Politik Bir Film: Fidel’in Yüzünden

Politik Yönetmen Costa Gavras’ın kızı Julie Gavras, ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi olan “Fidel’in Yüzünden” adlı filmle babasının izinden gidiyor.

Politik Bir Film: Fidel’in Yüzünden
Politik Bir Film: Fidel’in Yüzünden
GİRİŞ 09.02.2008 17:11 GÜNCELLEME 09.02.2008 17:11
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

İsmail Doğu'nun film kritiği


“Z” (Ölümsüz), “Amen”, “Kayıp (Missing) filmlerinden hatırlayacağımız, daha çok siyasal filmleriyle tanınan ünlü yönetmen Costa Gavras’ın kızı Julie’nin çektiği ilk sinema filmi “Fidel’in Yüzünden - La Faute à Fidel - Blame It On Fidel”, darbelerin ve siyasi görüşlerin böldüğü bir aileyi ve bu ailede büyüyen sancılı bir çocukluk hikayesini konu edinmektedir. İstanbul Film Festivali'nde büyük ses getiren bu film, istek üzerine ek seanslarda gösterilmiş ve ayrıca 2007 Sundance Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü'ne aday gösterilmişti.


Babası gibi yönetmenliğe soyunan Costa Gavras’ın kızı Julie Gavras, sadece kamera arkasında bulunmakla değil, politik açıdan da hayata soldan bakma ve bir zamanlar dünya değiştirmeye kalkanların yaşadıklarını aktarma konusunda babasının izinden gidiyor görünmekte. Julie Gavras’ın ilk yönetmenlik denemelrei belgesel film türünde olmuştur. 2000 yılında, From Dawn to Night: Songs by Moroccan Women (Gün Doğumundan Geceye: Faslı Kadınlardan Şarkılar) adlı ilk belgeselinin ardından Julie, Ocak 2002'de ikinci belgeseli olan The Pirate, the Wizard, the Thief and the Children (Korsan, Büyücü, Hırsız ve Çocuklar)’ı yayınladı. Kısa ve belgesel filmlerden sonra, İtalyan romancı Domitilla Calamai'nin kitabından uyarlayarak çektiği ”Fidel’in Yüzünden” adlı film, Julie’nin ilk uzun metrajlı denemesi. Julie, 1970'lerin  Paris’inde geziniyor; ve bizleri, sosyalizme yürekten bağlanmış bir ailenin yaşadıklarını, ailenin küçük kızı olan Anna’nın gözünden hem dünya ahvaline, hem de karakterinin kişisel meselelerine ortak ederken, dönemin ruhunu, umutlarını ve hayal kırıklıklarını başarıyla yansıtmayı da ihmal etmiyor.


Kadın hakları adına verilen mücadele, faşist darbeler, emperyalizm karşıtlığının fon oluşturduğu film, çatışan ideolojiler, sınıf, ulus, cinsiyet, din ve aile bağları gibi konuları yansıtan bu film, olayları çarpıcı biçimde aktarıyor, ama katı müdahalelerde de bulunmuyor. İtalyan yazar Domitilla Calamai’nin çok satan aynı adlı kitabından uyarlanan film, 2007 Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne aday gösterilmiş, İstanbul Film Festivali’nde de büyük ses getirmiş, istek üzerine ek seanslarda gösterilmişti...


Anna rolündeki Nina Kervel, oldukça zor bir rolde, son derece başarılı bir performans sergiliyor. Bu film, sadece ünlü bir yönetmenin kızı tarafından çekilmesiyle değil, aynı zamanda ünlü bir oyuncunun kızının oyunculuğuyla da dikkat çekici. Gerard Depardieu'nün kendisi kadar ünlü kızı Julie Depardieu, ailedeki anne rolünü üstlenmiş durumda. 


Hayatın problemlerini ve bunların duyumsanmasını bir çocuğun gözünyle izlemek, sıkıntı ve acının derinliğini en saf bir biçimde ortaya koyabilmek için iyi bir seçim. Zira bu tür durumların etkisini en iyi gözlemleyebileceğimiz karakter, sanırım en iyi bir şekilde bir çocukta ortaya çıkarılabilir.


FİLMİN KONUSU


1970 sonbaharında Anna dokuz yaşındadır. Gazeteci annesi Marie, zengin bir İspanyol aileden gelen avukat babası Fernando, kardeşi François ve her şeyini kaybetmesinden Castro’yu sorumlu tutan Kübalı dadısı ile Paris’te yaşar. Rahat ve huzurlu yaşamlarına düşen tek gölge, İspanya’da faşist Franco yönetimine karşı mücadele veren eniştedir. Komünist olması nedeniyle, evde eniştenin adı dahi anılmamaktadır.


Ailenin burjuva yaşamı, eniştenin öldürülmesi ve bu olayın ardından, eşi ve çocuğunun İspanya’dan kaçarak yanlarına sığınmasıyla altüst olur. O güne dek İspanya’daki duruma tepkisiz kalan Anna’nın babası, derin bir suçluluk duygusuna kapılır. Eşiyle birlikte Şili’ye ideolojik bir yolculuk yapar ve dönüşte geniş ve bahçeli evlerini bırakıp küçük bir apartman dairesine taşınırlar. Ateşli siyasi aktivistlere dönüşen anne-babasının yeni dünyası, Anna için farklı anlamlar taşır: Ev değiştirmek, düzensizlik, dadısını kaybetmek ve yeni yüzler... Evleri günün her saati sakallı adamlarla dolar; annesi kadın haklarını savunan bir kitap yazmaya girişir; babası ise “faşist” bulduğu Mickey Mouse’u okumasını yasaklar.


Filmdeki dokunaklı öğe, küçük kızın alışık olduğu eski yaşam biçimini yenisi içinde eritmeyi başaramaması, hatta buna güçlü bir tepki sergilemesidir. Çatık kaşlarıyla etrafında olan biteni kavramaya çalışan Anna, çoğu zaman yaşından beklenmeyecek bir olgunluk sergiler. Tıpkı ailesiyle katıldığı bir gösteride, üzerlerine atılan gözyaşı bombasının sisi ile sarmalandığında olduğu gibi…


Yönetmen: Julie Gavras


Oyuncular: Stefano Accorsi, Julie Depardieu, Benjamin Feuillet,


Senaryo: Julie Gavras,Arnaud Cathrine


Müzik: Armand Amar


Görüntü Yön: Nathalie Durand


Tür: Dram-Politik


Süre: 93 Dk.


Yapım Yılı: 2006


Ülke: Fransa

YORUMLAR 1
  • Altuğ KARATEPE 17 yıl önce Şikayet Et
    Bir Değil Binlercesi. Fidel\'in ve Che\'nin yüzünden sadece bir aile değil,binlerce gencimize yazık oldu bu ülkede.Hem canlarından hem de ahiretlerinden oldular.Su testilerini su yolunda kırdılar.Allah geride kalanlara akıl,fikir versin.
    Cevapla
DİĞER HABERLER
İsrail basını yazdı! Üst düzey ABD'li yetkiliden Tel Aviv'e tehdit
ABD ateşkes imzalamıştı: Yemen'den zafer açıklaması!