Kamelya gülden de popüler

Kamelya çayının kahveden daha popüler olduğunu biliyor muydunuz? Dünyada, yılda 860 milyar fincan kahve içilirken, 100 milyar fincan kamelya çayı tüketiliyor. Üstelik gülü tahtınndan eden bu çiçek diplomatik oyunların da baş rolünde...

Kamelya gülden de popüler
Kamelya gülden de popüler
GİRİŞ 19.02.2005 09:05 GÜNCELLEME 19.02.2005 09:05

Diplomatik oyuna karışan bir Asya çiçeği...200 tür ve 32.000 kültür ürününe yayılan bu egzotik Asya bitkisi, bahçelerin kraliçesi gülü de tahtından indirmiş bulunuyor


. Bu, 2 milyon ton kamelya tomurcuğunun sıcak suya atılması anlamına geliyor. Gerçekten de, türün yüzde 5 tein içeren tek örneği Camellia sinensis, çay olarak içiliyor. Camellia japonica gibi kültür kamelyalarının yapraklarının suda çözünebilir kısmı, bu miktarda tein barındırmıyor. Öte yandan, 200 tür ve 32.000 kültür ürününe yayılan bu egzotik Asya bitkisi, bahçelerin kraliçesi gülü de tahtından indirmiş bulunuyor.

'Diplomatik' giriş
Bahçe kamelyaları, Avrupa'ya 18. yüzyılda diplomatik bir oyunla girdi. Eğer söz konusu olay yaşanmasaydı, olasılıkla, Avrupalılar uzun süre bu bitkileri tanıyamayacaklardı. O çağda, Doğu Hindistan Kumpanyası tarafından ithal edilen çayın erdemleri keşfedilmiş ve aranan bir içecek olmuştu. Ama, demleme yoluyla içimi çok pahalıya çıkıyordu ve Çin'e önemli miktarda paralar ödeniyordu. İngilizler, bu değerli bitkiyi elde etmek için Çinlileri aradan çıkarmak istiyorlardı. Bu amaçla, çay bitkisini kendi iklimlerine alıştırma ya da egemenlikleri altındaki Hint adalarında yetiştirme çalışmalarına giriştiler. Sonunda, afyonla değiş tokuş edilen kamelya fidanları, 'Majesteleri'nin bayrağını taşıyan bir gemiye yüklendi. Yolculuk, altı ay kadar sürdü; ama, bitkiler dayanıklı çıkmıştı. Fidanlar İngiltere'de çiçek açtı; ancak bu çay (Camellia sinensis) değil, muhteşem çiçekler veren Camellia japonica idi.

Başta düş kırıklığına uğrayan İngilizler, bu ender güzellikteki çiçeklerin karşısında öfkelerini çabuk unuttular. Hemen, Asya içlerinden yeni bahçe çeşitleri getirtmek üzere gemilerini seferber ettiler. Kraliçe Victoria neşeyle, 'Dağlarımız yok, ama kamelyalarımız var' diyordu. Söylentiye göre, Fransa'daki tekel, saray bahçıvanının Napoli kraliçesi için çalışmaya giderken, yanında değerli kamelya fidanlarını götürmesiyle kırıldı. Napoli'nin elverişli iklimi, kraliçeye, eltisi Fransa imparatoriçesi Josephine'in çiçeklerinden çok daha görkemlilerini sunmuştu.

Kamelyalı Kadın
Fransa'da, kamelya büyük bir sükse yapmış ve yüksek sosyetenin konutlarını süslemeye başlamıştı. Aynı tutku, Alexandre Dumas'nın 'Kamelyalı Kadın' oyununda ölümsüzleştirdiği Marie Duplessis'in trajik sonuna ağlamak üzere tiyatroya koşanlarda da gözleniyordu. A. Dumas kamelya konusunda adeta bir fırtına yaratmıştı. Oyunu, Verdi'ye de esin kaynağı oldu. Dumas'nın yapıtına dayanarak bestelediği La Traviata operasında, Violetta'nın tuvaletinin yakasını bir Alba plena süslüyordu. Öte yandan, müzede, Edouard Vienot'nun tablosundaki kamelyanın bir Alba plena mı, yoksa Mathotiana alba mı olduğu konusunda kanıtlar aranıyordu. Tartışma çok ciddiydi ve ateşli bir şekilde sürüyordu.

Kamelyanın renkleri
19. yüzyılda, Fransa'da her kamelya çeşidi kendine özgü bir dile ve özelliğe bürünmüştü. Sözgelimi, Noel Nobilissima alba; bebeklerin vaftizi ise Incarnata ile kutlanıyordu. Çılgın bir aşkı simgelemek için pembe, kaygıyı ifade için de kırmızı kamelyalar veriliyordu. Çiçekler, karton kutuların içinde Paris, Bretagne ve Maine-et-Loire bölgelerinden geliyordu. Böylece kamelya, gerek saksı çiçeği gerekse kesme çiçek olarak en çok satılan süs bitkisi haline geldi. 1888 yılının yılbaşı kutlamaları için, çiçek hallerine 120.000 kamelya tomurcuğu taşındı. Ancak, kamelya çok pahalı bir çiçekti. Bir dalın fiyatı 5-20 franktan 6.000 franga kadar çıkabiliyordu. (Yaklaşık 4 milyon-1 milyar TL) Dahası, bir yetiştirici istenilen varyetelerin siparişini karşılayamadığında mahkemeye verilmişti ve olay, çağın basınında büyük gürültüler kopartmıştı. İlginç olan, işin içine Champs-Elysée'nin kış bahçesindeki kamelyaların da karıştırılmasıydı.

Ama ne yazık ki, konut yapımındaki ilerlemeler, bu güzel çiçeğin sonunu hazırladı. Apartman dairelerine kurulan kalorifer sistemi, saksıda yetişen kamelyalar için büyük sorunlar yarattı. Buna bağlı olarak, kentleşme de Paris yöresindeki serin seraların ortadan kalkmasına yol açtı. Ve Nantes seralarında mügeler boy atmaya başladı. Böylece kamelyanın modası geçti. Yüksek sosyetenin yeni gözde çiçeği, artık lale olmuştu.

Tekrar değer kazandı
Günümüzde kamelya, yeniden eski görkemli günlerine geri döndü. Öyle ki, bilinen 32.000 çeşidi arasında yenilerini bulmak neredeyse imkânsız bir hal aldı. Tutkulu koleksiyoncular, tek çiçekli kamelyalar bile geliştirdiler. Bir kısmı da, unutulmuş ya da yeni varyeteler aramak üzere, bu egzotik çiçeğin anayurdu olan Güneydoğu Asya ülkelerine gittiler. Çünkü, Japonlar ve Çinliler, büyülü bir güçle donandığına inandıkları kamelyayı binlerce yıldan beri yetiştiriyor ve melezleme yöntemiyle yeni varyeteler üretiyorlardı.

Söylendiğine göre, eski imparatorlardan biri, bir dal kamelya ile düşman askerlerini püskürtmeyi başarmıştı. İşte, o günden beri çiçeğin kötülükleri kovduğuna inanılıyor. Ayrıca, geleceğin Budha’larının gelişi sırasında, kötü ruhları avlamak için de tapınağın önüne kamelyalar serpiliyordu. Ve günümüzde, ocak ayında Japonlar, kutsal mekânlarını kamelyalarla donatıyorlar.
Uzakdoğu'da kamelyaya yüklenen erdemler saymakla bitmiyor. O, aşk ve üretkenlik gücüne de sahip... Kışın çiçek açarak, ılık bir ilkbaharı müjdeliyor. Şimdi kamelya, genellikle, bir evlilik sırasında çiftin döl vermesini kamçılamak için dikiliyor. Çiçeğin ölümsüzlük kazandırdığına da inanılıyor. Bu amaçla, Camellia oleifera'nın tohumlarından çıkarılmış yağla hazırlanan bir iksiri içmek yeterli... Ama artık, 24 yılda bir gelen 'Şinju' ya da 'Kamelya Yılı' bayramını kutlamakla yetiniyorlar.

Son olarak, geçmişte kamelya, cesaretin ve kahramanlığın da simgesi sayılıyordu. Samuraylar, armalarında sergiledikleri özgün varyeteleri geliştirmek amacıyla, bu kez ünlü kılıçları yerine bahçıvan makaslarını sallayarak kamelya yetiştiriyorlardı. Ama, kamelyaya duydukları hayranlık, 17. yüzyılda bitiverdi. Tüm çiçeklerin ilkbaharda dökülüp toprağa düşmesine dayanamıyorlardı. Çünkü, bu durum, aralarından birçoğunun başının kesileceği korkusunu çağrıştırıyordu!..

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
DİĞER HABERLER
Belçika, Filistin'i tanıma kararı aldı
Ülkelerin tercihleri belli oldu! İşte Türkiye’de en çok tercih edilen otomobiller