'Kaddafi karısından korkardı'
Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi’yle yaşadığı ilişkiyle gündeme gelen eski manken Ebru Şancı, Libya’da yaşadığı günleri, Kaddafi ailesini ve eski sevgilisini anlattı.

Müjgan Halis'in haberi:
Ebru Şancı (28) eski bir manken. Bir dönem adı magazin basınında uyuşturucu ve fuhuş operasyonlarıyla da ilişkilendirildi. Geçtiğimiz günlerde Okan Bayülgen’in programındaki ‘garip’ davranışları ve dekoltesiyle hayatımıza yeniden girdi. Bugünlerde dünyanın odak noktasında olan ailelerden biriyle anılıyor.
Sözünü ettiğimiz aile, tahtını bütün dünyanın salladığı Kaddafi ailesi ve onların bir ara ülke yönetimine talip olduğu söylenen oğulları Seyfülislam Kaddafi. Ya da Ebru Şancı’nın tabiriyle ‘Saif’. Şancı kendi anlatımıyla uzun yıllar İngiltere’de ve Amerika’da birkaç yıl yaşadıktan sonra vatan topraklarına döndü ve Libya’daki ayaklanmanın başlamasıyla herkes birden onu anımsadı. O da önce programlara çıktı, sonra televizyon projeleri üretmeye başladı, ardından da PETA için soyunmaya karar verdi.
Kim ne derse desin garip bir hayatı var Ebru Şancı’nın. Malatyalı bir ailenin kızı Şancı. Babasını 10 yaşında kaybetmiş. “Babam yaşasaydı o da beni 17’imde zorla evlendirirdi,” diyeceği için bu bilgi önemli. Serpilip boyu bosuyla dikkat çekince, bütün zamane kızları gibi kendisini bir manken ajansında bulmuş ve Süha Özgermi’nin yarışmaya sokmadan birinci ilan ettiği ‘güzel’lerden biri olmuş.
Katılmadığı yarışmanın birincisi olarak Brezilya’ya uluslararası aşamaya katılmak üzere yola çıkmış; tabii annesinden izin alarak. Brezilya’daki yarışmada 17 yaşındayken birinci olmuş. 2001’de bütün biriktirdiği parayla Londra’ya gitmiş, önce garsonluk yapmış.
KİM HAYIR DERDİ Kİ?
Bir yandan dil okuluna giderken, 2002’de hayatını değiştiren adamla yani Seyfülislam Kaddafi’yle tanışmış. Onunla tanışmasını “Annem bana hep ‘sen Allahın sevgili kulusun’ derdi,” diye yorumluyor. O zamana kadar hayatında biri Brezilya, ikincisi Londra olmak üzere iki kez uçağa binen Ebru Şancı’nın hayatı ondan sonra büyük bir değişim geçirmiş.
“Uçağa binmekten ödüm patlarken jetlerle seyahat etmeye başladım. Böyle bir hayata kim hayır der ki?” Bu soruyu yanıtsız bırakarak Libya yıllarına ve tanıdığı, sofrasına oturduğu Kaddafi ailesine yöneliyoruz.
Tanıştıklarının ertesi günü evine çiçeklerin geldiğini anlatan Şancı, kendisini Pretty Woman filmindeki Julia Roberts’a benzettiğini söylüyor. “Bahçelievler’den çıkıp İtalya’da, Fransa’da, Monaco’da gezmek başımı döndürmüştü.” Seyfülislam Kaddafi önce karşılamakta zorlandığı okul masrafını halletmiş. Sonra birlikte dünyanın çeşitli turistik şehir ve yörelerine seyahatler gelmiş. Şancı, tanışmalarından altı ay sonra gittiği Libya’da ilk önce bir hafta kalmış.
İkinci seyahatinde ise altı ay. “Bana bir nevi burs verdi, devam ettiğim Regent College’ın bütün giderlerini peşin olarak ödedi; o zaman yıllığı 60 bin pound’du. Okul masrafından kurtulmuştum, ama ilk başta hayatım çok da değişmemişti. Sonra bana Harrods’ın arka sokağında bir ev tuttu.”
Ebru Şancı’nın Muammer Kaddafi’li günleri sevgilisinin ilk Libya gezisi teklifiyle başlamış. Kendisini bir sabah kahvaltı sofrasında Albay Kaddafi’yle aynı masada bulunca da kısmetine elbette ‘hayır’ dememiş: “Bana Libya’da Tripoli’de oturduklarını anlatmıştı ve beni ailesiyle tanıştırmak istediğini söylemişti.”
Telefonlarını karıştırıyordum
Şancı’nın Libya’ya ilk yolculuğu özel bir jetle: “Sarayın içine girene kadar onun Kaddafi’nin oğlu olduğunu anlamamıştım. Ev Tripoli’nin göbeğinde bir nevi surlarla çevrili bir yerdi. Ama öyle ahım şahım, altın varaklı bir yer değildi, her yer halı döşeliydi ve çok fazla sedir vardı. Annesi ve babasıyla kahvaltı masasında tanıştım. Kahvaltıda yağlı kuzu eti yemeleri çok dikkatimi çekmişti.”
Kaddafi’nin kahvaltı masasında kendisiyle sohbet ettiğini ve Müslüman olmasından memnuniyet duyduğunu anlatıyor ve daha sonra sevgilisinin babasından ‘bu ülkenin diktatörü’ diye bahsettiğini de ekliyor. O yıllarda hayatı Londra- Libya-Paris hattında geçmiş Ebru Şancı’nın. Sonra sevgilisinin ısrarlarına dayanamayarak Libya’da yaşamaya başlamış: “Saif’in çiftlik evinde kalıyordum. Çiftlikte iki tane kaplanı vardı, biri beyaz, diğeri kahverengiydi. Kaplanların adları George Bush ve Tony Blair’den hareketle, George ve Tony’di.
Yatak odasının kapısında bile üç koruma bekliyordu.” Libya’da yaşarken Fransızca ve Arapça dersleri aldığını ancak bir süre sonra sıkılmaya başladığını ve tam o günlerde üç tane telefon kullanan sevgilisinin hayatındaki başka kadınlardan haberdar olduğunu söylüyor: “İlk başta telefonlarını kurcalamaya cesaret edememiştim. Sonra bir sürü kadından gelen mesajları gördüm. Ama soru soramıyordum. Artık oradan gitmek istiyordum. Çünkü normal bir hayat yaşanamıyor öyle biriyle. El ele sinemaya gitmek, sokakta yürümek bile mümkün değildi.”
Kaddafi karısından korkardı
Şancı, Libya’yı ve bir süre yaşadığı Tripoli’yi ise ‘virane bir yer, yaşanacak yer değil’ diye tarif ediyor. Libya halkını ise Suudi Arabistan ve Dubai gibi zengin değil ‘çok yoksul’ diye tanımlıyor: “Ben ilk gittiğimde yeni yeni inşaatlar yapılıyordu, özellikle Türk işadamları çok güzel ‘residence’lar yapmaya başlamıştı. Ve bunların çoğuyla Saif görüşüyordu, hatta bir kısmı rüşvet niyetine Saif’e yanında Rus kadınlarla geliyordu.” Şancı, Kaddafi’nin Trablus yakınında deniz kıyısındaki çadırının 200 koruma tarafından korunduğunu söylüyor:
“Kaddafi sıradan birine benziyordu. Yanındakiler ne söylüyorsa gülüyordu, belli ki herkes ondan çok korkuyordu. Ayrıca evlerinde harem diye bir şey yoktu. Kaddafi’nin beş çocuğu da aynı kadındandı, Saif’in annesi Safiye de çok modern biriydi. Hatta gördüğüm kadarıyla Kaddafi karısından çekiniyordu. Tek kız kardeşleri Ayşe de, hiç unutmam, saçlarını sarıya boyatmış ve bana ‘Beğendin mi?’ diye sormuştu. Ayşe Kaddafi kendisini Arap dünyasının Claudia Schiffer’ı sanıyordu.
Ülkede bildiğimiz anlamda bir şeriat yoktu ama içki yasaktı, kulüp yasaktı, genelev yasaktı.” Libya’da yaşanan isyan ise Ebru Şancı’yı şaşırtmamış. Hatta “Ben daha önce bekliyordum,” diyor: “Kaddafilerin her şeyi vardı, ama halkın hiçbir şeyi yoktu. Keşke gönül rızasıyla inseydi de demokrasiye izin verseydi. İnşallah daha fazla kendi halklarına zulüm yapmazlar.”
Bütün varlığımı Saif’e borçluyum
‘Hayatımdan çıktıktan sonra kimseye muhtaç olmanı istemiyorum,’ dedi. Şimdiki bütün varlığımı,arabamı, evlerimi ona borçluyum, ne yalan söyleyeyim. Ama biliyordum ki aramızda gerçek bir sevgi bağı yoktu.”
Şancı Londra’daki okul bitince, New York’ta yaşamaya karar vermiş: “Saif bana ‘Ben seni bunun için mi okuttum,’ dedi. ABD’den pek hoşlanmıyordu ama oradaki masraflarımı da karşıladı.
New York Üniversitesi’ne kayıt yaptırdım ve oraya gidince iletişimimiz tamamen koptu. Ayrıldıktan sonra da maddi olarak hep destek oldu. ‘
‘Hayatımdan çıktıktan sonra kimseye muhtaç olmanı istemiyorum,’ dedi. Şimdiki bütün varlığımı, arabamı, evlerimi ona borçluyum, ne yalan söyleyeyim. Ama biliyordum ki aramızda gerçek bir sevgi bağı yoktu.”