Anne ve kız neden düşman olurlar?

Bir anne kızından ya da kız annesinden niçin nefret eder? Nefret nasıl olur da onu öldürmeye kadar gider? Psikolog Sinem Demir’e göre rekabetin kökeninde bakın ne var

Anne ve kız neden düşman olurlar?
Anne ve kız neden düşman olurlar?
GİRİŞ 29.05.2008 13:59 GÜNCELLEME 29.05.2008 13:59
Bu Habere 15 Yorum Yapılmış

 Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir’e göre; anne-kız arasındaki tehlikeli rekabetin ve düşmanlığın altında sevgisizlik, bastırılmış duygular ve toplumsal baskı gibi birçok neden yatıyor…


 


Hayatta bir çocuk için annesinden daha değerli bir varlık olabilir mi? Peki bir anne için çocuğundan daha önemlisi? Normal şartlarda bu sorunun yanıtı ‘hayır’dır! Hele de anne ve kız söz konusu ise gözümüzün önüne çok daha güçlü bir sevgi bağı gelir. Ama özellikle son zamanlarda tanık olduğumuz anne-kız cinayetleri, anne-kız ilişkisinin aslında her zaman o kadar da toz pembe olmayabileceğini gözler önüne serdi. Peki bir anne kızından ya da bir kız annesinden neden nefret eder? Hatta bu nefret nasıl olur da onu hunharca öldürmeye kadar gider? Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir; anne-kız ilişkilerine mercek tuttu:


 


BABA MAZLUM ANNE SUÇLU!


 


Son dönemlerde ‘annesini öldüren kız’ trajedisini konu alan haberlere bakıldığında benzerlikler dikkat çekiyor. Sadece cinayetle sonuçlanan değil, annenin kızını şiddetli bir şekilde suçladığı durumları konu alan haberlerde de ortak noktalar gözleniyor. Bu kızlardaki en benzer nokta, anneleriyle ilişkilerinin ‘sürekli’ ve ‘şiddetli’ bir çatışma halinde olması. Annelerinin kendilerini sürekli aşağıladıklarını, özellikle cinsel-ahlaki yönden suçladıklarını söylüyorlar. Babalar; ya çocukluk döneminden itibaren ortadan kaybolmuşlar veya daha sonra ayrılık yaşanmış ve başka bir evde yaşamaya başlamışlar. Babalarını hiç görmemiş olanlar, bunun annelerinin engelleriyle olduğunu ve babalarıyla ilişki kurma ihtiyaçlarının haksız bir şekilde engellendiğini düşünüyorlar. Baba (bazen yıllar sonra), ‘bir şekilde’ durumunu anlatmış ve kızlar ona ‘bir şekilde’ hak vermişler. Buna rağmen hiçbiri tamamen babasıyla yaşamayı seçmemiş veya babaları onları çağırmamış. Kızların hepsi, anneleriyle yaşadıkları evin dışında dayanak noktaları oluşturmuşlar, bir nevi ‘yeni evler’ yaratmaya çalışmışlar. Arkadaşları, arkadaşlarının aileleri vs…


 


DUYGUSAL YOKSUNLUK KATILAŞTIRIR


 


Öncelikle babanın olmadığı durumlarda anne-kız ilişkilerine göz attığımızda; özellikle geleneksel toplumlarda, bir ayrılık durumunda yalnız kalan kadının adeta takibe alındığına tanık oluruz. Hele kadının kız çocuğu varsa, ‘senin bir kız çocuğun var, daha dikkatli olmalısın, hata yapmamalısın’ klasik bir önermedir. Bu hata, çoğunlukla karşı cinsle ilişkisinin olup olmamasıyla ilgilidir. Karşı cinsten uzak durmaya çalışan ve bir yandan evin sorumluluğunu tek başına üstlenen kadının ruhsal yapısı, gittikçe ‘katılaşmaya’ başlayabilir. Uzun süre duygusal (sevilme-sevme-cinsellik-sosyalleşme açısından) yoksunluk yaşamak, ‘aşırı sinirliliğe’ dönüşebilir. Dış dünyayı ise ‘kendisi ve kızı için tehdit edici’ bir yer olarak değerlendirebilir. Eğer kişide psikiyatrik bir yatkınlık da varsa; bu katılık, şiddet içeren öfke patlamaları ve düşmanlık hissine varabilir, hatta tamamen ‘paranoid’ bir hale gelebilir.


 


KIZIM OLDU HAYATIM BİTTİ!


 


Diğer taraftan, kızı ergenlik çağına geliyordur ve karşı cinse yönelecektir. Anne katılaşmışsa, bastırdığı ‘kadınsı duygu ve dürtüleri’ kızının yaşama olasılığına da öfke duyabilir. Kendisi hayata kapanmışken, kızının hayata karışma isteğine öfke duyar. Kendisini dış dünyaya kapatmasının sorumlusu olarak görebileceği kızına ve ‘yaşam’ı hatırlatan olan her şeye düşmanlaşabilir.


 


Ruhsal yapısı esnek olan ‘yalnız kadın’ ise yıllar içinde ‘kendini koruma ve sosyalleşme’ arasındaki dengeyi kurabilir. Dış dünyayı ‘tamamen ve sadece’ tehdit edici bir yer olarak değerlendirmez; kendini koruma yollarını geliştirirken, bir yandan da güvendiği ve destek alacağı sosyal dayanak noktaları oluşturur. Duygusal olarak deşarj olmak için uygun yollar geliştirmeyi öğrenir. Bu şekilde, içindeki dürtüler sadece öfkeye dönüşmez; dünyayı algısı da sadece ‘düşmanlık ve tehdit beklentisi’ etrafında şekillenmez.


 


KIZINI RAKİP GÖREN ANNELER


 


Baba faktöründen bağımsız olarak anne-kız çatışmasının ileri derecede olduğu bazı durumlarda ise; anne özellikle kızlarını kendisine rakip olarak görür. Kızlarıyla derinden ve samimi bir şekilde ilgilenemez. Kendi ihtiyaçları ön plandadır. Oğulları ve eşiyle (yani erkeklerle) bir sorunu yoktur. Bu tür durumlarda baba, dışlanan kız çocuklarına aşırı duyarlı bir hale gelip bu açığı kapatmaya çalışabiliyor. Kimi durumlarda ise, baba da annedeki ‘benmerkezciliğe’ kapılabilir. Annenin kızına karşı ‘sevgi-nefret’ karışımı hisler beslemesinin alt yapısında pek çok psikolojik sebep olabilir; kendi doğduğu ailede kız çocuklarının değersiz olması, kendi annesiyle sorunlu ilişki yaşamış olması... Ortak nokta ise; anneden gelen sıcaklık hissinde eksiklik, bir erk (eş, baba, erkek çocuk) tarafından desteklenmeyince kendi varlığını hissedememe. 

 


 


SEVGİ BAĞI SAĞLAMSA SORUNLAR AŞILABİLİR


 


Normal durumlardaki anne-kız ilişkilerinde ise; hamilelikten itibaren gelişi mutlulukla karşılan kız bebek ve annesi arasında, koşulsuz sevgi, temel ihtiyaçlarının tutarlı bir şekilde karşılanması ve samimi bir sıcaklık vardır. 4 yaşlarından itibaren kız bir yandan anne gibi olmak ister ve kız olmaya dair duyguları depreşir; bir yandan da babaya yakın olmak ister ve annesiyle çatışması, rekabeti artar. Anne, bir süre önce sevgili bebeği olan bu kız çocuğunun rekabet hissi karşısında şaşırabilir, karşısındaki bir yetişkinmiş gibi alınganlık ve üzüntü yaşayabilir.


 


Kızın geri adım atarak annesiyle antlaşma imzalamasını ve babasıyla uygun mesafeye geçmesini üç etken belirler:


 


1. Çocuk, çatışma yaşasa da annesini seviyordur; ilk yıllarından itibaren annesinin sevgi hissinden emin olmuştur ve bu sevgiye ihtiyacı olduğunun farkındadır,


 


2. Anne, kızıyla eşi arasına mesafe koymaya devam etse de, çatışmayı ‘anne’ ve ‘yetişkin’ olarak yürütebilir,  kızına sıcaklık hissi kaybolmaz


 


3. Baba; anne ve kızın arasındaki çatışmada hem kızını tamamen görmezden gelmez, hem de çocuğun annesini değersizleştirmesini desteklemez (veya annenin değersizleştirilmesinde rol alan diğer yakın akrabaları engeller).

YORUMLAR 15
  • Aylin 11 ay önce Şikayet Et
    Annem erkek kardeşim ve yengemi yeğenlerini çok seviyor bana haksız davranıyor bazı konunlarda her annden anne olmuyor yemin ederim gerçekten biz genç kızlara yazık bazı anneler gerçekten oğlarını değer verip kızlarına değer vermeyi bilmiyorlar
    Cevapla
  • Nergis 3 yıl önce Şikayet Et
    Beni annem hiç sevmiyor. Birşey kırdığımda bağırıyor. Benim yaralanıp-yaralanmadığıma değil, eşyası kırıldı diye bağırıyor. Dayımın oğlunu benden ve kardeşimden daha çok seviyor. Beni hep azarlıyordu. Beni hiç öpüp koklamadı, iyi sözler demedi, yüzüme bakmıyordu. Nefret ediyorum annemden.
    Cevapla
  • Acımasızdunya 4 yıl önce Şikayet Et
    İste benim hayatım!
    Cevapla
  • 4 yıl önce Şikayet Et
    Eder benim annem beni hep küçümser
    Cevapla
  • yağmur 6 yıl önce Şikayet Et
    benim annem ise bana sevgisini göstereremekle kalmıyor erkek kardeşimi daha çok seviyor bu adil değil
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
DİĞER HABERLER
CHP'yi karıştıracak mektup: Eski belediye başkanı cezaevinden yazdı!
Altında yükseliş bitti mi? Elinde altını olanlar dikkat!