Ali Emiri için kitap bir keşif aracıydı

Ali Emiri Efendi’nin bize en güzel mirası olan Millet Kütüphanesi, binası . depremde hasar gördüğü için, uzun bir süredir hizmet verememekte. Ama çok yakında yeni projelerle birlikte hizmete açılmaya hazırlanıyor.

Ali Emiri için kitap bir keşif aracıydı
Ali Emiri için kitap bir keşif aracıydı
GİRİŞ 30.03.2007 16:01 GÜNCELLEME 30.03.2007 16:01

Rümeysa Tanrıseven'in haberi


Lâkin Millet Kütüphanesi eski güzelliğine kavuşurken bu işe gönül vermiş Millet Kütüphanesi müdürü Melek Gençboyacı bu güne kadar hiç boş durmamış.


Geçici olarak taşındığı Beyazıt Kütüphanesi’nde, Millet Kütüphanesi’nin -tabiri caizse- ömrüne ömür katmış.  Söyleşinin hemen başında müjdeyi alıyoruz: Yakın bir zamanda Millet Kütüphanesi ziyaretçilerine kavuşuyor.


Ama bu sadece bir başlangıç. Melek Hanım’la her şeyi konuştuk. İlk başta Kütüphanenin geçmişini, Ali Emiri Efendi’yi, Madam Bombar’ı, Divanu Lügati’t Türk’ü bir de onun ağzından dinledik. Ve tabiî ki büyük yankı uyandıran Pera Müzesi’nde sergilenen Ali Emiri sergisi’nden bahsettik. Ve yeni Projeler… Yapılacak olanlar… Millet Kütüphanesi’nin son halinin bir fotoğrafını da siz okuyucularımız için Melek Hanım’dan aldık. Daha fazlası için sizi söyleşimizle baş başa bırakıyoruz.

> Millet Kütüphanesinin kuruluş hikâyesini anlatabilir misiniz?

> Çocukluğundan itibaren kitap okumaya meraklı olan Ali Emiri Efendi, güçlü bir hafızaya sahipti. 8-10 yaşlarında eski yapılar üzerindeki yazıları okumaya çalışıyordu. Gençliğinde ise hat sanatıyla meşgul olmuş ve yazdığı yazılar Diyarbakır’da camilere asılmıştı. Çocukluğundan beri büyük bir özveriyle kitap toplamaya başlamış, Osmanlı coğrafyasının çeşitli bölgelerinde vazifesi gereği gittiği her yerde hiç ara vermeden okumaya ve kitap biriktirmeye devam etmiştir. Ev ev, dükkân dükkân dolaşarak, nâdide kitaplar aramış ve bulduklarını satın almıştır. Parasının yetmediği veya sahibi satmadığı için elde edemediklerini ise istinsah etmiştir. Hatta onun bazı kitapları elde etmek için uzak diyarlara gittiği veya tayinini çıkarttığı bile oluyordu. Kitaplar onun için bir koleksiyon malzemesi değil, geçmişi keşfetmenin birer aracıydı.
30 yıl çalıştıktan sonra 1908 yılında çok sevdiği kitaplarla daha çok meşgul olabilmek için emekli olmuştur. Bu eserleri 1916 yılında bir araya toplayarak kendisine tahsis edilen Feyzullah Efendi Medresesi’nde bir kütüphane kurmuş ve bütün ısrarlara rağmen kütüphaneye kendi ismini değil de “Ben bu kitapları milletim için topladım ve milletime vakfediyorum” diyerek adını “Millet Kütüphanesi” koymuştur.

> Kütüphane kurmasının ve ismini Millet olmasının başka bir nedeni de var mıydı? 

>  Evet. Ali Emiri Efendi’nin kütüphane kurmasının birinci nedeni milletine karşı duyduğu büyük saygı ve sevgi, bir diğer sebebi ise eski bir lâyihada yer alan güzel bir teklifin onda bıraktığı tesirdir. Söz konusu lâyiha Hicrî 1287’de (M.1871) Tahir Münif Paşa tarafından Maarif Meclisi Başkanlığı’nda bulunduğu sırada, yani paşa unvanını almadan kaleme alınmıştır.


Lâyihada, İstanbul’da devrin ihtiyaçlarını karşılayacak, Doğu ve Batı kitaplarını da ihtiva eden bir “Millet Kütüphanesi” kurulması lüzumu belirtiliyor ve bu maksatla Çemberlitaş’taki Yanık Elçiler Hanı arsasına büyük bir bina inşa edilmesi teklif olunuyordu. Ancak bu teklif hayata geçirilmemiş sadece yazıda kalmıştı. Bu nedendir ki Ali Emîrî Efendi kurduğu kütüphaneye Millet Kütüphanesi adını verirken bir kenarda unutulmuş olan bu eski lâyihayı da hatırlamış ve bu fikri gerçekleştirmek istemiştir. 

> Ali Emiri Efendiyi bize biraz tanıtabilir misiniz? 

> Ali Emiri Efendi 1857 yılında Diyarbakır’da doğmuştur. Ailesi Diyarbakır’ın köklü ve aydın bir ailesi olup, seyyid ve şerif soyundan gelmektedir. Diyarbakır’ın ünlü şairlerinden Saim Mehmet Emiri Çelebi’nin torunlarından Seyyid Mehmet Şerif Efendi’nin oğludur. İyi bir öğrenim görmesinde ve yetişmesinde ailesinin büyük rolü olmuştur. İlköğrenimini Sülûkiyye Medresesi’nde tamamlamıştır. Amcası Fethullah Feyzi Efendi’den ve büyük amcası Şaban Kâmil Efendi’den alet ilimleri ve hat dersleri, Şirvan Kaymakamı olan dayısından ise Farsça dersleri aldı. Kısa zamanda Arapça ve Farsça’sını ilerletti. Bu arada eski tarzda şiirler kaleme almaya başladı. Küçük yaştan itibaren okumaya ve öğrenmeye olan merakı hayatı boyunca da devam etmiş ve hayatının gayesi haline gelmiştir. Bundan dolayı memuriyet hayatı boyunca ilmî ve edebî faaliyetlerini ara vermeden sürdürdü. Taşrada görev yapan bütün Tanzimat memurlarına benzer bir biçimde ömrü, imparatorluk coğrafyasını bir uçtan öbürüne adımlamakla geçti. Adana’dan Leskovik’e, Trablusşam’dan Yemen’e, Osmanlı haritasının paramparça olduğu dağılma dönemini baştan sona yaşamıştır. Emekliye ayrıldıktan sonra da hizmete devam ederek Millî Tetebbûlar Encümeni, Tasnîf-i Vesâik-i Târihiye Encümeni Başkanlığı ile Târih-i Osmânî Encümeni üyeliği yaptı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Dairesi Tasnif Komisyonu’nun başında bulunduğu sırada da kendi adına izâfe edilen “Ali Emîrî Tasnifi”ni meydana getirdi.

> Ali Emîrî Efendi yazma eserleri nasıl toplamıştır? Ali Emîrî Efendi sadece bir koleksiyoncu muydu, yoksa kendi yazdığı eserler de var mıydı?

> Ali Emîrî Efendi’nin okuma merakı çocukluk yıllarında başlamıştır. Bu merakla durmadan dinlenmeden okumuş ve kitap toplamıştır. Memuriyeti döneminde de yine hiç ara vermeden okumaya ve kitap biriktirmeye devam etmiştir. Ev ev, dükkân dükkân dolaşarak, nâdide kitaplar aramış ve bulduklarını satın almıştır. Parasının yetmediği veya sahibi satmadığı için elde edemediklerini de istinsah etmiştir. Hatta onun bazı kitapları elde etmek için uzak diyarlara gittiği veya tayinini çıkarttığı bile olmuştur. Kitaplar onun için bir koleksiyon malzemesi değil, okuyarak geçmişi keşfetmenin birer aracıydı. Ali Emîrî Efendi bu bakımdan klasik koleksiyoncu tipinden ayrılır. Bu uğraşlar sonucunda kitaplarının sayısı günden güne artmıştır. 1908’de emekli olup İstanbul’a geldiğinde 40 küsur sandıktan oluşan; Osmanlı tarihleri, padişah divanları, şuarâ tezkireleri ve çoğu nâdir ve tek nüsha eserlerden oluşan zengin kütüphanesini de beraberinde getirmiştir.


Ali Emîrî Efendi sadece kitap okumak ve toplamakla kalmamış aynı zamanda kendisi de eserler yazmıştır. Daha çok biyografi, şiir, tezkire gibi pek çok türde yazmış olduğu eserleri vardır ve bu eserlerin bir bölümü de basılmıştır. Aynı zamanda Ali Emîrî Efendi bazı eski eserleri “Nevâdir-i Eslâf” adı altında hâşiyelerle yeniden yayımlamıştır.

> Divan-ı Lügati’t-Türk’ün Ali Emîrî tarafından bulunma öyküsünü anlatır mısınız? Eserin çok fazla bilinmeyen özellikleri nelerdir?

> Bilindiği gibi Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugâti’t-Türk adlı eseri (1072-1074), Türk dilinin ilk sözlüğü olması yönüyle büyük önem taşımaktadır. Kaşgarlı Mahmud eserini yazarken o devrin Türk illerini bir bir dolaşmış ve doğrudan doğruya kendi derlediği dil malzemesine dayanmıştır. Bu bakımdan eserde çeşitli Türk boylarının ağızları üzerinde bizzat gözleme dayanan tespitler ve karşılaştırmalar yer almaktadır. Eser, Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin Arapça’dan geri kalmadığını göstermek ve Araplar’a Türkçe’yi öğretmek maksadıyla kaleme alındığı için Türkçe’den Arapça’ya bir sözlük şeklinde tertip edilmiştir. Bunun yanı sıra Türk tarihine, coğrafyasına, folklor ve halk edebiyatına, dönemin toplum hayatına dair zengin bilgiler içermesi dolayısıyla ansiklopedik eser özelliği taşır. İçerisinde yer alan haritanın ilk Türk dünyası haritası olması bakımından büyük değeri vardır. Haritada Türklerin oturduğu yerlerle bunların münasebette bulunduğu milletlere de yer verilmiştir.


Divânü Lugati’t-Türk’ün varlığı XIV. yy. dan bu yana bilinmekteydi. Çeşitli eserlerde Divânü Lugati’t-Türk ismi geçmektedir fakat bir süre sonra hakkında hiçbir kayda rastlanmayan ve yıllarca ele geçmeyen eser, nihayet II. Meşrutiyet’in ilânını takip eden yıllarda tesadüfen Ali Emirî tarafından İstanbul’da Sahhaflar Çarşısı’nda bulunmuş ve 30 altına satın alınmıştır.

> 19. yy. da Millet Kütüphanesi binasının yok olmasını engelleyen kişi olarak bilinen Madam Bombar’ın hikâyesi nasıldır?

> Feyzullah Efendi Medresesi’nin yıkılmadan günümüze dek ulaşabilmesini 1910’larda İstanbul’da bulunan Fransız Elçisinin eşi Madama Bombar’ın çabalarına borçluyuz. O yıllarda İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni Üyesi olan Madama Bombar, belediye tarafından yerine meydan yapılması kararlaştırılan bu önemli eserin yaşatılabilmesi için uğraşmış ve başarılı olmuştur. Bunun ardından 1916’da harap durumda olan medrese İstanbul Muhipleri Cemiyeti tarafından onarılmış ve Ali Emîrî Efendi’nin kitaplarını bağışlamasıyla da kütüphaneye dönüştürülmüştür.

> Ali Emîrî Efendi’den bu yana Millet Kütüphanesi’nde müdürlük yapan kişiler kimlerdir?


> Millet Kütüphanesim’nin ilk müdürü Ali Emîrî Efendi’dir ve ölümüne kadar bu görevi yürütmüştür. Onun ardından; İsmail Hakkı İlter, Halit Dener, Şemim Emsen, Nail Bayraktar, Celalettin Kişmir ve Mehmet Serhan Tayşi müdürlük yapmıştır. Bu bir bayrak yarışıdır. Ben bu bayrağı onlardan devraldım. Onlar bütün bu eserleri koruyarak günümüze kadar getirmişler ve büyük bir özveriyle çalışmışlardır. Ben de zamanı gelince bu bayrağı birilerine devredeceğim.

> Osmanlı Kütüphane geleneğinden kısaca bahsedebilir misiniz?

> Bildiğiniz gibi Osmanlılar kitaba ve ilme büyük önem vermişlerdir ve bundan dolayı; padişahlar, valide sultanlar, vezirler, paşalar tarafından kütüphaneler yaptırmıştır. Bu kütüphaneleri yaşatabilmek için ise zengin vakıflar kurmuşlardır. Yapılan her medresenin yanında muhakkak bir de kütüphane mevcuttu.
Okur-yazar bulunan hemen hemen her evde, küçük çaplı bir kitaplığın bulunduğu Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında kayda değer 763 kütüphane vardı.
Şüphesiz Ali Emîrî Efendi’nin kurduğu “Millet Kütüphanesi” de bu zengin kütüphanecilik mirasının bir ürünüdür. 

>  Pera Müzesi’ndeki Ali Emîrî Efendi sergisi fikri nasıl ortaya çıktı? Ziyaretçilerin ilgisini değerlendirebilir misiniz? 

> Ali Emîrî Sergisi fikri Suna ve İnan Kıraç Vakfı ile yürüttüğümüz, Millet Yazma Eser Kütüphanesi’nde bulunan eserlerin görüntülerinin dijital ortama aktarılması, yerli ve yabancı araştırmacıların yazma ve eski harfli kitapların bütün bilgileriyle internet ortamında da kütüphaneden faydalanmalarını sağlanması, kayıtsız olan binlerce eserin kayıt edilip istifadeye sunulabilmesi, kısacası içinde bulunduğumuz çağa teknolojik olarak ayak uydurabilmesi için başlattığımız işbirliğinin bir sonucudur. Amacımız çeşitli sıkıntılardan dolayı günümüze dek ülkemiz insanıyla buluşturma imkânı bulamadığımız değerlerimizi halkımızın beğenisine ve hizmetine sunmaktır. Halkımız tarafından gösterilen yoğun ilgiden yola çıkarak amacımıza ulaştığımızı söyleyebiliriz. Kütüphanemizde bulunan bu nadir eserleri modern bir teşhir anlayışıyla sergilemenin ve bu yolla halkımıza tanıtmanın büyük bir önemi olduğunu biliyoruz.

> Ali Emîrî Efendi sergisi ile alakalı ileriki zamanlarda uygulamayı düşündüğünüz projeler var mı?

> Öncelikle hazırladığımız bu sergi Kültür ve Turizm Bakanlığımız, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğümüz ve İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün bilgi, onay ve destekleriyle açılmış bir sergidir. Ali Emîrî Efendi sergisi halkımız tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı fakat ben bununla yetinilmemesi gerektiğini, uluslararası platformda da eserlerimizi insanların beğenisine sunmamız ve tanıtmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu amaçla kütüphanemiz konuk ülke olduğumuz 2008 Frankfurt Kitap Fuarı’nda bulunacaktır. Ali Emiri Efendi’yi ve Millet Kütüphanesini 7 den 70 e herkese tanıtmak için inşallah bu çalışmalarımızın devamı da gelecektir . 

> Yazma eserlerin okuyucuya daha kolay yolla ulaşması için çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Bunları bizlerle paylaşır mısınız?

> Suna ve İnan Kıraç Vakfı desteği ile 2005 yılında başlayan ve halen devam etmekte olan Millet Kütüphanesi’nin sayısal (dijital) arşivinin oluşturulması projesi sonucunda okuyucuların eserlere çok daha rahat ve hızlı bir şekilde ulaşmaları sağlanacaktır. Aynı zamanda kuruluş çalışmaları hızla sürmekte olan internet sitemiz aracılığıyla da isteyen okuyucularımız Millet Kütüphanesi’ne dâir pek çok bilgiyi edinme, kütüphane bünyesindeki eserleri tarama gibi imkânlara sahip olacaklardır. Araştırmacılar önümüzdeki bir iki gün içinde www.milletkutup.gov.tr internet adresimizden kütüphanemize ulaşabileceklerdir.

> Millet Kütüphanesi onarım çalışması şu an ne durumdadır? Ne zaman tekrar hizmete açılması düşünülmektedir?

> Millet Kütüphanesi 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi ve süregelen artçı şoklar sebebiyle ağır hasar almış ve kullanılamayacak duruma gelmişti. Depremden sonra kütüphanede bulunan eserler Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne taşınmış ve halen bu mekânda geçici olarak hizmet verilmektedir.
Kütüphane binasının tekrar tarihi kimliğine kavuşabilmesi için yapılan bütün restorasyon çalışmaları; akademik ortamlarda araştırma ile başlayan, karar aşamasında danışman öğretim görevlilerinin ve İstanbul Rölöve ve Anıtlar Teknik Müdürlüğü’nün kontrollüğünde aldıkları ortak kararlarla yürütülmüştür. Son etap ödeneği İstanbul Valiliği İl Özel İdare Bütçesinden karşılanmıştır. Bina ağır hasarlı olduğu için restorasyon çalışmaları uzun sürmüştür.
Ana binada bulunan okuma salonu ve müze bölümü kubbelerinde, tonoz ve kemer alınlarında Lale Devri’nin son dönem örneği olan kalem işi süslemeleri mevcuttur. Depremde hasar alan yer yer dökülen kalem işlerine dair tümlemeler, kemer yüzeylerinde mevcutta sıva varken yapılan araştırma raspası ile ortaya çıkarılan dönemin bütün güzelliği ile yansıtan, renklerindeki canlılıklar ile göz kamaştıran Şemsler, yine Müze Salonu’nda pencere üstlerinde mevcut taç motifinin altında orijinal taçların ortaya çıkartılarak korunması ile parçası düşerek dağılmış olan pandantif göbek madalyonunda gerekli tümlemelerin orijinaline uygun olarak yapılması, Sofa Bölümünde arka kısımda depremden hasar alıp, sıvaları düşen çapraz tonozların mevcuttaki tezyinatına sadık kalınarak tümlemelerinin yapımı ile tamamlanan kalem işi restorasyon çalışmaları en son tüm kalem işi yüzeylerine koruyucu sürülmek kaydıyla bitirilmiştir. Diğer bölümlerin restorasyon çalışmaları da orijinaline uygun olarak yapılmıştır. Bina, içinde barındıracağı bu ata yadigârı eserleri bizden sonraki nesillere de korunarak aktarılabilmesi için her türlü ısı, nem, güvenlik ve yangın vb. sistemleri ile donatılmıştır.
Kütüphanemizi Haziran, Temmuz gibi hizmete açmayı hedefliyoruz.
Dönüşümüz muhteşem olacak

> Millet Kütüphanesi bünyesinde kaç eser mevcuttur? Bu değerli eserleri müze bölümünde de sergileyecek misiniz? 

> Evet. Eserlerimiz biz de zaman zaman yeniden düzenlenen Müze bölümünde teşhir edeceğiz. Millet Kütüphanesi’nde 3704’ü Arapça, 519’u Farsça, 2485’i Türkçe olmak üzere toplam 6708 yazma eser olmak üzere Arap harfli nadir sayılan matbu eserlerle birlikte 30 bin civarında eserimiz mevcuttur. Civarında diyorum çünkü kitap kayıt etmeye devem ediyoruz. Kütüphane “Feyzullah” ve “Ali Emîrî Efendi” olmak üzere iki ana koleksiyondan oluşmaktadır. Ali Emîrî bölümü kendi arasında Arapça, Farsça ve Türkçe olarak üç ana bölüme ayrılmıştır. Türkçe eserler ise kendi aralarında Manzum, Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Tıp, Riyaziyye ve Askeriye gibi bölümlere ayrılmış olup her bölüm kendi arasında demirbaş numarası alarak bir bütünlük sağlanmıştır.
Kütüphanede ayrıca Cumhuriyet öncesi gazete ve mecmua koleksiyonu ile yine Ali Emiri Efendi’nin topladığı Fransızca kitaplar da bulunmaktadır. Sonradan bağış devir vs. yolu ile kütüphaneye kazandırılan eserler ise Müteferrik Bölümünde bulunmaktadır. Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsünde ilk defa sergilenen Ferman, Berat ve hatlar ise yeni oluşturduğuz A. E. Belge bölümüne bulunmaktadır.

> Vakıf ve özel kuruluşların kütüphanelere katkıları ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? 

> Devletimizin envanterinde bulunan yüzyıllar öncesinden günümüze gelebilmiş pek çok değere sahip olmamıza rağmen çeşitli imkânsızlıklar dolayısıyla halkımızla buluşturma noktasında ciddi sıkıntılar yaşamaktayız. Bence bu değerleri kamuya mal olmuş nitelikli vakıflarla ve bağlı kuruluşları ve diğer özel kurumlarla işbirliği içinde, gerek ulusal gerekse uluslararası platformlarda çağdaş bir anlayışla insanlara tanıtmak gerçekten çok önemli ve kesinlikle yapılması gereken bir hizmettir.
Bu nedenlerden dolayı ben bu tür çalışmaların çok önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. 2005 yılında başlayan ve halen devam etmekte olan, Millet Kütüphanesi’nin sayısal (dijital) arşivinin oluşturulması, kütüphanede dünya standartlarına uygun bir şekilde hizmet verebilmek için Suna ve İnan Kıraç Vakfı desteği ile gerçekleşmektedir. Bu proje ve Ali Emiri Efendi’nin 83’ncü vefat yılında Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nde açtığımız bu sergiler Devlet kuruluşlarıyla özel sektör kuruluşları arasındaki, ülkemizin kültürel değerlerinin korunmasına, yaşatılmasına ve genç kuşaklara tanıtılmasına yönelik işbirliğinin bir başarısıdır. Suna İnan Kıraç Vakfı ile işbirliğimizin diğer bütün kurumlara da örnek olmasını diliyoruz.


www.sanatalemi.net

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
CHP'li belediyeden skandal: Tarihi mezarlığa büyük saygısızlık!
Bir de ‘tarafsız mahkemelerde yargılayacağız’ demezler mi?