Genç, kendi şiirine Dranas'ın şiiri dedi
'Çanakkale Batı dünyası açısından baktığımız zaman o kadar bahtlı, kendi gözümüzden iken medeniyetimizden baktığımız zamanda bir o kadar bahtsız bir toprak parçasıdır' diyen Şair Nurullah Genç son kitabını anlattı.

Radyo 7’nin programcılarından Kahraman Tazeoğlu’nun konuğu Şair-Yazar Nurullah Genç Oldu. ‘Her Şey Yanıp Kül Oldu’ isimli son kitabıyla Mavi Ada’da Kahraman Tazeoğlu’nun ve dinleyenlerin sorularını cevaplandırdı.
> Son kitabınız ‘Her Şey Yanıp Kül Oldu’ adıyla çıktı. Kitabı nasıl yazmaya başladınız?
> Kitabın başlangıcı 28 yıl önceydi. Lise son sınıftaydım, ben o zamanlar 18 Mart Çanakkale zaferinin yıl dönümü kutlanacak. 1978 Erzurum imam hatip lisesinde okuyorum ben son sınıf öğrencisiyim. O zaman ki müdürümüz Abdurrahman Teber Bey beni odasına çağırdı. 'Sen şiirle uğraşıyorsun 18 Mart’a 3 gün var. Al bu listeyi, 3 gün içerisinde bu listede olmayan bir Çanakkale şiiri bulacaksın ve getireceksin. Çünkü bunlar diğer liselerin talebelerine verilmiş, onlar okuyacaklar. Sen de bizim lisemizi temsilen şiir bulup okuyacaksın' dedi.
2 gün il halk kütüphanesi, üniversite kütüphanesi hatta bazı tanıdığım bildiğim hocaların kütüphanelerini araştırdım. Nereye baktıysam bir Çanakkale şiiri bulamadım. Var olanların hepsi alınmıştı, Mehmet Akif’in şiiri de dâhil olmak üzere. Gittim, müdür beyin odasının kapısını çaldım masum masum korkak korkak ürkek ürkek girdim ‘hocam bir şey bulamadım’ dedim. Adeta kovdu beni ‘Hemen git ve bul. Sen o programda şiir okuyacaksın, sen liseyi temsil edeceksin' dedi.
Ben yine baktım ve bulamadım. Son gün, gece sabaha kadar Çanakkale şiiri yazdım. Hocam, ‘Nerden aldın bu şiiri bu çok güzel bir şiir ‘ dedi. a 'kendim yazdım' diyemedim. ’Hocam Ahmet Muhip Dranas’ın bir şiiriymiş çok uzak köşelerde bir yerde kalmış ben buldum’ dedim. Hoca, 'Tabi olabilir, nerde kalmış bu şiiri? Ben hiç duymadım, hayret!' dedi.
Sonra edebiyat hocalarını çağırdı, sordu. Onlar Dranas’ın böyle bir şiiri olmadığını söylediler. Ben o zaman gerçeği söylemek zorunda kaldım tabi. O zaman Mehmet Akif’in dışında bir Çanakkale destanının yazılmadığını öğrenmiştim. O günden bugüne kadar da fazla bir şey değişmedi yani yazılmamıştı. Ve içimde bir ukde gibi kaldı bu yıllarca. Sonrada her şey yanıp gül oldu, kitaba dönüştü kitabın isminin hikâyesini ardında ise 28 yıl önceki bir hadise var.
> Timaş yayınları kitabın oluşumunda bir ihtiyaç mı duydu?
> Bir Çanakkale kitabı istenmedi. Ben Çanakkale ile ilgili çalışmalarımı tamamladım. Yaklaşık 1,5 ay önce Timaş yayınlarının genel müdürünü ve editörlük çalışmalarını yapan arkadaşlara, yayın yönetmenine böyle bir kitabımın olduğunu ve bitirmek üzere olduğumu söyledim. Onlar da heyecanlandılar. Çünkü Çanakkale ile ilgili hiç şiir kitabı yok.
Tabi ki bu kitap Çanakkale ile ilgili bir destan çalışması ama bir hamaset kitabı değil. Kitaptaki şiirlerin üzerinde biraz algılama derinliği ile durmak gerekiyor. O yüzden hani böyle bir hamasi bir destan çalışması, destan şiiri aramak durumunda olanları hayal kırıklığına uğratabilirim. Oturup biraz düşünülmesi gerekiyor şiirler üzerinde. Gerçekten emek verdim. Çünkü, Çanakkale çok büyük emeklerle kazanılmış bir destan bir zafer. Çanakkale zaferinin o muhteşem görüntüsü ve derinliğine layık bir çalışma olabilir mi diye de gerçekten bir endişe sürekli var oldu içimde. Öyle zannediyorum ki okuyucular Çanakkale’ye muhabbet duyan insanlar kitabı okudukları zaman az da olsa vermiş olduğum bu emeği fark edeceklerdir.
> Çok titiz bir çalışma gerçekten bu tabi ta bunun evveliyatını da söylediniz o günden bu güne devam etmekte. Ne hissetiniz kitap çıktı şöyle baktınız önünüze koydunuz?
> Tabi kitabın çıkışını ben kademe kademe izledim aslında. Mesela kapak tasarımı yapıldı bana geldi ben fikrimi söyledim. Sonra iç tasarım yapıldı onunla ilgili düşüncelerimi aktardım. Ara ara izledim ama kitap çıktığı zaman o izlediklerimin çok kopuk fotoğraflar olduğunu gördüm.Birbirinden bağımsız ve kopuk fotoğraflar olduğunu fark ettim.Bir bütün olarak kitabı görmek apayrı bir şey.Ve böyle sunulmalımıydı bu kitap diye düşündüm ,bu kadar emek verilmelimiydi sayfalara ve şiirlere bunu hak ediyor mu diye düşündüm. Biraz da kendi kendime taviz vererek ‘evet ediyor’ falan dedim içimden ama kitabı okuyan bazı arkadaşlarımız ‘evet iyi ki bu şiirle böyle yayınlanmış böyle basılmış’ dediler.Yani çok güzel bir konsantre kitap ortaya çıktı. Şiirleriyle, fotoğraflarıyla, baskısıyla, rengiyle hatta mesela kapağında siyah bir ‘K’ harfi var.Daha önceden kırmızıydı ,ben arkadaşlarıma gösteriyorum kapağı iyi oldu mu diye. Bir edebiyat araştırmacısı arkadaşım var Abdurrahman Dinç diye Erzurum’da.Onunla oturuyoruz kitabın kapağına şöyle bir baktı Çanakkale yanıyor her şey kül olmuş tamam da bu kırmızı ‘K’ siyah olsa nasıl olur, bence bu siyah olsa bir tevriyede çıkar ortaya.Çünkü ‘K’ harfiyle okursanız her şey yanıp kül oldu ‘G’ harfi ile okursanız her şey yanıp gül oldu olurdu dedi. Böyle bir hatırası da var kapağın.
> Şair gözüyle şair hassasiyeti ile sizin gözünüzden Çanakkale?
> Çanakkale Nurullah Genç’te neyi çağrıştırıyor? Şimdi ben onu sizi ifade edeyim. Çanakkale bende Truva savaşlarına kadar uzunca bir geçmişi çağrıştırıyor. Yani Çanakkale bende Homerasun adasını çağrıştırıyor. Çanakkale dediğimiz zaman aklıma Afrodit geliyor, Tanrı Zeus geliyor onların Yunan düşüncesi ile mitolojisini ifade ediyorum. Çanakkale dediğim zaman aklıma Kaz dağı geliyor, Baba dağı efsanesi geliyor, sarıkız efsanesi geliyor. Çanakkale dendiği zaman o topraklardan söz edildiği zaman Hasan Boğuldu’yu hatırlıyorum. Agamemnon aklıma geliyor ki 1000 gemilik Aka ordusunun kralıydı. Ve yine bir Agamemnon daha geliyor ki, yenilmez Armada denilen itilaf devletleri filosunun en önemli gemilerinden birisiydi. Çanakkale bütün bunları çağrıştırıyor bende.
Ve Çanakkale bir batı dünyası açısından baktığımız zaman o kadar bahtlı, kendi gözümüzden iken medeniyetimizden baktığımız zamanda bir o kadar bahtsız bir toprak parçasıdır.
Akademik kimliğiyle şair kimliğinin çatışmasının önüne nasıl geçti?
Böyle bir çatışma yaşamadım şimdiye kadar. Çünkü ilimle sanat ayırt edilemeyecek kadar iç içedir.Hangi alanda olursanız olun hayatın bir parçasını tamamlamak üzere çalışıyorsunuz.Hayat bir bütündür.Biz evrensel bir bütünlük,büyük bir sistem içerisinde alt sistemler olarak yaşıyoruz.Gerçekten evren,bir sistemler manzumesidir.Tüm bunları kuşatan tek kelime bilgidir,ilimdir.Akademik çalışma ilmi çalışma anlamına gelir.Bu çalışmaların dışında değildir sanat ve edebiyat.Biz yanlış bir ihtisaslaşma politikasıyla bunları birbirinden tefrik etmişiz ve adeta fen bilimleriyle uğraşan şiirle,sanatla,edebiyatla hiç uğraşmazmış gibi bir anlayış içerisinde bunu tanzim etmişiz.Bende kesinlikle böyle bir şey olmadı.Birbirini destekledi bunlar.Akademik çalışmalar bana metodoloji,sanat ve edebiyat çalışmaları bana derinlik öğretti. Derinlikle metodolojiyi birleştirince de benim akademik çalışmalarıma, belli bir bakış açısı, felsefi, sosyoloji ve psikoloji bir bakış açısı yansıdı.
***
Kitap'tan:
Çanakkale, bu ülke insanları için bir dönüm noktasıdır. Öyle bir savaştır ki Çanakkale, ona dokunduğu zaman ressamın fırçası, şairin kelimeleri, bestekârın nağmeleri kan kırmızıya dönüşür.
Gül bülbül'ün göğsünden akan kanın çiçeğidir, Çanakkale ise her şeyin yanıp kül olduğu bir büyük destan. Bu destanı bir de, bütünüyle Çanakkale’ye adanmış bu kitaptan okuyun. Bir mahşerin ortasında bir çukura düşen Gelibolu’ya âşık boynu bükük bir kelebeğin içinde bile 'Ah Vatan!' sızısını hissedeceksiniz.
Sönmeyecek; karanlık bilmese de, niyedir
Bu eflatun sessizlik güller mahzun diyedir
Dünyayı yenenlerin yenildiği, o eşsiz
Çanakkale şimdi bir sevdalı Türkiye’dir
ÇANAKKALE / Her Şey Yanıp Gül Oldu
Nurullah Genç, Prof. Dr.
Timaş Yayınları