Küçük ejderhalar

Uzun, yapışkan dillerini dışarıya fırlatıyor, süper optik gözlerle çevreyi tarıyor ve derileriyle gerçekleştirdikleri ışıltılı renk oyunlarıyla iletişim kuruyorlar.

Küçük ejderhalar
Küçük ejderhalar
GİRİŞ 05.02.2005 16:23 GÜNCELLEME 05.02.2005 16:23
Bilinmeyen yönleriyle bilim insanlarını bile büyüleyen bukalemunların her geçen gün yeni bir türü ortaya çıkıyor. Ancak, henüz keşfedilen bu türler aynı zamanda yok olmak üzere... Tabi bunun en büyük sorumlusu da aynı zamanda kendi neslinin kuruması tehlikesini bile önemseyen insanoğlu...

 















 src='http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00093/imperiaflex_0_0_0.jpg' width=200 align=right></A> </TD></TR><br />
<TR><br />
<TD class=image_description><br />
<TABLE class=imagedescriptiontable width='100%'><br />
<TBODY><br />
<TR><br />
<TD class=imagedescriptioncell>Yavru bukalemun kestirme yoldan, yaşlı bir bukalemunun kafasının üstünden geçiyorç Bu aslında riskli bir davranış... </TD></TR></TBODY></TABLE></TD></TR><br />
<TR height=6><br />
<TD height=6><SPACER height='6' type='block' width='1'></TD></TR></TBODY></TABLE>Dengesini yitirmekten korkarcasına attığı adımlardan oluşan o şaşırtıcı ve eğlendirici yürüyüşü, izleyen herkesi büyülüyor. Bukalemun, kertenkeleye çok benzediği için, çok kıvrak hareket etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Doğada dolaşırken şans eseri fark edildiğinde, o da ani bir hareketle kaçmak istiyor, ancak sanki kaçmakta kararlı değilmiş gibi, ayak bir ileri bir geri gidip geliyor. Aynı ritmik hareketle vücut da ileri geri salınıyor. Ayağını yere indiriyor, bu kez sıra diğer ayağa geliyor. İlk bakışta, bu kararsız ve ağır hareketlerin mantığını kavrayamıyor insan. Ancak aslında bu da, kamuflaj ustasının hilelerinden biri: bu davranışıyla, rüzgârın etkisiyle hışırdayan yaprakları taklit ediyor ve uzaktan bakıldığında, doğanın diğer unsurlarından ayırt edilemiyor.<BR>Bukalemunların yeryüzündeki geçmişi, yaklaşık 200 milyon yıl öncesine uzanıyor. Üzerlerinde tarihin kokusunu taşıyan bu canlılar uzun süre dinozorlarla birlikte yaşamışlardı. Eski Yunanlılar onlara, 'yer aslanı' anlamına gelen 'chamaileon' adını vermişler. Bu yer aslanlarının, olağanüstü etkilere sahip olduklarına inanıyorlardı: Bukalemunun bazı organlarını, yağmur yağdırabilmek ya da sıtmayı tedavi edebilmek amacıyla ayinlerde kullanıyorlardı.<BR>Dünyanın dördüncü büyük adası Madagaskar, kendine özgü güzellikleriyle tam bir doğa laboratuvarını çağrıştırıyor. Bu laboratuvarın en ilgi çeken canlıları da bukalemunlar. Ada, yeryüzünde tanımlanmış 160 bukalemun türünün üçte birinden fazlasını barındırıyor. Bütün ulaşım ve altyapı eksikliklerine rağmen, dünyanın dört bir yanından araştırmacılar ve meraklı insanlar buraya bukalemunları görmeye geliyorlar. Bukalemunları Madagaskar'da gözlemlemenin en uygun zamanı, adada yaz mevsiminin başladığı kasım ayı.<BR><br />
<P><br />
<TABLE style='MARGIN-RIGHT: 3px' cellSpacing=0 cellPadding=0 width=186 align=left><br />
<TBODY><br />
<TR><br />
<TD width=6 rowSpan=7><SPACER height='1' type='block' width='6'></TD><br />
<TD width=200><A href='http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00093/all_images.php'><IMG class=contentimageleft alt=




Keratin pullarla kaplı deri tabakası Furcifer verrucosus'u koruyor
Madagaskar dışında bukalemun dağılımı sınırlı. Geri kalanların çoğunluğu Afrika ve Arabistan Yarımadası’nda yaşıyor. Nadir de olsa Hindistan'da ve İspanya, Girit gibi Akdeniz bölgelerinde de görülüyor. Amerika kıtasında ve Avustralya’da bukalemun bulunmuyor.
Madagaskar’da üç endemik bukalemun türü yaygın: Brookesia, Calumma ve Furcifer... Brookesia bukalemunları çok küçük ve genellikle orman tabanında, kuru yapraklar arasında dolaşıyorlar. Grubun en küçük üyesi 'Brookesia minima'nın boyu 3,2 santimetre kadar. Renkleri kuru yapraklara uygun olduğundan bunları yerde arayıp bulmak çok zor.
Ağaç üstünde yaşayan bukalemunlar, gün ışığında yapraklı bir dalda otururken, etraflarındaki çalılıkların gölgesini taklit edecek şekilde siyaha ve uçuk kahverengi lekelerle süslenmiş bir yeşile bürünüyorlar. Akşam yaklaşıp, gün ışığı azaldığında, rengi grimsi yeşile ve daha sonra da sarı lekeli donuk bir kahverengiye dönüşüyor. Ama, bu gizlenme uzmanı hayvanların, istedikleri her renge girme özgürlüğüne sahip olduklarını sanmayın. Renklerini sadece kendi türlerinin sahip oldukları renk yelpazesi çerçevesinde değiştirebiliyorlar. Her türün sahip olduğu temel renkler, hayvanın yaşam şekline ve çevresel koşullara bağlı. Birbirine tıpatıp benzeyen iki bukalemuna rastlamak mümkün değil.
Renk değiştirme eylemi, yaygın olan inancın aksine, nadiren kendini gizlemeyi hedefliyor. Bu eşsiz yeteneğini, daha çok karşı cinsi ya da rakibini etkilemek amacıyla kullanıyor. Her ne kadar kendileri için seçtikleri bölgede birbirleriyle karşılaşmadan yaşasalar da, bir erkeğin kendi türünden başka bir erkekle karşılaşması gerginliğe yol açıyor. Kavgaya tutuşmadan önce, karşılıklı olarak renklerini değiştirmeye başlıyorlar... Stres de renk değişimi için bir etken: Çiftleşmek istemeyen ve sıkıştırılan dişiler kızgınlıklarını kızararak, rekabet eden erkekler ise siyaha dönüşerek ifade ediyorlar. Ancak bukalemunlar en etkileyici gösteriyi, karşı cinse saklıyorlar. Erkek bir dişiye rastladığında, hücrelerinde ne kadar renk varsa ortaya döküyor. Eğer dişinin gönlü varsa, o da karşılık veriyor.










 src='http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00093/imperiaflex_0_2_0.jpg' width=200 align=right></A> </TD></TR><br />
<TR><br />
<TD class=image_description><br />
<TABLE class=imagedescriptiontable width='100%'><br />
<TBODY><br />
<TR><br />
<TD class=imagedescriptioncell>Kısa boynuzlu erkek bukalemun derisini gri-beyaza dönüştürüp, her zamanki pozisyonunu alıp uyuyor. </TD></TR></TBODY></TABLE></TD></TR><br />
<TR height=6><br />
<TD height=6><SPACER height='6' type='block' width='1'></TD></TR></TBODY></TABLE>Bütün bu renk değişimleri 15 dakikalık bir sürede gerçekleşiyor. Bukalemunların derilerinde bulunan renk maddesine 'kromatofor' adı veriliyor. Renk oyunlarının yoğunluğu, renk hücrelerine, pigment taneciklerinin yayılması ya da toplanması emrini veren sinir atımları aracılığıyla kontrol ediliyor. Açık renkli hücreler, pullu derisinin üst kısmında, siyah pigmentler ise alt kısmında yer alıyor. Renk çeşitliliği, hücre tiplerinin deri üzerindeki yerleşimine ve çevresel koşullara bağlı olarak meydana geliyor. <BR>Bukalemun geceleri kamufle olmadan uyuyor. Işığın bulunmadığı ve sıcaklığın düşük olduğu ortamlarda derisi, açık renge dönüşüyor. Sabah olduğunda ise olabildiğince çabuk ısınmaya çalışıyor. Fazla sıcaklık depolamak üzere, mümkün olduğunca koyu bir renge bürünüyor ve vücut yüzeyini genişletebilmek için de akciğerlerini havayla dolduruyor. Vücudu doğru sıcaklığa ulaştığında, avlanma yeteneğine kavuşabiliyor. Savanlarda ve çöllerde sıcaklık 30 santigrat derecenin üstüne çıktığında, bundan bukalemunlar da rahatsız oluyor ve renklerini açarak, neredeyse beyaza dönüşüyorlar. Biraz daha serinleyebilmek için ağızlarını açıyor ve köpekler gibi nefes alıp veriyorlar. <BR>Bukalemunu ilginç kılan tek özellik, kendi rengi üzerindeki şaşırtıcı hakimiyeti değil. Çevresinde her yöne bakabilen gözleri ve ucu yapışkanlı uzun diliyle aynı zamanda usta bir avcı olması. Tek başına diğerinden bağımsız hareket edebilen gözleri, konik bir kas yapısının içinde ve böylece 180 derecelik bir açıyla öne, arkaya ya da tam aşağıya bakacak şekilde dönebiliyor. Bukalemun böylece bir gözünü çevredeki böceklerden ayırmazken, diğeriyle de çevreden gelebilecek tehlikeleri kolluyor. Süper optik gözlerle avının yerini milimetrik bir hassasiyetle saptadıktan sonra yavaşça yaklaşıyor. Bunun sonrasında, böyle yavaş davranan bir canlıdan beklenmeyen bir hareket devreye giriyor: Uzun esnek dilini ani bir hareketle dışarı fırlatıyor, ucundaki yapışkan bölüme yapışan böcek ne olduğunu anlayamadan bukalemunun midesine iniyor. Dili ile böceği çekme kuvveti yerçekimi kuvvetinin 50 katı... Bütün bunlar yaklaşık saniyenin onda biri kadar bir zaman diliminde gerçekleşiyor. Dönen gözleri tehlike sinyali verdiği zaman, bukalemun donuyor ve 15 dakika ya da daha uzun bir süre boyunca hareketsiz kalıyor.<BR>Bukalemunların dünyası, özellikle canlılarda tür sınıflandırmasını yapan uzmanları büyülüyor. Her geçen gün yeni bir bukalemun türü keşfediliyor. Ya da gen analizi sonucu, alttür olarak belirlenenlerin aslında yeni bir tür olduğu anlaşılıyor. Örneğin Madagaskar'da keşfedilen Calumma vencesi ve Calumma vatosoa, bilimsel açıdan henüz 2001 yılında tanımlanabildi. Yine kısa boynuzlu bukalemun türü Calumma brevicornis'in de artık daha ayrıntılı tanımlanması gerekliliği ortaya çıktı. Biraz daha ayrıntılı bir araştırmayla, bu güne kadar yapılan Latince adlandırmaların arkasında, iki ayrı alttür ya da tamamen ayrı yeni türlerin keşfedilebileceği düşünülüyor. <BR>Bonn Üniversitesi araştırmacılarından Nicolá Lutzmann, biraz daha yakından tanıyabilmek için bu canlıların bilinmeyen yönlerini araştırıyor. Örneğin, bu küçük sürüngenin beyninin nasıl işlediği henüz net olarak bilinmiyor: Her iki gözü de tamamen farklı yönlere bakarken, çevreden topladığı görüntüleri beyin nasıl işliyor; eşzamanlı mı, yoksa tamamen ayrı mı? Ancak, bilim adamı bu bilinmeyenlerin yanında önceliği, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Calumma parsonii’ye tanıyor. Alttürleri Calumma parsonii parsonii ve Calumma parsonii cristifera, insanın hayvanların soyunu tüketme savaşında, geride kalmayı başarabilen eşsiz birer anıt gibiler; nefes kesecek kadar güzel ve ürkütecek derecede nadir... Ancak bu canlıların yaşam alanları giderek daralıyor.<BR><br />
<P><br />
<TABLE style='MARGIN-RIGHT: 3px' cellSpacing=0 cellPadding=0 width=186 align=left><br />
<TBODY><br />
<TR><br />
<TD width=6 rowSpan=7><SPACER height='1' type='block' width='6'></TD><br />
<TD width=200><A href='http://www.focusdergisi.com.tr/doga/00093/all_images.php'><IMG class=contentimageleft alt=




Yetişkin bir yer bukalemunu
Bilim adamları, Madagaskar'daki yağmur ormanlarının yanmaya devam etmesi veya farklı nedenlerle yok olması sonucu geleceği tehlikeye giren bu türler için, yeni yaşam ortamları kurmaya çalışıyorlar. Ancak bu oldukça güç. Çünkü, birçok tür, büyük ve iyi havalandırılan teraryumlara (aslına uygun hazırlanan özel biyolojik ortamlar) ihtiyaç duyuyor. 5 santigrat dereceyi aşan ani sıcaklık değişimleri, bu hassas canlıların ölmesi için yeterli. Kuşkusuz tamamen sabit koşullar da aynı etkiyi yaratıyor: Kurak, yağmurlu, sıcak ve soğuk hava koşullarının aynen taklit edilmesi gerekiyor. Ayrıca, bazı türlerin yumurtalarının bir yıldan daha uzun bir süre, gevşek toprağın yaklaşık 20-30 santimetre altında gömülü kalması gerekiyor. Bu süre, dikkat edilmediği takdirde mantarlar ve diğer küçük hayvanların yumurtayı ele geçirmeleri için yeterli bir süre. Bugüne kadar nedeni hiçbir şekilde saptanamayan 'ani ölüm sendromu'nu da unutmamak gerekiyor. Bukalemunlar, bir gün önce gayet sağlıklıyken, ertesi günü 'istemli' olarak ölebiliyorlar; kısa süre önce çiftleşen ve iyi beslenen az rastlanan örnekler, birkaç saat sonra teraryumun zemininde ölü bulunabiliyorlar. Amerikalı bukalemun uzmanı Linda J. Davison, bu durumun, bu canlılarda bulunan ve kuşlarınkine benzeyen karmaşık akciğer sisteminden kaynaklandığını tahmin ediyor. Hastalanan bir bukalemunun, kısa bir süre sonra öleceğine hep kesin gözle bakılıyor. Endemik bukalemun türlerinin çoğu, içinde bulundukları ortamda tek yaşamak istiyor. Yanında fazladan bir komşuya katlanamıyor, yani oldukça geçimsiz. Bu da, her örnek için ayrı bir ortamın hazırlanmasını gerektiriyor ve maliyeti yükseltiyor.
Araştırmacılar kaybolmaya yüz tutan bukalemun türlerinin artık fazla bir şanslarının kalmadığını düşünüyorlar. Bu bölgedeki hayvan ve bitki örtüsünün büyük bir bölümü endemik. Dolayısıyla, bukalemunların başka ortamlara uyum sağlayıp, yaşamlarını buralarda sürdürmeleri güç görünüyor. Bütün bir alana yayılmış türlerde toplu ölümler görülmeye başlandı; gemi batmak üzere... O nedenle, bilim adamları bu canlıları daha iyi tanıyabilmek ve elde ettikleri bilgilerle onlara yeni yaşam alanları sağlayabilmek amacıyla araştırmalarına hız verdiler...
YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Özgür Özel'e "sokak" tepkisi: Asla izin vermeyiz
OVP açıklandı: Enflasyon 2027'de tek haneye düşecek