ye teslim edebilir. Bu tarih, öyle çok bir tarih değildir. Ondan önce siz inisiyatif alın. Ocalan: Ben Ortadoğu denkleminde önemli bir aktörüm. Hiçbir güç beni teslim edemez.

Bu görüşme, Öcalan'ın tarihin akış yönünü iyi okuyamadığını ve kendisine haddinden fazla önem atfettiğini gösteriyor. 15 Şubat 1999'da Türkiye'ye paketlenip teslim edilmesinde o iki istihbarat örgütünün ağırlıklı rolü vardı. Ayrıca 12 yıldır cezaevinde ve idam edilmedi.

"APO'ya söyle teslim olsun"

Erbakan da Öcalan ve arkadaşlarının silah bırakmasıyla birlikte Kürt meselesinin çözüleceğine inanıyordu. Nacar'a şöyle dedi: "Biz bu meseliyi iyilikle, dostlukla, kardeşçe, barışçıl yöntemlerle çözmek istiyoruz. Tarih boyunca kardeş yaşadık. Yakından takip ediyoruz. Siz de barış inisiyatifi içindesiniz. Kendilerine (Öcalan'ı kastederek) söyleyin dağdaki arkadaşlarıyla birlikte silahlan bırakıp teslim olsunlar."

Sadece hükümetin değil devletin vereceği güvenceyle sorunun çözülebileceğine inanan Nacar, Erbakan'a şu uyarıyı yaptı: "Bu mesele, bir devlet projesi geliştirilerek çözülebilir. Bunun için de devletin tüm kurumları arasında mutabakat şarttır."

Erbakan iyimserdi: "Siz gidin kendileriyle konuşun. Teslim olsun. Bir arada barış içinde yaşamak için devlet üzerine düşeni yapacaktır."

Öcalan, yakalandıktan sonra İmralı'daki sorgusunda, Erbakan'ın çözüm girişimini doğruladı ancak kendi yaklaşımıyla ilgili doğru bilgi vermedi:

"Necmettin Erbakan 1996 yılında Başbakan olduktan sonra bana Suriye'de bulunan ve Suriye devletine yakın olduğunu bildiğim Ağa kod adlı Mervan Zerki ile Suriye'de benim temsilcim olarak bulunan Delil kod vasıtası ile Erbakan'ın mesajı geldi. Erbakan'ın bana ulaştırdığı notta 'Güneydoğuya siyasi, ekonomik ve kültürel açılımlarda bulunmak istediklerini, bu nedenle barışın sağlanmasını, ateşkesin ilanını öneriyordu. Ben de bu görüşü kabul ettim ve yine aynı şahıslarla mesaj gönderdim. Erbakan hükümeti zamanında Ankara ile mektuplaşmalarım oldu. Erbakan'a mektup gönderdim. Bana cevabı geldi. Karşılıklı olumlu yazışmalarımız oldu. Yine RP iktidarında İsmail Nacar isimli şahıs zaman zaman benimle telefonda görüştü ve arabuluculuk tekliflerini iletti."

Erbakan'ın bu girişimi, ilk MGK toplantısında krize dönüştü. Kurulun asker üyeleri, Erbakan ve arkadaşlarına sert tavır aldılar. Daha hükümetin üçüncü ayında post modern darbe senaryosu olgunlaştırılmaya çalışıldı. ABD de bölgesel çıkarlarına aykırı gördüğü Refahyol hükümetinin idam fermanını imzaladı.

ABD Dışişleri, 30 Ekim 1996'da Ankara büyükelçiliğine gönderdiği belgede, hükümeti devirmeye yönelik girişimlere kapıyı araladı. Belge, Wikileaks yayınları gibi Ankara'dan Washington'a gönderilen ve dedikodulara dayalı ham istihbarat notu değil, Washington'da karara dönüştürülmüş ulusal güvenlik belgesiydi.

Belgede dönemin ABD Dışişleri Bakanı Warren Cristopher'in imzası var. Ankara'nın yanı sıra bilgi olarak Atina, Beyrut, Moskova, Sofya elçilikleri ile Cenevre, NATO ve BM Amerikan misyonlarına ulaştırılmış.

Koalisyon ortaklarının birlikte eleştirildiği belgede şu değerlendirmeler yer alıyor:

"- Türk hükümetinin milli eğilimlerinden ve Başbakan Erbakan'ın ideolojisinden ilham alarak dış politikayı Batı'dan ayırıp Arap ve Müslüman dünyasına doğru yeniden yönlendirilmesinden dolayı derin endişe içerisindedir. Kanaatimizce Türkiye'nin İran, Irak, Libya, Nijerya ve Sudan ile bağlarını kuvvetlendirmek konusundaki mevcut tutumu, bizim milli menfaatlerimize aykırıdır, düşmancadır.

- DYP, Erbakan'ın radikal İslami söylemlerini ılımlaştırmada başarılı olamadığına göre, kendisinin RP ile koalisyonu verimsiz görünmektedir. Biz inanıyoruz ki, Tansu Çillerin koalisyondan çekilmesi Erbakan'ı düşürür ve ülkeyi genel seçimlere götürür. Sonuç kesin olmamakla birlikte RP büyük ihtimalle seçimlerden eskisinden daha güçlü olarak çıkacaktır.

- Türkiye, Birleşik Devletler'in anahtar stratejik ortağı olarak kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunu gerçekleştirip sürdürmedeki başarımız, bizim milli menfaatlerimizi doğrudan etkileyecektir. Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük çaba sarfetmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır. Bu konudaki aksiyon planlarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum."

Çok açıkça ifade ediliyor; Hükümetin devrilmesi için "Türk askeriyesinin harekete geçmesi için zorlanması" gerekiyordu.

Öylede oldu...

............................................................................

Ordu-PKK el ele

Bu arada derin devletin askeri unsurları ile PKK kadroları arasındaki sıcak temas sürdü. Tırmandırılan terörle hükümetin daha kolay düşeceği varsayılıyordu. Onlara göre, terörle mücadele, hükümetin yumuşak bölgelerinden biriydi.

Dönemin Emniyet İstihbarat Başkanı Bülent Orakoğlu, terör tehdidine karşı yürüttükleri istihbarat çalışmaları sırasında, PKK'nın cezaevleri sorumlusunu dinlemeye aldıklarını, telefon dinlemesi sırasında bu kişi ile ordu içinde bir grubun işbirliği içinde olduğunu tespit ettiklerini açıkladı.

Bu bilginin dinleme kayıtlarında mevcut olduğunu ve dönemin yetkililerine bildirdiklerini belirten Orakoğlu, dinlemeye aldıkları kişilerden birinin Selim Okçuoğlu olduğunu anlatırken, "Eğer o gün görevden alınmamış olsaydım Okçuoğlu'nu alıp bir hafta içinde bu bağlantıları ortaya çıkaracaktım" dedi.

Orakoğlu, 28 Şubat sürecinde görevden alınmasının sadece Çevik Bir ekibiyle çatışmasının değil derin devletle PKK arasındaki ilişkiyi tespit etmesinin önemli rolü olduğu düşüncesinde.

Öcalan'ın bir dönem en muteber adamlarından biri olan Selim Okçuoğlu, yıllarca PKK'nın cezaevi sorumluluğunu yaptı ve derin devletle irtibatlı oldu.

Erbakan hükümetini deviren gizli plan Sayfa 2'de

 

KAYNAK: HABER 7
YORUMLAR 16
  • Mehmet Bodur 13 yıl önce Şikayet Et
    RAHMETLİ ERBAKAN MİLİTARİSTLERİ GERÇEKTEN TANIMIYORDU.... Kendisi iyi niyetli idi. İnsanların bu kadar kötü olabileceğini hiç düşünmedi demek ki. Her fırsatta onları överdi. Bunda da samimiydi.
    Cevapla
  • Mehmet Bodur 13 yıl önce Şikayet Et
    ZATEN BİLİYORDUK.... Tavşana kaç tazıya tut denildiğini hep söylerdik. Olan, ölen gençlere oluyor derdik. Vatan, millet, sakarya diyenlere de bıyık altından hep gülümserdik. Bu kirli savaşta tezahuratımız olmayacak derdik. Değişen bir bilgimiz yok. Bilmeyenler öğrenmiş oldu.
    Cevapla
  • Rıza Üsküdar 13 yıl önce Şikayet Et
    Yeniden doğuş yakındır!. İşin esası ve de özeti: “İrtica PKK’dan daha tehlikeli” sloganında gizlidir. 28 Şubat (1997) sürecinde bu sloganı atanlar, yıllardır PKK’nın döktüğü kandan sorumlu oldukları gibi, bu sloganı attırarak ülkemizde operasyon üstüne operasyon gerçekleştiren küresel güçler de, nasıl bir dünya kurmak istediklerini 2001 yılındaki 11 Eylül olayı ile uygulamaya koymuşlardır. Ancak bugünlerde sonuçlandıramıyor olmanın gerilimini yaşamaktadırlar… Elbette dünyanın yaşadığı bu gerilimli süreç, bu süresi kurgulayanların ve uzantılarının başında patlayacaktır. Tarih, bunun gerçekleştiğine şahit olacak, insanlık da sürecin tüm bilinmeyenlerini bir bir öğrenecektir. Ama o gün gelmeden gerek ülkemize ve gerekse dünyaya son bir tango daha yaşatacaklardır. Bu son tango, onları bir bir ele vereceği gibi, yeniden doğuşun da habercisi olacaktır…
    Cevapla
  • Halil İbrahim AYDIN 13 yıl önce Şikayet Et
    MAYA BOZUK EFENDİLER. Süt nekadar kaliteli olursa olsun bozuk bayadan yoğurt olmaz bunların fikir babalarıda aynı imiş vahki ne vah derim VESSELAM
    Cevapla
  • turan gümüş 13 yıl önce Şikayet Et
    işte pkk neden bitmiyor,veya ülke neden kalkınamıyor.. yazıda özetlenmiş zaten..abd sözcüsü talimatla darbe yaptırıyor..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Zeydan Karalar'ın ifadesi ortaya çıktı: Belgeler sunuldu! Rüşveti inkar etti
CHP'de Ekrem İmamoğlu istifası! "Kabul edilemez"