Dijital iletişimin döngüsü, Prestij 2.0 ile aralanıyor
Gelenekten dijitale uzanan iletişim dünyasında, prestij artık dijital ortamda inşa ediliyor.

Esad Sivri’nin, Ketebe etiketiyle okurla buluşan kitabı, Prestij 2.0 - Hiyerogliflerden Captionlara Dijitalleşen İletişim ile bireylerin, markaların ve kurumların dijital dünyada nasıl algılandığını, nasıl görünür olduklarını ve bu görünürlüğü nasıl yönetmeleri gerektiğini çarpıcı örneklerle anlatıyor. Bir Kurumsal İletişim Koordinatörü’nün kaleminden okuduğumuz kitap, iletişimi en yalın ve çarpıcı hâliyle bizzat işin mutfağından anlatıyor. İletişim psikolojisinden sosyal medya sosyolojisine, pazarlamadan M2M teknolojisine kadar geniş bir perspektif sunan kitap, “takip edilen insan”, “marka olarak birey” ve “duygu trafiği” gibi kavramlarla dijital çağın yeni gerçekliğine ışık tutuyor.
Artık sadece iyi olmak değil, doğru anlatılmak da yetmiyor; çünkü prestij her yerde ve herkes için vazgeçilmez bir sermaye. Esad Sivri’nin Prestij 2.0 adlı eseri, geleneksel iletişim kalıplarının yıkılıp yerini sosyal medya merkezli, duygularla yönetilen bir dijital gerçekliğe bırakışını gözler önüne seriyor. Markalar, bireyler ve kurumlar için dijital itibarın ABC’sini sunan kitap, pazarlamadan iletişim psikolojisine, sosyal medya davranışlarından inovasyona kadar geniş bir perspektifle dijital çağın ruhunu çözümlüyor.
HİYEROGLİFLERDEN CAPTIONLARA DİJİTALLEŞEN İLETİŞİM
Esad Sivri, kitabında insanlık tarihinin döngüsel iletişim serüvenine dikkat çekiyor. Ona göre bizler her yeni gün ileriye doğru gittikçe, insanlık tarihinin en eski geçmişi sanki bize daha da çok yaklaşıyor. Mısır hiyerogliflerinden sonra yazı ve alfabeyi icat ettik; fakat bugün gündelik hayatımızda en sık kullandığımız iletişim biçimlerinden biri emojiler. Bu semboller, neredeyse modern çağın yeni hiyeroglifleri olarak hayatımıza yerleşmiş durumda.
Gerçekten de dijitalleşen çağda yazının yanında görsel işaretler, semboller ve kısa ifadeler yeniden ön plana çıktı. Esad Sivri’nin ifadesiyle hiyerogliflerden captionlara uzanan bu çizgide bir döngü oluştu ve insanlık adeta aynı noktaya geri döndü. Bu gözlem, kitabın merkezinde duran dijital iletişimle ilgili çarpıcı bir farkındalık sunuyor.
SUSTUKLARINI BİLE ANLATAN BİR ÇAĞDAYIZ
Sivri, Prestij 2.0 kitabıyla dijital dünyada nasıl algılandığımızı, markaların ve bireylerin bu algıyı nasıl yönettiğini anlatıyor. Yazarın ifadelerinin en temel ayrımını duygular dünyasına gösterdiği ilgi belirliyor. Sivri, artık bizzat insanın bile marka olduğunu ifade ederken, kitabını şu satır ile aralıyor: Marka satın aldığınız değil, hissettiğinizdir.
Yazar, iletişimde duyguların önemini paylaşım yapmamanın, susmanın bile bir anlam aralığını ifade ettiğini, iletişimin gerektiğinde susarak da sağlandığını deneyimlerinden hareketle anlatıyor. Sivri, eseriyle kurumsal iletişim alanında geçirdiği yılların bir özetini de okurla buluşturuyor.
Sivri, iletişim dünyasında yirmi yılı aşkın tecrübesi ile çarpıcı örnekler ve uygulanabilir öneriler ile okura iletişimin mutfağını anlatıyor.
MEDYANIN EVRİMİ TEK TIK UZAĞIMIZDA
Gazete kokusundan canlı yayın bildirimlerine... Medya dünyası gözlerimizin önünde yeniden şekilleniyor. Peki bu dönüşümde kazanan kim?
Kitap, dijital ve geleneksel medyanın rekabetini değil, işbirliğini, izleyicinin yorumuyla yön değiştiren TV programlarından, bir vatandaşın telefonuyla başlayan haber akışlarına kadar medyanın yeni dinamiklerini anlatıyor.
Kitabın en çarpıcı tezlerinden biri de, dijital medyanın en büyük devriminin kitlelere sunduğu "geri besleme" imkânı olduğu. Artık görünmez duvarların ardında kalmayan kitlelerin, iletişim sürecine nasıl dahil olduğunu ve haberciliği nasıl dönüştürdüğünü somut örneklerle ortaya koyuyor.
Haberciliğin dönüşümüne dair bir alıntı:
Eskiden gazete ile bir gün sonra haberdar olunan olaylara, bugün sosyal medya sayesinde anında ulaşılabiliyor. Radyoda sadece sesini duyduğumuz olaylar, şimdi canlı görüntülerle izlenebiliyor. Televizyon, yalnızca medya aktarımı sağlarken, insanlar onun sunduklarıyla yetinmek zorundaydı. Bunun yanında önceden gazetecilik yapmak isteyen biri, bir şekilde TV veya gazeteye girmek zorundaydı. Bugün ise isteyen her insan gazeteci olabiliyor denebilir. Üstelik kendisine gazeteci demesine de gerek yok, birçok olayda olay anında orada bulunan biri telefonuna olayı kaydedip internette paylaşabilir. Bu olanakla beraber yeni bir habercilik şekli de doğmuş oldu.
Aslında internet, pek çok kitle iletişim teknolojisini bir araya getirdi; aslında yaptığı şey sadece buydu. İnternet sayesinde geleneksel kitle iletişim araçları birbirine entegre oldu, yer değiştirme değil, bir birleşim söz konusu. Bugün, örneğin bir TV kanalındaki tartışma programında yorum yapan bir gazeteci ya da araştırmacı, izleyicilerden gelen sosyal medya yorumlarını okuyor ya da programda sosyal medyada gündeme oturan konulara yer veriliyor. Medyanın dijitalleşmesi, insanların seslerini duyurma ve katılma imkânı bulmalarını sağladı. Bugün, internet üzerinden bir haber kaynağına ya da gazeteciye, herkes istediği gibi yorum yapabiliyor ve görüşlerini paylaşabiliyor.
Yeni Şafak’a konuşan Sivri, “Mesajım şu: Artık marka sadece satın aldığınız bir şey değil; hissettiğiniz, yaşadığınız, parçası olduğunuz bir duygudur. O nedenle henüz ilk sayfada okuru karşılayan epigrafa şu notu düştüm; Marka satın aldığınız değil, hissettiğinizdir” ifadelerini kullandı.
Kurumsal iletişimin basın bülteni yazmak ya da basında görünür olmakla sınırlı olmadığını söyleyen Sivri, “Dijitalleşen dünyada kurumlar, 7/24 erişilebilir, şeffaf ve etkileşime açık varlıklar hâline geldi. Bu dönüşüm, kurumları daha insani, daha samimi olmaya zorluyor. Çünkü kullanıcılar artık ‘kurum dili’nden çok, ‘insan dili’ duymak istiyor. Bir diğer önemli nokta ölçümleme. Eskiden iletişim faaliyetinin etkisi, uzun vadeli imaj araştırmalarıyla ölçülürdü. Bugün ise anlık geri bildirimler, etkileşim oranları bize anında veri sağlıyor. Bu hem büyük bir avantaj hem de sürekli tetikte olmayı gerektiriyor” açıklamasını yaptı.
DİJİTAL PAZARLAMA KONUŞTURUYOR
Pazarlama iletişiminin geçirdiği dönüşümden de bahseden yazar, “Geleneksel pazarlama, billboardlara, televizyon reklamlarına, broşürlere dayanıyordu. Burada tek yönlü bir ikna çabası vardı: Marka konuşur, tüketici dinlerdi. Bugün ise dijital pazarlama, iki yönlü hatta çok yönlü bir ilişki biçimi kuruyor. Kullanıcı bir reklamı yalnızca tüketmiyor, ona yorum yapıyor, paylaşabiliyor, hatta markayı yönlendirebiliyor. Geleneksel pazarlamada ürün merkezdedir; dijital pazarlamada ise merkezde olan kullanıcı deneyimidir. Aradaki fark özetle şudur: Geleneksel pazarlama anlatır; dijital pazarlama konuşturur” dedi.
HABERLER ARTIK TEK YÖNLÜ DEĞİL
Konvansiyonel medya ile dijital medyayı kıyaslayan Sivri, kaçınılmaz bir dönüşüm olduğundan söz ederek şunları söyledi:
“Konvansiyonel medya hâlâ önemini koruyor; televizyonun kitlelere aynı anda ulaşma gücü, gazetenin arşiv değeri veya radyonun sıcaklığı hâlâ eşsiz. Fakat dijitalleşme bu alanların işleyişini kökten değiştirdi. Artık haber yalnızca tek yönlü bir aktarım değil; geri bildirimle, etkileşimle yaşayan bir organizmaya dönüştü. Konvansiyonel medya da kendini dijitalleştirerek bu sürece uyum sağlıyor. Yani kaybeden değil, evrilen bir yapı söz konusu.”
GENÇLER DÖNÜŞÜMÜN AKTİF ÖZNESİ OLMALI
Gençlerin bu dönüşümde pasif takipçi değil aktif özne olması gerektiğini dile getiren Esad Sivri, şu önerilerde bulundu:
“Bugünün dünyasında bilgiye erişim artık ayrıcalık değil; esas farkı oluşturan, bilgiyi nasıl işlediğiniz. Gençler, dijital platformları yalnızca tüketim amacıyla değil, üretim alanı olarak da görmeli. Kitapta ‘hiyerogliflerden caption’lara’ ifadesini kullanıyorum. Bu, insanlığın iletişim yolculuğunun bir metaforu. Binlerce yıl önce taşlara kazınan semboller, bugün parmaklarımızla yazdığımız kısa cümlelere, yani ‘caption’lara dönüştü. Değişen sadece araç; insanın kendini ifade etme arzusu aynı kaldı. İşte gençler, bu mirasın farkında olarak üretmeli, ürettiklerini etik sorumlulukla paylaşmalı ve dijital dünyada kimliklerini sağlam temeller üzerine kurmalıdır.”