Gürtuna'dan iddialı açıklamalar
Sessiz ve derinden siyasete hazırlanan Ali Müfit Gürtuna, gelecek planları konusunda iddialı açıklamalar yaptı. Gürtuna, eski siyaset arkadaşlarına da temkinli eleştiriler yöneltti.

Referans Gazetesi'ne konuşan Ali Müfit Gürtuna iddialı açıklamalar yaptı...
İstanbul Belediye Başkanlığı’nı devrettikten sonra köşesine çekilen Ali Müfit Gürtuna sessiz ve derinden siyasete hazırlanıyor. Eski siyaset arkadaşlarını temkinli eleştiren Gürtuna ‘İşbaşındaki kadronun devlet tecrübesi yok’ diyor.
Ali Müfit Gürtuna, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı Kadir Topbaş'a devrettikten sonra köşesine çekilmişti. Sessiz ve derinden hareket ediyordu. Eşi Reyhan Gürtuna'nın başından başörtüsünü atıp şapkalı fotoğraflarıyla söyleşileri medyada çıkınca anlaşıldı ki, sıkı bir şekilde siyasete hazırlanıyor. AKP kurulurken, partiye davet edilmesine rağmen selefi R. Tayyip Erdoğan'ın yanında pek yer almak istemedi. Daha sonra AKP'den İstanbul belediye başkanlığı adaylığı beklerken Erdoğan, intikamını aldı ve Kadir Topbaş'ı aday yaptı. Gürtuna, bağlantısızlığının ve partisizliğinin acısını yaşadı, İstanbul'dan seçilemedi. İç Levent Yeni Sülün Sokak'taki bir villadan dönüştürdüğü bürosunda kendisiyle buluştuğumuzda, bu mekanın tam bir 'villa-siyaset' durumuna getirildiğini saptadık. Halen bağlantısız ve bağımsız siyaset yapma arzusunun yeni bir partiye dönüşüp dönüşemeyeceğini kimse bilemez. ANAP'ta yeterince dönüşüm isteği görmediği için 'Hayır' diyen Gürtuna, Erkan Mumcu'ya da biraz uzak mesafeden bakıyor.
ANAP'a katılmıyor musunuz?
ANAP'tan çeşitli kademelerden isimler bana bu öneriyle geldi. Ben de araştırmalar yaptım ve şu sonuca vardım: ANAP çok zor bir süreçte. Ama herşeye rağmen bu süreçten çıkma ihtimali var. Bunun için ise arzum ettiğim şartlar oluşursa beraber hareket ederim.
Şartlarınız nedir?
ANAP'ın bünyesinde, hem partiyi derleyip toparlayacak hem de Türkiye'nin yeniden kurgulanması zeminini oluşturabilecek güçte bir ekibin oluşması gerek. Bu konuda bazı zorluklar var. Parti bünyesinde kıymetli isimler var ve samimiyetle değişim istiyorlar. Ama 'Tamam, parti güçlensin ben de ayrılmayayım' diyenler de var.
Teklifi kabul etmediniz öyle mi?
Evet. Arzulu olmadım istediğim koşullar oluşmayınca.
Erkan Mumcu ile görüştünüz mü?
Hayır, hiç özel bir görüşme yapmadık ama telefonla birkaç kez konuştuk. Bu konularda değil ama görüştük. Devamlı görüşürüz Mumcu ile.
Davete olumsuz cevap mı verdiniz?
Hiç bunu konuşmadık.
Yüzyüze görüşmek isterse...
Olabilir.
İstifadan önce görüşüyor muydunuz?
Evet, görüşüyorduk. ANAP'ta iken, AKP'ye geçmeden önce de, her zaman görüşüyorduk kendisiyle. Uzun zamandan beri tanışırız, dostluğumuz arkadaşlığımız vardır.
Arkadaşlığınızın mesafesi nedir?
Çok özel bir arkadaşlık değil ama tanışıklık, arkadaşlık, Belediye Başkanlığım sırasında da işbirliği yapıyorduk.
Erkan Bey'le son görüşmelerde ANAP'ın liderliğini tartıştınız mı?
Hayır, bunu konuşmadık.
Mumcu ANAP'a lider olacak mı?
Kendi tercihi bu. Önce ANAP'a girmesi, aday olması ve Kongre'de de seçilmesi gerekiyor.
Erkan Bey de, siz de ANAP için şartlar öne sürüyorsunuz. Partililer, şartlara uymazsa neler olabilir?
Kişisel şartım değil bunlar. ANAP'ın yaşaması gereken değişim süreci açısından yaklaşıyoruz. İnsanların değiştim demesi yetmez, mantalitenin de değişmesi lazım. ANAP bu noktaya gelirken üç şey yaşadı. Ekip olarak halktan koptu, değer olarak halktan koptu ve yolsuzluk iddiaları yüzünden zayıf düştü. Bu hengameden çıkması kolay değil.
Hızla siyasete hazırlanıyor gibisiniz. ANAP'a dönmezseniz, nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Aslında ANAP benim gündemimde yoktu. Nas'ın istifasının ardından gelen teklifle gündemimize girdi. Ben, zaten psikolojik olarak siyasetin dışında değilim. Bu durum, bir siyasi partinin içinde olmakla eşdeğer değildir. Türkiye'de bence herkesin siyasetle yakından ilgilenmesi gerekir.
Çok iddialı görüyorum sizi. Peki, sizin vizyonunuz ve gelecek senaryonuz nedir?
Olay, zorlaştıktan sonra, kritik bir noktaya gelip, bir probleme dönüştükten sonra yapılacak iş başkadır. Bu olayı probleme dönüştürmemek için yapılacak işler başkadır. Bunun için siyasetçinin öngörü sahibi olması gerekir. Esas olan, daha problem oluşmadan problemi çözmektir.
ABD ile problem oluşmadan bunu nasıl yapacaktık?
Dış politikada barışcı ve istikrarlı olmak esastır. Dış politikada 'Pardon' demek çok zordur. Sürecin iyi yönetilmesi gerekirdi. Olayı, sadece bir Amerikan eksenine getirmek veya şu anki Suriye gezisine 'olur' demek doğru olmaz. Diyelim ki, Büyük Ortadoğu Projesi gündeme atılıyor. Türkiye, buna 'evet' veya 'hayır' demek durumunda kalıyor. Daha, Büyük Ortadoğu Projesi kavramı, gündeme gelmeden devlet odur ki, bunu bilir, bunun ne anlama geldiğini irdeler.
Siz, süper gücü yani ABD'yi ne ölçüde yönetebilirsiniz?
Eğer gücünüzü yönetirseniz alternatifleriniz olur. Süper güçlerin de her zaman birlikteliklere ihtiyaçları var. Kıbrıs meselesi de verip vermeme noktasına dayandı. Halbuki, 2002 Kopenhag Zirvesi'nden evvel Türkiye gerekli hazırlığı yapmalıydı. Kopenhag Zirvesi'nde AB'nin Kıbrıs Rum Yönetimi'ni ve diğer ülkelerin alımına karar verme aşamasında Türkiye ciddi anlamda olaya müdahil olabilseydi, mesele bu noktaya gelmeyecekti.
Kıbrıs meselesinde süreci yönetmek, sadece bize bağlı mı?
Çok uzun yılların sorunu. İşte bu süreç yönetiminin Türkiye tarafından iyi yapılması gerekiyordu. Türk siyaseti, devlet olarak çok fazla kafa yorulmadan yürütülüyor. Bir kavram ortaya koyuyoruz. Çizgi çektik diyoruz, evet veya hayır noktasında gidiyor. Bir müddet sonra da geliyorlar, o çizgileri kaldırıp atıyorlar. Türkiye, AB ile ilişkilerinde de kendisini hep edilgin noktadan ele almıştır.
Erdoğan'ın politikalarında geçmişin devamını mı görüyorsunuz?
Başbakanın politikalarında beğendiğim yönler olduğu gibi beğenmediğim yönler de var. Mesela, 2002 Kopenhag Zirvesi'nde gereken yapılmamıştır bana göre. Yine 6 Ekim AB'nin Türkiye raporu irdelemeye tabi tutulmamıştır. Davulla zurnayla, bayram gibi karşılanmıştır. Halbuki, 17 Aralık AB Zirve kararlarının birçoğu orada yer almıştır. Zirveye öyle bir havayla gidilmiştir. Ve 17 Aralık'tan da bir hafta sonra da Brüksel'e yazı gönderilmiştir ve 'Biz, şunları şunları kabul etmiyoruz' denilmiştir. Bütün bunlara baktığımızda, olaylara hazırlıksız yakalandığımızı hissediyorum ben. Bunun yanında, hükümet AB sürecinde de ciddi bir gayret göstermiştir. Bu da takdir edilmesi gereken taraftır.
Peki, Erdoğan neden çok sinirli bir havaya girdi?
Doğrusu ben de anlayamıyorum. Ufak ve büyütülmemesi gereken konulardan yola çıkarak sinirlilik hali başladığında büyük problemlerle karşılaşıldığında onu çözmek çok daha zorlaşıyor. Tayyip Bey'in de hükümetin de sükunetle hareket etmesi lazım. AB süreci çok zor bir süreç. Bu süreci ortak payda olarak toplumun her kesimine dahil etmek gerekiyor. Bunu yapabilirsek başarılı oluruz, aksi halde olamayız. Onun için kavga veya restleşmelerle toplumu bir yere taşımamız mümkün değil.
TÜSİAD'la ve medya ile kavgasını neye bağlıyorsunuz? Polisin kadınları coplaması doğru muydu?
Benzer bir hatayı da geçmiş bir hükümet yapmıştı. Susurluk meselesinde toplum bir tavır koymuştu, zamanın hükümeti, bunu çok basite alıp görmezden gelmişti. Halbuki o olay, toplumun temiz yönetim arzularını yansıtıyordu. Hükümet de buna destek verseydi, Türkiye belki çok iyi bir sürece girecekti. Aslında yapılması gereken olayın net olarak fotoğrafını ortaya koymaktı. Yapılan yanlışlık varsa da gereken cezayı vermekti. Ne tamamen polisi suçlamaktı, ne yapılan hatayı aklamaktır.
Erken seçim olur mu?
200'i kastediyorsanız, olacağını tahmin etmiyorum. 2006'da ihtimal içinde görüyorum. Belki sonbaharda gündeme gelebilir.
AKP erken seçim olursa yeni bir zafer kazanır mı?
Erken seçime yeni bir zafer umuduyla gidip, dönmemek var. Bülent Ecevit, Kıbrıs harekatından sonra seçime gitti, hükümetten oldu. Mesut Yılmaz, 1991 kongresinde taze genel başkan oldu, o rüzgarla seçimi alırım dedi. Başbakan olarak seçime gitti, bir daha dönemedi.
Erken seçim, AKP için risk mi?
Kesinlikle öyle görüyorum. Topluma, hükümet neden seçime gittiğini nasıl açıklayacak? Gücüm mü az, yeteri kadar milletvekilim mi yok diyecek. Ne diyecek? Gerekçesi yok. Hazır, kuvvetliyken gidiyorum ki, toplumla sinerji oluşsun diyecekse, toplum da ona, 'Ha öyle mi? Ben sana yetki verdim, demek ki sen bunu kullanamıyorsun' diye oyunu geri çekecektir.
Kadir Bey çok yavaş gidiyor
Başkan Topbaş, döneminize ait yolsuzluklardan sözetti. Neydi, onun iddiaları?
Öyle beyanları oldu. Müfettişleri çalıştırsınlar, varsa çıkarsınlar ortaya. Allah'a şükür çekinecek bir şeyimiz yok. Adaletle temiz bir şekilde hizmetimizi sürdürmeye çalıştık.
Topbaş'ın icraatlerini nasıl buluyorsunuz? İstanbul'u o mu, yoksa Erdoğan mı yönetiyor?
Ben onların içişlerini çok bilmiyorum ama çeşitli tevatürler dışarıya yansıyor. Bir problem olunca Başbakan'a soralım diyorlar. Çok seri, çok düzgün kararların çıkmadığı söyleniyor. Halef - selef durumu var, çok da eleştirmek istemiyorum ama gördüğüm şu; Bizim dönemimizde yapılan işlerin bir kısmı devam ediyor, bir kısmı askıya alındı, öteki kısmı da gecikmeli başlıyor. Örneğin, Kartal - Harem raylı sistem hattı, Levent - Ayazağa metro hattı. Bunlar, bizim dönemimizde ihalesi yapılan işlerdi. Daha yeni temelleri atılıyor. Bunlar çok önemli gecikmelerdir. Yine, bitmek üzere olan birçok iş halen bitirilememiştir.
Hep Erdoğan’ın yanında oldum
İstanbul'dan aday gösterilmemeniz Erdoğan'ı hapishanedeyken ziyaret etmemenize bağlanıyor. Doğru mu?
Benim hiçbir partiden adaylık talebim olmamıştır. AKP'de çok sayıda dost ve arkadaşlarımız vardır. Görüştük ama İstanbul için yapılacak işlerdi bunlar. Sayın Erdoğan'ı ziyaret etmediğim yanlıştır. Hapse giderken de yanındaydık, hapishanede de ziyaret ettik, çıkışında da yanındaydık. Her zaman dostluğumuzu gösterdik. Ve benim dönemimdeki soruşturmaların hemen hemen tamamı, başlangıçta Sayın Erdoğan'la ve önceki dönemle ilgiliydi. Biz bunları, hiçbir zaman 'Benimle ilgili değildir' diyerek gözardı etmedik. Dostluğun gereği neyse onu yerine getirdik.
Peki, AKP kurulurken davet edildiğiniz halde gitmediğiniz doğru mu?
Bu konulara girmek istemiyorum. Ama o günün şartlarında tam hatırlamıyorum nasıl cereyan etti. O süreç yaşandı. Sanki, birilerini küçümsemişiz gibi birşeylerin oluşmasını istemiyorum.
İşadamlarıyla işbirliği içindeyim
Hangi işadamlarıyla işbirliği yapıyorsunuz?
İsim zikretmek istemiyorum. TÜSİAD'dan, İTO'dan, İSO'dan farklı kişilerle görüşüyorum. TÜSİAD'ın raporlarından yararlanıyoruz. Mesela konusuna göre biz hazırladığımız komisyonlar gidiyor, ilgili çevrelerle görüşüyor. İşsizlikle ilgili sürekli çalışma yaptırıyoruz.
Ofisinizin çalışmaları için kaynağı nereden sağlıyorsunuz?
Buranın çalışması için çok fazla kaynağa ihtiyacımız yok. Ben çok zengin değilim ama kaynak ihtiyacında da değiliz.
Ne zamandan bu yana çalışıyorsunuz?
6 aydır çalışıyoruz. Benim başkanlık sürecimden gelen çalışmalar var. Ama 6 aydır sektörlerle ilgili kriztalize çalışmalar yaptırıyoruz. Tarım ve hayvancılıkla ilgili şeyler var. Tarım maalesef bugün tasfiye oluyor. Şimdiden söylüyorum. Bir gün Türkiye, uyandığı zaman hiçbir şey yetiştiremeyen, açlık çığılıkları atan bir ülke haline gelecek.