Padişah 'gözün kör olsun' diyen kadına ne yaptı?
İkinci Sultan Mahmud, kılık değiştirmiş olarak Fatih semtinde dolaştığı sırada, fırından ekmek alan bir kadının Padişahın gözü kör olsun.' dediğini duydu. Padişah lafa çok üzüldü. Ancak kadının bedduası hemen tuttu

Osmanlı Devletinde modernleşmenin öncüsü olan İkinci Mahmudun başına, 1810 Şubatında garip bir iş geldi. Padişah kıyafet değiştirmiş şekilde Fatih taraflarında dolaşırken, fırından ekmek alan bir kadının Padişahın gözü kör olsun. Şu ekmeği alıncaya kadar çektiğimiz eziyete bak! diye söylendiğini duydu.
Kadının sözlerinden ziyade, çektiği eziyete üzülen İkinci Mahmud, ertesi gün kadının evine bir miktar para gönderdi. Padişahın adamları fırına gittiklerinde hükümdara beddua eden kadının bir gece önce birdenbire kör olduğunu öğrendiler. Bunun üzerine, İstanbulun her yanını İkinci Mahmudun keramet gösterdiği ve padişahın veli olduğu dedikoduları sardı.
Osmanlı İmparatorluğu, 18. yüzyılın son çeyreğinden itibaren girdiği her savaşı kaybetti ve arka arkaya alınan bu mağlubiyetler, halkı kurtarıcı aramaya itti. Tahta çıkan her padişah yeni bir ümit oluyordu ancak değişen bir şey yoktu. İmparatorluk gittikçe küçülürken, halk da gittikçe yoksullaşıyordu.
Alemdar Mustafa Paşa, 1808de Dördüncü Mustafayı tahtından indirdi ve 28 Temmuz günü İkinci Mahmudu Osmanlı tahtına çıkardı. Yeni hükümdarın ilk saltanat yılları çok sıkıntılı idi. Tahta geçmesinden bir buçuk ay sonra yeniçeriler ayaklandı, ardından büyük bir yangın İstanbulun önemli bir kısmını yoketti. Bu arada Rusya ile daha önce başlamış olan savaş da devam ediyordu. Ruslar, 1809 Kasımından itibaren Osmanlı İmparatorluğunu iyice sıkıştırmaya başladılar. Savaş yüzünden İstanbulda kıtlık yaşanıyordu.
Mehmet Ali Beyhanın yayınladığı ve Üçüncü Selim ile İkinci Mahmud döneminin anlatıldığı Cabi Tarihinde bu kıtlıkla ilgili enteresan bir hadise anlatılır:
İkinci Mahmud 1810 Şubatında yanında sarayın yüksek memurlarından olan Siláhdar Ağa ve birkaç adamı ile beraber Fatih semtinde kılık değiştirmiş vaziyette gezerken, kendine beddua edildiğini işitti. Halk, bir fırının önünde ekmek kuyruğuna girmişti ve izdiham yaşanıyordu. Bu sırada ekmeğini güç belá alabilen bir kadın fırından ayrılırken Padişahın gözü kör olsun. Şu ekmeği alıncaya kadar çektiğimiz eziyete bak! diye haykırmıştı.
Padişahın adamları, kadının yanına yaklaşarak Padişah neylesin? Bu çektiğiniz kendi suçunuzdur. Padişahın tarlası, öküzü, çifti yok ki! Kim ekip biçip, Allahın kullarına versin? Bunu siz Allahtan bilin, padişah neylesin? dediler. Ekmek alabilmek için bir sürü eziyet çekmiş olan kadın bu sözler üzerine iyice çileden çıktı ve nasihat etmeye çalışanlara bağırıp çağırdı.
İkinci Mahmud, olup bitenlere oldukça öfkelenmişti ama tahammül gösterip aldırış etmemiş gibi davrandı.
Padişah, Topkapı Sarayına döndüğünde, şaşkınlığını üzerinden henüz atamamıştı. Hemen, Hazreti Muhammedin eşyalarının muhafaza edildiği Hırka-i Şerif Odasına giderek halkın refahının artması için Allaha dua etti ve ertesi sabah, aleyhinde bağırıp çağıran kadına verilmesi için Siláhdar Ağa ile 100 kuruş gönderdi. Ağa, fırına giderek bir gün önce atıp tutan kadını sordu ve kadının bir gün önce iftardan hemen sonra aniden kör olduğunu öğrenince bir hayli şaşırdı ve kadının evine gitti.
Siláhdar Ağanın adamları, evin kapısını vurup kadını dışarıya çağırdılar ve gelen kadının hakikaten kör olduğunu görünce şaşkınlıkları daha da arttı. Fırının önünde bir gün önce Padişahın gözü kör olsun diyen kadın evine dönmesinden hemen sonra bir göz ağrısına tutulmuş ve iki gözü de görmez olmuştu.
Kadının başına gelenler İstanbulun bir anda her tarafında duyuldu ve Padişah hakkında kötü sözler ettiği için, sözlerinin Allah tarafından tersine döndürüldüğü şeklinde yorumlandı. Halk, İkinci Mahmudun keramet gösterdiğine inanmaya başladı ve devlet görevlileri arasında da padişahın veli olduğu söylentileri yayıldı.