Atatürk'ün hasta günlerinde yaşadıkları
Teşhis konuyor. Atatürk’ü siroz ateşi sarınca devreye 56 gün kalacağı iskelede demirli Savarona giriyor. Odasının etrafına çinkolar içinde buz kalıpları konuyor.... Ali Rıza Erdim, Atatürk’ün hastalık dönemini anlatıyor...

Şehriban Oğhan'ın haberi
Atatürk’ün, dünyada uzun söylev rekorunu kıran 400 bin sözcüklü ‘Nutuk’u kaleme alışı sırasında yanında olan iki kişiden biri Ali Rıza Erdim. Nam-ı diğer Bebe Rıza. Zira o dönem Köşk’te dört tane Rıza var. Hasan Rıza Soyak (Kalem-i Mahsus), İstanbul Mübayaa (satın alma) memuru Köse Rıza (Özak), Köşk’ün ihtiyarı Ankara Erzak Mübayaacısı Baba Rıza ve evrak katibi Ali Rıza Erdim. Erdim, Ankaralılar küçüklere ‘bebe’ dediği için kendisine öyle seslenildiğini söylüyor. Köşk’ün ‘bebe’si, Atatürk’ün diğer önemli kararında da yanında bulunuyor. İsmet İnönü’nün başbakanlıktan ayrıldığını duyuran izin yazısı onun kaleminden çıkıyor...
Ali Rıza Erdim, Atatürk’ün hastalık dönemini anlatıyor...
Atatürk’ün hastalık döneminin başlamasıyla ilgili olaylar...
- 1938’de Termal Otel inşa halindeydi. Bir gün “Termal emrinize amade” diye bir haber aldık. İzmit’e, Derince’ye, Ertuğrul ile iskeleye ve Termal’e ulaştık. Otel tamamen bitmemiş fakat her şey tertemiz, hazırlanmıştı. Başvekil Bayar da yanımızdaydı. Doktorlar Nihat Reşat Belger, Neşet Ömer İrdelp, Atatürk’ün Termal’deki hususi köşküne gidiyorlar. Orada Paşa’ya bakıyorlar, siroz olduğunu anlıyorlar. O gece Termal’de güzel bir sofra kuruldu, yenildi, içildi. Ankara radyosundan şarkılar dinlendi. Bursa Valisi Şefik Bey, Atatürk’ün geldiğini haber almış, Bursa’ya davet ediyor. Bursa’da iki gün kaldık. Benim Atatürk’ün siroz olduğundan haberim yok. Bursa belediyesi salonunda balo verildi. Ben, Atatürk’ün arkasındayım. Garsonlar, rakı, leblebi getirdiler. Tuzsuz sarı leblebiyi çok severdi. Cebinden mendili aldı. Sofrada mendille burnunu siliyor cebine koyuyor, hemen sofracı mendili alıyor temiz mendil veriyordu. Sonra, anlattılar. Siroz’un en belirgin özelliğiymiş burundan kan gelmesi. Üçüncü gün Dolmabahçe Sarayı’na gittik, orada zatürree geçirmiş galiba. Karnı şişmiş, su falan alındı. Viyana’dan Hitler’in müsaadesiyle iki doktor getirtildi. Fransa’dan gelen Mösyö Fissenger “Benim kliniğime gelirse ben onu Türkiye’ye sağlam gönderirim” demiş. Gönderilmedi.
Gönderilmedi mi, gitmek mi istemedi?
- Gönderilmedi, herhalde hükümet izin vermedi. O zaman uçağa binmek istediği halde izin verilmezdi. İsmet İnönü askeri uçakla gitti geldi. O da binmek istemiş izin verilmemiş. Viyanalı doktorlar yata gittiler, Atatürk Dolmabahçe Sarayı’nın önünde yatta yatıyor.
Emrediyorum, bana dondurma getirin
Niye yatta yatıyor?
- Belki serinlerim diye. Doktorlar 4-5 saat kaldılar. Neşet Ömer Bey, Akil Muhtar (Özden) Bey, Dr. Mehmet (Kamil) Bey İstanbul’un bütün meşhur doktorları orada. Ecnebi doktorlar, muayene sonunda “Bizim yapacağımız bir şey yok, siz çok iyi bakıyorsunuz. Fakat şefimizi altı aydan fazla yaşatamazsınız” demişler. Hemen Avrupa’ya döndüler. Bizim doktorlar onları Sirkeci’den yolcu etmeye gitmişler. Onlara, “Sakın bir şey vermeyin” diye tembih edilmiş. Atatürk, Neşet Ömer Bey’e soruyor, şu yok, bu yok. “Bana dondurma getir” diyor. “Efendim emir verdiler getirmeyeyim” diyor. “Ben emir veriyorum getir” diyor. Onlar da bardakla getiriyorlar. Sonra Neşet Ömer Bey soruyor, “Nasıl Paşam?” diyor. “Sorma halimizi, perişan olduk, tırnağımızdan girdi saçımızdan çıktı” diyor. Neşet Ömer Bey üzülüyor, dizine vuruyor. Siyahlığı günlerce geçmemiş, çok üzülmüş.
6 ay yaşayacağı söylendiyse moralinde ne gibi bir değişme oldu?
- Nasıl söylediler bilmem ama, “Ben bunu da yeneceğim” demiş, demek ki hasta olduğunu biliyordu.
Atatürk’ün yüksek ateşini itfaiye bile söndüremiyor
Yatta kimler vardı?
-Savarona’da ben nöbetçiyim, bazen Haldun Derin olurdu...Zihni Derin’in (çay sanayiinin kurucusu) oğlu. Hasan Rıza Soyak’ın oğlunun Arnavutköy Koleji’nden arkadaşıydı. Onun kanalıyla Riyaseti Cumhur kalemine alındı (1933). Burada iki sene kaldı, sonra Kalem vasıtasıyla Avrupa’ya gönderildi, maaşı da yollanıyordu. Fransa’da da kaldı. Haldun Derin geliyor, ben gidiyorum. Gece yattım. Baktım gemi harekete hazırlanıyor, giyindim. Savarona’yı gördünüz mü? O muazzam bir gemiydi. Her şey elektrikli. Doğru yukarı çıktım “Said Kaptan hayrola, ne oluyoruz” dedim.
Said kaptan kim, soyadı yok mu?
-Atatürk’ün bir sözü vardı. Karada Sadullah (Albay, Seyrisefain Umum Müdürü), denizde Said Kaptan olduktan sonra ben daima yaşarım” derdi. “Atatürk bunalmış” dedi. Atatürk’ün odasında vantilatör çalışıyordu, ama kâfi gelmediği için odanın etrafına 30 santimetre yüksekliğinde çinkolar içine buz konuyordu. Onunla soğutulmaya çalışılıyordu.
Odanın içi yanıyor yani!
-Said Kaptan’a, “Burası çok sıcak, acaba seyredersek faydası olur mu?” demiş. O da “Olur tabii, Paşam” demiş. “İyi öyleyse, Boğaz’a kadar gidelim” demiş. Marmara’ya doğru 3-4 saat gittik. Tekirdağ’ın ışıkları görünüyordu. Sonra geri döndük. Dolmabahçe’ye demir attık. Sofracı Kamil, Atatürk’ü kucağına aldı, motora (Acar motoru), oradan asansörle yukarı çıkardı. Pehlivan gibi oğlandı.
Hani yabancı casuslarla güreştirdiği oğlan mı?
- Evet o. Rahmetli güreşi çok severdi. Sofracı çocuk onu kucağına almadan önce, yatta çalışan mühendisler vardı, görmesinler diye onları bir yere, kamaraya kapattılar.
En son ne zaman içki içti Atatürk?
- Termal’de teşhis konduktan sonra, son olarak baloda içti. Ölmeden 5-6 ay önce içkiyi bırakmıştı. Atatürk Dolmabahçe’de yatarken, itfaiyeler, denizden su alır duvarlara püskürtürlerdi. Soğuk olsun diye.
Çok zayıflamış mıydı?
- 30 kilo vermişti.
Boylu poslu muydu?
- Boyluydu, güzel adamdı. Erkek güzeli diye ona derlerdi.
Onu en son ne zaman gördünüz?
- Dolmabahçe’deyiz, yedek subaylar, özellikle öğretmenler maaşları verilmediği için Gülhane Parkı’nda toplanmışlardı. Polisler bir ayaklanma falan zannetmişler. Saraya aksettirilmiş mesele. Subaylar saraya yürüyeceklermiş. Ben de o gün nöbetçiyim. Bu askeri toplantılardan, yürüyüşlerden Atatürk kuşkulanmış. Orduya, “Bana bağlılığınızı bildirin” diye tamim göndermiş. Her taraftan bağlılıklarını bildiren yazılar geliyor. Yazılar o kadar çok ki, yoruldum, bıktım.... Saat; 2.00-3.00. Paşa karşıma oturdu. “Erzurum’dan var mı?” diyordu. Erzurum’da Salih Omurtak kumandan. “Var Paşam” dedim. Sayıları okumaya başladım. 22-23... Ben yazı okuyorum diye rakamları okuyorum. “Bu çocuk yorgun yatırın bunu” demiş. Sonra, Atatürk’ün emriyle maaşlar verildi.
Karnı şişmişti fotoğrafçıya izin vermedi
“Hastalığı sırasında Hatay meselesiyle meşguldü. İstanbul’a gittik, hükümete oradaki Fransızlarla görüşülmesi için talimat verdi. Müspet cevap gelmeyince Adana’ya gitmeye karar vermiş. Ülkü küçük, ona “Siz Ankara’ya, ben harbe” demiş. Onlar, Ankara’ya, biz de Eskişehir’den Adana’ya gideceğiz. İstanbul’a gelmeden önce Fevzi Çakmak’a “Sizinle konuştuğumuz esaslar üzerinde harekete geçin” demiş. O da şu: Trakya’daki savaş araçları Adana’ya gönderilecekti. Kesin emir verdiği halde, bunu önlemek amacıyla biz Eskişehir’deyken Tevfik Rüştü, Şükrü Kaya, İsmet Bey Atatürk’ü karşıladı. Onlar bir vagonda görüştüler. Adana’dan vazgeçildi. Biz Mersin’e gittik. Fakat, Adana’da fıkra kumandanı Şükrü Kanatlı bir resmi geçit hazırlamış. Atatürk onu seyretti. O zaman Karnı şişti. Bir fotoğrafçı resmini çekmek istemişti trende, izin vermemişti.”
Hürriyet
-
duydainanma 14 yıl önce Şikayet Etatatürk demokrasi mi getirmiş ismail?. demokrasinin ne demek olduğunu öğren önce istersen. tayyip erdoğan 4 seçim, 2 referandum zaferiyle hala o koltukta oturuyor. atatürk kaç seçim kazandı bilyor musun? sıfır.. kendisi seçim kazanmadığı gibi 1950ye kadar bu millete seçme hakkı da tanınmadı. yazdıklarımı iyi algılayamadın galiba. 19 mayıs 1920de kurulan meclis 1.meclistir. ve bu meclis istiklal savaşını vermiştir. bu mecliste çoğunlukla halkın gönderdiği insanlar varken bazı mebusan üyeleri de vardır. biraz araştır gel, sonra yine tartışalım..Beğen Toplam 1 beğeni
-
duydainan 8 yıl önce Şikayet Etacayip insanlarsiniz vesselam, aklin tutuldugu noktalarda degil de, akli melakelerini yerine getirenlerin noktalarina gelirseniz bir gun, tartismak dilegiyle...Beğen Toplam 1 beğeni
-
İsmail Diken 14 yıl önce Şikayet Etduyda inanma yorumcu. çok ynalış düşünüyorsun.O zaman tayyip erdoğanda dikdatör.Atatürk ile birleştirdiğin söylemlerin aynısı birebir hepsi erdoğanda da var.bu yanlış bişey.İnönü için desen anlarım.Ama atatürk devlet kurmuş , devlet..Dediğin gibi kurtuluş savaşınıda 1.meclis vermemiştir.Zaten o meclis kapatılan Mebusan meclisinden oluşuyordu.Hani şu işgalciler tarafından kapatılıp daha sonra Mustafa Kemal tarafından açtırılan.Mustafa Kemalin yaptıklarını kimse küçümseyemez.Demokrasiyi getiren birisi diktadör olarak tanımlanamaz.Beğen Toplam 1 beğeni
-
duydainanma 14 yıl önce Şikayet Etüstad necip fazıl. şu sözüyle aslında olan biteni çok güzel açıklıyor. -kalk ey ehl-i vatan dediler kalktık, oturacağımız zaman baktık ki oturmuşlar, biz ayakta kaldık.- ayakta kalan bu millet artık yerine oturmak istiyor. herkesin hakkı teslim edilsin, arşivler açılsın, tarih, ısmarlama fantazi yazılardan arınsın, herşeyin eğrisi doğrusu belli olsun istiyor. resmi ideolojiden nemalananlar, bu şekilde zengin olup holding kuranlar, kirli ilişkiler açığa çıksın istiyor. bir de istemeyenler var tabi.. mücadele bundan ibarettir..Beğen
-
duydainanma 14 yıl önce Şikayet Et1.meclis ve cumhuriyet. istiklal savaşında bizzat aktif rol oynayan 1. meclistir. bu meclis istiklal savaşını kazanmış ve cumhuriyeti kurmuştur. fakat bu meclis lozanda dayatılan bazı şartları kabul etmemiş, atatürkün yapmayı düşündüğü devrimlere (alfabe,kıyafet, hilafetin kaldırılması) karşı çıkmış ve bu yüzden lağvedilmiştir. 1. meclis halkın gönderdiği kişilerden oluşmuşken, 2. meclis atatürk hariç tamamen değişik üyelerden oluşmuş ve bu üyeler atanmıştır. atatürk kendi memurlarını seçmiş ve yıllar süren chp dönemi başlamıştır.Beğen Toplam 1 beğeni
-
duydainanma 14 yıl önce Şikayet Etistiklal savaşı ve kahraman milletimiz. bu millet istiklal savaşını kendisi başlatmıştır. kendi imkanlarıyla kuva-ı milliye cemiyetleri kurmuş, atatürk ise mücadeleyi örgütlemesi için bizzat padişah vahdettin tarafından samsuna gönderilmiş ve kendisine ciddi bir maddi yardım yapılmıştır. atatürk başkomutan olana kadar bu cemiyetler kendi imkanlarıyla italyan, fransız, ingiliz ve rus askerleriyle başa çıkmışlardır. atatürk komutasında düzenli ordu ise yunan ordusunu geri püskürtmüştür. son darbeyi o vurmuş ve bütün işi o yapmış gibi olmuştur..Beğen Toplam 2 beğeni