Türkiye'nin en yapmacık isimleri

Akşam'ın pazar eki, Türkiye'nin en yapmacık isimlerini yaptığı bir anketle belirledi. İşte siyasetten sanat dünyasına, sosyeteden şov dünyasına yapmacık ünlüler:

Türkiye'nin en yapmacık isimleri
Türkiye'nin en yapmacık isimleri
GİRİŞ 04.02.2007 17:12 GÜNCELLEME 25.10.2018 13:54

TAYLAN EFE ÇEKİ'nin haberi

 

Televizyon başında bazen bir spor adamına, bazen bir siyasetçiye bazen de magazin dünyasının tüm ünlülerine kızıyoruz; ama başımızı hangi yöne çevirsek karşımıza hep aynı isimler çıkıyor. Bir araştırma yaptık ve farklı kulvarlarda, 2006 yılının en yapmacık isimlerini belirledik. Konunun uzmanları kısa birer yorum yaptı. Neden yapmacık bulunduklarını detaylı bir biçimde araştırma işiniyse, listede adı geçenlere bırakıyoruz!

Hatırlayacağınız üzere kasım ayında 'Kimi izliyoruz, kimi zaplıyoruz?' başlığıyla bir haber yapmıştık. 350 kişi arasında gerçekleştirdiğimiz anket sonucunda Esra Ceyhan, Hülya Avşar ve Ajdar 'zaplananlar listesi'nin ilk üç sırasına yerleşmişti. En sevilen isimlerse Cem Yılmaz, Beyaz ve Huysuz Virjin olarak belirlenmişti.

Üç hafta önce The New York Times Magazine, 2006 yılının en sahte ve yapmacık ünlülerini belirledi. Aralarında Paris Hilton'dan Madonna'ya uzanan isimlerin bulunduğu listenin biz de 'yerli versiyonu'nu yapmaya, kasım ayından bu yana 'izlenme oralarında' bir değişiklik var mı görmeye karar verdik. Ve araştırmamızın kapsamını genişlettik Daha çok kişiye ulaşabilmek için, AKŞAM Pazar'ın köşe yazarlarından Zeki Kayahan Coşkun'un internet sitesi www.zekirdek.com'da bir forum açtık. Bir hafta süreyle, yaklaşık 400 kişi, kendi sahte-yapmacık ünlülerini, nedenleri ile birlikte yazdı. Forumdan ortaya çıkan isimleri sanat-medya-siyaset-spor olmak üzere dört kategoriye ayırıp 5'li ve 10'lu alfabetik liste biçiminde site üzerinde bir ankete dönüştürdük.

'Neden medya ve sanat kategorileri 10 kişiden oluşuyorken, siyaset ve spor dalları 5'er kişiden ibaret' diye soracak olursanız, sizlere yine halkın nabzı olarak 'yazılan isimler sadece bu kadardı' yanıtını verebiliriz...

 

 

 

 

 

 

 

 2006'nın Sahte ve Yapmacık Sanat Yıldızları - Katılan kişi sayısı: 7673

1- Ahu Tuğba yüzde 28.0 2156 kişi

2- Tuğba Ekinci yüzde 17.5 1346 kişi

3- Hülya Avşar yüzde 16.1 1236 kişi

4- Lerzan Mutlu yüzde 12.1 (932 kişi)

5- Banu Aklan yüzde 6.71 (515 kişi)

6- Bülent Ersoy yüzde 5.78 (444 kişi)

7- Pınar Altuğ yüzde 4.54 (349 kişi)

8- İbrahim Tatlıses yüzde 3.58 (275 kişi)

9- Seda Sayan yüzde 2.85 (219 kişi)

10- Gülben Ergen yüzde 2.61 (201 kişi)

 

 

 

 

Sahte ve Yapmacık Siyaset Yıldızları, en çok oy kullanılan anketimiz oldu; tam 8681 kişi bu ankete oy verdi! Son olarak anket sonuçlarını, bu isimlerin neden yapmacık bulunduğunu kendi alanlarında uzman dört isim; psikoterapist Çağatay Öztürk, gazeteci Can Tanrıyar, kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman ve Bahçeşehir Üniversite İletişim Dekanı Prof. Haluk Gürgen değerlendirdi. Yorumlar birbirinden farklı olsa da ortaya çıkan sonuç hayli ilginçti: Türk halkı yapmacık insanı gözünden tanıyor!

 

 

 

 


Mümin Sekman-Kişisel Gelişim Uzmanı :
Samimiyet, en güçlü iletişim stratejisi



Şöhret yönetiminin iki temel sorusu vardır; bir, beni kaç kişi biliyor; iki, tanıyanlarım beni nasıl biliyor? Sizi kaç kişinin tanıdığı, şöhretinizin kapsamını belirler ama sizi tanıyanların sizin hakkınızda iyi ya da kötü hislere sahip olması şöhretinizin kalitesini belirler.

Geçen yıllarda 'sevimsiz durumuna düşmek pahasına, konuşulacak bir şey yap' taktiği çok yaygındı. Bir dönem bu tarz işe de yarıyordu. Bu ekolün başını Reha Muhtar, Hülya Avşar ve Ali Atıf Bir çekiyordu. İnsanları gıcık etmek pahasına dikkat çekmeye çalışıyorlardı. 2006'da bu taktiğin son kullanma tarihi geçti. Bu üç ismin de yaptıkları işlerde art arda başarısız olması bunun kanıtı. 2006'da saygınlığın saygınlığı arttı. Sizi kaç kişinin bildiği değil, insanların sizi nasıl bildiği önemli oldu. Şöhretin kapsamı yerine kalitesi başarıyı getirir oldu.

Yapmacık insan, inandığını söylemeyen ya da söylediğine inanmayan, olduğu gibi görünmeyen ya da göründüğü gibi olmayan kişi demektir. Bu tür insanların yaptıkları işe, söyledikleri söze kendilerinin de inanmadıkları yüzlerinden okunur. Seyirci samimiyet üniversitesi mezunudur ve ünlünün kalbini okuyacak bir dekoderi vardır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2006'nın Sahte ve Yapmacık Spor Yıldızları-Katılan kişi sayısı: 4765

1- Aziz Yıldırım yüzde 41.5 1979 kişi

2- Haluk Ulusoy yüzde 19.5 931 kişi

3- Erman Toroğlu yüzde 18 859 kişi

4- Özhan Canaydın yüzde 10.7 (510 kişi)

5- Ahmet Çakar yüzde 10.1 (486 kişi)

 

 

 

 

Ünlülerin sahte bulunma nedenlerinin farklı olduğunu düşünüyorum. Cem Uzan'ın sahte bulunma nedeni ile Ahu Tuğba'nın nedeni aynı değildir. Katılımcılar, bazı ünlülerin menfaatten dolayı, bazılarının korkudan dolayı, bazılarınınsa egosal durumlardan dolayı sahte ve yapmacık davranışlar gösterdiğini düşünüyor olabilir.

Napolyon, 'bir düşmanı yenseniz de onunla çok fazla savaşmayın, yoksa bütün bildiğiniz numaraları ona öğretirsiniz' diyor. Kitleleri etkilemek için yeni bir numara bulan bir ünlü, bunun ilk kullandığında işe yaradığını görünce hep kullanmaya başlar. Zaman içinde seyirci bu numarayı çözer, tavşanın şapkadan nasıl çıktığını anlar ama ünlü hala aynı taktiğin işe yaradığını düşünmektedir. Bu da o ünlüyü yapmacık konumuna düşürür. Mesela, Hülya Avşar buradan kaybediyor. Avşar, hakkındaki haberlerin sayısından değil, haber olma tarzından kaybediyor. Hakkında en çok haber çıkan sanatçılar sıralamasında Avşar'dan sonra ikinci kişi Sezen Aksu ama insanlar Sezen'den bıkmıyor. Çünkü önemli olan kaç haberin çıktığı değil, haberlerin neden dolayı ve nasıl çıktığı.

 

 

Yılın sahte ve yapmacıkları listesinin aslında 'yılın sevilmeyen ünlüleri listesi' olduğunu düşünüyorum. Medya organlarının bu kadar yaygınlaştığı bir devirde, '-mış gibi görünenler', kendini olduğundan farklı biri gibi sunanlar ya da 'her formata gelenler' kaybediyor. Artık samimiyet en güçlü iletişim stratejisi. Bence seyircinin ünlülere mesajı açık: Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol ya da gözüme görünme!

 

 

 

 


Çağatay Öztürk-Psikoterapist : Yapmacıksan fark edilirsin!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

2006'nın Sahte ve Yapmacık Siyaset Yıldızları

 

Katılan kişi sayısı: 8681

 

1-Cem Uzan yüzde 41.9 3643 kişi

 

2-R.Tayyip Erdoğan yüzde 29.7 2586 kişi

 

3-Deniz Baykal yüzde 19.7 1718 kişi

 

4- Erkan Mumcu yüzde 6.35 (552 kişi)

 

5- Bülent Arınç yüzde 2.09 (182 kişi)

Her insan televizyondaki bir yüzü mutlaka hoşlandığı ve beğendiği için izlemez. Birey, kimi zaman hoşlanmasa da beğenmese de bir kişiyi televizyonda izleyebilir. Bunun altında yatan iki önemli neden vardır: Birincisi, kendi yapmak isteyip de yapamadığı bir davranışı başkasının yaptığında görmek, ikincisi ise hoşlanmadığı birinin bir açığını yakalama isteği ve bu sayede duyduğu haz. Kişi kendi söyleyemediği kötü sözleri ya da yapamadığı kötü davranışları bir başkasının ekranda yapmasını zevkle seyredebilir. Bu da bastırılmışlıkla ilgilidir.

Peki, bu ankette ismi geçen ünlülerin yaptığı hatalar neler? Bazılarının düştüğü en büyük yanlış, taklit etmek. Bunun altında yatan endişe bozukluğunun nedeni ise 'o yaptı tuttu, rağbet gördü ben de aynını yaparsam reyting alır' düşüncesi.

Kişiler kendi özelliklerine yapaylık katmadan ama toplum önünde olmanın bilinciyle davranışlarını 'filtre' ederek ortaya çıkarlarsa hem çok çeşitlilik olur hem de herkes kendi farklılığını yansıtmış olur. Türk halkının gözü tıpkı TV camı gibi artık. Yani bir şeyleri Türk halkından gizlemek zor. Yapmacıksanız bunu halk mutlaka fark ediyor. Kısacası siz kendinize ve ruhunuza sahip çıkarsanız başkaları sizi kabullenmekte zorlanmaz.

 

 

 

 

 

 

 

NİÇİN LİSTEYE GİRDİLER?

Bazı isimlerin niçin bu listede oldukları hakkında ise kısaca şu yorumları yapabiliriz:

Erkan Mumcu: Türk milleti için kararlılık ve söylediğinin arkasında durmak çok önemlidir. Erkan Mumcu parti değiştirmekle birlikte bu güveni zedelemiş olabilir. Sürdüreceği istikrarlı bir politika onu uzun vadede özellikle genç olduğu için daha güvenilir bir politikacı konumuna oturtabilir.

Ahu Tuğba-Banu Alkan: Her ikisi de Türk sinemasında vamp kadını oynayarak zaten Türk kadınının tersi imaj çizmişlerdir. Son yıllarda yaptıkları reality şov tarzındaki programlarda ise çok puan kaybetmişlerdir. Halk kendini bu isimler tarafından aldatılmış hissetmektedir.

İbrahim Tatlıses: Genelde Türk erkeğinin belli bir jenerasyonu için idol olan Tatlıses, İbo Şov'da konuk ettiği bazı isimler nedeniyle bu listede yer almış olabilir. Özellikle Hülya Avşar'ı programına iki kez alarak ve ikinci programda gelinlik giydirerek halkın gözündeki imajına zarar vermiş olabilir.

Okan Bayülgen: Okan Bayülgen, Türk insanının alışık olmadığı bir tarza sahip olduğu için farklı geldi, çok izlendi ancak ondaki yetenek ve zekanın kimi zaman filtre edilmemiş yansıması Türk insanına bazen ağır gelebilir.

Reha Muhtar: Son yıllarda haberci kimliğinden çok, kendi haberleriyle gündeme gelmek ona ciddi puan kaybettirdi.

Ebru Akel: Ebru Akel kapasitesinin altında programlar sunuyor. Bu nedenle de Avrupai görüntüsü ve tarzı izleyenlere yapmacık olarak yansıyor. Oysa ki kapasitesi doğrultusunda programlar sunsa yanlış anlaşılmaz. Onunki Jaguar arabayla okul servisi yapmak gibi

Esra Ceyhan: Sürekli suni reaksiyonlar ve yüz mimikleriyle kendini inandırıcı kılmaya çalışıyor. Çoğu zaman agresif bir tutum içerisinde olan Ceyhan program konuklarına yargılayıcı bir üslupla yaklaşarak konuklara zor anlar yaşatıyor. Bu sayede de tıpkı suni reaksiyonları gibi suni bir reyting ortaya çıkıyor. Programını, her ev kadının sunabileceği bir çizgide sunuyor izlenimini veriyor. Bu sunum biçiminden uzak durmalı.

 

 

 

 

 

 

 

 

2006'nın Sahte ve Yapmacık Medya Yıldızları - Katılan kişi sayısı: 5952

1- Esra Ceyhan yüzde 22.1 1321 kişi

2- Savaş Ay yüzde 21.5 1283 kişi

3- Reha Muhtar yüzde 14.2 850 kişi

4- Mehmet Ali Erbil yüzde 12.9 (771 kişi)

5- Ebru Akel yüzde 11.6 (693 kişi)

6- Ahmet Hakan yüzde 5.17 (308 kişi)

7- Ali Atıf Bir yüzde 4.73 (282 kişi)

8- İclal Aydın yüzde 3.22 (192 kişi)

9- Okan Bayülgen yüzde 3.09 (184 kişi)

10- Haşmet Babaoğlu yüzde 1.14 (68 kişi)

Pınar Altuğ: Ekranda sevgilileriyle görüntülendiği zaman hepsi için 'arkadaşlarım' dedi. Daha sonra da onlarla sevgili olduğu ortaya çıkınca halkın güvenini çok sarstı. Sonrasında ne kadar doğal davransa da yapmacık olarak algılanıyor. Bu imajı silmesi çok uzun süreceğe benziyor.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Prof. Dr. Haluk Gürgen-Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı:
Sonradan oluşturulan imajlarla yaşıyorlar

 

 

 

 

 

 

 

Biz sıradan insanların ünlü kişilerle arasında bir tür sevgi-nefret ilişkisi var. Onları seviyoruz, çünkü kendimizi onlara benzeterek, onlar gibi olmak istiyoruz. Bu ünlülerden kendimize en uygun bulduğumuz kişileri seçiyor ve yoğun bir hayranlık duygusuyla bağlanıyor, kendimizi onlarla özdeşleştiriyoruz. Bunu da onları taklit ederek yapıyoruz. Burada, kendimizi kiminle özdeşleştireceğimiz konusu önemli. Mafya liderini, köşe dönmede başarılı olmuş sözde işadamını ya da kısa yoldan şöhret olmuş güzelliği ve aşk ilişkileri ile gündeme gelen içi boş-güya sanatçı olan insanlarla mı yoksa, ürettiğiyle, yaptığıyla değer yaratan, başkalarının yolunu açan, okuyan, düşünen, iğneyle kuyu kazan, alın teriyle para kazanan insanlarla mı kendimizi özdeşleştireceğiz? Ne yazık ki medyanın sürekli sayfalarına ve ekranlarına taşıdığı, daha çok birinci sırada tarif etmeye çalıştığımız türdeki insanlar. Öyle olunca da özellikle çocuklar ve gençler okuyanı, yazanı, düşüneni, üretip değer yaratanı değil kısa yoldan zenginliğe ya da güce erişmiş olan diğerlerini başka seçeneği olmadığı için taklit ediyor. Hayran olduklarımızı çok beğenip, kendimizi özdeşleştirdiklerimize karşı aynı zamanda nefret de duyma olasılığımız oldukça sık yaşadığımız bir durumdur. Yoğun hayranlık duyduğumuz kişiyle yaşadığımız bir çeşit yoğun rekabet duygusu, nefretin nedeni olabilir. Bu nefretin etkisiyle, o kişinin, kusurlarını abartılı bir şekilde dile getirebilir, onu bir kalemde silme yoluna da gidebilir.

Medyanın gündemindeki insanların kendileri gibi davranmaları neredeyse olanaksızdır. Çünkü bu kişilerin birçoğu yapılandırılmış, yani sonradan oluşturulmuş imajlarla yaşarlar. Bu onların bir anlamda profesyonelce üretilmiş markalarıdır. Tabii önemli olan bu markanın temsil ettiklerinin o kişilerin gerçek özleriyle uyumlu olmasıdır. Ama bu da artık pek önemli olmamaktadır. Çünkü medya, kendi varlığını da sürekli kılmak için toplumun şekillendirilmiş eğilimlerine ve taleplerine göre yeni şöhretler üretmektedir. Dolayısıyla, bu iş bir mühendislik, çok katmanlı bir sistem işi olduğu için bunun dışında kalarak şöhret olmak, şöhreti kısa da olsa sürdürmek mümkün olmaz.

Ünlüler, kendilerinden beklenen şekilde davranmadıkları için bu yapmacıklık durumu ortaya çıkıyor. Sorun çıkmaması için yaratılmış markalarına uygun davranmak için derslerine sıkı bir şekilde çalışmaları gerekir. Fakat çoğu kez, markanın özü ile kişinin özü birbirinden öylesine farklıdır ki ne yapsa yapmacıklıktan kurtulamaz. Yapmacıklık içten olmadığımızda, bir şeyi inanmadan yaptığımızda hemen sırıtır, kendini açığa çıkartır. Belki ilk başlarda bu yapmacıklık, medyanın pompalaması sonucu bizi rahatsız etmeyebilir; yaptığı densizliklere bir anlam veremeyebilir, görmezden gelebilir belki de hoş görebiliriz. Ama şöhretlerle kurduğumuz ilişki, bizleri rahatsız ettiği, artık onları görmek, onlarla ilgilenmek istemediğimiz zaman pazardan çekilmelerine yol açabilir. Bu kişilerin yerine pazara yenileri sürülür.
 

 


Can Tanrıyar-Uçan Kuş Magazin Programı Yapımcısı:
Skandalla değil yapılan işle gündeme gelmek trend

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aslında AGB'de yılbaşında yapılan bir nebze denek değişikliğinden sonra durum farklılık göstermeye başladı. Tabii ki sadece denek değişikliği değil ama son 6 ayda TV izleyicilerinin beğenisinde bir farklılaşma göze çarpıyor. İzleyici artık izlemeyerek tepki gösteriyor. Örneğin 'Buzda Dans'ta en çok izlenen bölüm, basit bir tartışmanın olduğu yer değil; en güzel gösterinin yapıldığı bölüm oluyor. Bu detay gerçekten de çok umut verici...

Artık sürekli sansasyon yaratan ünlülerin yaptıkları işler eskisi gibi tutmuyor. Pınar Altuğ'un, Seray Sever'in dizileri birkaç haftada yayından kalktı, tutmadı.

Aynı şekilde, boşandıktan sonra modernlik uğruna Türk toplum yapısına son derece aykırı bir görüntü çizen Hülya Avşar'ın arka arkaya yaptığı üç iş de tutmadı; hatta 'izlenmeme' rekoru kırdı.

Şimdilerde bu durumun farkına varan yapımcılar da, yaptıkları işlerde sadece çok medyatik bir ünlüyle reyting kovalama yerine, her dakika gazete manşetlerinde, haber bültenlerinde, magazin programlarında görünmeyen ünlülere yöneldiler.

Yalnız bu durum yanlış anlaşılmasın... Hiç ortaya çıkmayan, medyada hiç yer almayan demiyorum ama işiyle gündeme gelmek trend artık...

Skandal yaratanlar, yaptıklarıyla kalıyorlar. Bu durum geçen yıllarda çok farklıydı. Sürekli kavga çıkaran, olay yaratan, sevgili değiştirip gündemde kalanlara star gözüyle bakılıyordu. Ama bu durum tamamen değişti.

Halk çok bilinçlendi. Bir olay ortaya çıktığında daha biz 'Doğru mu acaba?' diye araştırırken, halk saniyesinde bunun 'reklam amaçlı' olduğunu anlıyor.

Bu durum bizim yaptığımız magazin programlarının içeriğine de yansıdı. Programın iyi bir izlenme payı yakalaması için bu tamamen yapmacık ve sahte ünlülerden uzaklaştık. İşin ilginç yanı, bu kişiler, kendilerince yaptıkları ilginç olaylara şimdi neden bizim gerekli ilgiyi göstermediğimizi düşünüyor ama çözemiyorlar. Böyle alışmış, böyle devam ediyorlar. Bir hafta boyunca gazetede kendini hiç görmeyen bir ünlü, hemen 'Ben bitiyor muyum?' diye paniğe kapılıyor. Bu çok büyük bir yanılgı ve ardından da zincirleme hata yapmaya başlıyorlar.

Şu anda TV yöneticileri ve yapımcılar, bir ünlüyle iş yapmayı düşündüklerinde ilk tercihleri, o ünlünün özel yaşantısının düzgünlüğü oluyor. Bunu düşünen yapımcılar, artık oyuncularının özel hayatlarının içine kadar girdiler. Bu şekilde gündeme gelmelerini engellemek için büyük uğraş veriyorlar. Son olarak yönetmen Kudret Sabancı'yla yakalanan Bergüzar Korel'i, bu durumdan kurtarmak için en çok uğraş veren dizinin yapımcısı oldu. Eskiden olsa 'çok güzel reklam' diye bakılıyordu. Artık yalandan, sahte dizi aşklarının devri sona erdi.

Kısacası 'sahte ve yapmacık' devri tükendi. Seyirci eskiden kızıyordu, şimdi aktif davranıyor ve o kanalı zaplıyor. Sonuçta, seyircinin bu tavrı doğal olarak bizim gibi yapımcıları da etkiliyor ki şu anda biz bu durumdan çok memnunuz. Seyircinin son dönemdeki bu tercihi, bir zamanlar sürekli eleştirilen magazine de resmen nefes aldırdı, eleştirilerin odak noktası olmaktan kurtardı.

Peki, 'sahteler ve yapmacıklar' piyasadan silindi mi? Hayır... Bunun için biraz daha zamana gerek var... Ama bu gidişat, iyi gidişat...

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Sakarya Gaz Sahası'yla 1,8 milyon hanenin doğal gaz ihtiyacı karşılanabilecek
Lexus LBX Türkiye'de satışta! B-SUV markanın en ucuz modeli oldu