Kuba Mescidindeki çift tuğranın sırrı

Kuba Mescidi’nin eski resimlerinde iki tane tuğra görünüyor. Biri üstte büyük, diğeri altta ve ufak. Kapıdaki iki tuğra ve Osmanlı’nın Peygamber sevgisi:

Kuba Mescidindeki çift tuğranın sırrı
Kuba Mescidindeki çift tuğranın sırrı
GİRİŞ 28.09.2008 12:30 GÜNCELLEME 28.09.2008 12:30
Bu Habere 35 Yorum Yapılmış

Tarihçi-yazar Mustafa Armağan'ın Zaman gazetesinin pazar ekinde gündeme getirdiği önemli ayrıntı.

Kuba Mescidi’ndeki çift tuğranın sırrı 
 
Son zamanlarda basınımızda yeni bir Ecyad fırtınası kopuyor. Hatırlarsınız, II. Abdülhamid’in yaptırdığı Osmanlı kalesinin Suudilerce yıktırılması sırasında hepimiz nasıl yılmaz birer Osmanlı avukatı kesilmiştik. Sanki kendi memleketimizde mimari mirasımızı çok koruyorduk da, sıra dışarıya gelmişti.

Sonunda Suudiler gümbür gümbür yıktılar kalemizi ve yerine çok katlı bir gökdelen daha diktiler. Son açıklanan Kâbe-i Muazzama projesinde bu tavır daha da hoyratlaşıyor ve Beytullah adeta bir gökdelen çemberi içine alınıyor.

Gelin de “Ah Osmanlı!” diye derin derin iç geçirmeyin. Sen değil miydin Kâbe’nin etrafında ondan daha yüksek bina yapılmasın diye kendini yiyen? Sen değil miydin ben kutsal beldelerin hakimi değil, hadimiyim, hizmetkârıyım diyen? Ve sen değil miydin 80 bin altın değerindeki elmasları Peygamber Efendimiz’in (sas) huzuruna gönderip orada parlamalarından manevi haz duyan? Ya Topkapı Sarayı’nda bulunan Sancak-ı Şerif’in takılacağı yeri, olur da birisi kazara ayağını basar diye bir taşla koruma altına alma nezahetini gösteren sen değil miydin?

Gel de gör bugün olanları? Gelemiyorsan bile neredeysen oradan göster bize Allah’ın Evi’ne ve Şâh-ı Rusûl’e, Resullerin Padişahı olan Efendimiz’e (sas) nasıl hürmet edilir? Dahası nasıl edilmelidir?

Böyle bakınca “Tarih” adlı fersude kitabın solmuş sayfalarında şimşekler çakar. Bir de bakarız ki, Kuba Mescidi’nin kapısındayız. Hani “Her kim burada namaz kılarsa bir umre sevabına nail olur” buyrulan mescitten söz ediyorum. Yine biliyoruz ki, Efendimiz her cumartesi günü binekle veya yaya olarak Kuba Mescidi’ni ziyaret edip namaz kılarlardı. Nerede namaz kıldıkları dahi bilinirdi.

“Bilinirdi” deyişim boşuna değil, zira artık o Kuba Mescidi sizlere ömür. 1984 yılında yıktırıldı ve genişletilerek yeni baştan bina edildi. Bugün yerinde ilk mescitle hiç alakası bulunmayan bir bina duruyor. O kutsal mücevher tozlarına bürünerek bize bakan hatıralar yok artık. Kur’ân-ı Kerim’de (Tevbe, 108) “İlk günden takva üzerine kurulan mescit” diye övülen Kuba Mescidi’nin Peygamber Efendimiz’in elinin ve alnının değdiği orijinal binası hazin bir hatıra şimdi.

İşte o eski kapının üzerinde etimize kurşun gibi saplanan bir Osmanlı kitabesi cümle âleme haykırıyordu Osmanlı’nın Peygamber sevgisini. Gerçi kitabe de kayıplara karışmış durumda. Allah’tan ki, elimizde vaktiyle çekilmiş fotoğraflar var da, bir parça teselli buluyoruz.

Bir kitabe bize ne söyler? Binanın neden yapıldığını veya tamir ettirildiğini, kim tarafından, ne zaman vs. Eğer hükümdarın emriyle yaptırılmışsa kitabenin üzerine bir de yakışıklı tuğra konulurdu. Tuğra bir bakıma bugünkü “TC” yazısı gibidir, yani binanın resmî bir hayrat veya kurum olduğunu belirtir.

İyi ama şaşkınlıktan kurtulamıyoruz Kuba Mescidi’nin eski resimlerine bakarken. Zira kapısında bir değil, iki tane tuğra görünüyor. Bir üstte büyük tuğra, bir de altta ve birincisine oranla epeyce ufak ikinci tuğra. Yoksa, diyoruz, o sırada iki padişah vardı da haberimiz mi yok?

kullan

Gözümüz tarihine ilişiyor: 1829. Bazı kitaplarımızda adı “Gâvur Padişah”a çıkarılan II. Mahmud’un zamanı. Öyleyse bu iki tuğra da neyin nesi?

Uğur Derman Beyefendi sayesinde bu inatçı düğümü çözüyoruz. Hat sanatı uzmanı olan Uğur Bey 1980’de Medine’yi ziyareti sırasında çektiği fotoğrafı incelediğinde hayret verici bir sonuca ulaşıyor.

II. Mahmud, o sırada harap haldeki Peygamber Efendimiz’in elinin ve alnının değdiği bu mescidi, ilk binasını koruyarak tamir ettirir. Tamir kitabesinin manzumesini şair Pertev Paşa’ya, kitabenin mermere yazım işini hat sanatımızın en büyük üstatlarından Yesarizade Mustafa İzzet Efendi’ye, tuğraları da yine en büyük tuğrakeşlerden Akif Efendi ve Haşim Efendi’ye yazdırmıştır. Bir bakıma diyebiliriz ki, padişah bu mescidin kapısı için devrin en gözde sanatçılarını seferber etmiştir.

Üstteki büyük tuğra, aslında devrin padişahına değil, ‘gerçek padişah’a aittir, yani Peygamber Efendimiz’e. Tuğranın içerisinde “Muhammedü’r-Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem” yazmakta, üst ve altındaki yazılarla birlikte “kelime-i tevhid” tamamlanmaktadır. Kitabenin altındaki küçük tuğraya gelirsek, işte o mescidi tamir ettiren II. Mahmud’un tuğrasıdır. Devrin padişahı, bu kutlu mescitte yerini gerçek padişaha terk etme edebini unutmuyor.

Böylece bize uyarıcı bir mesaj veriyor: Ben kim oluyorum ki, onun mescidinin üzerine kendi adımı yazıyorum. Olsa olsa Efendimiz’e, sanki hâlâ yaşıyormuş ve gerçek padişah o imiş gibi muhteşem bir tuğra çektirir, onun mührünü en üste basar, alta da hizmetini eda etmiş biri sıfatıyla unutulmaması için adımı yazdırırım.

Nitekim oğlu Abdülmecid de, Ravza-i Mutahhara’yı tamir ettirdiğinde işgüzar birinin kendi tuğrasını binanın duvarına koydurduğunu öğrenir öğrenmez derhal kaldırılmasını emreder. Onun “Ben kim oluyorum ki, Efendimiz’in türbe duvarına ismimi yazdırıyorum. Tuğramı ille de koyacaksanız ayak ucuna bir yere koyun” sözleri unutulur cinsten değildir.

Sözü Uğur Derman Beyefendiye bırakıyorum:

“Osmanlı sultanlarının -en zayıfından en kudretlisine kadar- değişmeyen ortak fazîletleri, Resûlullah’a karşı duydukları hürmet ve muhabbettir. İşte bunun taş üstündeki delîli sayılabilecek olan ve bu cihetten bir benzeri de bulunmayan Kubâ Mescidi kitâbesindeki o ihtiram nişânesinin, bunu fark edemeyenler eliyle yok edilişinden ayrıca esef duyuyorum.”

Eskiden hacca gideceklerin yakınları birer simit alır, uğurlama sırasında yarısını koparıp hacı adayına verir, diğer yarısını ise kendilerine saklarlarmış; simidin yarısı kutsal toprakları dolaşırken kendileri de onun sevabından nasiplensinler diye. Osmanlı da simidin yarısını bize uzattı ve kendisi gitti. Nerelerde olduğundan haberdar mıyız? Şu bayrama ramak kalan günlerde Kuba Mescidi kitabesinden bize selam vermek istemiş olamazlar mı?

Umulur ki, bayram o bayram ola!

m.armagan@zaman.com.tr

YORUMLAR 35
  • osmanlı aşığı 16 yıl önce Şikayet Et
    HİÇ SORMA KARDEŞİM..... tuncayımı özkanımı tutuklamışlar,ben yanmıyayım da kimler yansın?her gün yüzüne bakıp bakıp neşemiz yerine geliyordu,savcılarımız aldı elimizden can paremizi:))ben de geçenlerde hastane önünde onu destekleyen guruba takviye olsun diye gideyim dediydim:))baktım bana göre tipler değil,orta yaş üstü,yarım kilo makyajlı birkaç şahıs!(editöre takılmasın),türk bayrağını bile tutmayı bilmiyorlar,ayak hizasında tutuyorlar:))yok arkadaş dedim bunlarda iş yok,yine döndüm kürkçü dükkanına,yani haber-7'ye,yuvama:))
    Cevapla
  • doğrucu davut 16 yıl önce Şikayet Et
    osmanlı üstadım.. halil kardeşim bana karabatak diyor,bende sana karabatak diyorum,hiç sesin soluğun çıkmıyor be kardeşim:))editör kardeşime söyle yemeği yanlız sana ısmarlamasın,ben de bu gece nöbetçiyim:))arasıra ortaya çık da öksür bakem,yoksa varlığını unutucaz iyi mi?:))güzel şiirlerinden,tosuncuk derlemelerinden,giydirme sanatlarından bizleri mahrum bırakma:))senin gibi sanatçılar!kolay yetişmiyor:))selamlar.saygılar.
    Cevapla
  • osmanlı aşığı 16 yıl önce Şikayet Et
    BU NE SEVGİ AAAH,BU NE IZDIRAAAAP??. kardeşlerim benim.canlarım.ciğerlerim.böbreğim. dalağım.pankreas kesem....bilmem ki başka ne desem?:)).yıkılmadım ben de ayaktayım,24 ayardayım ve buradayım.editörle ben bu gece burada nöbetçiyiz:))çaylar benden,yemekler editörden:))kim kime kırılıyor muş?kim kimi üzüyor muş?bırakın bu ayakları be kardeşim:))hiç de inandırıcı değil siniz...siz ikiniz kardeşsiniz,ben de üvey kardeş:))hiç bize sitem gönderen yok..yok halil'im,yok davut'um sizlerde de iş yok:))öksürün de ciğerleriniz genişlesin bakem:))
    Cevapla
  • doğrucu davut 16 yıl önce Şikayet Et
    üstadım.. teşhisin kesinlikle yanlış kardeşim.kutsal namına ne istersen üzerine yemin ederim.sana karşı sevgim ve saygım hala ilk günkü tazelikte,ben dostlarıma kolay kolay kırılmam,hele senin gibi duble bir dosta asla.3 çocuk var ellerinden öperler,malum bayram telaşı,çocukların üstü başı...bu aralar yorumlara biraz ara verdik,sen onu soğukluk algılamışsın.ben senin yorumlarını geç vakitde de gelsem takip ediyorum,kendim yazamasam dahi..gönlümüz birdir,kalbimiz birdir.selamlar...saygılar.....
    Cevapla
  • doğrucu davut 16 yıl önce Şikayet Et
    üstadım.. senden pas gelmeyince,forvette yanlız kalmış semih gibi gol atmakta zorlanıyoruz:))bakıyorum beni uyarırken,kendini en azılı tartışmaların kucağında buluyorsun:))...(bakınız:şekil- A dün geceki kapışmalar)...:))...hızınızı alamamış konuyu bugüne de taşırmışsınız...damara basıldı mı fren tutmuyor değil mi gülüm?şaka bir yana aynı hataya çoğu zaman ben de düşüyorum,gerçekten de bazı insanlara laf anlatmak,deveye hendek atlatmaktan daha zor.her zaman selam ve dualarım seninle sakın unutma.....
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
50 milyon dolarlık sevkiyat onaylandı!
TEKNOFEST, Yunan ve Rum basınında! Skandal haritayla duyurdular