Hayko Cepkin kendisini 'ölüme' hazırlıyor

Hayko Cepkin, kendisini kendi ölümünden çok etrafındakilerin ölümüne hazırlamaya çalıştığını ve Sandık'ın içinin nasıl doldurulması gerektiğine dari soruları yanıtladı:

Hayko Cepkin kendisini 'ölüme' hazırlıyor
Hayko Cepkin kendisini 'ölüme' hazırlıyor
GİRİŞ 29.03.2010 10:34 GÜNCELLEME 29.03.2010 10:34
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Kadir SARIKAYA'nın röportajı

Şubat 2010 itibariyle piyasaya çıkan ve - SANDIK - adını taşıyan son albümünü, en aşağı 20 defa baştan sona dinledim... Albümün bana tek bir şeyi hatırlattı, daha doğrusu hatırlatmadı da, gösterdi, o da: ÖLÜM...

Konusu '' ölüm '' zaten.

Sandık '' tabutu '' mu kast ediyor?

Evet.

Bu albümün konsepti '' ölüm korkusu '' mu?

Tanışma Bitti albümünün konusu korkuydu. Onun içerisinde korku temaları vardı. Hem armonik olarak, hem müzik olarak korku armonisi vardı. Hem de konu olarak, insanların kişisel açıdan korkularını hedef alıyordu. Korkularımızdan nasıl sıyrılabiliriz, bu korkuları nasıl atlatabiliriz idi bir önceki albümün konusu... Bu albümün konusu da '' ölüm ''. Bunun da teması, bu konuda insanoğlu kendisini ne kadar telkin edebilir?

Bu yok oluşla?

İnsan kendisini bu konuda ne kadar telkin edebilir? Ölüme nasıl alışabilir?

Sen kendini ölüme mi alıştırıyorsun?


Aslında kendi ölümüme değil de, etrafımdaki ölüme alıştırıyorum kendimi... Psikolojik olarak o çok daha ağır ve baskın bir durum. 

Yakınlarının ölümüne mi?

Tabi. İnsan, kendi ölümünden ziyade yakınının ölümünden daha çok korkuyor. Onun telkinlerini arıyor. Bir sürü, duruma göre ölen adamın hikâyesi var albümde.... Betimleme olarak da ölen adam var mesela. '' Gelin Olmuş '' şarkısı, ölen birini değil ama, ruhen ölen birini anlatıyor. İstemediği biriyle evlenip, beyaz gelinliğin ona kefen haline dönüşmesini betimliyor.

Sandığım Hazır - parçasında, artık ölüme git gide yaklaşmakta olan bir adamın serzenişi var...

O parçada kabullenmeye ölümü kabullenmeye çalışıyor... Elbet içi dolacaktır sandığın... Buna hazır olmak lâzım...

Birgün gireceğiz içine...

Hayattaki tek kabullenilmiş nokta bu aslında.

Ölümden kaçış mı?

Ölümden kaçamazsın ki...

Bu, bir nevi ölümü kabullenememe durumu mu?

Kabul etmeye çalışıyor, kendi kendine telkin ediyor... Önce kendime telkin ediyorum, sonra dinleyen, alabildiği, algılayabildiği kadarıyla kendi kendisini telkin edecektir bu konuda...

Toplumsal mesaj içeren şarkıların da var albümün içinde... Meselâ: Doymadınız...

O şarkı, aslında ölmek zorunda olmayan, ama sebebi belli olmayan nedenlerden dolayı, örneğin bir savaş durumunda ölen insanların öyküsü... Ama bunun yanında, buna sebep olan insanların ne kadar rahat olduğunu, fakat bununla beraber aslında ellerinin kan içinde olduğunu haykırıyor...

Madem ölümden başladık, başladığımız gibi gidelim o zaman. Ben felsefe yapacağım biraz. Senin için de bir mahsuru yoktur zannediyorum?


Estağfurullah.


Ölüm hakkında ne düşünüyorsun?


Aslında bütün düşüncelerimi albümüme, şu andaki yaşım ve şu andaki zekâmla alâkalı olarak yansıtmaya çalıştım. Bir de en başta söylediğim gibi, kendi ölümümden çok, aslında etrafım üzerindeki tedirginliği biraz kullanmaya çalıştım. O zaten bende daha büyük bir baskı. Televizyonda seyrettiğimizde dahi görüyoruz; bir annenin evlâdının ölümünü gördükten sonra, keşke beni alsaydın da onun ölümünü görmeseydim gibisinden haykırışları hepimizin malumu... Genele baktığımızda, bireysel olarak herkesin içinden söylediği şey bu. Karşısındakinden önce, ben ölseydim de, beni alsaydı diye düşünür insan. Benim de düşüncem genel olarak böyle. Çok sevdiğim birinin ölümünü göreceğime, benim önceden gitmem çok daha iyi...

İnsanlar - Sandık - albümünü yeteri kadar anlayacaklar mı? Ya da daha doğrusu, amacın birşey anlatmak mı, yoksa geçip gitmek mi?

H.C: Vallahi benim düşüncem şu: her yaptığım albüme zaman içerisinde geri dönüşler olacak. Çünkü hepsini bir bütünlük içerisinde yapmaya çalışıyorum. Birinci albümümde bir takım hikâyeler anlattım, ikinci albümümde bir takım hikâyeler anlattım ve üçüncü albümümde bir takım hikâyeler anlattım. Zaten bu anlattığım üç hikâyenin bir konser içerisinde anlamlı bir trafiğinin olması için oturuyorum, konularını birleştirip bir senaryo oluşturuyorum. Her seferinde yaptığım şey bu. Genel olarak albümlerin konularının aslında birbirinden kopukluğu yok.

Birinci albümde ( Sakin Olmam Lazım ) meselâ, hiç brütal vokal yok...

Şirket maddi bir imkân sağlamadığı, stüdyo oluşturulmadığı için olmadı. Yoksa konserler direkt brütalle başlıyordu.

Üçüncü albüm hepsinden sert... Bundan sonra, bu ivme sürekli yükselecek mi?

Evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Meselâ ikinci albümden sonra söylediğim şey, üçüncü albümün çok daha sert olacağıydı. Tonalite olarak öyle oldu, gitar kullanımları açısından öyle oldu, davul yürüyüşleri açısından öyle oldu, bas gitar yürüyüşleri açısından öyle oldu... Ama, vokal melodileri ve içerisinde kullanılan; yaylı, obua, klâsik müzik ezgileri vs. gibi bu tarz melodileri birleştirdiğim zaman daha melodik bir albüm oldu. Sonuç olarak şöyle birşey çıkıyor ortaya: şu ana kadar yaptığım en sert albüm, ama daha melodik... Bana şey diyorlar meselâ; ilk albümünle, ikinci albümünün bileşkesi gibi bir albüm bu...

SANDIK - albümünde daha çok - Orient - havası var..


Ben zaten makam kullanıyordum albümlerimin içerisinde ama, bu albümde iyiden iyiye coştu. Yer yer gazele kaymalar var..

İnsanlar seni yeterince - doğru - anlayabiliyorlar mı?

Herkesin çok da anlaması gerekmiyor... Herkesin anlamasını beklemiyorum açıkçası. 
İnsanların biraz düşünmesi lâzım... Tabi. İlk çıktığım günden beri, beni hemen anlayan bir kitle de oluşmadı. 

İlk çıktığın zaman - şu adama bak! - dediler...

Ne dediği belli olmayan bir adam - söz konusuydu... Anlamak için, aslında biraz çaba harcanması gerekiyor, biraz emek harcanması gerekiyor. Onun için şu anda beni kemik bir seyirci kitlesi seviyor. Yıkılmaz, bölünmez ve dağılmaz bir kemik seyircim var.

Seninle her yere geliyorlar değil mi?

Aynen öyle. Anlamaya çalışan, anlamaya çalıştığı şeye mesai harcayan bir seyirci olduğu için tam olarak sana onay verdiğinde seni tamamen kilitliyor. Ben zaten çekirdek bir seyirci kitlesi oluşturma peşindeyim. Genel seyirciyi, tüm potansiyel seyirci beni sevsin diye bir kaygım yok. 

Seni her kesimden dinliyorlar. Böyle de birşey var...

H.C: Bu güzel birşey... Bu da bence şunu getiriyor: zaman içerisinde, demek ki bazı şeyleri kırabiliyoruz, bazı şeyleri atlatabiliyoruz, ve demek ki daha evvel '' tu kaka '' dediğin şeyleri zaman içerisinde kabul edilebilir bir hale sokabiliyorsun...

Belki 20 sene önce çıksaydın çok daha farklı olacaktı. Belki hiç bu kadar tepki görmeyecektin...

Vallahi onlar belirli kıstaslar değil. Bizim hep kendi aramızda söylediğimiz şey şu: 20 sene evvel yapmış olsaydık hiçbir şey olmazdı. Hiç de belli olmazdı, belki de olurdu... Bunu, o dönemi yaşamadan bilemeyeceğimiz için tam net bir şey söylemek mümkün değil. Ama genel müzik piyasasının o dönemki haline baktığım zaman herhalde imkânsızdı, hiç olmazdı diye düşünüyorum. İmkânsızdı çünkü, o zamanlar Unkapanı piyasasına, herhangi bir rock grubu, albüm çıkarmak için gittiğinde, oradaki şirket sahibi tarafından : Ya çocuklar buraları böyle yapmayalım, bakın şurayı şöyle yaparsak çok güzel olacak, aslında güzel bir şarkı! '' gibisinden parçaların değiştirilmeye çalışılması o dönem çok karşılaştığımız bir şeydi... İşte bu yüzden olmama ihtimali daha yüksekti diye düşünüyorum...

SANDIK - albümünde özellikle arabesk tınılar dikkat çekiyor...

Var. İlkinde de var, ikincisinde de var, ama bir değişim de söz konusu.. Beş sene içerisinde sahnede verdiğimiz konserler, katıldığımız programlar, karşılaştıklarımız, yaşadıklarımız deneyimlediklerimiz vs. sahnenin beni pişirme ve ekibimi de aynı şekilde pişirme sürecinden sonra gırtlağımı daha fazla kullanabilmeyi öğrendim. Aslında bu dönem bir nevi eğitim süreci gibi geçti...

Şan eğitimi de aldın...

Tabi, geçmişte şan eğitimi aldım ama, aldığım şan eğitimi şu anda kullandığım gırtlağın eğitimi değildi. O dönem, opera-şan gırtlağı eğitimi alıyordum. Şu andaki manzaram, iyiden iyiye gırtlak üzerine kurulmuş bir vokal türü... Konser vere vere, ses iyiden iyiye açıla açıla, doğru yerleri doğru şekilde kullanmayı öğrene öğrene, şu anda sesimi bir oktav daha tizden, gazel armonisini kullanabilecek kadar geniş bir vokal tekniği üzerinden kullanmaya başladım. Meselâ dört sene evvel böyle bir şeyi kullanıp kullanamayacağımı bilmiyordum. Tonum bu kadardı sanıyordum. Çıkarabileceğim ses aralığı bu kadar sanıyordum. Ama konserlerde deneyimleye deneyimleye ve çalışa çalışa şu anda bambaşka bir gırtlağa sahip oldum...

Farklı konseptlerde de çalıştın.. Türk Sanat Müziği de seslendirebildiğimi gösterdin. Geçen sene, Onur Ünlü' nün çektiği bir klip vardı: Demedim mi?

Evet, TRT için yapılan...

O bir albüm oldu mu? Diğer sanatçılarla birlikte? Bildiğim kadarıyla birçok sanatçı da başka ilâhiler seslendirdi.


Yok o zaten albüm için yapılmadı. Sadece TRT için, Ramazan ayı için yapıldı. Ama sonra TRT' ye bir teklif gelmiş sanırım. Bir compilation ( toplama albüm ) içerisinde bunu kullanabilir miyiz '' şeklinde, çünkü bütün hakları TRT' ye ait... Sordular bana, '' Böyle bir şey sizin için uygun mudur '' diye, ben de: '' Size uygunsa benim için hiç sorun değil '' dedim...

Onur Ünlü mü aracı oldu bu iş için?

Evet... Bütün görselleriyle beraber bu proje, TRT için, daha önceden yayınlanmış eski ilâhilere nazaran daha yenilikçiydi...Eski ilâhilerin yeniden yorumlanabilir hale sokulması ve onların kliplendirilip Ramazan ayında yayınlanabileceği şekliyle yeni görseller istediler bizden. Dediler ki: Sen de bunlardan bir tanesini seslendirebilir misin? ''

Sen seçtin değil mi ilâhiyi?

Evet. Hangi ilâhilerin yayınlanmasını istiyorsunuz, neler olacak TRT' de yayınlanacak ilâhiler? Bir listeniz vardır muhakkak.Yapabileceğimi düşündüğüm, uygun olabileceğini düşündüğüm bir tane varsa tabi ki neden olmasın? '' dedim... 

Cem Karaca da söylemişti...

Ama ben Sami Özer' inkini bilir ve ona çok takılırım. Çünkü o aradaki gazel beni mahvediyordu. Bunu yapabileceğimi düşünüyorum, eğer size de uyuyorsa... Ama bana iki hafta verin, en iyi şekilde yapmaya çalışayım... ''

Demedim mi? '' ilâhisini harikulade seslendirdin. Büyük bir kitle tarafından beğenildi. Bazı insanlar: Vay, Hayko'ya bak, neler de yaparmış, neler de söylermiş! '' dediler... Beklenmedik adamlardan beklenmedik tepkiler geldi. Hatta bir kısım, acaba Hayko popülizme mi oynuyor '' eleştirisnde bulundular.. Böyle problemler senin için her zaman olur...

O her zaman olur evet... Ama tabi bu konu üzerime çok yapışmasın diye, popülist bir tavrın içerisinde, kendini sevdirme, ulusal bir kanalda çatır çatır kendini gösterebilme gibi bir mantığın oluşmaması için duruşumu bozmadım. O ilâhi yayınlanmaya başladıktan hemen sonra televizyon programı ve gazete röportajı teklifleri o kadar çok geldi ki, hemen bir basın bülteni yazdık ve şunu söyledik: Bu konu üzerinden nemalanıyormuş gibi gözükmemek için, röportaj ve televizyon programı tekliflerini nezaketen reddediyoruz. Kusura bakmayın, çünkü öyle bir şeyin üzerime yapışmasını istemem. Ben sadece '' TRT '' için böyle bir şey yaptım... Sevdiğim bir nefesi seslendirmekti bütün amacım...

Bektaşı Nefesi deniyor ona...

Evet, ben işin o kısmındayım zaten . '' Evet ben bunu yaptım da, çok güzel oldu da, siz de beğendiniz de, aman da ne hoştu '' diyerek meydan yerine çıkmak istemedim asla ve çıkmadım da...

İsim zikretmeyeyim de, daha önce, kalkıp saçma sapan şarkılar söyleyip, saçma sapan işler yapıp Ramazan gelince birden değişiveren adamlar var bu ülkede... 

Nemalanmak işte... Bu mesleğin içerisinde bu mantık var. Ben o mantığı kesinlikle kabul etmiyorum. Zaten hadise çok özel bir konu ve özel bir konumda bulunuyorum ben orada o anda. Onun üzerine, ekstra olarak, kör göze parmak minvalinde bir durum olması çok daha güzel gözükmüş bir şeyi çirkinleştirmekten başka birşey olmayacaktı. Bunu her mantıklı insan zaten düşünür ve kendisini hemen geri çekmeyi bilir...

Röportajın tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz

(habertaraf.com)

YORUMLAR 1
  • serkan karahan 15 yıl önce Şikayet Et
    ÇOK KÖTÜ ÖRNEK. hayko çepkinin yapmış olduğu müzik ve makyajlar bende hep şeytanı çağrıştırıyor.her klibinde kanlı elleri ve yüzü neye inanarak yapıyorsan bunları yapma hayko çepkin yapma gençliğe çok kötü örnek oluyorsun.sanat diyerek sanatında güzelliklerini yok etmeyin lütfen sen ekrana çıktığın anda çocuklarıma bakmayın sakın diyip hemen kapatıyorum korku filmi gibisin .
    Cevapla
DİĞER HABERLER
Balıkesir'de deprem! Boyutu hava aydınlanınca ortaya çıktı!
PSG, dünya yıldızına kararını iletti! Galatasaray geri sayıma geçti