Çoban Ali, Aysun Kayacı'ya hâlâ kırgın

1980 yılında Hasankeyf’te bir mağarada dünyaya gelen Hasankeyfli Çoban Ali yıllarca koyunlarını güderken bir yandan da büyüdüğü mağarada turistleri ağırladı. Sonra da 'daha ne yapabilirim' diye düştü yollara...

Çoban Ali, Aysun Kayacı'ya hâlâ kırgın
Çoban Ali, Aysun Kayacı'ya hâlâ kırgın
GİRİŞ 12.10.2010 14:32 GÜNCELLEME 12.10.2010 14:32
Bu Habere 1 Yorum Yapılmış

Nursel Tozkoparan'ın röportajı

“1980 yılında Hasankeyf’te bir mağarada dünyaya geldim. Çeşme suyu kullanılmayan, televizyonu olmayan bir yerde yaşadım. Ve yıllarca hiç elektrik görmedim. Eşeklerle Dicle Nehri’nden günde en az 15 – 20 defa su taşıdığımı bilirim. Babam Hasankeyf’te 40 yıl muhtarlık yaptı. İki eşliydi. Toplam 15 kardeşiz.  9’u öz diğerleri üvey. Bir ay önce de babamı kaybettim.”

Evet, bu satırların sahibi Hasankeyf hayranı, Hasankeyfli Çoban Ali…

Bir yandan koyunlarını güttü biryandan da Hasankeyf’e gelenlere kavalıyla müzik ziyafeti verdi yıllarca…

Sonra da doğduğu, büyüdüğü mağarada turistleri ağırladı…

Ama hep bir eksiklik hissetti. Daha çok şeyler yapmalıydı yöresiyle ilgili.

İsteği 11 bin yıllık tarihi olan Hasankeyf’i hem dünyaya tanıtmak, hem de gelecek nesillere bırakmaktı. Baraja karşı değildi ama Hasankeyfsiz baraja… Ona göre bir kilometre geride bitirilmeliydi baraj…

Yine turistlerin Hasankeyf’te bir iki saat kalmalarını kafasına takmıştı. Çünkü yeterli konaklayacakları tesisler yoktu.

Arkadaşları ile bir araya geldi. Projeler üretmeye başladı. Yetkililerle görüştü…  Mardin’e gelen, Batman’a gelen turistlerin bir gecede olsa Hasankeyf’te misafir etmek en büyük arzusuydu Çoban Ali’nin…

kullanBunun için de tur şirketleri ile görüşülmesi gerekiyordu… Programlarında Hasankeyf’te de konaklama olmalıydı. Ama bir sorun vardı… İstanbul’a gelmesi gerekiyordu. Büyük şehre tek başına gelmeye cesareti de yoktu, maddi imkânı da yoktu…

Çok istemiş olmalı ki yönetmen-yazar Handan Öztürk onu İstanbul’a davet etti. Handan Öztürk’ün “Benim ve Roz’un sonbaharı ” filmini Hasankeyf’te çektiği dönemde Çoban Ali ona çok yardımcı olmuş. Tevafuk ya Handan da Ali’ye bir jest yapmak istemiş uzun zamandır.

Çoban Ali’nin hayat hikâyesi, çalışkanlığı, projeler üretmesi ve hedeflerini gerçekleştirmek için gösterdiği gayreti doğrusu takdire şayan. Çoban Ali’nin tek isteği var Hasankeyf’i turizm cennetine dönüştürmek. Hasankeyf kaymakamı Cevat Uyanığın desteği ile bunu başaracaklarından artık şüphesi yok…

HAFTADA BİR GÜN OKULA GİDEREK İLKOKULU BİTİRDİM

Kaç dil biliyorsun Ali?

Annem kürt babam arap, bu yüzden hem Arapça hem de Kürtçe biliyorum. Türkçeyi de çok güzel konuşabiliyorum. Tabii ki İngilizcem de var.

İlkokulu bitirdin mi?

Kaydoldum ama okula haftada bir kere gidiyordum. Diğer günlerde dağda çobanlık yapıyordum. Bu yüzden haftada bir gün okula gidip gelerek İlkokulu bitirdim. Şimdi ortaokul ve liseyi bitirmek için açık öğretime kaydoldum.  

kullanO zaman niye okumadın? İmkân mı yoktu?

Hem imkân yoktu hem de boş zamanım olmadı. Çünkü meraya çıktığım zaman aylarca eve gelemiyordum. 5 – 6 yıl önce çobanlığı bırakarak Hasankeyf için proje yapmaya başladım.

ONBİR BİNLİK YILLIK TARİHİ NİYE SONRAKİ NESİLLERE BIRAKMAYALIM?

Hasankeyf ile ilgili projelerin nedir?

 

Mesela Hasankeyfsiz bir baraj yapmayı düşündük. Hasankeyf’i turizme kazandırmak için barajı 1 km önceden bitirilmesini tercih ettik. Tarihi su altında kalmaktan kurtarıp bir turizm cenneti haline getirmeyi planladık. Bunu Hasankeyfli arkadaşlarla düşündük.  Barajın verimi 50 yılık ve sonra verim alınmayacak. Biz orayı bir Nevşehir, Göreme gibi turizme açmak istedik. Hasankeyf’in tarihi 11 bin yıllık. O tarihi niye sonraki nesillere bırakmayalım ki? Barajı her zaman yapabiliriz. Ama tarih yapmak mümkün değil.

Hasankeyf’i korumak adına alternatif bir proje ürettiniz… 

Tabii ki. Turizm ve Kültür Bakanlığı’na proje yolladık. Maalesef bakılmadı bile. Sayın Başbakan, “Kimin ne projesi varsa gelsin masaya koysun beraber tartışalım” demişti. Ama İlgilenen olmadı. O dönemlerde Kaymakam ve Belediye Başkanı ile de görüşme imkânı olmadı. Zaten görüşsek de yardımcı olmuyorlardı. Şu anda gelen yeni kaymakam Cevat Uyanık, sunduğum konaklama projesini hayata geçirdi.

AMACIMIZ HASANKEYFİN BİLİNMEYEN YÖNLERİNİ GÜN YÜZÜNE ÇIKARTMAK

Konaklama projesi nedir?

Gelen misafirleri Hasankeyf’te ağırlamak, tarihini anlatmak, kültürünü ve yemeklerini tanıtmak için bir motel kuruldu. Saolsun Kaymakam bize çok destek oluyor. Şu anda İstanbul’da acentelerle görüşüp bu projeyi anlatıyoruz. Yerli ve yabancı turistlere Hasankeyf’i göstermek için konuşuyoruz. Herkesi oraya davet ediyoruz. Normalde turlar Hasankeyf’te 1 saat kalıyor. Eskiden yer olmadığı için konaklayamıyorlardı ama şimdi 100 kişi konaklayabilir. Öğretmen evimiz,  motel ve yeni konak yerimiz var. Bizim amacımız Hasankeyf’in bilinmeyen yönlerini gün yüzüne çıkartmak.

kullan

SÜLEYMAN DEMİREL ZAMANINDA YIKILMIŞ

Baraj yapımı ne durumda?

Baraj çalışmaları başladı. 2016’da falan biter. Şu anda kale kapısı kapalı. Açılmasını istiyoruz. Hasankeyf’in altında büyük bir yerleşim yeri var. Süleyman Demirel zamanında 1960’da burası yıkılmış.  Asıl yanlışlık orada yapılmış. 1970’de mağaralarda yaklaşık 7 bin insan yaşıyordu. Şimdi nüfusu 2 binin altında. Sit alanı olduğu için insanlar göç etti.

MEDENİYETLER BEŞİĞİ BU KADAR MI UNUTULUR?

Hasankeyf’i turizm cenneti haline getirme fikri nerden doğdu?

Ben 2 – 3 ay Marmaris’te kaldım. Dalyan’da Kral Mezarları ve Fosforlu mağara var. Mağaraya günde 200 tekne gidiyor. Ben oradan esinlendim. Hasankeyf’te sadece kalede 6 bin, aşağıda ise 3 bin mağara bulunuyor. İnsanları neden buraya çekmeyelim? diye düşündüm. Hasankeyf Türkiye’nin bir tarihidir. Tek ben değil herkesin sahip çıkması gerekiyor. Bizans,  Artuklular, Osmanlılar, Eyyubiler orada yaşam sürmüş orada bir yaşam sürmüş. 11 bin yıllık geçmişe sahip. Medeniyetler beşiği bu kadar mı unutulur?

Projeleri kimlerle hazırlıyorsun?

Birkaç arkadaşımla birlikte konuşuyor ve proje üretiyoruz. Nevşehir’de bir mağarayı 100 – 200 Dolara kiralıyorsunuz. Bizim Hasankeyf’te binlerce mağara boş duruyor. Biz ücret de beklemiyoruz. Sadece o tarihe sahip çıkmak istiyoruz.

GÜNEYDOĞU DENİLİNCE İLK ÖNCE HASANKEYF AKLA GELİYOR

İstanbul’da tur şirketlerinden talebin ne oldu?

Birkaç şirketle görüştüm. Müdürlerin numaralarını aldım. Acentedeki arkadaşlarla da konuştum. Çok sevindiler. Çünkü insanların çoğu Hasankeyf’i tercih ediyor. Güneydoğu denildiği zaman ilk önce Hasankeyf akla geliyor. Şimdi konaklama imkânı olduğu için insanlar 1 saat uğramayacaklar. Orada en az 1 gün geçirecekler.

kullanCevapları olumlu mu?

Olumlu olacağından eminim. Ankara’ya ve İzmir’e de gidip acentelerle görüşeceğim. Televizyon programlarında, internette anlatacağım.

ÇOBANLIK YAPTIĞIM ZAMAN DAHA GÜZEL PROJELER GELİYOR AKLIMA

Çobanlığı tamamen bıraktın mı?

Birkaç yıl önce bıraktım. Sadece bu iki ay içerisinde sürüsü olan bir arkadaşımın yerine gittim. Çobanlık yaptığım zaman daha güzel projeler geliyor aklıma. Oturup şehri seyretmek terapi gibi oluyor. O zaman hissettikleri mi yazıyorum…

Kitap da yazmayı düşünüyor musun? 

Bir Çobanın Yaşam Öyküsü” diye bir kitap yazıyorum.  Kitabı 3 bölüme ayırdım. İlk bölümde barajın faydalarını ve zararlarını anlattım. İkinci bölüme kendi hayatıma ayırdım. Üçüncü bölümde ise insanların nasıl parayı tercih ettiklerini ve en güvenilen dostların ihanetine ayırdım. Kitabı yazmaya devam ediyorum. Daha zaman alacak…

O zaman beste de yapıyorsundur Ali…

Evet. Eskiden çok güzel besteler yaptım. Hasankeyf için yaptığım bir beste vardı hatta geçenlerde TRT’de yayınlandı..

Düştüm Hasankeyf yoluna,
Kurbanım sağına soluna
Akan yeşil sularına
Kurban olam Hasankeyf’e…
Nöbet tutan köprüsüne

İki  yollu minaresi
Kurban olam Hasankeyf’e
Hayran olam Hasankeyf’e…

Bu benim bestem. Köprüsünden, minaresinden, mağarasından, sularından bahsettim. Daha farklı besteler de yaptım. Hayat ve aşk üzerine…

kullan

SEVDİĞİM KIZIN ASKERDEN GELDİĞİM GÜN DÜĞÜNÜ VARDI

Evli misin?

Hayır değilim. Yıllar önce sevdiğim biri vardı, askerden geldiğim gün evlendi. Ondan sonra kimseyi sevemedim.

Sevdiğin kızı zorla mı evlendirdiler?

Onu hiç sormadım. Sormak bile istemedim. Askerdeyken birkaç defa görüştüm. Fazla görüşme imkânım olmadı. Tezkereyi alıp geldiğim gün düğünü vardı. Ben de uzatmak istemedim. O yüzden kadınlara karşı kin ve nefret hissettim. Onlardan hep uzak durdum. Şu anda konuşup dertleştiğim arkadaşlarım var ama evlenmeyi düşünmüyorum. Babam vefat etmeden önce; “Oğlum seni evlendireyim” diyordu. En çok üzüldüğüm şeylerden biri de bu. Babam yaşıyorken evlenmediğim için üzülüyorum.

Şu anda Hasankeyf’te aktif olarak ne yapıyorsun?

Gelen turistlere rehberlik yapıyorum. Aynı zamanda sebze alıp satıyorum. Boş zamanlarımda arkadaşımın yerine çobanlık yapıyorum. İhtiyaçları olduğunda arkadaşlarıma yardım ediyorum. Gelen turistlere kaval çalıyorum, türkü söylüyorum

kullanBENİM TEK AMACIM HASANKEYFİ TANITABİLMEK

Her gelene kaval çalıyor musun?

Herkese değil. Çünkü herkes kavalı sevmez. Sıcak gördüğüm insanlara o güzel anı yaşattırıyorum. Onlara Kaval çalıp türkü söylüyorum. Birçoğu da zaten tanıyor beni.  Dışarıdan daha çok tanıyorlar. Belki Hasankeyf’te bile o kadar tanımıyorlar. Sadece son iki ayda İstanbul, Ankara ve diğer şehirlerden 800 insan ağırladım. Kendi imkânlarımla hem gezdirdim hem de türkü söyledim. “İyi ki de gelip Hasankeyf’te bir çobanı tanıdık. Çünkü biz sevgiyi ondan gördük” diyorlar. Bazıları da kendini çok üstün görüyor. Onlarla dostluk kurmak çok zordur. Bu işi yaparken hiç parayı düşünmedim. Benim tek amacım Hasankeyf’i tanıtabilmek.

CANSU DERE VE SEZEN AKSUYU MAĞARAMDA AĞIRLADIM

Turistleri nerde ağırlıyorsun?

Kale başında benim yaşadığım mağara var. Gelen turistler en çok benim yaşadığım mağarayı görmek istiyorlar. Ailem aşağıda ben mağaradayım. Onlara bir kaval çalıp, türkü okurum, kahve ikram ederim. Bu insanların çok hoşuna gidiyor. “Biz Güneydoğu turuna çıktık ama Hasankeyf bizi mutlu etti” diyorlar.                                                                                                  Cansu Dere, Sezen Aksu gibi şu anda aklıma gelmeyen birçok ünlüyü mağaramda ağırladım. Burada çekilen birkaç filmde rol aldım. Çekime gelen herkese yardımcı oldum.                                                                                                 

Kaval çalmayı nasıl öğrendin?  

Yıllar önce çobanlık yapan yaşlı bir amca vardı. O sürekli kaval çalardı ben de türkü okurdum. Daha sonra kaval benim çok hoşuma gitti. Onun kavalını alıp çalmaya başladım. Öğrenmek bayağı zaman aldı. Giderek de geliştirdim. Çobanlık yaptığımda Hasankeyf’e gelenler benim çaldığım kavalı dinliyorlardı. Çok hoşlarına gidiyordu. “Bu kavalı kim çalıyor? Bu yanık ses kim?” diye soruyorlardı. “Bizim Çoban Ali hem dağlarda hem de düğünlerde türkü okur” diye anlatıyorlardı. Bazen televizyon programları çekimlere gelirdi. Onlara da okurdum. Daha sonra da beste yapmaya başladım. Ve kitap yazmaya karar verdim. Çobanlığı bıraktıktan sonra da kendi imkânlarımla rehberliğe başladım.

ULUSLARARASI BİR FESTİVALDE KAVAL ÇALMAYI HAYAL EDİYORUM

Kaval konseri vermen istense senden, nerde vermek istersin?

Hasankeyf’te çalmayı daha çok seviyorum. Uluslar arası bir festivalde çalmayı hayal ediyorum.  Kaval sevgisini herkesle paylaşmak isterim. Tabii bu bir hayal ama uluslararası bir müzik festivalinde ya da ünlü birinin konserinde bir bölümde yer almak isterim. Amacım Hasankeyf’in sesini duyurmak…

HASANKEYFDE VERDİĞİM SEVGİYİ İSTANBULDA GÖREMEDİM

İstanbul’u ilk kez gördün Ali. Bugüne kadar neden gelmedin?

Bugüne kadar imkânım olmadı. Gelme amacım acenteleri gezip projeyi paylaşmak. Beni buraya getiren diğer neden de orada ağırladığım binlerce insanı bir de burada görmek istedim. Orada verdiğim sevgiyi burada görecek miyim? diye merak ettim. Maalesef onu burada göremedim.  

Hayalindeki İstanbul’u buldun mu?

Sürekli televizyonda görürdüm, insanlardan duyardım. Televizyonda çok kolay görünüyor ama içinde yaşamak çok zor. Bir çoban olarak benim burada yaşamam mümkün değil.

Zor gelen ne oldu?

Trafikten nefret ettim. Kalabalığı sevmiyorum. Küçük yerde yaşamak beni mutlu ediyor. Burası çok değişik geldi.

İSTANBULDA İNSANLAR DAHA BENCİL

İnsanları gözlemleyebildin mi?

Evet insanları seyrettim. O kadar değişik insanlar var ki burada. Sadece uzaktan seyretmeyi tercih ederim. Çalışma hızlarını, gezmelerini, giyim ve konuşma tarzlarını gözlemledim. Bizim oradan çok farlı. Bir kere burada samimiyet göremiyorum. Hasankeyf’te yaşam daha doğal, herkes olduğu gibi. İstanbul’da insanlar daha bencil. Bizim bölgeden buraya gelenler bile çok değişmişler. Onları görünce buraya gelmekten vazgeçtim. Marmaris’te kaldım ama burası kadar değildi. Buranın trafiği, havası dayanılır gibi değil. Hep hayalimde olan bir yerdi ve o hayali geçekleştirdim. Sonunda gelip gördüm. Giderken bir daha aklımda kalmayacak. Hasankeyf’te insanları gezdiriyorum ama köprüyü geçtikten sonra unutuyorlar. Artık oraya gelenlere İstanbul’da gördüklerimi anlatacağım. İki yer arasındaki farkı göstereceğim.

HAYVANLARI YASAK BÖLGEYE ALDIM

Ali, ilginç bir anını dinlemek isterim… 

Kars-Ermenistan sınırında askerlik yaptım. Bir gün sınırdayken bir çoban tellere yaklaştı. Çobanı görünce bir anda her şeyi bıraktım ve koyunlara koştum. Hayvanları yasak olan bir bölgeye aldım. Komutan görünce kızdı. “Nasıl buraya alırsın” dedi. Ama o anda kendime engel olamadım. Çoban tellere yaklaşıp gelmek istiyordu. Ben de; “Sen gelemezsin çünkü pasaportun yok” diye espri yaptım. Askerde de sürekli türkü okuyordum.

Komutandan korkmadın mı?

Korktum ilk başta. Çünkü ceza alabilirim, askerliğim yanabilir. Ama bazı insanlar çok hoşgörülü olabiliyor. Benim türkü okumama bir şey demedi. Bir gün de ormanda yaşlı teyzelerle karşılaştım. Daha önce onlara bağırmışlar ama ben şefkatle yaklaştım. Teyze önce Kürtçe kızdı bağırdı. Ben de; “Neden böyle yapıyorsun? Ben de kürdüm” dedim. Teyze diğer askerlerin çok farklı olduğunu ve çok kötü davrandıklarını söyledi. Onlar da askeri yanlış tanımışlar. Diyalog kurduktan sonra onların ailelerinden biri olmuştum. Çarşı iznimde köyden geçerdim ve o teyzeleri ziyaret ederdim.

AÇILIMDAN ÖNCE BİR AŞ VERİLMİŞ OLSAYDI DAHA İYİ OLURDU

Siyasetle ilgileniyor musun?  Demokratik açılım hakkında ne düşünüyorsun?

kullanKürt açılımını takip ettim. Çok da hoşuma gitti. Açılımdan önce bir aş verilmiş olsaydı daha iyi olurdu. İş imkânı olursa açılım da arkasından gelirdi. Herkes bir taraftan engel olmaya çalışıyor. İnşallah bu açılım olur da herkes aynı şartlarda yaşar. Bunu çok istiyorum. Hiç parti bu konuyla ilgilenmedi bugüne kadar. Yine de bu haliyle yeterli bulmuyoruz tabii.

Başbakan Erdoğan Hasankeyf’e geldi mi?

2003’te Batman’a geldi ve bir konuşma yaptı. “Sizin çok sevdiğiniz Hasankeyf’e sahip çıkacağım ve baraj yapılmayacak” dedi. O zaman Güneydoğu’da bir bayram oldu. Baraj yapılmayacağını söylemesi insanları çok sevindirdi. Hasankeyf sadece bizim değil tüm Güneydoğu’nun. Aynı zamanda Mezopotamya’nın çok önemli bir yeri.

BAŞBAKANA KIRGINLIĞIMIZ DEVAM EDİYOR

Şu anda Batman halkı Başbakan’a öfkeli mi?

Baraj konusunda verdiği sözü yerine getirmediği için üzgünüz. Kırgınlığımız devam ediyor. Batman’da hiç iş imkânı sağlamadı. Biz baraj yapılmasına karşı değiliz. Ama Hasankeyf’i kurtarmak için başka tarafa yapılmasını istiyoruz.

HASANKEYFE SAKIZ ÇİĞNEYEREK, MÜZİK DİNLEYEREK GELMEYİN

Başbakan ile karşılaşsan ne derdin?

Sayın Başbakan’dan 2003te olduğu gibi insanları sevindirmesini isterdim. Verdiği sözle insanların gönlüne taht kurdu ve keşke o sözü yerine getirseydi. Bunları söylerdim. Milletvekilleri bir gün olsun Hasankeyf’i ziyaret etmedi. Seçim zamanı gelip tur atıyorlar sonra da uğramıyorlar. Ak Parti’den 2, BDP’den 2 toplam 4 milletvekili var. Onlara sesleniyorum. Sizler bizim sayemizde bugün oradasınız. Hasankeyf’e sakız çiğneyerek ve müzik dinleyerek gelmeyin. Bu insanların sorunlarıyla ilgilenmeye gelin. İnsanlar tepki gösterirken onlar piknik yapıyorlar. Ama unutmasınlar bunun yarını da var.

AYSUN KAYACI DA SUÇ İŞLEMİŞTİR

Aysun Kayacı’nın “Çobanın oyu ile benim oyum aynı mı?”demecini duyduğunda ne hissettin?

Kendimi çok tuhaf hissettim. Kalbim incindi. Bizleri insan gibi görmediğini düşündü. Önemli olan ün değildir. Ün gelir geçer. Önemli olan olayları doğru anlamaktır. Ben insanlara bu açıdan bakıyorum. Aysun Kayacıyı da çok ayıpladım. Hepimiz aynı toprak aynı devlet üzerinde yaşıyoruz. Bence bu tür ayrımlar insanlık suçudur. Aysun Kayacı da suç işlemiştir.

(Haber 7)