Hiç Yoktan Bir Eser / Köprülü Kütüphanesi Esrârı değerlendirmesi: Defineye mâlik viraneler
Yakup Öztürk, Süheyl Ünver'in "Hiç Yoktan Bir Eser / Köprülü Kütüphanesi Esrârı" isimli önemli eserini Yeni Şafak Kitap'ta değerlendirdi.

Hiç Yoktan Bir Eser / Köprülü Kütüphanesi Esrârı, Süheyl Ünver’in Divanyolu’nda Köprülü Kütüphanesi yanındaki muayenehanesinden vakit buldukça kütüphaneye sığınıp raflardaki yazma eserlerin kenarlarına düşülen okur notlarını derlediği, incelediği, pek çok hususiyetiyle orijinal bir eserdir.
Süheyl Ünver, Divanyolu’ndaki muayenehanesinden fırsat buldukça çıkıp, Köprülü Kütüphanesi’nde yazmaların sayfaları arasına dalmayı itiyat edindiği zamanlarda pek çok ilim ehlinin dahi hususi dikkat atfetmediği bir şeyden yeni bir kitap telif edeceğini düşünmüş müydü bilmiyorum. Ünver, yazma eserlerin kenarında kıyısında bulunan, sayısı binleri aşan kayıtlarla ilgilenir. Köprülü Kütüphanesi’nde kırk beş günde 116,5 saat mesai harcar. Bu süre zarfında tetkik ettiği eserlerle ilgili fişler tutar, bu fişleri iki cilt defterde temize geçirerek Köprülü Kütüphanesi Esrârı’nı vücuda getirir. 1700 adet olduğu bilinen bu fişlerin bir kısmı Süleymaniye Kütüphanesi’nde mahfuzdur. Ünver, yazma eserlerin muhtevası, muhtevalarına göre tasnifi gibi Köprülü’deki çalışmalarında epey gayret sarf etmiştir ancak onu bu kitap vesilesiyle söyleyebiliriz ki asıl “okuyucu notları” ilgilendirmiştir. Kimsenin ilgilenmediği bu notlarda ciddiye alınıp alınmayacak bir hususiyetin olup olmadığının peşine düşmüştür. Kitabı yayıma hazırlayan Sami Arslan’ın hatırlattığı üzere Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın meşhur ifadesiyle “Harâbât ehlini hor görme zâkir, defîneye mâlik vîrâneler var”daki sırrı keşfetmiştir. Yazma eserlerin etrafındaki notları Köprülü Kütüphanesi Esrârı’nda bir araya getirmiş, fotoğraf ve çizimlerle de kitabını beslemiştir.
Burada kitap ve cilt sanatları, kitap sevgisi, Mısır, Suriye ve Osmanlı coğrafyasındaki kütüphaneler, Anadolu’nun hattat ve âlimleri, İstanbul semtleri, tıp tarihi, eski Yunan filozofları, Müslüman felsefecilere dair bilgi ve bunlara atfedilen sözler yer alır. Osmanlı âlimlerinden bazıları, tasavvuf ve felsefe ile ilgili bilgiler, tarih düşürme beyitleri, şiir alıntıları da bulunur. Bu kitap, sadece “meraklı” bir okurun yazmaların kenarlarındaki notları derlemesinden ibaret değildir. Ünver, derlediği malzemeyi tetkik eder ve onu tarih ilminin istifade edeceği hâle getirecek müdahaleleri yapar. Eserin devamında 12 Eylül 1981’de kaleme alınmış Süheyl Ünver imzalı bir önsöz ile karşılaşıyoruz. Ünver burada 1935’ten 1955’e kadar Divanyolu’nda kiraladığı bir odada hasta baktığını ifade ederek sözlerine başlar. Köprülü Kütüphanesi hemen yanı başlarındadır. Muayenehanenin sakin vakitlerinde bazen yarım gün bazen bir-bir buçuk saat kütüphaneye geçer. Bir hasta geldiği haberini alana kadar Türkçe, Arapça, Farsça yazmalardan metin dışı kayıtları toplar. Ünver, yazmalardaki resimli, minyatürlü, tezhipli sayfaların da bir suretini çıkarır. Bunlarla kızları Gülbün Mesara’nın hassaten ilgilenmesi de bahsi geçen defterlerin hazırlanmasına vesile olur. Ünver, defterlerini hazırlamasında yardımını gördüğü şahsiyetlerin isimlerini de veriyor. Bir dönemin münevver zümresini ismen de olsa hatırlamak adına bu listenin de kıymeti vardır.
BU TETKİKİ NİÇİN YAPTIM?
Kütüphanede çalıştığı gün sayısını (45 gün), burada geçirdiği saatlerin toplamını (116,5 saat), hazırlanan fişlerini adedini (1700) dahi kaydeder. Sonra “Bu tetkiki niçin yaptım?” sorusunu sorar. Verdiği cevaplar arasında şu cümleler yer alır: “Benim kütüphanelerde tetkiklerim esnasında fihriste bakarak kitap˜istemek âdetim yok gibidir. Tetkik etmek istediğim bahsin kitaplarını sırayla getirtir, tetkik ederim. Bu suretle ben Selçuk kütüphanelerini, Selçuk tarzında tezhip tipini meydana çıkardım ve şu iddiayı ortaya attım: Orta zaman Türk âlimleri, şimdi ulu bir dil olan Süryaniceyi bugün yaşayan Latince gibi tetkiklerinde Yunanca gibi esas tutmuşlar ve misaller almışlardır. (...) Bu kitapları tetkik ederken başka bir gaye takip etmiyorum. İşbu notları kitaplara yazarlar. Bu notlar ekseriya metinlerle alakadar değildir. Bunlar kitabiyata çok yarar. Bunlar şimdiye kadar toplanmamıştır. En baş sahifelerdeki temellük kitabeleri, eski kütüphanesine ait tezhipler ve kitabesi kezâ işaret edilmemiştir. Fihristlerde müzehhep diye bazen kaydeder. Bunların çok eskileri vardır. Fihristlerle bulunamaz. Bunları birer birer elden geçirmek lâzımdır diye kütüphaneleri böyle tetkike savaşırım? Benim ömrüm ve daha yüzlerce vatanperver Türk genci bunu bitiremez. Zira elden geçecek böyle kitaplar yüz binleri çok aşar. (...) Her bir kitap bende çok ayrı intiba bırakıyor. Onları heyecanla açıyorum. Her kitap bana esrârını tevdi etmiyor ama mutlaka bir noktasına müstefit oluyorum.”
Süheyl Ünver bu malumatı verip düşüncelerini ifade ettikten sonra yazma eserlerin kenarlarındaki notları tetkike başlıyor. İlk olarak yazmalarda her sözün başında yer alan besmelelerin hususiyetlerini anlatıyor. Sonra eserin birinci bölümü olan “Türk ve İslâm Âlimler Tarihi Hakkında”ki bölüme geçiyor. Kitabın İstanbul’un özellikle kültür hayatına katkı sağlayacak hususiyetteki yedinci bölümü sanırım diğer bölümlerden daha fazla ilgimi çekti. Buradaki malzemenin zenginliğini göstermek üzere bir iki numuneye işaret edilebilir. İstanbul’un fethinden sonra yapılan Mahmud Paşa Medresesi’nde bir kütüphane kurulduğu Köprülü’deki kitaplardan birinin baş sayfasındaki mühürden tespit edilebiliyor. Eyüp Sultan semti hakkında “Kim ki esmâ çekerek nâil olur mahbûba / Yâ Vedûd İskelesi’nden yanaşılır Eyyûb’a (ferd)” diyerek bir beyit de kaydediliyor. İstanbul’un fethine düşülen tarihler de bu kısımda sıralanıyor. İstanbul sarayları, medreseleri, yangınları, İstanbul’da tarihî vukuat gibi pek çok başlık yer alıyor. Mesela kütüphaneye kayıtlı (Asım Bey, nu: 120) bir esere şöyle not düşülmüş: “1181 (1767) senesi Muharremu’l-harâm’ın 16. günü yevm-i Cumartesi sebillere kar vaz‘ olunmuştur, gaflet olunmaya.”
Bu eserin kültür hayatımıza kazandırılmasında yayıma hazırlayan Sami Arslan ve “editör” Gülbün Mesara’nın gayretleri vardır. Köprülü Kütüphanesi Esrârı’nın dijital kopyasına, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın internet sitesinden ulaşmak mümkündür.