Hilmi Yavuz'dan Hurûfi şiirler
Harfler ünlü şairin şiir serüveninin son durağı oldu. Bütün eserleriyle Yapı Kredi Yayınları'na geçen Hilmi Yavuz'un yeni şiir kitabı 'Hurûfi Şiirler' okurla buluştu.

Kitap, 70. yaşının arifesindeki şairin yolunun, 'gül, çöl, akşam' gibi imgelerden sonra harflere ulaştığını haber veriyor. 'Hurûfi Şiirler' Hilmi Yavuz poetikasının yeni durağı...
Türk şiirinde güzel şeyler de oluyor. Hilmi Yavuz, bir kısmını dergilerde yayınladığı hurûfî şiirlerini, yetmişinci yaşının arifesinde 'Hurûfî Şiirler' adıyla bir araya getirdi. Kitap, hem Hilmi Yavuz poetikasında, ana damarından kopmadan gelişen bir değişimin ipuçlarını hem de ‘erbâb-ı nazar'a, Türkçe şiir geleneğinin o derin sesini yeniden dinleme imkanı veriyor. 'Hurûfi Şiirler', öznesini sözcükler olarak belirleyen modernist şiirin çıtasını biraz daha yükselten ve asıl öznesi harfler olan bir yapıt. Kitap üzerine söyleşimizde Yavuz'un vurguladığı da buydu: 'Sözcüklerin sadece sözcük olarak (yani harflerden inşa edilmişler olarak) öne çıkarılmış oldukları bir kitap ‘Hurûfi Şiirler'. Örneğin, ‘harfler ve kendi' şiirinde olduğu gibi, o şiirde geçen ‘dikendi', ‘tükendi' gibi sözcüklerden, ‘D'yi,İ'yi, T'yi ve Ü'yü atarsan ‘kendi' sözcüğü kalıyor. ‘bir başına kaldı ‘kendi" derken kastedilen bir kişi değil, bir sözcüktür.' Aynı durum, ‘ve ‘n'si düşmüş kedisiyle yaşadı' gibi dizeler için de geçerli.
Aslında Mallarmé'nin ünlü savını yadsımayan, neredeyse daha uçlara çekerek destekleyen bir ustalık denemesi ‘Hurûfi Şiirler'. Bakış Kuşu'ndan bu yana ezbere bildiğimiz gerçek, son kitapta da değişmiyor: Doğu'dan Batı'ya savrulan bir şiir Hilmi Yavuz'unki; lirik ve ahenkli bir savruluş. Yapıtın Doğu geleneğine ilişkin tarafı için Yavuz, 'Burada ‘hurufi'lik'in, Esterabadi Fadlullah'a ve Nesimî'ye yapılan göndermeler ve epigraflar dışında, ‘hurûfîlik' diye bilinen sapkın tarikatla ilişkisi yok. Ancak belki bir şiirde, ‘ben harflerden inşa edildim' sözünün doğrudan, Esterabadî ve onun tilmizi Nesimî'nin hurûfî görüşleriyle ilişkisi olabilir.' diyor. Harflere birer şiir nesnesi gibi bakış, aslında Hilmi Yavuz'un devraldığı şiirsel mirası ve onu besleyen poetik haritayı ortaya çıkarıyor: Rimbaud'dan Necatigil'e, Lacan'dan Şuarâ Sûresi'ne, Cüneyd-i Bağdâdî' den Roland Barthes'a uzanan alabildiğine geniş bir zihin haritası... Elbette, okurun ‘Hurûfî Şiirler'le kuracağı yakınlık, biraz da söz konusu isimlere olan yakınlığına bağlı.
‘Hurûfî Şiirler', ilk elde, kısmen de olsa Necatigil'in hikmet burcunda yaptığı o cesur denemeyi, 'Kareler/Aklar'ı akla getiriyor. Kitaptaki, şairin hiçbir yapıtında olmadığı kadar yoğun tevriyeler, açık okumalara imkan sağlıyor. Daha da önemlisi, bu şiirlerde, belli bir yaştan sonra şairlerin sezgilerini yitirip teknik ustalıklarına yaslandıkları savını yanlışlayan pek çok gösterge var. Her soy şairde varoluşsal bir ihtiyaç olarak beliren yenilik arayışı, Hilmi Yavuz'da, harflerin değişik kullanım biçimleriyle yeni bir boyuta taşınmış oluyor. Hurûf-u mukattaa'yı kendi tekilliği içinde şiir malzemesi olarak kullanmak, ilk bakışta kolay görünebilir; ne var ki, seçilen harfler rastgele seçilmemiş: Elif, lâm, mîm, tâ, sîn... Varoluşun merkezine yerleşen o üç harf ve her şairin kaçınılmaz yazgısı olan Şuarâ Sûresi'nin (Sezai Karakoç bu sûreden hep Türkçe karşılığıyla, ‘Şairler Sûresi' diye söz eder) ilk üç harfi, şiirlere ontolojik bir anlam yüklüyor. Bazı harflerin görselliğinden, bazılarının seslerinden yararlanma; bir şiirde öznenin başka bir şaire dönüşmesi (harfler ve Hölderlin); Jacobson'un tekrar'ını (repetition) öne çıkarma (harfler ve lay lay lom) gibi özellikler, kitaba eleştirel bir gözle bakıldığında göze çarpanlardan birkaçı...
Hilmi Yavuz şiirinde, imgeler daima sarmal biçimde yer almıştır: Gül, ayna, çöl, akşam, yolculuk gibi belli sorunsalların ya da geleneklerin sembolü haline gelmiş bu imgeler, aslında hep birbirinin habercisi olmuştu. O yol, sonunda gelip harflere ulaştı. Hilmi Yavuz, şimdi, çağdaş şiirimizde pek az şairin sahip olabildiği kendine ait poetikasında, tamamladığı o göz alıcı binada tasarruf hakkını kullanıyor. Artık daha iyi biliyoruz: Şiir, harflerle yazılır.
b>harfler ve şairler
akşam bir sözcük, aşklarsa bir harf;
m gibi mi dururuz, im gibi mi, kim gibi?
n ney'in içindedir, ne için?
mektup sandığımız sözler birer zarf...
Necatigil ktl dediydi, İ kırmızı,
E beyaz, O mavi, mercan dallar!
o şairler, ince yazar; -ya bunlar
hangi harfle yazdılardı o kızı?
bense bu şiiri yazdım da ketebe
el fakîyr hilmi yavuz, kendisi
ve n'si düşmüş kedisiyle yaşadı,
yalnızlığı baştanbaşa be te be...