Türk edebiyatında dışa açılma hamlesi

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Edebiyatının Dışa Açılımı (TEDA) Projesi ile geçtiğimiz yıllarda altı yüzden fazla Türk yazara çeviri desteği vermiş.

Türk edebiyatında dışa açılma hamlesi
Türk edebiyatında dışa açılma hamlesi
GİRİŞ 19.05.2010 11:50 GÜNCELLEME 19.05.2010 11:50

Hatice Saka'nın haberi

Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması ve Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'nda konuk ülke olarak yer alması, Türk edebiyatının dünyaya açılması için bir dönüm noktası oldu. Pek çok yazarımızın kitapları başka dillere çevrildi. Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması ve Türkiye'nin 2008 Frankfurt Kitap Fuarı'nda konuk ülke olarak yer alması, Türk edebiyatının dünyaya açılması için bir dönüm noktası oldu. Pek çok yazarımızın kitapları başka dillere çevrildi. Elbette bu hareketlenmede Türk kültür, sanat ve edebiyatı ile ilgili eserlerin Türkçe dışındaki dillerde yayımlanmasına destek projesi'nin payı oldukça büyük. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Edebiyatının Dışa Açılımı (TEDA) Projesi ile geçtiğimiz yıllarda altı yüzden fazla Türk yazara çeviri desteği vermiş. Tüm girişimlere rağmen köklü bir medeniyete dayanan edebiyatımıza ait eserlerin dünya çapında kendine önemli bir yer edindiği söylenemez. Örneğin bir kitap, TEDA ya da herhangi bir kuruluş tarafından desteklenip başka dillere çevrilse bile, söz konusu kitabın tanıtımı, sesini duyurması oldukça güç. Bu konuda hem devlet hem de büyük ölçekli yayınevlerinin desteğine ihtiyaç duyuluyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdür Yardımcısı Ümit Yaşar Gözüm dünyadaki saygın yayınevlerinin dikkatini Türk edebiyatına ve yayıncılığına çekmek için öncelikle sektörü oluşturan temel grupları heyecanlandıracak ve yeni ufuklara yöneltecek bir dizi projeyi hayata geçirecekleri müjdesini veriyor.

YAZAR VE ÇEVİRMEN EVLERİ AÇACAĞIZ

Ümit Yaşar Gözüm: Gelişen teknoloji sayesinde sınırların ortadan kalktığı dünyamızda Türk toplumunun gelişen ülkeler nezdinde yer edinmesinin yolu derin köklere sahip medeniyetimizin edebi, kültürel ve sanatsal birikimini evrensel okur kitlesine ulaştırmak ve Türk yayıncılığını dünya yayıncılık pazarında rekabet edecek hale getirmekle mümkündür. Toplumların tanışması ve kaynaşması, yeni merak ve ilgi alanlarının oluşmasının kalıcı yolu kültür,sanat ve edebiyattan geçmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu amaç doğrultusunda Türk kültür, sanat ve edebiyatını çeviriler yoluyla dünyada tanıtmak için 2005 yılında bir çeviri destek projesi olan TEDA Projesini hayata geçirmiştir. TEDA ile birlikte ulusal bazda eylemde bulunan yazarlarımız, telif ajanslarımız ve yayınevlerimizin dünyanın önde gelen uluslararası kitap fuarlarına katılımları sağlanmıştır. Bu çalışmaların sonucunda alanın aktörlerinin dünya yayıncılık sektörünü yakından tanıma fırsatı bulmaları ve dünyaya açılmaları sağlanmıştır. Yazarlarımız, yayıncılarımız TEDA Projesiyle dünyada kendilerine yeni bir okur kitlesi edinmenin yanında yerelden evrensele hızlı bir geçiş de yaşamaya başlamışlardır.Yazarlarımız kendilerini yurtdışında temsil edecek telif ajanslarına ve nitelikli çevirmene ihtiyaç duymaktadır. TEDA Projesi bu alanda yeni ufuklar açacak bir rol oynamış, uluslar arası Türkçe çevirmenleri ve telif ajanslarının nitelik ve nicelik yönünde gelişmesini sağlamıştır. TEDA çevirmenlere yeni ve sürekli projeler üretme fırsatı yarattığı gibi telif ajanslarına da Türk kültür, sanat ve edebiyatının telif haklarının satılamadığı yeni bir dünyanın kapısını açmıştır. Böylelikle sayısal olarak yeni ajansların kurulmasının yanı sıra mevcutlarda kendi mesleklerini icra eder hale gelmiştir. Yayınevleri ise yazarlarının TEDA Projesinin desteğinde yurt dışında profesyonel anlamda tanıtılması ve teliflerinin pazarlanmasını bekliyor. Ayrıca bu konuda uluslararası işbirliği olanaklarından faydalanmayı da arzu ediyorlar. Bu kapsamda sayıları 10'u aşan telif ajanslarının yanı sıra 20'yi aşkın yayınevimiz de kendi bünyelerinde Telif Hakları Bölümlerini oluşturarak Telif hakkı alış-verişine başlamıştır. Ülke olarak başarılı bir çıkış yaptığımız ortadadır ve bu başarı yayıncılık sektörünün dünyadaki aktörleri tarafından da görülmeye ve kabullenilmeye başlanmıştır. Dünyada dev bütçelerle faaliyet gösteren yayınevlerinin dikkatini çekmek ve Türk edebiyatının dışa açılımı elbette yalnızca bir çeviri destek projesinin hayata geçirilmesi ile mümkün olmamaktadır. Bunu bildiğimiz için, Kültür ve Turizm Bakanlığımız dünyadaki saygın yayınevlerinin dikkatini Türk edebiyatına ve yayıncılığına çekmek için öncelikle sektörü oluşturan temel grupları heyecanlandıracak ve yeni ufuklara yöneltecek bir dizi projeyi hayata geçirmiştir. Çok değil 5 yıl önce ülkemizin adının anılmadığı bir çok alanda bugün vazgeçilmez konuma gelmemiz veya sıkı rakip olarak görülmemiz kendiliğinden oluşmamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığı kitap fuarlarına yönelik yeni bir konsept oluşturmak amacıyla 2004 yılında Frankfurt Kitap Fuarı'nda önemli strateji değişikliğiyle, Türk edebiyatı ve yazarlarını tanıtmak amacıyla yazar, yayıncı, çevirmen ve telif ajansı meslek kuruluşları ile eşgüdüm içinde çalışmalar yaptılar. Telif hakları katalogları ve yazarların tanıtıldığı broşürler hazırlandı. Böylelikle altyapısı hazırlanan çalışmalar 2005 yılında uygulanmaya başladı. Bu çalışmalar günümüze kadar devam ettirilmektedir. Bu çerçevede katılınacak kitap fuarları belirlenirken, daha önceden gerçekleştirdikleri misyonlar, katılımcı memnuniyetleri, katılımcı sayıları, kültürel dışa açılım ve etkileşim dikkate alınmaktadır. Telif ağırlıklı kitap fuarlarına telif ajansları ve yayıncı meslek birlikleri ile ortak katılım sağlanmaya çalışılmaktadır. Günümüzde dünyanın önemli kitap fuarlarına Bakanlığımızın koordinatörlüğünde Türkiye Ulusal Yürütme Komitesince yayıncılarımız, yazarlarımız ve yayıncılık alanında faaliyet gösteren temsilciler katılmaktadır. TEDA Projesinin hayata geçmesiyle nitelikli Türkçe çevirmenlere olan ihtiyaç ortaya çıkmış ve bu bağlamda Türkçeye yetkin çevirmenler kazandırmak ve yeni çevirmenleri teşvik etmek amacıyla Türkiye'den ve dünyanın çeşitli yerlerinden çevirmenlerin katıldığı ve bilgi ve birikimlerini paylaştıkları TEÇCA (Türk Edebiyatı Çevirmenleri Cunda Atölyesi) hayata geçirilmiştir. 2009 yılında 4. düzenlenen bu Atölye Kültür ve Turizm Bakanlığı, Boğaziçi Üniversitesi ve Avrupa Birliği Fonları (LAF) desteği ile yapılmaktadır. Bakanlığımızın girişimleri sonucu bu atölye diğer yaygın konuşulan dilleri de içerecek şekilde genişleyecektir. Türk edebiyatına dünya yayıncılık sektörünün ilgisini çekmek ve bir sinerji yaratmak amacıyla ilki 2007 yılında yapılan Çevirmenleri ve Yayıncılarıyla Türk Edebiyatı Uluslararası Sempozyumları geleneksel hale getirilerek her 2 yılda bir düzenlenmektedir. Sempozyum Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü, Türkiye Yayıncılar Birliği, Basın Yayın Birliği, Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği (ÇEV-BİR) ve Telif Ajansları Platformu işbirliğiyle gerçekleştirilmektedir. 2009 yılında yapılan sempozyum çok geniş kapsamlı olmuş ve 25 ülkeden 50'yi aşkın çevirmen ile dünyanın sayılı yayınevlerinin yönetici ve editörleri katılmıştır. Bu sempozyumlarda Türk edebiyatının klasik ve çağdaş eserlerinin Türkçe dışındaki dillere çevirisi ve yurt dışında yayınlanmasına yönelik deneyimlerin paylaşımının yanı sıra Türk kültür, sanat ve edebiyat eserlerinin farklı dünya dillerine çevrilmesinde ve o dillerde yayımlanmasında izlenen yöntemler yazarlar, çevirmenler, akademisyenler, editörler, yayınevi yöneticileri ve telif ajanslarından oluşan katılımcılar arasında paralel oturumlar şeklinde tartışılmış ve çeşitli bildiriler sunulmuştur. Katılımcıların katkılarıyla, önemli değerlendirmelerin ve son derece verimli projeksiyonların ortaya konduğu Sempozyum, Türk edebiyatının evrensel yolculuğunda yeni ufukların açılmasına ve daha dolaysız rotaların çizilmesine katkı sağlamıştır. Bakanlığımızın Türk edebiyatının yurt dışında tanıtmak ve ilgiyi Türk edebiyatına çekmek amacıyla yakında hayata geçireceği bazı projeler de mevcuttur. Bunlar arasında Türk-Alman, Alman-Türk çeviri ödülü bulunuyor. Bakanlığımızın bu ödülü diğer dillerde de vermeyi planlıyor. Ayrıca yerel yönetimlerle işbirliği yaparak Yazar ve Çevirmen evleri açılması da planladığımız projelerdendir.

ZENGİNİLİĞİMİZ BİLİNMELİ

Münir Üstün: "Çok zengin kültürel kaynaklarla yüzyıllarca süren bir tarihi birlikteliğin ardından kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, şu an müthiş bir kültürel mirasın da taşıyıcısı. Edebiyatımıza, müziğimize, mimarimize, sanatımıza baktığımız zaman, Balkan, Arap, İran vb. etkilerini, kendi içimizdeki çeşitli etnik ve dinsel grupların katkılarını, tüm bunların birbirini zenginleştirip geliştirerek nasıl iç içe geçtiklerini görmek mümkün. Kültürümüzü dünyanın dikkatine açarken hangi unsurun has Türk, hangi unsurun melez olduğu gibi bir tartışmaya girmek yerine, bu tarihi, bu iç içe geçişi öncelikle takdir etmeli ve şükranla karşılamalıyız. İnkârcı, savunmacı bir tutumla, tarihsel paylaşımları, yüzyılların alış verişini görmezden gelmek yerine bu tarihe ve şimdi içimizde barındırdığımız çeşitliliğe sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz. Ne de olsa, bugün her ülkeden öte ve fazla bir şekilde bu miras bizim topraklarımızda yaşatılıyor. Kültürümüzün zenginliğine, içerdiği kimliklere sahip çıkarak, bünyemize katarak öne çıkartmak, bizi hem kompleksli bir dar görüşlülükten kurtarıp özgürleştirecek, hem de ülkemizin mevcut gücünün çok daha rahat görülmesini sağlayacaktır."2008 yılında Frankfurt Kitap Fuarı'na onur konuğu olduğumuzda Ulusal Yürütme Kurulunun manifestosuydu yukarıdaki cümleler, yıl 2288 de olsa bu manifestoyu geliştirmek ve takip etmek durumundayız. Türk Edebiyatını yurtdışında tanıtmak için, güçlü ve önder bir ülke olabilmek için çok çalışmalıyız. Çünkü Edebiyatımız çok zengin. Çünkü yazarlarımızın söyleyecek daha çok sözlerinin olduğuna inanıyorum. Çünkü herkesin bütün dünya ülkelerinin gözü üzerimizde. İsviçre'nin, Almanya'nın, Rusya'nın, Katar'ın, Abu Dabi'nin, Japonya'nın, İran'ın, onlara edebi zenginliğimizi yansıtmamız, onların isteklerini önemsememiz gerekiyor. Yurtdışına açılmanın yazarlar ve yayıncılar açısından getirisi nedir diye anlayarak bu soruyu cevaplamak istiyorum. Yazarlarımızı ve kitaplarımızı yurt dışına kabul ettirmek yurtdışındaki yayıncıları ikna etmek hiç kolay değil. Bu konu ile ilgili değişik yöntemler uygulanıyor. Profesyonel ajanslar yazarları temsil ediyorlar hem içeride hem dışarıda, yazarın yurt dışında temsilcisi varsa daha şanslı oluyor. Fakat içerideki ajans çok çalışkansa, algıları dünyaya açıksa ve bu işten para kazanmak istiyorsa içerideki ajansta çok başarılı işler yapabiliyor. Örnek verecek olursak Nobel Edebiyat ödülü sahibi yazarımız Orhan Pamuk'u yabancı bir ajans temsil ediyor. Eserleri 45 dile çevrilmiş. Güney Kore'de yüz binlerce, Almanya'da, İngiltere'de, Brezilya'da, Fransa'da, Japonya'da hatırı sayılır satışlar yapmış bir yazarımız. Elif Şafak'ın kitapları 23 dile çevrilmiş. İçeriden bir örnek verecek olursak Ahmet Hamdi Tanpınar'ın eserlerini yurtdışına pazarlayan bir ajansımız var: Kalem Ajans. Üstadın eserleri 27 dile çevrilmiş. Kalem Ajansın yazarlarından yine Mario Levi 16 dil, Oya Baydar 12 dil, Ayfer Tunç ve Tuna Kiremitçi 9 dile çevrilmiş. Yazar, çevirmen, ajans, yayınevi, ülke bu işlerden hem maddi hem de maddiyata tahvil edilemeyecek kadar önemli bir reklam ve tanıtım geliri elde etmişler. Türkiye'de 12 Telif Hakları ajansı var uluslar arası çalışmaları ortada. Çok başarılılar ve bağlantıları çok iyi, kitaplarımızı yurtdışına pazarlamayı iyi biliyorlar. Olimpiyatlar için veya dünya şampiyonaları için ayrılan bütçeler edebiyat için ayrıldığı zaman ya da olimpiyat evlerinin yanında "Edebiyat Evleri - Yazar Evleri" yapıldığı zaman büyük ilerlemeler olacaktır; edebiyat, kültür ve sanatta... Sadece çeviri elbette yeterli değil. Kültür, sanat ve edebiyatınız iyiyse alıcısı mutlaka var. Kitaba ve Yazara yatırım yapmak gerekiyor. Tanıtım ve reklam bu tip etkinliklerde çok önemli. Ülkenin durumu ve konumu çok önemli şimdilerde görüyoruz ki güçlüyüz ve daha çok güçleniyoruz. Bir taraftan yurtdışına telifler satıyoruz, bir taraftan patentler alıyoruz, bir taraftan vizeler kaldırılıyor, büyük organizasyonlar yapılıyor ülkemizde insanlar birbirlerini tanıyorlar bunlar çok güzel ve umut verici gelişmeler. Uluslar arası fuarların büyük getirisi olduğuna inanıyorum. Sadece yayın sektörü için değil bütün sektörler için çok önemli bence. Yurtdışı tecrübesinin, Fuar tecrübesi yazarlarımızın, yayıncılarımızın, çevirmenlerimizin ve ajanslarımızın önünü açtığına inanıyorum. Son beş yıldır Türkiye uluslar arası kitap fuarlarına katılarak bu yolda büyük hamleler yaptı. Kültür Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü'nün öncülüğünde büyük işlere imzalar atıldı. Bütün bu tanıtımların meyvelerini de alıyoruz. Son beş yılda TEDA projesi sayesinde 634 eser desteklenmiş 50 ülkede 40 dilde 384 kitap yayımlanmış. Almancaya 143, Bulgarcaya, 62, Arapçaya 43, İngilizceye 63, Farsçaya 36, Fransızcaya 31 eser çevrilmiş ve yayınlanıyor. Bunlar ölçebildiğimiz rakamlar, ölçemediğimiz rakamlarla bu sayı çok daha fazla. Yurtdışı fuar programları ve Onur Konuğu projeleri devam ettikçe yazarlarımızı, Türk kültür, sanat ve edebiyatını tanıtmak ve bu tanıtımı sürdürmek bütün yayıncıların, ajansların, yazarların ve sivil toplum kuruluşlarının en büyük hedefidir.

DÜNYACA TANINIR OLMAK

Metin Celal: Türk edebiyatı kıymetli ve güçlü bir edebiyat olmasına rağmen ne yazık ki birkaç teşebbüs dışında uzun yıllardır bilinmedi, tanınmadı, dünyaya kapalı, kendi içinde gelişen bir edebiyat oldu. Bir zamanlar Yaşar Kemal, Nazım Hikmet, Aziz Nesin gibi birkaç tane değerli yazarların kitapları çevrilmiş, ondan sonra da uzun yıllar bu konuda bir girişim olmamış. Birkaç yazarla sınırlı kalınmış. Geçtiğimiz yıllarda Orhan Pamuk'un Nobel ödülü alması ve aynı tarihlere denk düşen Frankfurt Kitap Fuarı"nda onur konuğu olmamız ve Türkiye edebiyatının dışa açılması projesi (TEDA) ile birlikte edebiyatımızın dışa açılımında gelişmeler yaşandı. TEDA'nın verilerine göre geçtiğimiz yıllarda altı yüzden fazla Türk eserine çeviri desteği verilmiş. Bunun yazarlar açısından şöyle bir faydası var; Dünya dillerine çevrilmek, birincisi dünyaca tanınır olmak dünya milletleri tarafından okunmak demektir. İkincisi de daha çok telif hakkı kazanmak, emeğinin karşılığını almak anlamına gelir. Yayıncılar açısından çok faydası olduğunu düşünmüyorum. Çünkü mevcut durumda, yayıncılarımız genellikle anlaşmalarında yazarların dünya haklarını almıyorlar. Dünya haklarını alıp bu yazarları bütün dünyada temsil edip onların eserlerinin haklarını satma yönünde çalışmalar yapan çok az yayınevimiz var. Tabii Türk yazarlarının yurtdışında kitaplarının yayınlanmış olması yeterli değil. Bu ilk adımı tamamlamak, daha ilerilere götürmek gerek. Bunun için de yapılması gerekenler var. Bir kısmını yapmaya başladık. Türkiye birçok önemli kitap fuarına katılıp yazarlarımızı tanıtıyor. Türkiye'de yapılan sempozyum ve çeviri atölyeleri ile yabancı yayıncı ve çevirmenlere Türk edebiyatı tanıtılıyor. Bu çabalar artırılmalı. Sanıyorum TEDA kapsamına yazarlarımızın yurtdışı tanıtım faaliyetleri, uluslar arası etkinliklere bireysel katılımını teşvik edecek yardımlar da eklenmeli.

ÇEVİRİ YAPMAK ÖZENDİRİLMELİ

Sadık Yalsızuçanlar: Türkçe edebiyat verimlerinin dünya dillerine çevrilmesi hiç kuşkusuz, bizim zengin edebiyatımızın daha çok bilinmesine, tanınmasına ve tadılmasına yol açacaktır. Bunun tartışılır bir yanı olduğunu sanmıyorum. Tabii çevirilerin yetkin olması şartıyla. Bizim başlangıcından bugüne şiir, öykü, roman ve diğer alanlardaki edebi eserlerimizin dünyanın en çok konuşulan-kullanılan dilleri başta olmak üzere bütün dünya dillerine çevrilmesi gerekiyor. Bilindiği gibi, özellikle modern edebiyatımızın birkaç adı dünya dillerinde aktarılmıştı. Nazım Hikmet, Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Orhan Pamuk gibi isimlere, son yıllarda Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar, Bilge Karasu gibi isimler de eklendi. Tanpınar sanırım birçok dile çevrildi, çevriliyor. Tabi, Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi isimlerin de tercümesi edebiyatımızın bütününe ilişkin gerçekçi bir fikrin oluşması bakımından zorunlu görünüyor. Yazar ajansları bu konuda hayli çaba gösteriyor. Yayınevlerinin de özellikle büyük fuarlara katılarak görüşmeler yapması, örnek çevirileri iletmesi ve çeviriyi özendirecek biçimde davranması isabetli olacaktır.

YABANCI YAYINCILARIN BEKLENTİLERİ KISITLAYICI

Murat Gülsoy: Dünyada onlarca dilde edebiyat yapılıyor ve bu diller arasında çeviri açısından bakıldığında hiç de hakça olmayan bir dağılım var. Genellikle İngilizce veya yaygın bir batı dilinde yazılmış kitaplar diğer dillere çevrilirken, diğer dillerde yazılan eserlerden çok çok azı bu baskın dillerde yayımlanma şansı buluyor. Bu elbette bilim ve sanat alanındaki üretimle bağlantılı bir durum. Fransızca gibi bir dönemin dünya dili bile günümüzde başka dillere çevrilebilmek için devlet desteği veriyor. Benzer bir uygulama, TEDA projesi kapsamında Türkiye'de de hayata geçirildi ve son derece yararlı oldu. Türkiye'den yüzlerce kitap dünya dillerine çevrilme şansı yakaladı. Bu çok önemli bir katkıdır. Farklı dilleri konuşan insanlar diğerlerinin dünyasını, ruh durumunu sanat eserleri yoluyla tanırlar. Kendinden olmayanı ötekileştiren bakış açısı ancak sanat eserleri yoluyla kırılabilir. Edebiyatımızın başka kültürleri etkileyebilmesi ve ortak insanlık mirasına katkıda bulunulabilmesi için çeviri şarttır. Bugün bir Türk ya da Japon yazarın eserlerinde Kafka'dan, Borges'den etkiler görmek kimseyi şaşırtmıyor. Bu son derece doğal bir etkileşimdir. Belki bugüne kadar hep tek yönlü olmuştu, belki bundan sonra bu durum biraz kırılabilir. Örneğin Norveçli ya da Amerikalı bir yazarın eserlerinde Orhan Pamuk'un, Tanpınar'ın, Oğuz Atay'ın izlerini neden görmeyelim? Ancak o zaman bu coğrafya dünyayla bütünleşmiş olur. Ancak dünya edebiyat piyasasının ticarileşmiş olduğunu da hesaba katmak gerekir. Ne yazık ki yabancı yayıncıların beklentileri kimi zaman son derece yönlendirici ve kısıtlayıcı olabiliyor. Zihinlerindeki Türk-Ortadoğu-Müslüman imgesini pekiştirecek tarzda eserlere ya da belirli siyasi çizgideki yazarlar yer vermeyi tercih ediyorlar. Ya da böyle bir izlenim bırakıyorlar. Ajansların ve yazarların bu türden baskılara karşı bir direnç oluşturması gerekir. Aksi takdirde, "hediyelik eşya" gibi ülkenin kültürel sosuyla tüketilir hale getirilmiş niteliksiz kitaplar piyasayı kaplar. Her durumda Türk edebiyatının çevrilmesi, kültürümüzün uluslar arası tanınırlığını artırması anlamında önemlidir. Kültüre, bilime, sanata yapılan yatırım asla yeterli olamaz. Ne kadar çok yapılırsa o kadar iyi olur. TEDA çok iyi bir başlangıç ama yeterli değil. Türkiye çok daha fazlasını destekleyecek güce sahiptir. Sadece yurt dışında değil yurt içinde de edebiyatın ve kültürün gelişmesi için desteklerin çoğaltılması gerekir. Unutmamalı ki edebiyat bu ülkenin dilini ve kültürünü yarına taşıyacaktır.

ÖNEMLİ ADIMLAR ATILIYOR

Nalan Barbarosoğlu: Bir dilin edebiyatını tanımak için çeviri, kaçınılmaz bir yol, başlı başına bir yaratım... Başka bir dilde kurulan dünyayı anlamak, farklı bir hayat ve dünya algısıyla tanışmak açısından çok özel bir önem kazanıyor. Yazarların ve yayınevlerinin beklentisi, herhalde daha çok okura ulaşmak, kitabın farklı bir dil konuşan okurdaki etkisini/etkilerini görmektir. Bir kitabın çevirisi, bir edebiyatın farklı bir dile açılımı için elbette tek başına yeterli olamaz. Her zaman eksik kalır. Aksine, edebiyatı geleneği içinde değerlendirmek, kitabın arka planı açısından da önemli. Hiçbir kitap tek başına geldiği edebiyatın oylumunu yansıtamaz; olsa olsa sezdirir. Örnek vermek gerekirse, biliyorsunuz 1980'lerde dilimize kazandırılan Kolombiyalı Marquez'i çok sevdik ama yeteri kadar anlamamız, dünyasının içine girmemiz, diğer Latin Amerikalı yazarların yanı sıra, özellikle Meksikalı Juan Rulfo sayesinde katmanlandı. Türkçe edebiyattan örneklerin başka dillere çevrilmesi edebiyatımızın tanınması için atılan önemli bir adım. Çevrilen her kitap, zaman içinde bir başka kitabın çevrilmesini tetikleyecektir.

(Yeni Şafak)

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
 Kağıthane'de dehşet: Yumurta çırparken arkadaşını katletti
Ormanlarımızı yakan kundakçılar kameralara böyle yakalandı