Said Nursi'ye namaz bozduran muhabir

Üstadın namazını bozarak çekme işareti yaptığı fotoğrafın hikayesini ve sonrasında Said Nursi'nin gönderdiği haberi o muhabir anlattı. Nursi'ye namazını bozduran foto muhabiri: beni affetti; 'o genç işini yaptı' dedi.

Said Nursi'ye namaz bozduran muhabir
Said Nursi'ye namaz bozduran muhabir
GİRİŞ 25.03.2011 15:39 GÜNCELLEME 25.03.2011 15:39
Bu Habere 61 Yorum Yapılmış

Tuncer Çetinkaya'nın haberi

Bir fotoğraf Sökmen Baykara'nın hayatını değiştirdi. 1960 yılının ilk günü, henüz çiçeği burnunda bir foto muhabiriyken Yeni İstanbul gazetesi yönetimi ona bir talimat verir. İstanbul'a gelen ve Piyer Loti Oteli'nde kalan Bediüzzaman Said Nursi'nin fotoğrafını çekecektir. Uzun bir bekleyişten sonra gazete sayfalarına yansıyan, üstadın namazını bozarak çekme işareti yaptığı fotoğrafı çeker. Büyük İslam mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatının üzerinden 51 yıl geçti. 23 Mart 1960'ta Şanlıurfa'da vefat ettiğinde 83 yaşında olan Said Nursi'nin ahirete yürüyüşünden yaklaşık 2,5 ay kadar öncesinde çekilmiş bir fotoğrafı vardır. Said Nursi'nin fotoğrafı çeken kişiye elinin tersiyle 'çekme' işareti yaparak tepki gösterdiği bu fotoğraf, 2 Ocak 1960 tarihinde İstanbul'daki Piyer Loti Oteli'nin üçüncü katındaki 28 numaralı odada namaz kılarken çekildi. Üstad, fotoğrafının çekilmesine çok kızdı, namazı bozdu, yeniden eda etti ve İstanbul seyahatinin geri kalanını iptal ederek Ankara'ya dönmeye karar verdi.

Bazı kaynaklar fotoğrafı çeken kişiyi Akşam Gazetesinin foto muhabirlerinden Şeref Köylübay olarak aktardı. Hâlbuki o fotoğrafı, muhabirliğe yeni başlamış 23 yaşındaki genç gazeteci Yeni İstanbul Gazetesi'nin muhabiri Sökmen Baykara çekmişti. Baykara, fotoğrafın çekilme hikâyesini Zaman'a anlattı.

kullan 

"35 yıllık foto muhabirliğim süresinde çektiğim en önemli fotoğraf odur." diyor ve ekliyor: "Bu fotoğraftan sonra hayatım değişti. Transfer teklifleri aldım. Hayatımda ilk ödülü bu fotoğraf sayesinde aldım. Maaşım 4 kat arttı. Bir anda piyasada büyük sükse yaptım." Baykara, ayrıca Bediüzzaman Said Nursi'nin İstanbul'dan ayrılırken talebeleriyle haber göndererek, "Fotoğraf çeken genci affettim, o işini yaptı." dediğini aktarıyor.

Baykara, 1958'de İstanbul Fındıkzade'deki Gazetecilik Meslek Lisesi son sınıfta iken Yeni İstanbul Gazetesi'nde mesleğe başlamıştır. 1960 yılının ilk günü yazı işlerinden bir talimat verilir: "Said Nursi İstanbul'a geliyor. Piyer Loti Oteli'nde kalacak, mutlaka fotoğrafını çekmelisin." Gazetenin fotoğraf konusunda ehemmiyetle durmasının sebebi bellidir: O tarihe kadar Türkiye'nin gündeminde olan, hakkında hemen hemen her gün davalar açılan Said Nursi'nin doğru düzgün hiç fotoğrafı yoktur.

kullan

Said Nursi, 1 Ocak 1960'ta Piyer Loti Oteli'nin 3. katındaki 28 numaralı odaya yerleşir. 29 numaralı odada ise başta Zübeyir Gündüzalp olmak üzere talebeleri kalmaktadır. Sökmen Baykara, Üstad'ın odasının bulunduğu katta 4 oda olduğunu ve diğer 30 ve 31 numaralı odaların dolu olması sebebiyle bir üst katta oda tuttuğunu ifade ediyor. Baykara, "Her gazete en az 5-6 foto muhabiri görevlendirmişti. Gazetecilerin büyük ilgisi vardı. Bizim gazete küçük olduğu için sadece ben görevliydim." diyor. Sabaha kadar uyumadığını ve Said Nursi'nin odasını gözetlediğini söyleyen Baykara şöyle konuşuyor: "Fotoğraf çekmek mümkün değil. Talebeleri sürekli yanında, odanın penceresi perdelerle kapalı, hiç açılmıyor. Dışarı çıktığında şemsiyelerle kapatılıyor. Sabah olunca otelin karşısındaki binaya çıktım, orada çatıda odayı gözetlerken öğle namazı vaktinde perdenin açıldığını fark ettim. Odanın penceresi Sultanahmet Camii'ne bakıyordu. Meğer Said Nursi namazını camiye bakarak kılıyormuş. O zaman tele objektif olmadığı için fotoğraf çekme imkânı da yoktu."

kullan

Koşarak Said Nursi'nin kaldığı odanın katına çıktığını aktaran Baykara, aynı kattaki diğer odalardan Üstad'ın kaldığı odanın balkonuna geçme planı yapar: "31 numaralı odanın kapısını çaldım. Yabancı bir kadın kalıyormuş, kapıyı yüzüme kapattı. Tek şansım vardı; 30 numaralı oda. Burada da evli bir çift kalıyormuş. Onlara yalvardım. Bana acıdılar ve 'tamam' dediler. Balkona çıktım. Düz, uzun bir balkondu ve her odanın pencere ve kapısı balkona açılıyordu. Yerde sürünerek Said Nursi'nin odasına yaklaşırken bir gürültü koptu. Meğer balkonda bir leğen varmış ona çarpmışım. Kafamı kaldırdığımda 29 No'lu odadaki talebelerinin bana baktığını gördüm. İçlerinden biri, "Bırak kardeşim, Üstad'ı o haşmetli vaziyetle çeksin." dedi. Hemen yan odanın penceresine geçtim ve heyecandan ancak 2 kare fotoğraf çektim. Birinde namaz kılıyordu. Diğeri ise namazı bozup 'çekme' diye işaret ettiği bu fotoğraftı."

Yeni İstanbul Gazetesi'nde 7 yıl çalıştıktan sonra 28 yıl da Hürriyet Gazetesi'nde foto muhabirliği yapan Baykara, 1992'de emekli olmuş. 35 yıllık foto muhabirliği süresi içinde veya sonrasında onlarca ödül alan Baykara, "1972'den itibaren her yıl fotoğraf ödülleri aldım. Milletvekili satışlarını belgeledim, yerli ve yabancı devlet adamlarının özel hayatına şahit oldum. Kıbrıs savaşına katıldım ama hayatımın en anlamlı fotoğrafı Said Nursi'yi çektiğim o fotoğraftır." diyor.

O tarihe kadar Said Nursi hakkında hiçbir bilgisi olmadığını ifade eden Sökmen Baykara, "Ne kadar ehemmiyetli bir fotoğraf çektiğimi sonra anladım. Bir gazeteci arkadaşıma fotoğrafı çektiğimi söyleyince düşüp bayılacaktı." diyor. O dönem 'toy' bir gazeteci olduğu için Akşam Gazetesi muhabirlerinden Şeref Köylübay'a da bir kare fotoğraf sözü verir. Ancak Köylübay sanki fotoğrafı kendisi çekmiş gibi davranır. Baykara, "Benim çektiğim fotoğrafı sahiplendiği için ona çok kızdım. Çömezdim. Fotoğraf hem Yeni İstanbul hem de Akşam gazetesinde çıktığı için çoğu insan beni tanımadı. Ama gazetem beni hemen ödüllendirdi. 150 lira maaş alıyordum. 500 lira ikramiye verdiler. Takım elbiseden gömleğe, ayakkabıdan çoraba kadar kıyafet hediye ettiler. Maaşım 700 liraya çıktı. Çok sayıda gazeteden transfer teklifleri aldım. Said Nursi'nin talebeleri bu fotoğraftan 10 bin tane bastırabiliriz, dediler. 10 bin fotoğrafın parasıyla o tarihte Nişantaşı'ndan, Teşvikiye'den 4 daire alabiliyordunuz. Kabul etmedim. O fotoğrafın filmini 51 yıldır saklıyorum. Çocuklarıma kalacak. O fotoğraf benim için dönüm noktası oldu." diyor.

kullan

kullan

SAİD NURSİ'NİN TALEBELERİ BEDİÜZZAMAN'I ANLATTI

Samet Altıntaş'ın haberi

Onlar Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerinden hayatta kalanlar. Üstad'ın 23 Mart 1960'ta vefatından sonra bayrağı devralanlar. İlerlemiş yaşlarına rağmen Bediüzzaman'dan ve Risale-i Nurlardan aldıkları feyzi çevresindekilere aktarmaya devam ediyorlar. Onlara göre Bediüzzaman, hayatı sürgün ve hapislerde geçmesine rağmen hep hukukun içinde kaldı, yanındakilere de bunu tavsiye etti. Üstad'ı bir de onlardan dinledik.

Risale-i Nur Külliyatı'nın müellifi Bediüzza-man'ın vefatının üzerinden 51 yıl geçti. O, milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olurken Türkiye'nin inkişaf etmesine de katkıda bulunmuş bir şahsiyet. Tarihçe-i Hayat'ın önsözünü yazan Ali Ulvi Kurucu, Üstad için şu ifadeleri kullanıyordu: "Bediüzzaman yarım asırdan fazla o mukaddes cihadı ile bütün ömrü boyunca bu çetin yolda yürüyen ve karşısına çıkan binlerle engeli bir yıldırım sürati ile aşan peygamberlerin vârisi olduğu bir âlim olduğunu ameli bir surette ispat eden bir zattır."

Yaşarken kadri kıymeti bilinmese de ektiği tohumlar bugün dünyanın her tarafında çiçeğe durmuş vaziyette. Yazdığı Nur Risaleleri, onu bizzat gören/göremeyen talebeleri vasıtasıyla Türkiye'yi ve dünyayı aydınlatmaya devam ediyor. Biz de Üstad'ı "Nur'un İlk Kahramanlarına" sorduk. Hizmetin ağabeylerinin ortak bir tespiti vardı, "Müspet Hareket olmasaydı, Türkiye birbirine girerdi" ya da "Türkiye'nin normalleşmesinde Risale-i Nurların muazzam katkısı oldu."

Vefatının 51. yılında onu, anlayışını ve hatıralarını talebeleri anlattı. Çünkü abiler, "Üstad'ı gören son gözler".

Abdülkadir Badıllı: Türkiye'de Risale-i Nur galip gelmiştir

kullan

Abdülkadir Badıllı, 1936 Şanlıurfa doğumlu. 1953'te 16 yaşındayken Nur hizmetine girmiş. Bediüzzaman'dan aldıkları müjdeler sayesinde, hiç yeise düşmemiş. Ona göre Said Nursi'nin verdiği ümitlerin kısa zamanda gerçekleşmesi inanılmaz bir hadise. "Bu kadar erken zamanda dünya çapında inkişaf edeceğini beklemiyorduk. Müjdeler, çok erken gerçekleşti. Eserlerde, hakikati ifade eden her şey yazılıdır. Geçen zamanda Risale-i Nur, Türkiye'de kendini galip etmiştir." diyor. Badıllı abi, Risale-i Nur mesleğinin dört ana prensibinin azami dikkat, azami metanet, azami sevap, azami sadakat olduğunu dile getiriyor.

Badıllı abi, bu zamana kadar hiçbir siyasi meselenin peşinden koşmadığını, ama referandumun siyaset üstü bir mesele olduğu için çalışmalarda bulunduğunu söylüyor. Said Nursi'nin, '56 senedir gaye-i hayalim' dediği, Arapça, Türkçe ve Kürtçenin bir arada okutulacağı akademi olan Medresetüz Zehra projesini Demokrat Partililere ilettiğini anlatıyor. O dönem yaşanan olayı şöyle paylaşıyor: "Celal Bayar, Van'da bir şark üniversitesi açmayı düşünüyordu. Tabii CHP'liler, Demokratlar Said Nursi'nin medresesini kuruyor diye hücum ettiler. Sonra DP'liler korktu ve üniversiteyi Erzurum'da yaptılar. Üstad bunu duyunca, "Nereye götürürlerse götürsünler orası benim üniversitemdir." derdi.

Mehmet Fırıncı: Müspet hareket mesleği çok mühimmiş

kullan

Mehmet Fırıncı, 1928 Bursa-İnegöl doğumlu. O, ilerlemiş yaşına rağmen yorulmadan hizmet ediyor. Risale-i Nurlarla tanışması ise, 'Cenab-ı Hak her yerde hazır ve nazırdır. Mekândan münezzeh, hem her yerde var, hem hiçbir yerde yok' sözünün peşine takılmasıyla olur. Caminin müezzini Nur talebelerine yönlendirir. Ona 16. ve 24. Söz'ü okurlar ve kendi deyişiyle Nur hizmetine girer. 1952'nin ocak ayında Bediüzzaman'ı ziyaret eden Fırıncı abi, onun vefatından sonra dahi tesirini kaybetmediğini belirtiyor. Yakın zamanda yapılan birtakım karanlık planları ise şöyle açıklıyor: "Cemaati menfi harekete sevk etmek için ellerinden gelenleri yapıyorlar. Evlerine silah koyup tahrik ediyorlar. Bunlar harekete geçsin biz de istediklerimizi yapalım düşüncesindeler. Müspet hareket mesleği çok mühimmiş, geçen zamanda bunu anladım. Türkiye'nin demokratikleşmesinde müspet hareketin yüzde yüz payı var. Üstad, müspet hareketle, memlekette asayişi muhafaza etmeseydi, Türkiye Afganistan gibi olurdu."

Bediüzzaman ile son görüşmeleri 1959'un aralık ayında İstanbul'a gelmesiyle gerçekleşmiş. Fırıncı abi, Said Nursi'yle tanıştığı günkü bir anısını şöyle anlatıyor: "Üstad bana ne iş ile uğraştığımı sordu. 'İnsanların ekmeğine hizmet etmek çok büyük sevaptır' dedi. Ben de 'Efendim, biz ekmek değil pasta, simit ve börek yapıyoruz' dedim. O da, 'O daha sevaptır' deyince tebessüm ettik hep beraber."

Said Özdemir: 27 Mayıs darbesini sezmiş ve Menderes'e mektup yazmıştı

kullan

Said Özdemir, 1927 Siirt-Tillo doğumlu. İhlâs-Nur Neşriyat'ın başında hizmetlerini aksatmadan koşturmaya devam ediyor. Dost TV üzerinden de binlerce kişiye ulaşarak Allah'ı ve hakikatleri anlatmaya devam ediyor. Bediüzzaman ile 1953'te tanışan Said abi, son görüşmesini 1960'ın şubat ayında gerçekleştirmiş. Bediüzzaman'ın 27 Mayıs darbesini sezdiğini ve 1956'da Menderes'e bir mektup yazdığını kaydediyor. Üstad, söz konusu mektupta, "Ey Menderes senin başına bir felaket geliyor. Bu felaketi iki büyük sadaka ile def edebilirsin. Birisi Risale-i Nur imanları kurtardığı için büyük bir sadaka olarak kabul edilir, onları bolca neşret. İkincisi Ayasofya'yı yeniden ibadete aç. Bu iki şeyi yap, bunlar seni beladan kurtaracak."

Said Özdemir abi, Üstad'dan mühim bir vekâletname alan Nur talebesi. Söz konusu vekâletname ise şöyle: "Ben gayet hasta ve perişan olduğum için gayet müstekim ve sadık bir vekil istiyordum. Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki bana tam bir hakiki kardeş, müstekim ve sadık Tillolu Said'i verdi. Ben de ona hakiki ve her cihetle bana ve Risale-i Nur'a hizmet için tevkil ediyorum. Benim vekilimdir. O, ne yapsa ben yapıyorum gibi kabul ediyorum. 8 Ekim 1953, İmza: Gayet hasta Said Nursi."

Abdullah Yeğin: Dünya sathında da Risale okunan yerlerde dâhili kargaşalık olmuyor

kullan

Abdullah Yeğin, 1924 Kastamonu-Araç doğumlu. Bediüzzaman'ın deyişiyle 'Araçlı Abdullah' ya da 'Nurcuların Ağabeyi'. Üstad'ı 16 yaşında ortaokul talebesi iken ziyaret eden ve ona, "Muallimlerimiz Allah'tan bahsetmiyor, bize Halik'ımızı tanıttır." diyerek, bir neslin zihnindeki bulanıklığın giderilmesine vesile olan şahsiyet. Ona göre, "Müspet hareket, din namına ortaya çıkmak, ortalığı karıştırmak musibetinden muhafaza etmiştir. Dünya sathında da Risale okunan yerlerde dâhili kargaşalık olmuyor." İhlâs Risalesi'nin müspet hareketin programını çizdiğini ifade eden Yeğin, Müslümanların demokrasi ile herhangi bir problemlerinin olmadığını dile getiriyor. Bediüzzaman Said Nursi'nin Urfa'daki son günlerinde yanındaymış. Yeğin abi, o son günleri şöyle anlatıyor: "Üstad, Urfa'ya 21 Mart 1960'ta gelmişti. 23 Mart günü rahatsızlandı. Ben de o sırada postaneye Adnan Menderes'e telgraf çekmeye gitmiştim. Çünkü İçişleri Bakanlığı ha bire, Üstad Urfa'da durmasın, Isparta'ya gitsin diye zorluyordu. Demokrat Parti İl Başkanı Mehmet Hatipoğlu 'Said Nursi, bizim misafirimizdir, onu hiçbir yere yollayamayız' deyince ortam biraz rahatladı. Postaneden geldiğimde Üstad'ın kalbi durmuştu. Zübeyir abi, "Üstad'a böyle haller geliyor. Onun daha yapacak çok vazifesi var. Sabaha kadar bekleyelim." dedi. Sabahleyin bir zat ziyarete gelip "Üstad vefat etti" deyince anlaşıldı Hakk'ın rahmetine kavuştuğu."

İslam dünyasında çıkan anarşiyi Türkiye bertaraf edecek

27 Mayıs'ta hapse giren Yeğin abi, askeri hâkimin 'Okuduğunuz kitaplarda suç yok. Siyasiler durumu abartıyor' dediğini anlatıyor. Ona göre, Türkiye eski Türkiye değil ve memleket gün geçtikçe daha da iyiye doğru yol alıyor. Osmanlı'dan sonra İslam dünyasında çıkan anarşiyi Türkiye'nin bertaraf edeceğini söylüyor. Bu durumu ise bir anısı ile açıklıyor: "Üstad, 100 sene önce Şam'da okuduğu Hutbe-i Şamiye'yi, 1951'de daha geniş olarak Türkçeye tercüme edip kitap haline getirdi. Sonra onları zamanın dindar mebuslarına gönderdi. Üstad, "Osmanlı zamanında İslam âlemi İstanbul'dan yönetiliyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nde bu vazifeyi Ankara görecektir." derdi.

Salih Özcan: Üstad'ın hayatı sürgün ve hapislerde geçmesine rağmen hep hukukun içinde kaldı

kullan

Salih Özcan, 1929 Urfa doğumlu. Hasta olmasına rağmen Üstad'ın adını duydu mu, sanki o çağırmış gibi Nur hizmetine gitmeye devam ediyor. Üstad'ın ismini ilk defa Büyük Doğu'da görmüş, bir de Osman Yüksel Serdengeçti'nin vasıtasıyla. Ama kendi deyişiyle Bediüzzaman'ın ismini hakikatli duyuşu, Urfa'da askerlik görevi yapan Albay Hulusi Yahyagil'in dilinden olmuş. Nur talebesi olduğu anı şöyle anlatıyor: "Urfa'da Hulusi abi, bize Sözler'i okuyordu. 19 yaşındaydım. Hulusi abi emekli oldu. Biz, dedemle beraber peşine düştük, yolcu etmek üzere. Hulusi abi, birden döndü ve dedeme hitaben, 'Bu çocuk Üstad'ı ziyaret etmek istiyor.' dedi. Dedem, 'Yook, torunumu hacıya hocaya göndermem.' diye çıkıştı. Hulusi abi, 'Said Nursi, senin bildiğin hocalardan değil. Bu, imamdır.' diye cevap verdi. Dedem bunun üzerine izin verdi. Emirdağı'na gittim. Üstad'ın huzuruna çıktım." Salih abi, 21 yaşındayken Said Nursi'den aldığı izinle Risaleleri Latin harfleriyle basmaya başlar. İlk bastıkları kitap İhlâs Risalesi'dir. Salih abi, Nurların dünyaya yayılmasına vesile olacak o tarihi anı şöyle anlatıyor: "1950'de İhlâs Risalesi'ni 10 bin nüsha bastım. İki nüshasını Üstad'a gönderdim. Bir hafta sonra telgraf geldi. 'Seyyid seni tebrik ediyorum, perdeyi yırttın.' diye. Bu haberi alınca çok sevindim. Atıf Ural, Said Özdemir, Ali İhsan Torla gibi abiler, 'O zaman biz de basalım' dediler. Para bulundu ve eserler basılmaya başlandı." Salih Abi, "Üstad bize 'Sizi menfi harekete çekmeye çalışacaklar, ama siz daima müspet hareket edeceksiniz. Hakkınızda ne derlerse desinler siz cevap vermeyeceksiniz' derdi. Hayatı sürgün ve hapislerde geçmesine rağmen hep hukukun içinde kaldı. Yanındakilere de bunu tavsiye etti." ifadelerini kullanıyor.

Salih Özcan, Bediüzzaman Said Nursi'nin, 'Hizmetin Dışişleri Bakanı' iltifatına mazhar olmuş biri. Salih abi, bir tek Çin (Doğu Türkistan'a gider) ve Avustralya'ya gitmemiş. O eserleri gittiği yerlerin dillerine çevirerek hizmette bulunmuş kahramanlardan.

ZAMAN - CUMA

YORUMLAR 61
  • realrebel 12 yıl önce Şikayet Et
    Said Nursi azıcık tanımak isteyen. filmi var, Hür Adam diye izlesin, ülkenin gerçeklerini öğrenir belki.
    Cevapla
  • yalovali 13 yıl önce Şikayet Et
    Bana cevap verenlere 2. Yukarda konuşanlar da kendi talebeleri.En küçük bir medrese mollasına veya tarikat mensubuna Saidi Nursi hakkında buna benzer sözleri söyletemezsiniz.En edeblisi susar ve rahmet okur.Arap aleminde eskiden risaleler hakkında seminerler düzenlenirdi.Fetullahın hezeyanları(hezeyan kelimesi kötü değildir.onu kurtarabilir.) sonrasında gidin bir konferens düzenleyin de göreyim.Saidi Nursinin kalan itibarını da vatikan komplosu ile sildi süpürdü.Uhuvvvet diyaloga kurban edildi.
    Cevapla
  • alpaslan ak 13 yıl önce Şikayet Et
    af. subahaneke allahumme ve bihamdike essedü enla nestagfurike ve etübi eleyk diyin bu dua cemeatte dini sohbetteki hatalar icindir ve sohbeti yapan der eger o unutursa siz demeniz gerekir ki cemaati Allaf afeder-isterse tabi-
    Cevapla
  • üye 13 yıl önce Şikayet Et
    Arkadaşlar Dikkat !!!!!!. (Dinden çıkmak istemeyen) arkadaşlar lütfen dikkat edin! Her konuda yazarken hızınızı alamayıp fetva vermeye başlyorsunuz. Alimlerin fotoğraf çekmenin haram olduğu şeklinde fetva vermesine sebep olan hadisler falan da var (google).(inkar etmek ayrı, uygulamamak ayrı) Dini konuda BİZİM oturup tartışmamız çok yanlış, yanlışlıkla bilmeden Rabbimize ,Peyagamberimize laf söyleyebiliriz,hafife alabiliriz!!! Google denen nimeti din için de kullanın. Hadislere, Güvendiğiniz alimlerin fetvalarına bakın. ARAŞTIRIN.
    Cevapla
  • alpaslan ak 13 yıl önce Şikayet Et
    rahmet. resim olan eve rahmet melekleri gelmez,kadinla erkeklerin oturdugu eve de fitne gelir yani ayri ayri oturmak haremliik selamlik lazimdir islam dini boyledir, bunu bilgi olarak soyledim.Beduazzaman rahmetullahi aleyh ile bir sorunum yoktur Allah onu ve bizi bagislasin artik su konuyu daha tartismayalim kalpler ayrilmasin bizim amacimiz dinde kalplerin bir olmasidir islam budur muhabbettir anlayistir kabullenmedir, sahabi sohbetten gelir muhammed adi da muhabetten gelir, ey inanlar kardes olun birlik olun
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
Milli Eğitim Bakanı Tekin'den öğretmen atamalarına ilişkin açıklama
Zorunlu trafik sigortasında yeni dönem! Her ay hesaplanacak