Bir Laz Taylor'umuz eksikti

Kont Adnan, Kürt Douglas, Çarpık Bacaklı Ruslana derken Laz Taylor... Şarkıcıların isim değiştirmesi ya da kısaltması bilinen bir şeydi, ama kimse ismini Karadenizli türkücü gibi Nur Tepe gibi kısaltmamıştı!

Bir Laz Taylor'umuz eksikti
Bir Laz Taylor'umuz eksikti
GİRİŞ 02.08.2004 12:02 GÜNCELLEME 02.08.2004 12:02

Huzurlarınızda Laz Taylor, Kont Adnan ve çarpık bacak Ruslana...



Nereye giderseniz gidin bugünlerde 'cam, cem'le biten şarkılar çalınacak kulaklarınıza, 'kırcan mı belimi', 'sen beni öldürcen mi'... Şarkıcıların isimleri de tıpkı şarkıları gibi, Laz Taylor, Kont Adnan, Kürt Douglas... Atilla Özdemiroğlu ve Aysel Gürel, bu şarkıların kalıcı olmayacağına inanıyor. Şarkıcılar ise 'mecburuz' diyor.





Popüler müzik, Türkiye'de ivmesini özellikle 80'lerin başında kazanmıştı. O zamanlar şekillenen 'az çalış, çok kazan' ya da 'kullan at' mantığının bir ürünü olarak çıkan bu tür, kısa sürede pazarını oluşturdu. Etiler barları, Tarabya tavernaları, magazin programları ve müzik kanallarının yaygınlaşmasından bu yana neredeyse her gün yeni bir şarkıcı, bir ürün gibi karşımıza çıkıyor. Dikkat çekmek, ünlenmek için ne varsa kullanılıyor, dil, görüntü, vukuat... İpek Özbey Cumhuriyet Dergi için kaleme aldığı değerlendirmede bu konuyu enine boyuna irdeledi ve bu haberi kaleme aldı. Sonunda aşk şarkıları da bu furyadan payına düşeni aldı ve yanık, kederli sözcüklerin yerini, günlük konuşma dili, daha da ötesi argo aldı. Aşk şarkıları şimdilerde yerini günlük konuşma diline de hâkim olan argoya bıraktı. Anımsayacaksınız, Tarkan bile Türkiye'de 'kıl oldum abi' şarkısıyla tanındı. Beyazıt Öztürk'ün şovunda kullandığı tiplemeden yola çıkarak hazırlanan Hasan Yılmaz'ın seslendirdiği 'döncam ben sana' şarkısının 'cen mi, can mı' diye biten cümleleri pek çok şarkı sözüne girdi. Ayşe Hatun Önal, 'kırcan mı belimi' derken, Nazan Öncel, Özcan Deniz için 'sen beni öldürücen mi, çıldırtcan mı canım' diyen bir şarkı yaptı. Gülben Ergen'in 'ayağını yerden kescem senin' diyen şarkısı da nereye giderseniz gidin kulağınıza en sıklıkla çarpan şarkı oluverdi... Bununla da kalmadı, popüler kültür nefesini türküler üzerinde de hissettirmeye başladı. Şarkıcıların isimlerini değiştirmeleri ya da kısaltmaları bilinen bir şeydi, ama kimse ismini Karadenizli türkücü Nur Tepe gibi 'Laz Taylor' olarak değiştirmemişti. Şimdilerde müzik kanallarında 'çarpık bacak' adlı bir şarkının klibi dönüyor, şarkıyı söyleyen Tuğba Hatun'un edebiyat öğretmeni olması bir paradoksu da ortaya koyuyor. Peki bütün bunlar neyi yok ediyor?





DİKKAT ÇEKMEK LAZIM...



Nur Tepe, 5 yıldır müzik piyasasının içinde ama 'Karizma' ilk albümü.Albümle birlikte ismi de Laz Taylor olmuş. Nur Tepe, neden Laz Taylor adını aldığını şöyle açıklıyor:



'İlk önce dikkat çekmek gerekiyor. Laz Taylor dikkat çekecek bir isimdi. Ama bunun altını doldurmamız gerekiyordu. Karadeniz müziği yaptığım için Laz, Batı müziğini fonda kullandığım için de Taylor dedik. Biz hedefimize ulaştık. Albüm çıktığında basın toplantısı düzenledik. Bütün kameralar buradaydı. Ama Nur Tepe olarak çıksaydık biliyoruz ki kimse gelmezdi.'



Peki ileride Laz Taylor etiketinden rahatsız olabilir mi ? Nur Tepe'nin cevabı 'Keşke kendi ismimle çıksaydım diyebilirim' diye yanıtlıyor soruyu, 'Ama bugün pek çok sanatçı arkasına baktığında pişman olacağı şeylerle karşı karşıya kalıyor. Fakat gerçekten her gün birçok isim müzik piyasasında adını duyurmaya çalışıyor ve spekülatif bir şey yapmadığınız zaman bu pek de mümkün olmuyor'. Laz Taylor'a göre şarkılarının bir derdi var, yani bir şeyler anlatıyor, 'Karadeniz kadınının isyanını mizahi bir dille anlatıyorum' diyor. Albümünde bir de Türkstar'ın jüri üyesi Armağan Çağlayan'ın adının geçtiği 'Laz Star' şarkısı. Albümün satışı mı? Şimdiden 20 bini bulmuş.





KONT ADNAN OLUNCA...



Unkapanı Plakçılar Çarşısı'nın Kont Adnan'ı Adnan Yılmaz ismiyle 17 albüm yapmış. Satışları otuz bini geçmiyormuş. Ancak 'Kont Adnan' olunca satış rakamı 300 bine ulaşmış. Kont lakabını alma nedeni, arkadaşlarının 'Sen müzik piyasasının kontusun' yakıştırmaları. Kont Adnan 'Ben Türkiye'de hip hop müzik yapan tek isimim' iddiasında. Hedef kitlesinin 8-10 yaş olduğunu, insanları düşündürmekten değil, eğlendirmekten hoşlandığını söylüyor.



DİLİ DEFORME ETME



Pop müziğin uzun ömürlü şarkılarının söz yazarı Aysel Gürel Türkçedeki deformasyonun sadece şarkı sözlerinde değil, dizilerde ya da televizyonda herhangi bir programda da görüldüğünü söylüyor. Gürel, 'Şarkıların illa ağlatması ya da hüzünlendirmesi gerekmiyor. Hayata ritm kazandırmak için hoplatan zıplatan şarkılar da iyidir' görüşünde. Ancak 'Ne söylersen söyle ama doğru söyle. Dili deforme etme' diyor. Peki neden şarkı sözlerinden artık bir anlam çıkarmak bu kadar güçleşti? Gürel bu soruyu şöyle yanıtlıyor:



'Toplumun kargaşası müziğe de yansıdı. Şarkıcı yarışmaları, gladyatörleri aslanların ağzına atıp eğlenen zenginler gibi... Zavallı bir çocuğu çıkarıyorlar. Son bir çare yarışmaya girmiş, sonra onunla alay ediyorlar, ne o ekran başındakilere zevk sunacaklar. Birileri para kazanıyor. Ayrıca artık yapımcılar da işi ucuza getirmek için genç bir şarkıcı adayına diyorlar ki, gel sözü de sen yaz, sen seslendir, biz reklamını yaparız. Şimdi yavaş yavaş anlıyorlar ki iş böyle tutmuyor, tekrar kapımızı çalmaya başladılar...' Aysel Gürel, ' Bu adından da anlaşılacağı gibi popüler müzik aslında. Şimdi dinlenir yarın unutulur, yenisi gelir. Ama yine de kalıcı olmak mümkündür, bunun için de dinleyiciye bir şeyler söylemek gerekir. Çarpık Bacak da diyebilirsiniz, önemli olan Türkçeyi bozmadan bir şeyler anlatabilmek. Fransızlar İngiltere Kraliçesi'ne küfrettikleri şarkı yapıyorlar. Şarkı bireysel bir şey değildir, toplumun duygusundan çıkar. Ama şimdiki şarkıların pek çoğuna baktığımızda kullanılıp atılacak, şarkıcısı da unutulup gidecek. 70'li yıllarda klip yoktu, ama şarkılar dillerdeydi. Şimdi klibi olmayan şarkılardan insanların haberi bile olmuyor, çünkü şarkıları süsleyerek, bir görsellik kazandırarak ancak satabiliyorlar' diye yanıtlıyor. Ancak Gürel umutlu, mevcut durumu 'Koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrahman çelebi derler' diyerek özetliyor ve ekliyor: ' Tahsilli bir grup genç geliyor, hepsinin altyapısı var, star ışığı var. Şimdi bir geçiş dönemi yaşıyoruz, ancak bu düzelecektir'...





MAKYAJ VAR, İÇİ BOŞ



Müzisyen Atilla Özdemiroğlu, müzik sektörünün günlük eğlenceye yönelik,bir şey ifade etmeyen fast-food bir sektör halini aldığını düşünüyor. Özdemiroğlu, Türk müziğinin geldiği noktayı ise 'Toplum olarak yanlış bir kültüre gidiyoruz. Bizim müzik diye algıladığımız şey artık sadece şarkı ve şarkıcı oldu. Yani diğer müzik parametrelerini hiçe sayıyoruz' diye yorumluyor. Özdemiroğlu'nun pek çok bestesi var. Yıllarca herkesin dilinde olan şarkıların sahibi olmasına rağmen bunun bilinmediğini vurguluyor. 'Hit olan şarkılarım var ancak sadece onu söyleyen şarkıcılar biliniyor. Ancak yurt dışına mesela Yunanistan'a gittiğimde beni tanıyorlar. Ortada müzik diye bir şey kalmadı, melodi, armoni hiçe sayılıyor' diyor. Özdemiroğlu'na göre, insanların estetik duyguları yükseldikçe, dinlediği müziğin kalitesi de artar. 'Hâlâ iyi müzik yapan arkadaşlarımız da var. Gelişim Orkestrası olarak bir konser verdik, ilgi gerçekten çok fazlaydı ve ortak kanı 'nihayet müzik dinledik' şeklindeydi. Demek ki Türk halkı hâlâ seçici. Diğerlerini çabuk tüketiyoruz.' diyor. Peki, bugünkü sonuçta gerçekten basının payı söylendiği kadar fazla mı ? Özdemiroğlu 'Burada topu sadece basına atmamak lazım' diye yanıtlıyor 'Bu bir toplu kirlenmedir. 80'lerde başlayan yeni bir kültür oluştu. Mesela Türkçenin deformasyonundan söz edecek olursak, bunu her alanda görmek mümkün. Ancak müzik, özünde taşıması gerekenleri taşımıyor artık. Yani makyaj var ama içi boş.'



Haber: İpek Özbey

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Türkiye’den yeni bir meydan okuma! Nükleer hamle!
Tarife dünya devini vurdu! Ünlü marka Skechers resmen satıldı