Ziya Gökalp 130 yaşında

Bugün Ziya Gökalp'in doğumunun 130. yıldönümü. Türkiye'de sosyolojinin öncü isimleri arasında yer alan Ziya Gökalp, 'Türkçülüğün Esasları' adlı eseriyle Türkçülük fikrinin de öncüleri arasında yer alıyordu.

Ziya Gökalp 130 yaşında
Ziya Gökalp 130 yaşında
GİRİŞ 23.03.2006 14:17 GÜNCELLEME 06.02.2018 12:23

Ziya Gökalp (1876 - 1924)
 

 

Ünlü fikir adamı ve şairlerimizden olan Ziya Gökalp, 1876'da Diyarbakır'da doğdu. II. Meşrutiyet'ten başlayarak Türkçülük akımının en büyük temsilcisi sıfatıyla Türk düşünce ve siyaset hayatını kuvvetle etkilemiş, Milli Edebiyat akımı içinde verdiği eserlerle Türk edebiyatının biçim ve dil yönünden yenileşmesini sağlamıştır.

Öğrenimine Diyarbakır'da başlayan Ziya Gökalp, aynı şehirde Askeri Rüştiye'yi (1890) ve Askeri İdadi'yi bitirdi (1894). Ziya Gökalp, tıbbiyelilerin istibdata son vermek için kurdukları İhtilal Komitesine girmiş, okuldaki faaliyetleri ve okuduğu Fransızca kitapların zararlı sayılması yüzünden hapsedilmiştir. Diyarbakır Valisi Halit Bey'in yolsuzluklarına karşı mücadeleye girişen arkadaşlarıyla birlikte yasak yayın okudukları gerekçesiyle tutuklandı (1898). İstanbul'a döndükten sonra da okuldan uzaklaştırıldı.

Ziya Gökalp, hükümlülük süresi dolunca 'Zaptiye Nezareti altında bulundurulmak üzere' Diyarbakır'a gönderildi. Burada Siyaset, felsefe ve tarih üstüne incelemeler yaparken, istibdat aleyhine gizli faaliyetlere de katıldı. Bölgede güvenliği sağlamak için kurulmuş Hamidiye alaylarının başındaki Milli aşiret reisi İbrahim Paşa'nın adının karıştığı soygun ve baskın olayları karşısında halkı direnmeğe ve eyleme yöneltti. Halk 3 gün süreyle telgrafhaneyi işgal etti (1905). İbrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için saraya telgraflar çekildi. Üstelik, Avrupa ve Asya ülkeleri arasındaki haberleşmenin bağlantı noktası olan Diyarbakır telgrafhanesinin bu bağlantıyı kesmesi olayın daha da büyümesine yol açmış ve yabancı ülkeler saraya baskı yapmaya başlamıştı. Konuyu incelemek üzere İstanbul'dan Diyarbakır'a gönderilen soruşturma kurulu Hamidiye alaylarının bir süre sinmesini ve yolsuzluklara son vermesini sağladı. Ancak halkın yakınmasına yol açan yeni olaylar patlak verince, Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğinde halk yeniden telgrafhaneyi ele geçirdi. 11 gün süren bu ikinci işgal halkın kesin zaferiyle sonuçlanmış, hükümet İbrahim Paşa ve alaylarını bölgeden uzaklaştırmak zorunda kalmıştır (1907). Gökalp, ilk eseri olan Şaki İbrahim destanında bu olayı anlatır.

II. Meşrutiyetin ilanından sonra, Ziya Gökalp'ın kurduğu gizli cemiyetin yerini Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Diyarbakır Şubesi aldı. Partinin Diyarbakır, Van ve Bitlis örgütlerinin denetimiyle görevlendirilen Ziya Gökalp, bu dönemde Diyarbakır ve Peyman gazetelerine yazıyordu. 1909'da partinin Selanik'teki kongresine il temsilcisi olarak katıldı. Bir yıl İstanbul Darülfünunda psikoloji okuttuktan ve Diyarbakır maarif müfettişliği yaptıktan sonra, yeniden Selanik'e gitti. Katıldığı parti kongresinden sonra genel merkez üyeliğine seçildi. Burada Genç Kalemler, Yeni Felsefe, Rumeli gibi dergi ve gazetelerdeki yazılarıyla Türkçülük ve dilde sadeleşme hareketlerinin öncüleri arasında yer alan Gökalp, milli duyguları, tarih bilincini, bilime ve tekniğe değer veren düşünceyi her şeyin üstünde tutan şiirleriyle çevresini geniş ölçüde etkiliyordu. İttihat ve Terakki Genel Merkezi İstanbul'a taşınınca (1912), Gökalp da İstanbul'a yerleşti. O yıl Ergani madeninden Milletvekili seçildi.

Türk Ocağı çevresindeki çalışmaları, Türk Yurdu ve kendi çıkardığı Yeni Mecmua (1917) gibi dergilerdeki yazıları, Türkçülük akımının ilkelerini saptayan ve çağdaş uygarlık karşısında yerli bir senteze varılmasını şart koşan önerileri (Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1918), Darülfünun'da okuttuğu toplumbilim dersleri, İttihat ve Terakki'nin yönetici kadrosu üzerindeki etkisiyle Ziya Gökalp, Mütarekeye (1919) kadar uzanan dönemin düşünce ve siyaset hayatına yön veren etkenlerin başında yer aldı. İstanbul'un işgali üzerine tutuklanarak iki yıl Malta'da sürgün kaldı (1919-1921). Döndükten sonra, Uelif ve Tercüme Heyeti başkanlığına getirileceği tarihe (1923) kadar Diyarbakır'da kaldı ve küçük Mecmuayı yayımladı.

1923'te Diyarbakır'dan milletvekili seçildi. Hakimiyeti Milliye, Yeni Gün, Cumhuriyet gazetelerinde makaleleri çıkıyordu. Altın ışık (1923), Türkçülüğün Esasları (1923), Türk Töresi (1923) gibi kitapları birbirini izliyordu. Cumhuriyet Halk Partisinin programını inceleyen ve yorumunu yapan Doğru Yol (1923) adlı incelemesini de yine bu dönemde kaleme aldı. O sıralar yazdığı Türk Medeniyet Tarihi ise ölümünden sonra yayımlandı (1926). Yine ölümünden sonra çeşitli gazete ve dergilerde çıkmış yazılarıyla mektupları çeşitli kitaplarda derlendi. Çınaraltı (1939), Fırka Nedir? (1947), Ziya Gökalp Diyor ki (1950). Ziya Gökalp'ın neşredilmemiş yedi eseri ve aile mektupları (1956), Ziya Gökalp'ın Yazarlık Hayatı (1956), Ziya Gökalp Külliyatı (1. Kitap şiirler ve halk masalları;1952, 2. kitap Limni ve Malta Mektupları;1965), Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri (1973). 1924'te İstanbul'da öldü.

 

 

Milliyet Yazarı Taha Akyol, ünlü düşünürün 130. Doğum yıldönümünün anlam ve önemini okurlarına aşağıdaki metinle aktardı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 
 

 

Gökalp 130 yaşında



BUGÜN Ziya Gökalp'in doğumunun 130. yıldönümü. Türkiye'de sosyolojinin kurucusu, milli kimliğimizin öncü teorisyeni...
Her büyük beyin gibi onun da görüşlerinden bir kısmı yaşadığı dönemin sorunlarına aittir, bir kısmı geleceğe de ışık tutacak niteliktedir.
Gökalp'in vefat edinceye kadar savunduğu hilafet artık tarihe karışmıştır. Ama, hilafetin tarih içinde değişerek siyasi bir kuruma dönüştüğünü ve bu süreçte İslamda da din (fetva) ve hukuk (yargı) işlerinin birbirinden ayrıştığını belirten analizleri, günümüzde de İslam ile laik ve demokratik devletin bağdaşırlığı konusunda hâlâ büyük değer taşıyor.
Gökalp 'içtimai usul-i fıkıh' dediği sosyolojik tefsir metoduyla da İslam düşüncesinin çağdaşlaşmasında büyük bir ufuk getirmiştir.
Gökalp'in milliyetçilik anlayışı da 'muasırlaşma' ile bire bir ilişkilidir. Etnik ve ırkçı değildir, hatta ırk kavramının 'hayvanat'a mahsus olduğunu belirtir. Kürtleri dışlamaz, aksine, 'Anadolu içtimai uzviyetinin koparılması mümkün olmayan canlı uzuvları' olarak görür.

Hangi muasırlaşma?
Batı medeniyetine özenti bizde hem çok eskilere gider hem çok yaygındır. Ama bu medeniyeti 'kavrama' konusunda Gökalp'in derinliğine sahip olanların sayısı tarihimizde pek azdır. O yüzden modernleşme tarihimiz aşırı muhafazakâr reaksiyonla, Batı hayranı gardıropçuluk arasında çok çalkantılı bir seyir izledi; hâlâ bunun sıkıntılarını yaşıyoruz.
Gökalp ise, muasırlaşma meselesini iki esaslı noktadan yakalamıştır:
 
  • 'Aristo'nun istidlal (çıkarım) mantığını bırakarak Descartes ile Bacon'ın istikrai (tümevarım) mantığını ve bu mantıktan doğan 'metot'u almaktır.' Bunun dinimize ve kültürümüze aykırı olmadığını belirtir.
    Gökalp'e göre, muasırlaşma 'Şekilce ve yaşayış tarzıyla Avrupa'ya benzemek değildir', geleneksel mantıktan modern mantığa, metodik ve eleştirel düşünceye geçiştir...
     
  • Sosyolojik planda ise muasırlaşma, 'iktisadi ve teknik sınıflar'ın geliştirilmesidir, böylece 'çiftçi ve memur bir kavim' olmaktan çıkıp sanayi ve ticareti gelişmiş bir 'millet' olmaktır...
    Bu noktada karşımızda âlim ve filozof bir Gökalp vardır.

    'Radyum' gibi
    Kemalizm ile Gökalp'in görüşleri arasında benzerlikler kadar, büyük farklar da vardır. Kemalizm devrimci, Gökalp evrimcidir. Kemalizm 'kuvvetler birliğini' savunur. Gökalp ise 'kuvvetler ayrılığı'ndan yanadır, 'Fırkalar İçtimaiyatı' makalesinde de çok partili demokrasiyi vurgular. Gökalp, demokratik laikliği İslamın içinden üretir. Kemalizm ise laikliği dinin 'vicdan ve mabet'e çekilmesi olarak kabul eder...
    Tarih nasıl cereyan etmiş olursa olsun, bugün temel kavramlarda ufuk genişliğine ihtiyacımız vardır.
    Ahmet Emin Yalman'ın yazdığı gibi, Gökalp 'ilaç parasının yoksulluğu karşısında kıvranarak' ölmüştü. Ama yaşayan fikirleriyle hâlâ bir ışıktır. Yahya Kemal'in Gökalp'in beynini 'radyum'a benzetmesi haklıdır.
    Gökalp hakkında yeni çıkan derli toplu bir eser, Nevzat Kösoğlu'nun 'Türk Milliyetçiliğinin Doğuşu ve Ziya Gökalp' adlı güzel eseridir, tavsiye ediyorum. ( www.otuken.com.tr )
    Bugün Ziya Gökalp için bilimsel bir anma toplantısı düzenleyen İÜ Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nü ve Dekan Prof. Korkut Tuna'yı yürekten kutluyorum.

    t.akyol@milliyet.com.tr

 

 

 

 

 

 

 

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Trabzonspor'dan müthiş geri dönüş! Onuachu şov yaptı
Türkiye'nin en iyi işverenleri belli oldu! 600’den fazla şirket analiz edildi...