Türk öğrenciye ABD'de gözaltı! Türkiye'den sert tepki

Son dakika haberi... AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD'de gözaltına alınan Türk öğrenciye ilişkin "Bu konuyu yakından takip ediyoruz" dedi.

GİRİŞ 27.03.2025 15:12 GÜNCELLEME 28.03.2025 09:25
Bu Habere 25 Yorum Yapılmış

SON DAKİKA HABERİ: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ABD'de eğitim gören Türk doktora öğrencisi Rümeysa Öztürk'ün gözaltına alınmasına ilişkin, "Öztürk'ün sınır dışı edilme kararının gerekçesi olarak atfedilen suç, İsrail tarafından Filistin'de gerçekleştirilen soykırıma karşı çıkmasıdır. Konuyu yakından takip ediyoruz." dedi.

Çelik, parti genel merkezinde, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

ABD'de burslu olarak okuyan Rümeysa Öztürk'ün Filistin'i destekleyen bir makale yazdığı için sınır dışı edilmesine dair kararın son derece yanlış olduğunu ifade eden Çelik, "Bir makale yazmanın, makale ile temel insan haklarını savunmanın, bir soykırım karşısında hassasiyet göstermenin, akademik olarak bu duruşu sergilemenin kovuşturmaya sebep olması Amerikan demokrasisi için açık bir gerilemedir. Öztürk'ün sınır dışı edilme kararının gerekçesi olarak atfedilen suç, İsrail tarafından Filistin'de gerçekleştirilen soykırıma karşı çıkmasıdır. Konuyu yakından takip ediyoruz. " değerlendirmesinde bulundu.

İbn Haldun Üniversitesi Rümeysa Öztürk için harekete geçti! Takdir toplayan hamleİbn Haldun Üniversitesi Rümeysa Öztürk için harekete geçti! Takdir toplayan hamle

SARAÇHANE'DEKİ VANDALLARA SERT TEPKİ

Ömer Çelik, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşmalarının bir siyasetçi konuşması olarak adlandırılacak noktada olmadığını söyledi.

Özel'in Saraçhane'deki konuşmalarının hakaret, hedef gösterme, manipülasyon şeklinde şekillenmeye başladığı andan itibaren uyarılarını yaptıklarını vurgulayan Çelik, şunları söyledi:

"Özgür Özel'in konuşmalarının herhangi bir şekilde bir siyasetçi konuşması olarak adlandırılması mümkün değil. Büyük bir tansiyonla ve sürekli olarak bir yerlerden not alma, onay alma motivasyonuyla Cumhurbaşkanı'mıza, partimize, Cumhur İttifakı'mıza dönük bu saldırıların kurgusunu, denklemini çok iyi biliyoruz. Birazcık siyasi tecrübesi olan kişiler, bir genel başkanın kendisini böyle dar bir alana, genel başkanlık motivasyonunu sürekli olarak ispat, onay bekleme düzeyine sıkıştırmasının ne manaya geldiğini bilir. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın konuşmasındaki 'Sayın Özgür Özel özgürleşememiş' ifadesinde net bir şekilde ortaya çıktığı gibi CHP Genel Başkanı'nın bir siyasi vesayet altında olduğu ve bu vesayetin de CHP'nin iç dinamiklerinden kaynaklandığı net bir şekilde görülüyor. Bu vesayet ve özgürleşememe durumu sebebiyle demokratik protesto hakkını kullanan herkesin tutumunu da istismar ederek bütün bu gündemi kendi kurultay sürecinin bir parçası haline getirmeye çalışıyor. Özel'in kendi üzerindeki siyasi vesayeti kaldırmak için mücadele etmesi gereken yer CHP'nin içinde. Dolayısıyla enerjisini oraya yönlendirmesi lazım. Enerjisini AK Parti'mize ve Cumhur İttifakı'mıza yönlendirmesi kendisi açısından herhangi bir sonuç doğurmayacaktır. Çünkü vesayet bizden kaynaklanmıyor."

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, parti genel merkezinde gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

CHP'DEKİ KURULTAY SÜRECİ

Genel Başkan Yardımcısı Çelik, bazı CHP'lilerin, CHP'li belediyelerde yolsuzluk yapıldığını uzun zamandır iddia ettiğini dile getirdi.

CHP Genel Merkezi'nin bu meseleyi yönetemediğini, suskun kaldığını vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

"CHP Genel Merkezi, bir kurultay yapma çağrısında bulundu. Buna itiraz edenler yine CHP'liler. Bütün bu gündemin farklı sözlerle, cümlelerle, retoriklerle ifade edilmesi bir şey ifade etmiyor. CHP Genel Merkezinin Ankara'dan Saraçhaneye taşınması, gündemdeki konularla ilgili bizlere karşı zehirli bir dil kullanmaya yönelmiş olması, işin özüne baktığımızda kendi kurultay süreçleri ve parti içi iktidar kavgalarını yönetmekten ibarettir. Dolayısıyla Sayın Özel ve mesai arkadaşlarının yapması gereken bu konuda açık ve net konuşmaktır. Bizim üzerimizden konuşmayı bırakmalılar, net bir şekilde CHP içindeki rakiplerine doğru konuşmalılar. Burada, gençlerin ve diğer vatandaşlarımızın demokratik protesto haklarını da bu sürecin bir parçası haline getirmemelidirler. Sayın Özel'in yargı sürecini de kurultay sürecinin bir parçası haline getirmeye çalıştığını net bir şekilde görüyoruz. Üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra söylenen bütün bu sözlerin CHP içindeki iç iktidar mücadelesi çerçevesinde söylendiği net bir şekilde ortaya çıkmıştır."

Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin aday ülkesi olduğunu vurgulayan Tunç, özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taraf olunduğunu söyledi.

Tunç, Türkiye'nin Avrupa için değerli bir ülke olduğunu kaydederek, şunları paylaştı:

"Dolayısıyla Avrupalı ülkeler ile iyi ilişkilerimizi biz ısrarla sürdürüyoruz. Son zamanlarda ikili ilişkiler daha da yoğunlaşmaya başladı. Fasılların da açılması gibi bir sonuca doğru gidilse çok memnun da oluruz. Özellikle çevremizdeki gelişmeler Rusya-Ukrayna Savaşı'nda Türkiye'nin arabuluculuk rolü, bunlar dünya tarafından takdir edilen hususlar, Orta Doğu'daki gelişmeler, Türkiye'nin terörle mücadelesi. Dünya barışı noktasında özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, insanlığın barışı konusunda, insan haklarının, insan onurunun korunması noktasında başta Filistin konusu olmak üzere büyük bir gayreti var. Bu konuda önümüzdeki süreçte Avrupa ile Türkiye ilişkilerinin iyileşme süreci artarak devam eder, bizim temennimiz bu."

Tunç, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ekrem İmamoğlu'nun tutukluluğuna ilişkin soruya, şu yanıtı verdi:

"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, popüler bir belediye başkanı olduğu için tutuklanmıyor. Onun popüler bir belediye başkanı olması, seçimle geliyor olması onun suç işlemesini gerektirmez, böyle bir özgürlük kapsamında değildir. İhbarlar karşısında, ortaya çıkan savcılığın tespit ettiği iddialar karşısında soruşturma yapılmaması hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. O zaman herkes 'Benim suç işleme özgürlüğüm var, ben popülerim, seçildim, bana dokunmayın' der. Burada bir suç şüphesi söz konusudur, bu şüpheyi ortadan kaldırmaya yönelik çaba sokakta değil, yargı makamında gösterilir."

Yargıda herkesin savunma hakkının olduğunu belirten Tunç, "O suçlamaları tek tek 'Böyle değildir' diye açıklar, delilleriyle ortaya koyar. Suçların maddi gerçekliğinin olup olmadığı, soruşturmanın sonunda ortaya çıkacaktır. Soruşturma ve tutuklama sonrasında belediyeye kayyum tayin edilmemiştir. Aklandığında, suçlu olmadığı ortaya çıktığında yine görevine devam edecektir." diye konuştu.

CHP'NİN BOYKOT ÇAĞRISI

Bakan Tunç, bir soru üzerine, "Avrupa'daki imajımızı olumlu etkilemesi lazım, neden? Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Eğer yolsuzluk iddiası varsa 'Yargının ondan da hesap sorabildiğini gösteren bir hukuk devletidir' demesi lazım Avrupalı dostlarımızın. Burada ön yargılı olmamak lazım. Bazı ülkeler hemen açıklama yaptı, neye bakarak açıklama yaptı? Dosyayla ilgili bilgisi mi vardı o ülkelerin temsilcilerinin? Nereden biliyorsunuz suç işlemediğini ya da işlediğini? Burada gizlilik kapsamında yürüyen bir soruşturmada peşin bir yargıya vararak 'Bu bir siyasi soruşturma' demek, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Bu bir adli soruşturmadır." değerlendirmesinde bulundu.

Tunç, kayyum tayininin nasıl yapıldığına ilişkin soruyu, "Suç soruşturması durumunda İçişleri Bakanlığına yetki veren bir Anayasa maddemiz var, geçici görevden alma yetkisi. Burada terör suçlarından soruşturma yapıldığında belediye meclisi dışından görevlendirme yapabilir Bakanlık, böyle bir yetkisi var. Diğer suçlar bakımından söz konusu olunca belediye meclisi üyeleri arasından seçim yapılır. Bunlar geçici başkan vekili olarak görev yapacaklar. Terör soruşturması ile ilgili soruşturma devam etmekte. Tutuklama tedbirine hakim başvurmadığı için, İBB için böyle bir kayyum tayini söz konusu olmamıştır." diye yanıtladı.

"YARGI BAĞIMSIZLIĞI VE TARAFSIZLIĞI İLE İLGİLİ OLARAK BİR ENDİŞE SÖZ KONUSU DEĞİL"

Bakan Tunç, Türkiye'de yargı bağımsızlığının esas olduğunu vurgulayarak, buna yönelik eleştiriler özelikle bazı yargı uygulamalarından kaynaklanıyorsa, bu yargı uygulamalarının denetiminin kendi iç mekanizmasında zaten olduğunu aktardı.

Sürecin beklenmesi gerektiğini dile getiren Tunç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İlk derece mahkemesinin verdiği bir hatalı karar, İstinafta, Yargıtay'da düzeltilme imkanı var. Yargının kendi içinde hak arama yolları, denetim mekanizmaları tamamen işler durumda olan bir ülkedir Türkiye. Dolayısıyla yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili de herhangi bir endişe söz konusu değildir. Elbette ki her ülkenin eksiklikleri vardır ama Türkiye'deki yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile ilgili olarak bir endişe söz konusu değildir. Çünkü kendi içinde ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetlenen bir mekanizma vardır. Yapılan propaganda, özellikle muhalif kanadın, bu başlayan soruşturmaları siyasi alana çekip, adli soruşturmayı karartmaya, dosyaların üzerini örtmeye yönelik bir çaba olduğunu görüyoruz. Bu çabaya gerek yok. Zaten belli bir süre sonra her şey ortaya çıkacak."

Tunç, suçlar somut delillere dayanmıyorsa, kamuoyunun bunu tüm şeffaflığıyla göreceğini belirterek, "Bu süreci beklemekten başka çaremiz yok. Yargının başlattığı bir soruşturmada sonucu beklememiz lazım. Hukuk devleti ilkesine saygı gösterilmediğine yönelik algı çalışmasının farkındayız. 15 Temmuz hain kalkışmasıyla beraber o kişiler hakkında yapılan yargılamalar, yurt dışına kaçan irtibatlı kişilerin sosyal medya üzerinden bir dezenformasyon yaptığının da farkındayız." ifadesini kullandı.

 "HEDEF GÖSTERİLMESİ VE HAKSIZ BİR UYGULAMA İLE KARŞI KARŞIYA KALMASI KABUL EDİLEMEZ"

Adalet Bakanı Tunç, ABD'de Türk öğrenci Rümeysa Öztürk'ün gözaltına alınmasına ilişkin, şunları söyledi:

"Gözaltına alınan Rümeysa ile ilgili Dışişleri Bakanlığımız bir açıklama yaptı. Filistin davasını savunduğu için orada gözaltına alınmış olmasını kabul edemeyiz. Rümeysa'ya yapılan bu uygulama doğru bir uygulama değil. Sırf Filistin'i desteklediği için hedef gösterilmesi ve haksız bir uygulama ile karşı karşıya kalması kabul edilemez. Soykırım sözleşmesinin ihlal edildiği ortadadır. Sözleşmeyi ihlal ettiği için, soykırım suçu işlendiği için İsrail, Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanmaktadır. Alınan tedbir kararları maalesef uygulanamamaktadır. Çünkü icra edecek makam Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK). BMGK bu kararları maalesef oy çokluğu ile tanımakta. Uluslararası sistemin, insanlığın sorunlarına çözüm bulamadığına yönelik, uzun zamandır Sayın Cumhurbaşkanımız bunu seslendirmektedir ve 'Daha adil bir dünya mümkündür' derken, 'Uluslararası sistem bir revizyona tabii tutulmalı' derken, bunu kastetmektedir. Hep birlikte çocuklara sahip çıkalım, çocuklar, kadınlar, masum insanlar ölmesin. Türkiye oradaki mazlumların hakkını savunmaya devam edecek."

"YARGIYI BASKI ALTINA ALMAYA YÖNELİK ÇABALAR HUKUK DEVLETİNDE SONUÇ VERMEZ"

İBB'ye yönelik soruşturmalarla ilgili soruya Tunç, şu cevabı verdi:

"Adli soruşturmaya 'Siyasidir' demenin, dosyadaki gerçekleri değiştirmeyeceğini söylemek lazım. Dosyada delil varsa ya da yoksa, dışarıdaki söylemlerin o dosyanın içeriğini karartması mümkün değildir. Eğer savcılığın tespit ettiği deliller varsa bunlar eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Sokak çağrılarının, sokaktaki gösterilerin yargıyı etkilemesi mümkün olmaz. Yargıyı baskı altına almaya yönelik çabalar hukuk devletinde sonuç vermez. Burada hep beraber bunun bir adli soruşturma olduğunu kabul edelim, masumiyet ve lekelenmeme hakkı çerçevesinde hep beraber sonucu bekleyelim."

Tunç, bir basın mensubunun, Türkiye'deki basın özgürlüğü konusuna ilişkin sorusu üzerine, "Gazetecilik aynı zamanda bir kamu hizmetidir. Dolayısıyla kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi iktidar ve muhalefet açısından çok önemlidir. Gazetecilik faaliyeti nedeniyle bir kişinin tutuklanmasını kesinlikle kabul edemeyiz, ama gazeteciler de suç işleme özgürlüğüne sahip kişiler değildir. Her meslek grubundan suç işleyenler olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Tutuklanan İmamoğlu'nun ne kadar süre hapiste kalacağıyla ilgili soru üzerine Tunç, İmamoğlu'nun tutukluluk süresinin, soruşturmanın seyri, isnat edilecek suçlamalar ve iddianamenin düzenlenmesinin ardından ortaya çıkabileceğini, bu konuda fikir beyan etmesinin söz konusu olamayacağı belirtti.

Yılmaz Tunç, yeni anayasa çalışmalarının hangi aşamada olduğuyla ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:

"Anayasa çalışmalarında Meclis Başkanımızın başlatmış olduğu bir süreç var. En başından beri Türkiye'nin, demokratik, sivil, katılımcı, TBMM üyelerinin yazdırdığı ve millet tarafından onaylanan yeni bir anayasa ihtiyacını hep dile getirdik. 1980 darbesi sonrası anayasamız 1982'de ilan edilmişti. Bu anayasada neredeyse madde sayısı kadar değişiklik yaptık. Özellikle son çeyrek asırda, anayasadaki hukuk devleti ilkesini güçlendirmeye, yönetim sistemini, Cumhuriyet'i daha da güçlendirmeye, halkın doğrudan doğruya cumhurbaşkanını seçebilmesine, yargı birliğinin sağlanmasına, temel hakların güçlendirilmesine, anayasadaki o darbeci anlayışın hakim olduğu maddeleri ve vesayetçi anlayışı ortadan kaldırmaya yönelik çok önemli değişiklikler yaptık. Biz diyoruz ki yeni anayasada, tümden sivillerin iradesinin tamamen ortaya konduğu, toplumun her kesiminin kendisini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi yapalım. Bu konuda uzlaşma olursa çok güzel olur."

"TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE İSTİYORUZ"

Bakan Tunç, Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın, örgütün silah bırakmasına yönelik çağrısının ardından herhangi bir gelişme olup olmadığına yönelik soru üzerine, şu bilgileri verdi:

"Bu çağrıda bir al-ver sürecinin, pazarlığın söz konusu olmadığını görüyoruz. Bu çağrının bir an önce yerine getirilmesi, 40 yıldan bu yana ülkemizin gelişmesinin, kalkınmasının önünde engel olan, en çok da Kürt kökenli vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan, bölgenin gelişmesi ve kalkınmasının önünde engel olarak duran, binlerce insanın ölmesine, şehit olmasına neden olan terör örgütünün artık kendisini yok etmesi gerekir. Çünkü lideri, elebaşı bunu söylüyor. Dolayısıyla bir an önce kongreleri toplayıp fesih kararı almaları, tüm grupların silah bırakması yönündeki çağrıya cevap verilmesi gerekir."

Bir pazarlığın söz konusu olmadığını vurgulayan Tunç, "Terörün, şiddetin olmadığı bir ülke istiyoruz. Terörsüz bir Türkiye istiyoruz. Tüm amacımız bu." dedi.

"ACILARI İSTİSMAR EDEN AÇIKLAMALARDA BULUNDU"

Bolu Kartalkaya'daki otel yangınına ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunun ardından, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in dile getirdiği iddialar hatırlatılan ve soruşturmadaki son gelişmeler sorulan Tunç, yangını söndürme çalışmaları devam ederken bir yandan da adli soruşturma başlatıldığını anımsatarak, başsavcılığın talimatıyla oluşturulan bilirkişi heyetinin raporunun henüz başsavcılığa takdim edilmeden kamuoyuyla paylaşıldığını anlattı.

Resmi bir nitelik kazanmayan raporun, metin olarak Özel tarafından kamuoyuna sunulduğunu kaydeden Tunç, "Sunarken de birilerinin sorumluluktan kaçırılmaya yönelik çaba olduğunu ve iktidarın bazı kişileri korumaya çalıştığı yönünde bir takım hiç de hoş olmayan, acıları istismar eden açıklamalarda bulundu. Tabi imzasız bir metin. Ben de hemen ardından açıklama yaptım, 'Bu resmi değeri olmayan bir belge' dedim." sözlerini sarf etti.

Tunç, başsavcılığın, İTÜ Afet Bilimleri Enstitüsü'ndeki akademisyenler ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nden bir idare hukuku profesöründen oluşan heyetten rapor hazırlanması talebinde bulunduğunu belirterek, yerinde yapılan çalışmaların ardından 200 sayfadan oluşan bir raporun başsavcılığa ibraz edildiğini anımsattı.

Raporda bir takım sorumlular tespit edilerek, kurumlarla ilgili değerlendirmelere yer verildiğini ifade eden Tunç, "(Özgür Özel) Rapor geldikten sonra bir tek cümle edemedi çünkü biz diyoruz ki 'Ucu nereye dokunursa dokunsun mutlaka soruşturulsun'. O diyor ki 'Ucu buraya dokunmasın, sadece bu kadar soruşturulsun'. Aramızdaki fark bu." diye konuştu.

Bakan Tunç, rapor geldikten sonra da yeni tutuklamalar olduğunu belirterek, "Dün gece itibarıyla 6 şüpheli daha tutuklandı. Şu anda soruşturma kapsamında 20 tutuklu var. Çok önemli bir olay. Kusuru olanlar, bu yangının çıkmasına sebebiyet verenler, yangının söndürülmemesinde ihmali olanlar, tüm bunlar yargı tarafından değerlendirilecek ve bir sonuca varılacaktır. Yargı makamları, 78 canın hesabını, kusuru olanlardan soracaktır." değerlendirmesinde bulundu.

BAHÇELİ'NİN SAĞLIK DURUMU

Bahçeli'ye bir kere daha şifa dileklerimizi iletiyoruz. Türkiye'nin meselelerine dönük olarak sağduyulu yaklaşımını saygıyla karşılıyoruz. Bahçeli'nin sağlığıyla ilgili spekülasyonlara itibar etmeyin. Tez zamanda görevinin başına döneceğini biliyoruz. 

KAYNAK: HABER7, AA
Ömer Faruk Aktaş Haber7.com - Editör
Haber 7 - Ömer Faruk Aktaş

Editör Hakkında

1991 yılında Bayburt’ta doğdu. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümünden mezun oldu. 2016 yılında Anadolu Ajansı'nda stajını yaptı. Yeni Şafak ve Akşam Gazetesi'nde çalıştı. Nisan 2021'den bu yana Haber7.com'da ‘Gündem Editörü’ olarak görev yapmaktadır.
YORUMLAR 25
  • harbi 1 ay önce Şikayet Et
    benim müttefiğim değil ömer bey sizin müttefiğiniz ..en ufak hatalarını ben olsam affetmem en üst perdeden cezalarını keserim.
    Cevapla
  • Haşmet 1 ay önce Şikayet Et
    Allah devleti başımızdan eksik etmesin. Çok öfkelendim görüntüyü izleyince. Ya özür ve tazminat gelecek yada aynını yapacak Devlet. Güpegündüz ters kelepçe ile deport ve tv yayını. Yoksa kimse sahipsiz değil. Hertürlü alırım hıncımı. Ben okadar sevmem canımı. Adalet için can verip can alırım.
    Cevapla
  • Türk 1 ay önce Şikayet Et
    Gavur işte gavurluğunu yapıyo.. Bunu unutmayın.. Türk ün Türk den başka dostu yoktur..
    Cevapla
  • Cumhurun Avukatları 1 ay önce Şikayet Et
    Ne vandalı kardeşim bunlara niçin toplum anarşisti denilmiyor. Vandaldan ne anlasın millet..!!!
    Cevapla
  • Yazıkk ama. 1 ay önce Şikayet Et
    Eyy okumuş ama kokuşmamiş insanlar goruyor musunuz? batının geldiği hali? Böyle gelismisliğin canı cehenneme.
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Tüm esirler serbest kalacaktı! İsrail'den ateşkes cevabı
Kupa gitti gurur bizde kaldı! Avrupa'nın zirvesine Trabzonspor damgası