Kahraman Karaman'ın 3 kitabı raflarda
Araştırmacı-Yazar Kahraman Karaman'ın Bilge Devlet Yayınları tarafından yayımlanan 3 kitabı okuyucuyla buluştu.

Araştırmacı-Yazarı Kahraman Karaman'ın 3 kitabı Bilge Devlet Yayınları tarafından yayımlandı.
Karaman'ın "ABD ve NATO'nun derin Türkiye ve Kıbrıs hesabı", "Soğuk Savaş sonrası Türkiye'nin güvenlik algılamasında NATO ve Kıbrıs etkisi", "Cumhur İttifakı ve Devlet" adlı kitapları raflarda yerini aldı.
Kitaplar hakkındaki detaylar şöyle:
ABD VE NATO’NUN DERİN TÜRKİYE VE KIBRIS HESABI
NATO’ya üye olma, üyelikten ayrılma antlaşmanın bazı belirlenen şartlarına bağlanmıştır. Yeni üye olacak bir ülkenin üyeliğe kabul edilebilmesi için fikir birliğiyle çağrılması gerekli ve üyelerin oybirliği ile kabul edilmesi mümkündür. Bu nedenle Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliğine Türkiye’nin de evet demesi gerekir.
Fakat, Türkiye açısından bu mümkün değildir. Kıbrıs’ın Türkiye’nin onayı olmadan NATO’ya üye olması mümkün olmadığı bir durumda Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliği gündeme getirilmesinin sebebi nedir? Kıbrıs adasının tamamını NATO’ya alınmasının anlamı ve bu alınmanın NATO üyesi Türkiye için ne anlama gelmektedir? Bu yaklaşımın asıl nedeni NATO üyesi olan Türkiye’nin NATO içerisinden pasifize etme çabaları mı vardır? Bu çabaların sebebi, ne olduğu ve ne olabileceği, Türkiye ve KKTC’nin güvenliği açısından sorulacak sorular ve aranacak cevaplar önemlidir.
SOĞUK SAVAŞ SONRASI TÜRKİYE’NİN GÜVENLİK ALGILAMASINDA NATO VE KIBRIS ETKİSİ
Türkiye Soğuk Savaş tehditlerine karşı 1949 yılında kurulan askeri savunma ittifakı olan NATO’ya (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) 1952 yılında üye olmuştur. NATO, Türkiye tarafından Soğuk Savaş döneminde önemli bir savunma güvenlik teminatı ve Batı ile temas aracı olacaktır. Soğuk Savaş döneminde NATO’nun lider ülkesi olan ABD (Amerika Birleşik Devletleri) arasında Jüpiter füzeleri, Johnson Mektubu ve Kıbrıs Harekâtı sonrası 1975-78 yılları arasında uygulanan silah ambargosu gibi bazı konularda gerginlikler ve sorunlar oluşmuştur.
Fakat bu gelişmeler Türkiye-NATO ilişkilerinin olağan ve istikrarlı bir şekilde devam etmesine engel teşkil etmemiştir. Soğuk Savaş sonrası 2011 yılından itibaren Türkiye-NATO-Kıbrıs ilişkilerinde çeşitli değişimler olduğu gözlemlenmiştir. Doğu Akdeniz enerji kaynakları etkisiyle Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde oluşan ittifakların ortaya çıkması sonucu ilişkilerde dönüşümün oluştuğu görülmüştür.
Türkiye’nin bölgesinde oluşan bu yeni ittifaklar tehdit algılamalarına ve çevreleme kaygısına sebep olacaktır. Türkiye kamuoyunda ayrıca bu ittifaklar, Türkiye’ye karşı bir yalnızlaştırma ve çevreleme politikası olduğu kaygısı da oluşturacaktır. Türkiye güç olarak ortaya çıkan ittifaklar sonucunda tehdit algılamalarına karşı daha realist, güvenlikçi bir politika ile gücü dengelemek için karşı ittifaklara ihtiyaç duyacaktır.
CUMHUR İTTİFAKI VE DEVLET
Cumhur İttifakı, sadece bir siyasi akıl birlikteliği değildir. Devletin derinde ki ta kendisidir. Bu güç devlet boşluğa düştüğünde, inisiyatif alan bir yapılanma olmalıydı ki; Ancak bu kadar hain planları yıkabilirdi ve devleti ayakta tutabilirdi.
Türkler, anayasanın seçilmiş siyasetçilere tanıdığı rolden bağımsız ve bu role üstün, içkin, buyurgan bir devlet gücüne inandırılmış olmak anlamında devletçidirler.
‘’Vatansız siyaset olmaz’’ diyen bir devletçi duruş, ancak bu derin akılla Türkiye Cumhuriyeti’ni bütün bu işgal girişimlerini bertaraf edebilirdi.
Türk devleti, kendi kodlarına dönmüş, kendi duruşunu sergilemiş ve kendi sisteminde mücadelesine karar vermiştir. Devletin aklı aldığı yer, devletin töresine yeminli olanları yeri olmuştur. Son iki yüzyılda başka törelere çekilen devlet yapısı ve töresi, milli olana geçtiğinde hesaplar başladı. Bugün hesaplaşma; Milli olana geçme, rest çekme, tekrar dünyaya hükmetme vaktidir.
Onların Dünya İmparatorluğu kurma hayali varsa ! Bizimde Nizam-ı Alem ülkümüz vardır!
Bu devlet Allah’tan kut alanların devletidir.